@haasanaskar
|
1 Haziran 1481, İstanbul Zaman, Sultan Mehmed’in vefatından bu yana geçirdiği 19 gün boyunca, İstanbul’un ruhunu yavaşça kemiriyordu. Cenaze, uzun bir bekleyişin ardından nihayet kaldırılmaya karar verilmişti. Ancak, bu tören sadece bir veda değil, aynı zamanda geçmişin acı hatıraları ve bugünün çatışmalarıyla dolu bir anı olacaktı. Tören günü, İstanbul’un dört bir yanındaki insanlar, Sultan Mehmed’in naaşının taşınacağı alana doğru akın ediyordu. Herkesin kalbinde, Sultan Mehmed’in adil yönetimi ve askeri dehasıyla ilgili anılar yer ediyordu. Ancak, bu anılar, aynı zamanda onun mirasının nasıl iki oğlu arasında bölündüğünü de hatırlatıyordu. Bayezid, kalabalığın önünde durarak büyük bir üzüntüyle babasının cenazesine baktı. Kalabalık arasında, kaybettiği zamanın ağırlığıyla yüzleşiyordu. “Baba, senin mirasını koruyamayacağım,” diye fısıldadı. İçindeki hüsran, ruhunu tüketiyordu. Diğer tarafta, Cem de cenaze töreninde yer alarak babasının anısını yaşatmak istiyordu. Ancak, kendi duygularıyla savaşırken, kardeşiyle olan rekabeti aklından çıkartamıyordu. Cenaze, İstanbul’un en büyük camisi olan Ayasofya’nın önünde toplanan kalabalıkla birlikte ilerlemeye başladı. Kalabalığın sesi, dua ve yas tutan insanların gözyaşlarıyla birleşerek bir hüzün melodisi oluşturuyordu. İki kardeş, büyük bir törenin ortasında babalarının cenazesinin arkasında yürürken, içten içe birbirine karşı hissettikleri nefret ve düşmanlık da su yüzüne çıkıyordu. Tören sırasında, halkın arasında tartışmalar patlak verdi. Bir grup, Bayezid’in güçlenmesinin tehlikeli olduğunu savunurken, diğerleri Cem’in cesaretini sorguluyordu. “Babamızın mirasını koruyamazsa, bu ülke düşecektir,” diyenler vardı. Ancak, ne Bayezid ne de Cem, bu tartışmaların arasında sakin kalmayı başaramıyordu. Cenaze töreninin en önemli anlarından biri, Sultan Mehmed’in naaşının defnedileceği yerin belirlenmesiydi. Bayezid ve Cem, bu yer üzerinde tartışmaya başladılar. “Benim babam, benim istediğim yere defnedilmeli!” diyen Cem, kardeşinin yanında durmaya çalıştı. Bayezid ise, “O, en güzel ve onurlu yere gömülmeli! Senin isteklerin, bu mirasa zarar verir!” diye yanıtladı. Halk, iki kardeşin tartışmasını izlerken, bu anın sadece bir cenaze töreni değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceğini belirleyen bir dönüm noktası olduğunu fark etti. İki kardeşin aralarındaki gerilim, Sultan Mehmed’in hatırasını bile tehdit ediyordu. Cenaze töreni sona erdiğinde, kalabalık, gözyaşları içinde geri dönmeye başladı. Ancak, içlerindeki huzursuzluk, henüz bitmemiş bir çatışmanın habercisi gibiydi. İki kardeş, babalarının anısını yaşatmanın ötesinde, kendi iktidar hırslarıyla yüzleşmek zorundaydı. Sultan Mehmed’in cenazesinin arkasında yürüyen iki kardeş, gelecekteki savaşa dair ilk adımlarını atmışlardı. Geçmişin gölgesi, her ikisinin üzerinde dolaşırken, kimin bu savaşı kazanacağı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl bir yola gireceği belirsizdi. Her iki tarafın içinde bulunduğu bu karmaşa, yalnızca bir başlangıçtı. |
0% |