@habibefurkan
|
Selena Fısıltıları dinle. Dinliyordum. "Pis kurt" "Görkemli kurt. Göster. Elim kana bulansın." İçli bir nefes aldım. Biri beni koruyor. Bedenimin kuş gibi havalandığını hissettim. Göz kapaklarıma ışık vurduğunda içli bir nefes daha aldım. Gidiyordum. Yumuşak bir yere bırakıldım. Sırtım yüzeye değince inledim. "Ona yardım edilmesi." Sesi soğuktu ama beni koruyordu. Kimdi? Bulanık zihnimle kelimeleri zor duyuyordum. Kulaklarımda çınlama sesi vardı. Ama soğuk ve mesafeli sesini ayırt edebiliyordum. " Kral Azazel. İzin verir..." Son kelimeleri duyamamıştım. Ama bana yardım eli uzatan kişiyi artık biliyordum. Bilincim bir gidiyor bir geri geliyordu. Bedenime değen ıslak bir şey vardı. Inledim. Yine o pislik herif miydi? - Şişşs.... iyi olacaksın. Bu bir kızın sesiydi. " Kurt Kralı Axton Biemer Tolf. " İşte aradığım buydu. Yıllardır arayıp da duyamadığım isim buydu. Bunu başka bir kızın sesinden işittim. " Bu küçük bedenden mi korkuyor " sesinde aşağlayıcı bir tını vardı. Kolumdan aşağıya ıslak bir bez indi. Kapalı parmaklarım tek tek açıldı. Sahi neden kapatmıştım? "Carla gel ve bunu gör " Bu ilk konuşan kızın sesiydi. Ne olmuştu? Elimde birşey mi vardı? Yoksa ellerime bir şey mi olmuştu? Parmaklarımı hareket ettirmeye çalıştım. Onlar konuşuyordu ama ben panik olmuştum. Sonra hissettim biri avuç içimi öptü. Biri daha. " Yaşlı aşçı. Doğanın çocuğu. Doğa Ana kutsasın" Durdum. Tepkisiz kaldım. Selene ile konuşmamız geldi aklıma. "Aria'yı koruyordum. Hayır Aria ve Armis Artemis'in kızları. Benim varisim. " Yüzüm bir bezle silinmişti. Bedenim döndürüldüğünde rahat kısa bir nefes aldım. Sırtımdaki küçük dokunuşlar acımı azaltmıştı. Bedenimin gerginliği azalmıştı. Saçlarıma dokunana eller beni mutlu etmişti. En son saçlarıma böyle dokunan annemdi. Çamurlu kıyafetimi üzerimden çıkartmış, beni banyoya sokmuştu. Saçlarımı tararken hiç acıtmazdı. Her dokunuşta Tanrılara dua ediyorlardı. İsimlerini öğrendim. Carla ve Penny. Bedenim örtüldü. Rahat kısa bir nefes daha aldım. Elim başka bir elin içindeydi. Soğuktu ama beni üşütmüyordu. Bedenim korkmuyordu. Sanki koluma doğru yayılan bir sıcaklık hissi vardı. Soğuk bir el ısıtır mıydı? - Lia Bu takma adı annem kullanırdı. Kalbim sevgi ile yükseldi. Yine de ses soğuk ve sertti. Bir erkeğe aitti. Kral Azazel 'le. - İnsanlar için adalet getirdim. Senin içinde getireceğim. Bu cümleler öyle sıradan değildi. Daha çok yemin gibiydi. Sığ bir nefes alıp derinliğe gömüldüm. Artık benim için savaşanlar vardı. Yine sürümün göl kenarındaydım. Bir adam sırtı dönük, ellerini geriye bağlamış halde dikiliyordu. Başımı hafif sağa yatırdım. Sanki tanıyordum. Yüzünü döndüğünde içimi ısıtan gülümsemesi ile karşılaştım. O büyülü gözleri ile bana bakıyordu. Dudaklarımdan döküldü kelime, - Baba. Oldu - Küçük arım. Bu ona koşmam için tek kelimeydi. Saçlarımdaki renklerden bana 'arım' Freya'ya 'balım' derdi. Kollarımı boynuna doladım. Saçlarıma dokunan elini sırtıma bastırması ile kendine çekti. Geriye doğru başımı atıp başımı kaldırdım. Bedenimi serbest bıraktı ama uzaklaşmadı. Elini havaya kaldırdı. Yakın bir mesafeyi işaret etti. Orada iki kız yan yana dikiliyordu. - Onları unutma. Onlar bizden. Babamın sözleri ile anlamsız bir bakış attım. - Kız kardeşimin çocukları. Halamı çok az hatırlıyordum. İsmini unutmuş bile olabilirdim. Ama hayal meyal bir kere gördüğümü anımsadım. Hızla başımı salladım ve ona gülümsedim. - Al bakalım. Parmaklarının arasında beyaz bir papatya vardı. Elimi uzatıp aldığımda her şey değişmişti. Beyaz, bembeyaz bir boşluktaydım. Çevreme bakıyor etrafımda dönüyordum. - Baba! Baba! Baba! Diye bağırdım. Hüzünle omuzlarımı düşürdüm ve papatyaya baktım. - Üzülme çocuğum. Gel yanıma otur. Bir kadın sesi ile etrafıma baktım. Sarı saçları güzel yüzü ile orada oturuyordu. Yüzü aynı anneme benziyordu. - Bir nevi o da benim çocuğum. Diye seslendi. - Kim? Diye sordum. - Annen Garcia. Dedi ve elini yanına vurdu. - Gel biraz konuşalım. Dedi. Hızlı adımlarla yürüyüp hemen yanına oturdum. Ondan bana akan sevgi hissiyatını hissedebiliyordum. Gülen yüzü, toprak renginde gözleri vardı. - Elindeki çiçek. Dedi anlamaz ifade ile ona baktım. - O sensin. Dedi - Nasıl? Diye sordum. -Yaprakları kurdun Aria gibi beyaz, orta kısmı ise senin gibi sarı. Bir bütün gibi. Elimdeki papatyaya baktım ve gülümsedim. - Ama sen onunla bir bütün olduğunda bundan daha fazlası olacaksın. Sesinde emin olduğu bir kararlılık vardı. Sessiz kaldığımda elini havada salladı. -Bak. Dedi. Önünde bir perde vardı. İnsanlar birbirine sarılıyor. Gülüyor, konuşuyor sevgiyle bakıyordu. Bu bir çok insanda böyleydi. - Doğa insana sevgi, mutluluk, huzur verir. İnsanlar bunu kabul eder. Aşk, sevgi, mutluluk, huzur. Bunlar ve dahası güzel duygulardır. - Evet bu doğru. Dedim gülümseyerek. - Ama insanların içinde kötü arzular da vardır. Hırs, şehvet, aşağılama, öldürme, zarar verme. Bunlar olmadan güzel duyguların önemi anlaşılmaz. O konuştuğunda yüzünü buruşturdum. Ama haklıydı. Ailem gitmeden yani öldürülmeden önce onların sevgisi, şefkati beni mutlu ediyordu ama sonra bir kabusun içine düşmüştüm. O sevgiyi, mutluluğu, huzuru, neşeyi özlüyordum. - Bin yıllar önce insanlar cadıları avladı. Tanrılar geriye kalan iki cadıyı yükseltti. Buraya taşıdı. Bir cadı olumsuz duygular ile insanları sınıyor, diğeri ise bu duyguların güzel duygulara devrilmesini sağlıyordu. Ta ki bu zamana kadar. Dediğinde dehşete düşmüştüm. - Ne oldu? Diye sordum. - Kara Cadı kıskançlığa düştü. Toprağa basacak olan varisime üç eş büyüsü yaptı. Sırf ona eş vermediğimizi düşündüğü için. Dedi üzgün gözlerle. " Doğa sana biat ediyor. Sen doğanın çocuğusun. " Selene'nin sözleri ile sarsıldım. - Bunu O mu yaptı? Diye sordum. - Cadılar kendi eşini seçip onlara hayat ve göreceli güzellik verebiliyor. Ama o bunu istemedi. Eş bağı istedi. Veremezdik. Bunu yapacak gücümüz yoktu. Tanrılar bana insanları, Selene'ye kurtları verdi. Bizde kurtları insan bedenine sakladık. Ve ortak olarak çalışmaya başladık. Tabiat ortak alanımız oldu. Cadılar için gücümüz yoktu. Öfke içimde kabardı. - Sen kızım. Toprağa düşen tohumlardan açan bir çiçeksin. Dedi ve gülümsedi. - Garcia benim çiçeklerimden olgunlaşan bir tohumdu. Selene ona güzel ve sevgi dolu kurt verdi. Sonra baban. O asil, adaletli ve merhametliydi. Kurtları eşleşti. Doğan çocuklardan biri Varis'im olacaktı. Oldu da. Sen daha doğmadan Cadı Tia ruhunu sardı. Selene sana kendi saçları ile bağ ördü. Sahip olacağın kurda bağladı. Gerçek eşine uzandı ve bağ örgüsü oluştu. Ama daha tamamlanmadı. Gerçek eş. Anında ayağa kalktım. - Hayır. Hayır. Bir eş daha olmaz! Yapamam! Deli gibi başımı sallamaya başladım. - Geri ceviremezsin çocuğum. Bir çiçek veya bitki, toprak olmadan yaşayamaz. Ruhun acı ile kıvrandı. Ancak gerçek eşin ile iyileşebilirsin. Duyduğum sözlerle durdum. Dudaklarımdan caresiz bir inilti çıktı. Elimdeki küçük papatyaya baktım. - Üç saf yaratılmışlar bir araya gelecek. İlki gerçekleşti. Sıra sende Selena. - İlki? Diye şaşkınlıkla sordum. - Kardeşin Freya ve kurdu. Eşine ulaştı. Dediğinde yüzünde küçük bir gülümseme yakaladım. Çiçeği tuttuğum elimi kendine çekti ve tuttu. Elinden akan güçle nefes nefese kaldım. - Sen benim varisim, Selene'nin kurdu ikinci Varis ve ilk yaratılan varlıklar yani Lycanlar. Üçünün güçü sizde toplanacak. Gerçek eş, saf sevgidir. Bunu itersen ölüm diyarının kapıları sana açılacak. Dedi. Sözleri beynimde döndü. Ya eşimi kabul eder,güç birleştiririz ve saf sevgiyle savaşırız yada ölüm bize gelecek. - Kabul. Ama şartım var. Dedim - Kabul çocuğum. Güçlerin için Dünya'yı gezip diyar topraklarına ayak basman gerekiyordu. O topraklar sana geliyor. Gücünü hemen alacaksın. Dedi kararlılıkla. Güldüm. Cadı ve bana acı çektiren eşlerin cezasını kesecektim. - O zaman başlayalım Ana. |
0% |