Yeni Üyelik
2.
Bölüm

SAVAŞIN GÖLGELERİ

@haasanaskar

Gökyüzü, Anadolu’nun geniş toprakları üzerinde karanlık bir bulut gibi asılı duruyordu. Mondros Mütarekesi imzalanalı aylar olmuştu, ancak savaşın yıkıcı etkileri hala her köşede hissediliyordu. Osmanlı ordusunun dağıtıldığı, silahların bırakıldığı, askerlerin memleketlerine döndüğü bu günlerde, Anadolu’nun üzerine bir belirsizlik çökmüştü. Birkaç ufak tefek çatışma dışında, gerçek anlamda bir direniş başlamamıştı. Ancak, bu sessizlik yanıltıcıydı.

Yüzbaşı Cemil, elini alnına siper ederek uzaklara baktı. Gözleri, Anadolu’nun uçsuz bucaksız dağları arasında bir anlam arıyordu, ama bulabildiği tek şey derin bir boşluktu. Küçük köylerden gelen haberler endişe vericiydi. Fransız, İngiliz ve Yunan işgal güçleri kıyı şehirlerine konuşlanmıştı. Cemil, bir Osmanlı subayı olarak, vatanını bu güçlerden koruyamamanın yüküyle boğuluyordu. Koca bir imparatorluk dağılırken, onun gibi subaylar geriye sadece hayal kırıklıklarıyla kalmışlardı.

Gönüllü bir grup askerle köy köy dolaşarak, halkın moralini yüksek tutmaya çalışıyordu. Fakat her geçen gün, insanlar savaşın daha da yakınlaştığını hissediyordu. Zira işgal güçleri, İstanbul’a girdiklerinde sadece büyük şehirleri değil, Osmanlı’nın onurunu da teslim almışlardı.

Yanına gelen bir çavuş, onu derin düşüncelerinden çıkardı. “Yüzbaşım, köylüler sizinle görüşmek istiyor,” dedi saygıyla.

Cemil, hafifçe başını salladı. Son zamanlarda köy halkı sık sık onların kaldığı bölgeye gelip sorular soruyor, direniş hakkında konuşuyorlardı. Cemil, onlara verecek bir cevap bulmakta zorlanıyordu, zira kendisi de ne olacağını bilmiyordu. Anadolu’da bir direniş örgütlenmesi gerektiğini hissediyordu, ama merkezi bir emir olmadan ne yapabileceklerdi ki?

Çadırdan dışarı adım attığında, karşısında duran kalabalığı gördü. Yüzlerinde hem korku hem de umut vardı. Köylüler her ne kadar Osmanlı’nın çöküşünü izliyor olsalar da, hala direnişin bir yolunu arıyorlardı. Cemil, derin bir nefes aldı ve kalabalığa doğru birkaç adım attı.

“Yüzbaşım,” dedi yaşlı bir köylü, bastonuna yaslanarak. “Duyduk ki düşman İzmir’e de yaklaşıyormuş. Ne yapacağız? Bize yol gösterin, biz de elimizden geleni yapalım.”

Cemil, gözlerini köylününkilerle buluşturdu. Bir Osmanlı subayı olarak, halkın ona güvenini boşa çıkarmak istemiyordu. Ancak, ne yapacaklarını bilmemek, onun için büyük bir yük haline gelmişti. Yine de soğukkanlılığını koruyarak, “Henüz tam bir plan yok,” dedi sakin bir sesle. “Ama size şunu söyleyebilirim ki bu vatan kolayca teslim edilmeyecek. Direneceğiz. Ne olursa olsun.”

Bu sözler, köylüler arasında bir uğultuya neden oldu. Her biri bir umut ışığı arıyor gibiydi, ama Cemil’in içindeki sessizlik bu ışığı boğuyordu. Gözlerinde gördüğü umut, onun omuzlarına daha ağır bir sorumluluk yükledi.

“Nasıl direneceğiz, komutanım?” diye sordu bir genç. “Silahlarımız yok, gücümüz yok. Bu köyü bile koruyacak kadar kuvvetimiz yok.”

Cemil, gencin bakışlarındaki ateşi fark etti. “Şu an sadece sabırlı olmamız gerekiyor,” dedi. “Ama size şunu söyleyebilirim ki Anadolu’daki her köy, her kasaba bu mücadelede bir kale olacaktır. Biz Osmanlı askerleri olarak yemin ettik; vatanı korumak için son nefesimize kadar savaşacağız.”

Bu sözler kalabalığın arasında bir dalga gibi yayıldı. Herkes bir şeyler söylemek istiyor, sorular soruyor, ama Cemil, verecek daha fazla cevabı olmadığını hissediyordu. Yavaşça geri çekildi ve çadırına döndü. Kendi sessizliğinde boğulurken, aklından geçen tek şey, bu savaşın daha başlamadan kaybedilmiş olmasıydı. Ama yine de bir umut kırıntısı vardı; belki de Anadolu’nun derinliklerinde bir şeyler filizleniyordu.

Çadırın içinde yalnız başına otururken, Mustafa Kemal Paşa’nın adını ilk kez duyduğu günü hatırladı. Paşa’nın cesaretini ve Anadolu’da kurmayı planladığı direnişi… Eğer bu gerçekten gerçekleşirse, Cemil gibi subayların yapması gereken daha çok iş vardı. Ancak şimdi, sadece bekleyebilirdi. Ve bu bekleyiş, onu her şeyden çok yoruyordu.

Dışarıdaki sesler yavaşça azalırken, gecenin karanlığı Anadolu’nun üzerine çöktü. Savaş, hala gölgelerdeydi. Ama Cemil, bu gölgelerin içinde bir ışık arıyordu.

Loading...
0%