@habibefurkan
|
Sıcak güneş yüzüne vururken çevresine baktı genç adam. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Gözlerini kapatıp derin derin nefeslendi. Her nefeste sanki ciğerleri daha da büyüyordu. - Hoşgeldin çocuğum. Duyduğu naif kadın sesi ile anında gözlerini açtı. Karşısında beyaz saçları, beyaz teni, parlak gözleri olan bir kadın gördü. Üzerinde uzun beyaz bir elbisesi vardı. - Sende kimsin? Diye sordu genç adam. - Dmitriy. Ben Selene. Genç adam duyduğu isimle öne atıldı ve öfkeli bir hırıltı çıkardı. - Seni k*ltak! Bizim soyumuzu unuttun! Diye bağırdı. Selene anında başını sağa sola salladı. - Ben değil. Tanrılar istedi. Diye açıkladı. Dmitriy bir an durdu. - Ne? Neden? Diye sordu. - insanlar çok güç ve yaşam arzuladı. Bana da bağ görüsü vermediler. Üzgünüm. Selene üzgün gözlerle bakıyordu. - Nasıl? Yani bağ... diye kekeledi Dmitriy. - Sen uykuya geçtiğinde kız kardeşin öncülük yaptı. Siz avdınız insanlar da avcı. Doğanız gereği erkekler savaşmayı seçer. Kadınlar ise mantıklı ve planlı olmayı. Floria. O yüzyıllar içerisinde çok şey başardı. Dmitriy dikkatle Selene'yi dinliyordu. - Savasçılar, aşçılar, çiftçiler,işçiler... Floria insan dünyasına sızdı. Onların okulunu okudu, sokaklarında gezdi. Gelir kazanmak için savaşçıları yasa dışı dövüşlere götürdü. Para kaynağı sağladı. Savaşçılar zamanla insanlara alıştı. Spor ve savunma salonları açtılar. Aşçılar insanların yemek yaptığı alanlara girdi. Onlarda okullarda okuyup aşçılık belgesi aldılar. Restorantlar ve kafeler açtılar. Floria günden güne işini geliştirdi. Kazancı ile üç sıra dağlı büyük bir ormanı sahiplendi. Çiftçilere yer verdi. Işçileri kendi bünyesine ekledi. Yani insan dünyasına atıldılar. Hafta sonları onlarla parti verdi ve topluluğu ile bağını kesmedi. Yani sizi av olmaktan kurtardı. Koruma derneklerine destek oldu. Yasak avları işaretledi. Avcılar ve arkasındaki bir çok iş yeri cezalandırıldı. Dmitriy ağzı açık kalmıştı. Kız kardeşi çok şey başarmıştı. Ama yinede cevabını almamıştı. - Gölün sana verdiği Ay ışığını bul. Eşin orada. ... Floria duyduğu inilti ile gözlerini yavaşça araladı. Abisi yatağında bir çok kablo ile bağlı şekilde yatıyordu. Ağzında nefes almasını kolaylaştırması için bir maske vardı. O kadar çok ona odaklanmıştı ki! Abisinin zihninden ona ulaşmaya çalıştığını fark etmedi. Göl... ışık...eş.. Tam altı ay geçmişti. O günden sonra lycan sürüsü hergün Floria'ya baskı uygulamaya başladı. Altı yıl olmuştu. - Hala uyuyor mu? Diye soran savaşçıya baktı Floria. Eşini kendine çekmiş hüzünle bakışını fark etti. - Biliyorum çok sabrettiniz. Ama biraz daha lütfen. Yüzyıllardır uyuyan bir bedenin hemen ayağa kalkmasını bekleyemeyiz. Dedi sesini sabit tutup anlayışla topluluğa konuştu. Floria şehirden uzaklaşıp ormandaki eve her yol aldığında sürünün soruları zihnini işgal ediyordu. Bu sebeple zihnini kapalı tutuyordu. Bilseydi tutmazdı. Tam sekiz sene geçmişti. Abisi Dmitriy ve beta Brian artık daha iyi gözüküyordu. ... Luna Garcia kucağında altı yaşında olan kızı ile bahçeye çıktı. Onu yere bırakıp yürümesi için elinden tuttu. Freya aynı ablası gibi sarışın bir çocuktu. Ama Selena farklıydı. Sağ kulağının arkasında siyah bir tutam saçı, sol kulağının arkasında ise beyaz bir tutam saçı, alnından geriye doğru sarılarına karışan kızıl bir tutam saçı vardı. Araştırmışlar ama bunun nedeni bulamamışlardı. Luna Garcia doğruluğunda karşıya baktı. Büyük yüksek dağlara bakarken içli bir nefes aldı. Büyük babası bir zamanlar ataların toprağı olarak bir çok hikaye anlatırdı. Gözlerini dağdan hemen dibindeki göle çevirdi. Bu manzara her zaman onu büyülerdi. Sonra kızını gördü. Mavi elbisesi beyaz ciçekliydi ama artık camur içindeydi. Ne mavisi ne de çiçekleri kalmıştı. - Lia. Diye seslendi. Selena kızgın annesini görünce yüzündeki gülümseme soldu. - Sana 'akşama misafirlerimiz var' demiştim. Diye kızgın şekilde konuştu. Luna Garcia iki kızının elinden tuttu ve eve geri yürüdü. Selena üzgün ifade ile yere bakarak yürüyordu. - Tatlım. Garcia durup onun boyuna indi. Dizi yere değiyordu. - Şimdi üzülme. Misafirlerimiz gittiğinde birlikte oynarız. Hem belki baban da bize katılır. Kızının çamurlu yanaklarını okşadı. Ayağa kalktığında Freya onlara gülüyordu. - Anniş de pis. Diye ağzını sevimlice kapattı. Garcia bir adım gerileyip üzerine baktı. - Sizi küçük yaramazlar. Dedi ve gözlerini kıstı. Yüzünde beliren gülümseme ile iki kızın da ağzından çığlık koptu ve eve koştular. Kovalamaca oynayan ailesine çalışma odasının camından bakan Alfa Zeyn tebessüm etti. - Alfa. Diye seslenen Beta ile bakışlarını odaya çevirdi. - Kral Anton'un ziyareti niçin? Size bir bilgi aktarıldı mı? Diye sordu Beta. - Beta Cole. Bunun hakkında hiç bir bilgim yok. Ama diğer Alfalarla yaptığım görüşmede 'bir şey aradığını hissettiklerini' söylediler. Güneş batmış sürü topraklarına Kral Anton giriş yapmıştı. Luna ve Alfa önde kapıda dikiliyordu. İki kardeş el ele tutuşup annelerinin arkasında sıraya girmişlerdi. Beta Cole ve Gama Geby, Alfa Zeyn'in yanında yer alıyordu. Luna Garcia arkasında duyduğu kısık sesli kıkırdamalar ile omuzunun üzerinden baktı. Parmağını dudaklarının üzerine kapattı. - Şişş... sessiz olun. İkisi de anında sustu. Garcia tekrar sürü yoluna bakışlarını çevirdi. Keşke bilseydi. O zaman iki kızını da saklar uzun süre boyunca neşeli hallerini izlerdi. Her günlerine şahit olurdu. Üç siyah araba önlerinde duyduğunda artık herşey için geçti. |
0% |