Yeni Üyelik
4.
Bölüm

RED ETMEK

@habibefurkan

Lycan Beta Brian kollarındaki bedene baktı. Derin bir nefes aldı. Kokusu ile çılgına dönmüştü.

Lale ve şeker kokuyordu.

Ormanı geçip eve vardığında zihniyle Kral ve Prensesle iletişim kurdu. Yatağına yatırdığı kader eşinin bedenini örttü. Onu görmüştü. Çok güzel ve büyük kurdu vardı. Açık gri kürkü içinde beyazlar vardı. Mavi ametis gözlerini çevreleyen beyaz halkaları vardı. Yeri döven yüksek bir kurttu. Sonra dönüşümünü izlemişti. Altın sarısı saçları, pürüzsüz bedeni ile sırtı dönük haldeydi.

Göl Işığı Sürüsü'nün Alfa Zeyn'in evinin önünde dikiliyordu. Lycan'ı hırladığında bedeni sarsılmıştı. Yavaşça döndüğünde iç ısıtan bulut mavisi gözlerle karşılaşmıştı. Yüzünde korkulu bir ifade, yanaklarında gözlerinden taşan yaşların izi vardı.

- Benim. Diyen dudaklarına karşılık,

- Eşim. Dediğinde göz haklarında beyaz çizgiler öne çıkmıştı. Kurdu konuşmuştu. Sonra da kız yere yığılmıştı.

Kapıda giren Dmitriy ve Floria ile hemen başını öne eğdi Brian.

- Kralım, prenses. Dedi.

- Brian geç şunu. Sorun ne?

Floria duyduğu inilti ile Brian cevap veremeden yatağa yürüdü.

- Bu kim?

Derin tok sesi ile sorarken Dmitriy öne çıkıp Brian'ın üzerinde yükseldi.

- Eşim. Diye cevapladı göğsünü gererek Brian.

Floria anında eliyle azgını kapattı.

- Nerede buldun? Diye sessizlikle sordu.

- İlginç olanı da bu. Onu Göl Işığı Sürüsü topraklarında Alfa Zeyn'in evinin önünde dikilirken buldum. Oraya kurduyla koşarak geldi ve sonra dönüşüp ağlamaya başladı. Yüzünü bana döndüğünde 'Eşim' olduğunu fark ettim.

Bu defa kapılar gürültü ile açılınca hepsinin başı oraya döndü.

- Sürü.

Cole'nin gözleri kurdu ile yer değiştiriyordu. Gözleri yatakta yatan bedendeydi. Brian anında onunla göğüs göğüse geldi. Birbirlerine hırlıyor ama dönüşmüyorlardı. Cole zaten bir zamanlar ağır yara almıştı. Brian, Kralı için onu öldürmeyi düşünmüyordu. Çenesinden boynuna ve göğsüne kadar inen pence izi zaten vardı. Yenisini eklemeyi hedefleyemiyordu.

- Durun!

Naif bir kadın sesi ile ikisi de durmuştu. Brian, Cole'nin önünden çekilince Freya elini ağzına kapatıp gözlerindeki yaşlarla bakmaya başladı.

- Be.. beta.. co.. cole..

Freya hıçkırıklarının arasında zorlukla konuşmuştu.

Lycanlar şaşkınlıkla bakarken Beta Cole dizlerinin üzerine çöktü.

- Tanrıça Selene aşkına! Freya!

Freya boştaki eli ile çarşafı çekip kendini örterken ağzındaki elini çekip Beta Cole'ye uzattı. Cole yerde emekleyerek ona ulaştı. Freya bir koluyla ona sıkıca sarıldı.

Lycan Beta Brian anında yatağın diğer tarafına yürüyüp eşini omuzlarından tutup bedenine çekti.

Freya nefes nefese kaldı. Omuzlarındaki eller ve sırtının dayandığı göğüsten, tenine karınca gibi yayılan kıvılcımlar onu amansız yakalamıştı.

- Cole yaşıyorsun. Diye fısıldadı.

- Sende yaşıyorsun. Ablan? Peki O?

Cole hızla Selena'yı sordu. İki kızı da bulacağına Luna Garcia'ya söz vermişti.

- O yaşıyor ama... diye üzgünce cevapladı Freya. Gerisini söylemeye dili varmıyordu.

- Sen hayattasın. Peki annem? Yada babam? Başkası?

Freya aklına gelen yaşayacakları fikriyle bir umut sordu. Cole başını önüne eğdi.

- Ben kendime geldiğimde Gama Gaby üzerimde yatıyordu. Ölmüştü. Alfa yani baban boynundan aldığı darbe ile kanlar içindeydi. Luna yani annen elini karnına bastırıyor,.ağır nefesler alıyordu.

Cole konuştuğunda Freya derin hüzünle ağlamaya başladı. Brian omzuna dokunuyor hüznünü azaltmaya çalışıyordu.

- Lunamın son sözleri ile oradan kaçtım. Karnından yara almıştı. Kurdu gitmişti. Bana parmağı ile dağları işaret etti. 'Atalarımız orada' dedi. 'Kızlarımı bulun' dedi. Kendimi dönüşmeye zorladım. Bu nedenle iyileşmem zor oldu. Kurdum bana yardım edemedi.

Cole yaşadıklarını anlattığında Freya ona bir kez daha sarıldı. Kurtların özellikleri buydu. Paylaştıkları bedeni hızlı şekilde iyileştirirdi. Ama Cole bunu geciktirmiş, yüzünde, boynunda ve bedeninde izler kalmasını neden olmuştu.

- Nasıl geldin peki?

Cole bitirdiğinde soruyu Floria sormuştu.

- Kurdum bana geldiğinde konuştuk. Öncesinde bir rüya, hayır kabus gördüm. Uyandığımda kurdum benle konuştu. Onun bana ulaşması gecikmiş çünkü aşması gereken duvar varmış. Aştığında her şeyi biliyordum. Çünkü gördüğüm rüya gerçekti. Melinda. O zihnimi silmeye çalışmış. Galiba sildiğini sanıyordu. Ablamın zihnini silemediğini onun cadı olduğunu idda ediyordu.

Freya konuşurken açık kapıdan giren kişiyi fark etmemişlerdi.

- Ortada bir cadı var. Ama o ablan değil çocuğum.

Lycan Kralı kulağının dibinde konuşan sesle hemen dönüp ona atıldı.

- Dur orada yarattık.

Dmitriy'nin koluna Floria girince anında durdu. Kardeşinin dokunuşu onu sakinleştirmişti.

- Kara Cadı Tia. Melinda adını kullansa da onun adı bu.

Freya karşısındaki kadını tanımıştı. Rüyasında onu görmüştü.

- Sen kimsin? Diye sonunda sordu.

- Ben Selene'nin ve Doğa Ana'nın dostu, Beyaz Cadı Mia. Ne yazık ki Tia benim kötü kardeşim.

Herkes nefes nefese kalmıştı. Mia ellerini havaya kaldırdı ve konuşmaya başladı.

- O eşine ulaştı. Diye.

Selene bunu duyduğu gibi Kral kurda döndü. Yüzünde gülümseme ile bakıyordu.

- Bakalım şimdi de bağı çekebilecek misin it! Dedi.

Sağ bileğindeki bağa baktı ve Lycan'a bırakmadan önce fısıldadı.

- Unutma. Göl Işığı Sürüsü ve Eş.

Sonra serbest bıraktı.

Dmitriy başını sağa sola salladı. Lycan'ı içinde hareket ediyordu.

' Göl Işığı Sürüsü. Eş'

Lycanı içinde hareket ediyordu. Avlanıyor ama ayağa kalktığından beri hiç onunla konuşmuyordu. Yatakta yattığı zaman gördüğü rüya gözlerinin önünden geçti. Hepsi bittiğinde gözlerinin Freya'a dikti. Ondan eş çekimi alamayınca kaşlarını derince çattı. Dudaklarından hırıltı çıkardı.

- O nerede?

Sesi çok derinden ve yankılı şekilde çıkmıştı. Herkes korkuyla geriye çıkarken Freya bedenini Brian'a bastırmıştı.

- O.. o kurt krallığında...içimde hep bir acı hissettim. Anlıyorum ki...

Freya hıçkırarak ellerini yüzüne kapattı.

- Abi sakin olmalısın. Onu korkutuyorsun.

Floria önüne atlayıp Dmitriy'i omuzlarından tutmuştu.

- Kapa çeneni! Zamanında zihnini her yanıma geldiğinde kapatmasaydın bunların hepsini önlenmiş olurdu!

Floria büyüyen gözleri ile baktı.

- Ne? Diye sordu.

- Duydun beni. Bir eş adandı. Sana zihnimden yerini söyleyebileceğim hiç mi aklına gelmedi!

Dmitriy zamanla unuttuğu her şeyi hatırlamaya başladı. İyileşmeye o kadar odaklandı ki hepsini neredeyse unutmuştu. Lycan'ı her şeyi ona hatırlatmıştı.

- ben.. ben.. sürü...aklıma...gelmedi...

Floria kekeleyerek konuşurken, Dmitriy gözlerini hemen Beta Cole'ye dikti.

- Ablası. O ne zaman doğdu? Diye sordu.

- Nisan ayının ilk haftası. Diye cevapladı Cole.

Beta Brian dikleşirken sessizce küfür etti. Floria kuş gibi ağzını açıp kapatıyordu.

- Haftanın kaçıncı günü? Diye Brian ihtiyatla sordu.

- Dördüncü günü ama Çarşambaydı. Pazar günü Nisan ayının birinci günüydü. Diye Cole bu defa Brian'a dönerek konuştu.

- Beta. Bunu nasıl hatırlarsın. Diye Freya hayretle konuştu.

- Alfanın ilk çocuğu. Elbette hatırlıyorum. Sende Temmuz ayının üçüncü haftası doğdun. Çok tatlı yavrulardınız. Herkese neşe katıyordunuz. Ablan Selena iki yaşındaydı sen doğduğunda. Hem onun... derken sustu.

Floria bir inilti çıkardı. Brian kaçırdığı yıllarla hüzün hissedip Cole'ye hırladı.

Dmitriy göğsünü döven Lycanı ile yerinde duramayıp camdan atladı. Havada dönüşüp koşmaya başladı. Ormana doğru yaptığı her hamlede kendini tutamıyordu. Ormanın sonundaki göle vardığında iki ayağı üzerinde dikilip başını hüzünle havaya dikti. Uzunca uluyup bütün hüznünü doğaya bıraktı.

Topraktan doğduğu gece eşi dünyaya gelmişti. Ve o bunu on sekiz yıl sonra öğreniyordu.

Doğa Ana kollarını açıp Varisi için feryat eden Lycanın ulumalarını kabul etti.

....

- Kanının kokusu çok tatlı geldi.

Selena duyduğu sesle gözlerini araladı. Kirpiklerinin ucundan kırmızı gözleri, sivri dişlerini görmüştü. Ama hareket edemiyordu.

- Tatlı eşim. Ne kadar da savunmasızsın.

Yüzüne dokunan parmakların tersi ile Selena dişlerini birbirine geçirdi. Kolunun havaya kalktığını hissetti. Geri çekmek için hamle yaptı ama gücü yetmedi. İki keskin dişin derisini deldiğini, kanının damarlarından çekildiğini hissettiğinde inledi.

Çığlık atacak bile gücü kalmamıştı.

- Seni red ediyorum.

Fısıltı ile dudaklarından kelimeler döküldü. Adamın dişlerini çekip suratına kan tükürmesini baygın gözlerle izledi. Yıllardır bunu yaşıyordu ve ilk defa kanını içerken sözleri söylemişti.

Saçlarına parmakların dolandığını, başını kaldırdığını sanki uzaktan izliyormuş gibiydi. Selena ilk defa zafer kazanmış gibi hissediyordu. Yüzünde yorgun bir gülümseme vardı.

- Pis cadı. Geber!

Başının sert zeminle bütünleştiğini hissetti. Yüzünde gülümseme ile gözlerini kapattı.

Sanki asırlar geçmiş gibi gelen zamanda boşlukta sallanmıştı. Gözlerini açtığında üzerinde yeşil bir elbise vardı.

Yine. 

- Bu elbise çok yakıştı. Hem sana bu defa bir tane fazladan getirdim.

Selena baygın gözlerini konuşan kişiye çevirdi. Sivri dili ile dudaklarını yalıyordu.

- Bu elbiseleri üzerinden atmadığına göre... elini kaldırıp Selena'nın yüzüne düşen saçını geriye çekti.

- Sana dokunduğumda tiksinti duymadığına göre beni de red etmeyeceksin.

Kemikli şekilsiz yüzü ile çürük dişleri ile Selena'ya gülümsedi.

- Vampir klonu Axel'in hak ettiği buydu.

Selena yıllardır onun pisliğine bakıyordu. Çocuk yaşında ondan korkmuş ve hep düz duvara bakar gibi bakmıştı.

Ellerini elbisenin eteklerine götürdü ve acıyan bedenine rağmen üzerinden çıkardı.

- Hımmm. Eşim bana kendini... derken sözünü kesen yüzüne yapışan elbiseydi.

Peri başkanı kızgın gözlerle bakıyordu.

- Elbiseyi sen giy pislik.

Selena öfkeyle konuşurken yıllardır ona dokunmasına izin verdiği aklına geldi. Midesi yukarı doğru çıktı. Hiç düşünmeden yere kustu.

Başkan gözleri büyüyerek ayaklarının dibindeki kusmuga baktı.

- Seni k*ltak cadı! Nasıl cürret edersin!

Selena sedece bakıp gülümsedi. Elinin tersi ile ağzını sildi. Karnına aldığı darbe ile iki büklüm oldu. Ama umursamadı. Gülmeye başladı.

- Sen istedin. Defol pislik. Hiç birinizi istemiyorum.

Aklını kaybetmiş gibi kahkaha atıyordu. Bedeni hırpalanıyor, o ise gülüyordu. Ağzından kan gelirken hala içinden gülmek geliyordu. Tekrar boşluğa düşerken bile boğazından gülme sesi gibi ses çıkıyordu.

- Hepiniz ödeyeceksiniz.

Loading...
0%