@haasanaskar
|
24 Mayıs 1481, İstanbul Kente kan ve gözyaşı hâkimdi. Bayezid ve Cem’in orduları arasındaki çatışmalar, İstanbul’un kalabalık sokaklarını karartmıştı. Her iki taraf da galip gelmek için yeni ittifaklar peşindeydi; ancak bu uğurda kaybedilen dostluklar ve hayatlar, süregelen savaşın acı yüzünü gözler önüne seriyordu. Bayezid, sadık paşalarının yardımıyla kendisine yeni müttefikler ararken, bir gün bir haberci yanına geldi. “Ağabeyim,” dedi, “Karaman Beyi, sizinle birlikte savaşmak için gelmek istiyor. Ancak onunla yapılacak her anlaşmanın dikkatlice düşünülmesi gerekir. Geçmişte bizden uzak durdu, fakat şimdi iktidar hırsı onu harekete geçirdi.” Bayezid, bu haberi alırken, içindeki kaygıyı bastırmaya çalıştı. “Eğer bize katılmak istiyorsa, onunla görüşelim. Ancak, bir adım atarken dikkatli olmalıyız. Taht için giden bu mücadelede kimin dost, kimin düşman olduğunu anlamak zor.” Bu sırada Cem, bir başka ittifak oluşturma peşindeydi. Gizli toplantılarda eski düşmanı olan Eflak Voyvodası ile bir araya geldi. “Eğer seninle bir birliktelik kurarsak, benim ordum güçlenecek. Bayezid’i alt etmek için bir şansa sahip olabilirim,” dedi Cem, heyecanla. Eflak Voyvodası, bu teklifi değerlendirirken, kendi toprakları için bir kazanım fırsatı gördü. İstanbul’da geç saatlere kadar süren bu görüşmeler, her iki prensin de müttefik arayışının ne kadar acil olduğunu gösteriyordu. Ancak, beklenmedik bir şekilde Cem’in yanında olan bir akraba, gizlice Bayezid’in adamlarına sızmayı başardı. Bu bilgi, Cem’in planlarını öğrenmelerini sağlayacak önemli bir fırsat oldu. Bir gün, Cem, ordusunun içinde bir yığın destek beklerken, acı bir haber aldı. Kendi en yakın arkadaşı olan Halil, Bayezid’in tarafına geçmişti. Halil’in ihaneti, Cem’in moralini bozmuştu. “Beni bırakıp nasıl gidebilir?” diye haykırdı. Arkadaşının ihanetine karşı duyduğu öfke, savaşın gerilimini daha da artırdı. Cem’in kaybı, halk arasında da yankı bulmuştu. Kimi, Halil’in yaptığını bir hainlik olarak görürken, kimi de savaşın doğası gereği normal bir durum olduğunu düşünüyordu. Ancak bir şey kesindi: Hem Cem hem de Bayezid, bu süreçte kaybettiği dostlarının ağırlığını omuzlarında hissedecekti. Bu olay, kardeşler arasındaki rekabeti daha da derinleştirdi. İki taraf da yeni müttefikler arayışında, kaybedilen dostlukları bir kenara bırakırken, savaşa olan iştahları da artıyordu. Kayıpların ve kaygıların ortasında, her iki prensi bekleyen tehlike giderek büyüyordu. |
0% |