@halelikitaplar_q
|
Çamurlu yolda adam çizmelerinin kirlenmesini umursamadan aceleci adımlarla yürüyordu.Elinde tutuğu kum saatindeki kumlar çok hızlı bir şekilde aşağı dökülürken o çok vaktinin kalmadığına emindi.Ne yürüdüğü yoldaki çamurların siyah çizmelerini ne de üstündeki siyah paltosunun kirletmesini hiç umursamıyordu.Her adımında ayağı çamurun içine batıp çıktıkça paltosuna bir kahverengi leke daha ekliyordu.Bu paltoyu annesi özel olarak onun için yurt dışından getidirmişti şuan bu halini görse üc gün ona surat asar sürekli de söylenirdi. Şapkasını biraz da yüzünü saklayacak kadar aşağı indirip patikayı takip etti.Yollun sonunda sesler gelmeye başlamıştı.Anlaşılan en sona o kalmıştı.Vaktinde orda olmazlarsa yaptıkları ayin bir işe yaramazdı. Çoğu insan onların burda ne için toplandıklarını görse onları deli zannederdi.Hatta hemen polisi arar buna bir son verilmesini bile sağlardı.Ya da haber kannalarına görüntülerini satarak zengin bile olabilirdi.Onlardan başka kimse bu yaptıklarının nedenini anlamaz ve mantıklarını otuturamazlar. Kimse bilmesede onlar kendilerinden çok tüm canlıların huzuru için yapıyorlardı ne yapıyorlarsa. “Geç kalacaktın neredeyse!”genizden gelen kalın bir ses onu olduğu yerde durdurdu.Bir adım bile ileri gidemedi adam.İçinde o kadar dalmıştı ki gercek hayatan bağını koparmıştı bile.Bu ses yeniden onu hayatta bağlamıştı,kendini hızlı olmaya o kadar odaklamıştı ki vardığını bile onu uyaran sesten anlamıştı. “Küçük bir aksilik oldu.”dedi ona soru sormamasına rağmen cevap bekleyen kişiye. “Her ne olduysa önemli değil ,vaktinde burda olmasaydın senin küçük aksiliğin dışında daha büyük aksilikler yaşayabilirdik.”ince,tiz bir ses onun sözlerini çokta umursamadığını belli eder gibi hemen söze atlamıştı.Bir acelesi var gibiydi ses tonu hemen başlasada bitse der gibiydi. Adam bu sefer sesiz kalarak atmayı bıraktığı son adımı atarak oniki kişininin içinde olduğu cemberin içine girerek başını kaldırdı.Kum saatini tutmadığı eliyle başındaki şabaksının yüzünden yukarı çıkardı.Herkesin yüzünü görmek ve herkese yüzünü göstermek ister gibi başını havaya kaldırdı.Elinde duran kum saatindeki kumlar çok az kalmıştı en fazla bir iki dakika sonra kum saatinin altı tamamen kumlarla dolacaktı.Ahşap oymalarla süslü ama avuç içi büyüklüğünde olan camının rengi gün ışığında değişen kum saati artık vaktin geldiğini söyler gibi kalan kumlarınıda yer çekimine doğru akıtıyordu. Tam karşısında geceden daha karanlık ten renginde uzun ve giydiği montan bile kaslarını belli eden adam bir adım öne gecerek herkesin sesiz kalmasını sağladı.O ellindeki kum sattinin altın rengindeki kumlarının azalmasından vaktin geldiğini anlarken diğerleri bu adamın hareketinden vaktin azaldığını anlamıştı. “Herkes burda neden toplandığımızı bildiğini umarak uzun bir konuşma yapmayacağım...” “Kısa kes herkesin işi var yapalım ve bitsin.”siyahi adamın sözünü kesen kızıl saçlı kadın adama iğrenir bakışlar atıyordu.Bir kaç kişide kızıl saçlı kadını onaylar gibi mırıltılarç ıkardılar.Bu soğuk havaya rağmen kadının üstünde mini bir elbise vardı.Herkes montlara,paltolara atkılara ve eldivenlerle dururken bile üşürken bu kadın onu ikinci bir deri gibi saran kısa beyaz elbiseden başka bir şey giymiyordu.Daha tuhafıda kadın uçarak gelmediyse beyaz potlarında tek bir lekenin bile bulunmamasıydı.Kızıl saçlarının her teli sanki canlı gibi hafif esen rüzgarda sallanıyor ve yüzünün etrafında dolanarak tekrar sırtına doğru dökülüyordu.Takındığı tavrın aksine yumuşak yüz hatlarına sahibti ince dudakları ve hafif çekik yeşil gözleri vardı.Tek kusuru çileri olabilirdi belki ama onda bu çiller bile yüzüne dağılmış yıldızlar gibi ayrı bir güzelik katıyorlardı. Adamı kadını izlemekten alı koyan yanındaki arkadaşının eliyle dirseğini vurarak ona bakmasını sağlamasıydı.Gözleri o kadını izlemeyi bırakmak istemiyor gibiydi.Kafasını arkadaşına cevirmesine rağmen hala tek ayağı üzerinde hafifce salanan kadındaydı.Zorlada olsa gözlerini kadından çekerek onu dürten daha doğrusu dürtmekten çok vuran arakadaşına döndü.Başını ne var dercesine sağa sola salayarak kalın siyah kaşlarını catarak baktı. “O kadından uzak dur tavsiyemi dinle ve pişman olma.”dedi uyarıcı bir ton taşıyan sesle.Adam ne demek istediğini anlamamıştı ama o zaten öyle bir kadınla olmazdı.O bu tip kadınlarla en fazla bir saat vakit gecirebilir sonrada dayanamayıp kaçardı.İstenmeyen ot gibi de çevresinde de hep bu tarz kadınlar görmeye de alışıktı zaten.O yüzden arkadaşının aklından geçen asla olmazdı o kibirli ve ukala insanlarla yapamazdı. Karşısındaki adam etrafında yayılan uğultuyu bastırmak ister gibi öksürdü ve sanki hiç bölünmemiş gibi kaldığı yerden konuşmaya devam etti. “Bildiğiniz gibi soyumuzdan gelen görevi artık bu nesilde biz devir aldık.Her asırda bir geceyle gündüzün en çok karıştığı günde ‘yani bu gün’ devam eden ritüeli artık biz devam ettiricez.” Adam ellinde taşıdığı hangi ağaçtan yapıldığı çok net belli olmayan uzun bastonu dairenin içine attı.Bastonda ince işlmeler vardı aynı adamın elinde tutuğu kum saatinde olan gibi. “Herkes elindeki nesneyi dairenin içine atsın.”dedi gözlerini herkesin üstünde gezdirerek.Herkes elinde getirdiği nesneyi onun dediklerine biat ederek dairenin ortasına attı.En sona kızıl saçlı kadın ve o kalmıştı.Kızıl saçlı kadın el ayağısı büyüklüğünde ahşaptan yapılan altın işlemelerle süslenmiş aynayı atmak yerine bir iki adım öne çıkarak nazikce yere bıraktı.Onun için çok kıymetli bir şey olduğu zarar görmesinden korkar gibi ürkekçe bırakışından beliydi. Kadın bıraktıktan sonra adamda aynı kadın gibi bir iki adım öne çıkarak kum sattini dik bir şekilde yere bıraktı.Artık herkes onun gibi zamanın nasıl kum tanelerinin kayışı gibi azaldığını görebiliyordu.Adam kum saatini bırakıp ayağa kalktı yavaşca bir iki adım geriye giderek kafasını kaldırdığında üstünde bir çift göz hisseti.Kendinden bağımsız gözleri yeşil gözleri buldu.Kadında adamı ilk defa fark eder gibi bakıyordu halbuki o çoktandır ordaydı.Kadının onun varlığını hissetmesi çok uzun sürmüştü sadece. İkiainin bakışmasına bu sefer son veren yanındaki arkadaşı değil karşısındaki adam oldu o kum saatini bıraktığı zamandan beri konuşup durmuştu ama adam sadece son cümlesinde kendini yeşil gözlerin esaretinden kurtarabildi. “Şimdide herkes kanını toprağa akıtsın ve dağılalım.”dedi artık ne kadar uzun süredir konuştuysa sesi kısılmaya başlamıştı. Biri bir bıcak çıkarak el ayasına oldukça derin bir kesik attı diğer herkeste onun elindeki bıçağı dairenin etrafında gezdirerek aynı şelilde ellerini kesip kanlarını akıtmaya devam ettiler.Sıra adama gelince ardaşının ellini kestiği bıcağı alarak elinin içine bastırdı.Derisinin ikiye ayrıldığını hisedebiliyordu önce küçük bir sızı sonra avuç içini kapsayan bir yanma hisseti yanma devam ederken sıktığı ellnin içinde taşan sıcak sıvıda yere damla şeklinde düşmeye başlamıştı bile. Herkesin yaptığı gibi bıcağıyanındaki kişiye vererek geri kanlanlarında yanı şeyi yapmaya devam etmesini izledi.En son sıra kzıl saçlı kadına gelince mimiklerini bile kaçırmak istemez gibi adam gözlerini kadına dikti. Kadın eline bıcağı yanındaki kişiden alınca ucunda herkesin kanının bulaştığı metale iğrenerek baktı.Adam bu iğrelti bakışları haklı buldu çünkü oda aynı kadın gibi düşünmüştü bıcağı eline alınca.Belki kadın bıcağı herkesin kullanmasından iğrenmişti ama adam kandan iğrenmişti hatta elinde akmaya devam eden kandan bile iğrenmeye devam ediyordu. Kadın bıçağa bakmayı keserek herkes gibi avcuna bastırarak derin bir kesi attı elinin içine.Aynı adam gibi kesiden sonra bıcağı cekerek elini yumruk şekline getirmişti oda parmaklarının arsından akan kanın sıcaklığını hiseder gibiydi. Kadın diğer elinde tutuğu bıcağı dairenin içine attı.Herkes elindeki kanı yere damlatmak ister gibi avuç içlerini toprağa çevirerek kanlarının ıslak toprağa karışmalarını izlediler.Yaptıkları gerçekten bir işe yarıyor mu bilinmezdi ama toprak kanları kabul etmiş gibi hemen içine karıştırmıştı. Toprak on üç eşyayı kabul etmiş ve adak olarak sunulan kanıda kendine katmıştı.Gece ve gündüzün çarpıştığı günde hem güneş hemde hilal şeklindeki ayda gözkyüzünden bunu izlemiş ve şahit olmuşlardı. On üç yabancı kafalarını aynı anda kaldırarak onlrın yüzüne ışık sacan güneşe doğru batılar.Artık yapılması gereken yapılmıştı onların işi bitmişti.Bir asır sonra gene burada belki onların en yaşlı halleri ya da torunları aynı onlar gibi onlara bırakılan yadigarla beraber kanlarını toprağa akıtacaktılar.Bu asırlar boyunca deva edeckti ta ki üzerlerine yapışmış bu lannet kalkana kadar. |
0% |