@hamish
|
Bölüm XI: Manipülasyon "Vakti geldiğinde her şey açığa çıkar." . . . Şu an gözlerimi kaçıramıyordum, benliğimi tekrar buluyor gibiyim. Şımarık bir çocuk gibi özellikle benimle konuşmaya çalışmıyordu. Hep bana bakıyordu. Bakışlarıyla konuşuyordu. Kendiliğinden sevilesiydi. Benim hayatım onun elinde eğlenceli bir oyundu. Ben izin verdim o da oynadı. Kadir kendi üzerinde olan bir an olsun geri çekilmeyen bakışlara karşılık, Hazar'ın gözlerine baktı. "Hiçbir adam beni yenemez. Rol yapmama gerek yok." "Bende aynı şekilde canımı veririm. Bir farkımız var ama." Bir kız çocuğunun yaramazlığı vardı Hazar'ın gözlerinde, içimde bir yer hayır diye bağırdı. Kendimi gözlerindeki can alıcı bakışa hapis etmemeliydim. "Sen Baha'yı kurtarmak için kendini feda edersin, ben herkesi feda ederim." Dedi. Kadir elini havada seninle uğraşamayacağım dercesine salladı. "Hazar Aden yürüyen apandissin resmen, Kaan'ın seni çıkarması gerek." Diye konuşurken Hazar yüzünü buruşturdu. "Senin hükmün yok benim üzerimde Kadir." Hazar oturduğu yerden ayağa kalktı. "Paslanmış sayılırsın." Yüzünde küçümseyici bir ifade vardı. Kadir de ayağa kalktı. Birbirlerine olan bakışları duyguların yansımasıydı. Kadir dişlerini arasından konuşmaya başladı, "Senin canını okuyabilirim. Dua et Baha var." Kafasını hafifçe salladı. "Ruhun bile duymadan suikastleri engellediğim gibi, aynı şekilde seni yere sererim." Meydan okumasına karşılık vererek konuştu. "Eyleme dönüşmeyen söylem, günü kurtarmak için söylenen manipülasyonudur." Dedi Kadir. Hazar'ın bakışları benimkilerle buluştu. Onları durdurup durdurmayacağımı tartarken, sigaramdan bir duman çekmiştim. Sessiziğimi korudum. Tepkisizliğimden cesaret almış olacak ki tekrar Kadir'e dikkatini verdi. Sessizce ne yapacaklarını bekliyordum. Artık kozları paylaşmalıydılar. "Senin görme biçimin benim kimliğim değil sevgili Kadir." Bir elini yumruk yaptı ardından diğeri eliyle kavradı. "Ancak seni pataklamak istediğimi değiştirmiyor." diye ekledi. "Sen ve ben, şimdi bir randevuya ne dersin?" Dedi Kadir. "Güçlüsün Kadir, kendine inanıyorsun anlıyorum. Kazanacağını sanıyorsun, eğer beni hedef alacaksan hızlı hareket ettiğimi ve hareket edersem balyoz gibi ezdiğimi bilmelisin. Teklifini kabul ediyorum. Hadi şu randevuya çıkalım." Baştan beri sessizliğimi koruyan ben, sigaramı yanımda bulunana küllükte söndürdüm. Ayağa kalktım bakışlar artık benim üzerimdeydi. "Pekiala o zaman bu randevuyu doğru düzgün yapacağız." Dedim. *** Hava oldukça berraktı. Güneş normalden daha parlaktı. Öğle saatlerini geçmemize rağmen sıcaklık bir derece dahi düşmemişti. Hava nemli ve sıcaktı. Havada zerre kadar sis yoktu. Askeriye ana binası ve lojmanın arasında bulunan eski tarz sahanın tam ortasındaydık. Elimdeki tebeşiri sahanın kenarına doğru fırlattım. Kadir sağımda, Hazar solumda duruyordu. İkisinin de üzerinde benim siyah eşofman takımımın aksine beyaz askılı t-shirt ve beyaz eşofman vardı. Oldukça rahat görünüyorlardı. Az önce tebeşirle çizdiğim üç metrelik dairenin sınırlarını ayağımla gösterdim. "Çizgiden dışarı çıkan kaybeder. Pes eden kaybeder, üç kere yer düşen kaybeder." Elimle üç işareti yaparak havaya kaldırdım. İkilinin birbirlerine olan bakışları soğuktu. Bir an olsun bakışlarını kaçırmıyorlardı. Birbirlerine üstünlük vermek istemiyorlardı. "Isırmak, saç çekmek yasak. Ve tokat atmak yasak." Diye cümlelerimi tamamladım. Hazar'ın son cümlemle gülümsediğini görür gibi oldum. İkilinin arasından sıyrılarak dairenin dışına çıktım. "Sorusu olan?" İkili olumsuz anlamda kafalarını salladı. "Canını yakmadan pes edebilirsin." Kadir'in sesi samimiydi. "Canın yanacak diye korkuyorsan sen pes edebilirsin." Diye karşılık verdi Hazar. İkili aynı anda bana baktığında omuzlarımı silktim. "O halde 3-2-1 başla." Sesimle ikili hareketlendi. Dairenin etrafında dönmeye birbirinin üzerinde açık aramaya başladılar. İlk hamleyi Kadir yapmıştı. Hazar, Kadir'in ayağına çelme takmayı denerken Kadir zıplayarak kurtuldu bu sefer aynı hareketi Kadir Hazar'a yaptığında, Hazar Kadir'in bacağından yakalayarak etrafında döndü. Kadir yere düşerken Hazar'ın bacağından yakaladı. İkili birbirlerinin bacaklarını kilitleyerek önce sağ tarafa doğru yuvarlandılar, dairenin sınırlarına gelince sol tarafa doğu; diğer sınıra doğru yuvarlandılar. "1..." dedi Kadir. Hazar ağzındaki kanı yere tükürdü. Dişlerinin arasından sırıtmaya başladı. Hazar Kadir'in dizlerine çok hızlı şekilde iki tekme attı. Tekmelerin etkisiyle Kadir diz üstü yere düştü. Kadir'in boşluğundan yararlandı. Son bir hamleyle Hazar Kadir'in yüzüne tekme attı. Kadir tamamen yerdeydi. "1-1.." dedi Hazar. Kadir geri doğru takla atarak yerden kalktı. Dudağındaki kanı beyaz t-shirtü ile sildi. İkili karşılıklı saldırı pozisyonu aldılar. Hazar eliyle Kadir'e gel işareti yaptı. Kadir havaya zıplayarak Hazar'ın üzerine atıldı. Hazar'ın boynundan kilitledi. Hazar iki parmağını, Kadir'in kolunun arasından geçirerek ayağının tersinden güç alarak Kadir'den kurtuldu. "Ne yalan söyleyeyim bu kadar beklemiyordum." Dedi Kadir. Kadir hiç boş durmadan tekrar saldırıya geçerek bu sefer tekme attı. "Askeriyenin ögretilenlerini iyi hatırlıyorsun." Nefes nefese konuştu. Hazar tekmenin altından estetik bir poz verir gibi kayarken, "Askeriyenin bana öğrettiği en önemli şey, unutmamaktı." Kadir'in kaburgalarına yumruklar savurdu. "Babanın bir hain olmasına nasıl katlanıyorsun?" "Beni eksik göstermeye çalışıyorsun, daha çok beklersin. Psikolojik hileler bende işe yaramaz." Diye kahkaha attı Hazar. "Geçmişimden vurmaya çalışıyorsun, bugünümü laf bulamıyorsun tabi." Dedi. Kadir hızla Hazar'ın üzerine atıldığında , Hazar oldukça akıllıca bir strateji uygulayarak çevik hamlelerle kenarı çekildi. Kadir hızını kontrol edemeyerek kendini çizginin dışında buldu. Hazar bağırmaya başladı, "Kazandım..." Olduğu yerde delice zıplayarak dans etmeye başladı. Bir yandan çığlık atıyor bir yandan kendi etrafında dönüyor nispet yaparcasına kahkaha atıyordu. Güneş batmak üzereydi. Neyseki bir kaç geçen kişi haricinde izleyen olmamıştı. Kadir daha fazla Hazar'ın dansına katlanamayacak gibi olduğundan ses çıkarmadan arkasını dönerek sahayı terk etti. Hazar hala dans ediyordu. Kollarımı kavuşturdum. Bir kaç dakika öylece Hazar'ı izledim. Hazar onu izlediğimi fark ettiğinde, yanakları pembeleşti. "Kadir'in benden çekeceği var." Dedi kıkırdayarak. Yüzündeki su damlacıkları şeklini almış terler akşam güneşinde parlıyordu. Hazar'dan uzaklaşarak köşeye astığım ceketimi elime aldım. Arkamı döndüm. O esnada biraz ilerideki sulama tankı dikkatimi çekti. İki asker su tankları ile etrafı suluyorlardı. Bu tarafa doğru ani dönüş yaptılar. Hazar soğuktan titremeye başlamış yine de duruşundan ödün vermiyordu. Olduğum yerden hızla hareket ederek ceketimi titreyen kadının sırtına örttüm. Tenini örten ceket Hazar'ı şaşırtsada, titremesi biraz düzene girmişti. İnsanların içinde hep saklanıyordu. Şimdi de öyle olmuştu. Çaresizliği gün yüzündeyken savunmasızdı. Hazar'ın belinin arkasına destek vererek sahanın çıkışına doğru yürümeye başladık. Sahada bakışlar eşliğinde yürüdük. Bu bakışlarda merak vardı, intikam vardı. Sahadan çıktıktığımızda sanki Hazar'ı biri uyandırmış gibiydi. Kendini benden kurtardı. "Bırak öldüreceğim hepsini." Sesi sert çıkmıştı. Şaşırma sırası bana geçmişti. Kıpırdamadan sakince Hazar'ı izledim. Biraz gözleri kapalı duruyor. Sinirlerini yatıştırmak ister gibiydi. Aniden gözlerini açarak ceketi omuzlarından attı. Kibarlık mı, şu halde kesinlikle onu düşünmek istemiyordu. Hareketleneceği sırada kollarından yakaladım, bedenini yere mıhladım. "İkilinin kafasını koparmak istiyor gibi bakıyorsun. "Dedim. Amacım dikkatini dağıtmaktı. "Hissettiğim gibi bakıyorum o halde. Umut'u da o yanında ki yardakçısını da geberteceğim. " Gözlerini bir an olsun ayırmadı yüzümden. Nefesi çeneme çarparken, göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu. "Sakin ol." Sesim oldukça otoriterdi. "Askeriyedeyiz. Sinan Yarbay'a söz verdin." Arkasına dönerek yürümeye başladı. Eğilerek ceketimi yerden aldım. Yapılan her şeyin bir bedeli vardı, peki yaptıklarının ne kadarını ödemeye hazırdılar? "Vakti var.." Kendi kendine söyleniyordu. Ne kadar yürüdüğümüzü kestiremiyordum. Ses çıkarmadan arkasından takip ediyordum. "Daha ne kadar beni takip edeceksin, kimseyi öldürmeyeceğim.?" Öldürmeyeceğim kelimesini bastıra bastıra söylemişti. Dudağımın kenarı muzipçe kıvrıldı, "Seni eve bırakana kadar." Ceketimi tekrar omuzlarına koydum. "Kendi başımın çaresini bakabilirim. Kafamı aşağı yukarı salladım."Pekiala bakabilirsin. Sadece emin olmam lazım." Elim enseme gitti. Hazar dudaklarını aralamıştı ki çalan telefonuyla ekrana bir süre baktı, gördüğünden memnun olmamışça açıp kulağına götürdü. Karşı tarafın söylediklerini duyamıyordum. "Tasman boynundayken fazla cesaretlisin." Bir süre telefonda ki kişiyi dinliyor. Sesi oldukça yüksek çıkıyor. "Şimdi mi aklına geldi?" Nefesini hızla dışarı veriyordu. Burnundan soluyan Hazar'a bakıyordum. Az önceki konuşmasına istemeden de olsa şahit olmuştum. "Babam şerefsizi bizi bulamamış." Hazar'ın yüzünde hafif tebessüm oluşuyor. "Hala askeriyede olduğumuzu bilmiyor. " Dedi. "Hadi eve geçelim." Yolu işaret ettiğimde tek kaşı havalandı. "Kim olduğunu sormayacak mısın?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Şimdi değil. Önce bir eve geçelim." Yavaşça yürümeye başladım. Hazar bir şey demeden, yürüyüşüme eşlik etti. Uzun zamandır hissetmediğim bir duygu vardı içimde "merak." *** Gri olan köşe takımın ortasında mavimtrak puf onun hemen karşısında büyük bir televizyon ünitesi, biraz daha iç tarafta kalan devasa kitaplık, kitaplığın yanında uzanan yemek masası ve yanında saf beyaz mutfak. Salon ve mutfağın birleşik olduğu holden mutfağa doğru yaklaştım. Biraz kafein hiç fena olmazdı. Mutfakta kendime kahve yapmaya karar verdim. Huzursuz olmaması için elimdeki kahve makinesini göstererek konuştum. "Kahveyi nasıl içersin?" Tezgahın masa olan kısmına işaret ederek Hazar'a bakıyorum. Hazar ozmunu silkiyor. Eş zamanlı masaya benzeyen beton tezgahın sandalyesine yerleşiyor. "Sade, iyidir." Kahve makinesinde ki işime dönerken başımla onayladım. Hazır olan kahveyi kupalara servis ederek, Hazar'ın tam karşısındaki sandalyeye oturdum. Kırmızı kupayı Hazar'ın önüne ittim. Hazar önüne konulan kırmızı kupayı parmaklarının arasına alarak bir yudum aldı. "Beni kahve kazanına atsalar hiç itiraz etmem." Yüzünde oldukça memnun bir ifade vardı. Hazar'ın söylediği cümleyle gülmeye başladım. Hazar'ın gülme sesi de benimkisiyle karıştı. Kısa süreli kahkahaya dönüştü. Gülüşü solarken gözlerinde yoğun bir duyguya tanık oldum. "Teşekkür ederim." Hazar'ın ağzından çıkan iki kelime gülümsememi yüzümde dondurdu. "Kahve için mi?" Hazar'ın kinayeli bir tebessüm oluşuyor yüzünde, "O da var tabi ama orada beni sakinleştirdiğin için. Yanlış bir hamle yapabilirdim." İç çekerek konuştu. "Sen, baban bu olaylar. Anlamıyorum." Dedim. "Suriye.." dedi. Anlaşılan benim hikayemin başlangıcı gibi Hazar'ın hikayesinin başlangıcıda Suriye idi. Devam et dercesine bakış attım. "Askeriyeden kendimi kovdurduktan sonra, sınır dışına çıktım. Kaotik bir ortam seçtim,-Suriye.. Kafamı salladım. Geriye doğru yaslandım. Bakışları bir süre yüzümde oyalandı. "Tahmin ettiğin gibi telefonda konuştuğum kişi." Diye ekledi. "Orada bizim eğitmenimiz olması tabiki tesadüf değildi. Savaş bağımlılık yapıyor; kaos ızdırap gibi insanları ortaya çıkarıyor. Babamda bundan yararlanıyor. Regex'te onlardan biri. Babamdan saklandığımı sanarken, babamın emirlerini yerine getiren örgütü yönetimine girdim. Hayatım boyunca hep emir aldım, kontrolü bir an olsun elimde hissetmek iyi hissettirmişti. Fazla kolay oldu." Kahvesinden bir yudum aldı. Diliyle dudağında kalan kahveyi yaladı. "On altı ay, tam on altı... Örgütün en iyi tetikçilerini yetiştirdim. Bir süre sonra işler değişti. Bir şeyler saklıyorlardı. Bunu bulmalıydım. Bulmam da çok zor olmadı. Türkiye'ye büyük vurgun hazırlanıyordu. Kendi ellerimle ülkemi batıracaktım." Gözlerim büyüdü, şaşkınlığımı gizleme gereği duymadım. "2017 Suriye Gizli Sınır Dışı operasyonundaki muhbir sendin." Dedim. Kafasını olumlu anlamda salladı, "İtiraf etmeliyim seni tanımakta oldukça zorluk çektim Pilot." Dedi. |
0% |