@hamish
|
Bölüm XXV: Sıcaklığın ardında soğuk buluşma "Beklenmeyen konuk..." . . . Rex'i Kaan ve ben, Kaan'ın özel olarak dizayn ettiği acil müdahale odasına taşıdık. Eş zamanlı diğerleri de temizlenmek için odalarına çekildiler. Kapıyı açtığımda, beni saran steril bir ortam ve modern tıbbi ekipmanlarla dolu bir oda beni karşıladı. Beyaz duvarlar, parlak ışıklar ve titiz bir düzen, Kaan'ın acil müdahale odasını adeta bir cerrahi salon gibi tasarlamış olduğunu gösteriyordu. Ortamın ortasında, özel bir muayene masası ve etrafında işlevsel dolaplar bulunuyordu. Duvarlarda, tıbbi cihazların ve ilaçların yer aldığı cam raflar sıralanmıştı. Her şey, acil bir duruma anında müdahale edebilmek için düzenlenmiş gibiydi. Kaan, hızla eldivenlerini giyip müdahale masasına geçerken, ben de geri çekildim. Kaan, hızlıca eldivenlerini değiştirerek muayene masasının başına geçti. Rex'i dikkatlice muayene etmeye başladı. Ancak bir süre sonra Kaan, şaşkınlıkla donakaldı. "Rex kadınmış," diye fısıldadı. "Anlamadım." dedim. "Rex kadın, Baha. Tamam, bunu sonra düşünelim. Şimdi bekle, muayenemi bitireyim," dedi Kaan. Sessizliğimi koruyarak kafamı salladım. Dikkatini dağıtmamaya özen gösteriyordum. Rex'i muayene ederken, Kaan oldukça titiz davranıyordu. İncelikli hareketleri ve dikkatli bakışları, Kaan'ın uzmanlık alanındaki yeteneklerini sergiliyordu. Ben de Kaan'ın isteği üzerine, yanına gidip Armağan'ı çağırmak üzere ayrıldım. Armağan'ı çağırmak için odasına girdiğimde, onu bulamadım. Bir an düşündüm ve Kadir'in odasında olma ihtimali yüksekti. Yan kapıyı hafifçe çaldım ve içeri girdiğimde, Armağan'ın ve Kadir'in tavla oynadığını gördüm. "Armağan, Kaan seni çağırıyor, yardımına ihtiyacımız var. Ayrıca, seninkilerden temiz pijama ve iç çamaşırı getirmen gerekiyor," dedim Armağan'a bakarak. Armağan hızla harekete geçti. Bir şey sormaması benim için lütuftu. Kadir, tavla taşlarını bırakıp merakla bana döndü. "Ne oldu, neler oluyor? Kadın çamaşırı ne alaka." dedi. "Şimdi değil Kadir," dedim. Gözlerimdeki yorgunluk ve duygusal yükü hissedebileceği bir tonla konuştum. "Tamam, sen önce dinlen." Dedi Kadir. Yüzümde alaycı bir gülümseme oluştu. Kaşlarını çattı. "Kendine bunu yapma." diye ekledi. Odaya geri döndüğünde, Armağan temiz bir pijama ve iç çamaşırıyla yanımda belirmişti. Kadir'in sözünü kesmişti. Kadir bana daha bitmedi bakışı attı. Armağan ile birlikte tek bir kelime etmeden Kaan'ın yanına gittik. Kaan, üzerini değişmiş mavi formasını giymişti. Bir eliyle serum ile uğraşırken, diğer elinde Rex'in dosyası vardı. Bizi fark ettiğinde dikkatini bize verdi. "Armağan'la ben hallederiz, Baha. Sen istersen üzerini değiş, biraz dinlen." dedi. Ben de kafamla onayladım. Kaan'ın dikkatini Rex'e verdi. Armağan elinde eşyalarla Kaan'ın yanına yaklaşırken bende odadan ayrıldım. Odadan çıktığımda, içimde ani bir sigara içme isteği uyanmıştı. Merdivenlerden inerek, salonu geçip açık olan büyük camdan bahçeye çıktım. Rahatlamak ve düşüncelerimi toplamak için derin bir nefes aldım. Ay ışığı, yemyeşil çimlere nazikçe düşüyor, taş bankın üzerinde otururken hissettiğim serin rüzgar saçlarımı okşuyor. Bahçenin ortasından geçen taşlı yürüyüş yolu, aydınlıkta parlayan antik lambalarla aydınlanmış. Yumuşak ışıkları, çevredeki çiçeklerin renk cümbüşünü daha belirgin hale getiriyor. Çiçeklerin arasında, tatlı bir koku yayılıyor. Bu, ormana özgü bir büyü taşıyan bir bahçe atmosferi oluşturuyor. Taş yoldan uzanan ağaç gölgeleri, ay ışığının altında dans ediyor, bahçeye doğal bir melodinin eşlik etmesini sağlıyor. Bahçenin duvarları üzerinde tırmanan sarmaşıklar, gizemli bir örtü oluşturarak bahçeye mistik bir hava katıyor. Sigara içerken, gökyüzündeki yıldızları izliyorum. Bahçenin sessizliği, düşüncelere dalıp stratejiler kurduğum, geleceği planladığım bir çok ihtimal canlanıyor kafamda. Ömer Faruk spor kıyafetleriyle yanıma gelerek elimdeki sigaraya uzandı. Bir şey demeden almasına izin verdim. Bir ayağını bankın üzerine koydu, sigaradan bir nefes alıp ve derin bir şekilde konuşmaya başladı: "Bilirsin Baha, ben seni sorgulamam, ancak senden mantıklı bir açıklama bekliyorum. Hem Hazar buraya geldiğinde hepimiz deşifre olacağız." "Bir emir aldım. Hazar'ı yakalayıp Ankara'ya teslim etmem gerekiyor." Dedim. Ömer Faruk sigarayı bana uzattı. Sigarayı alıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Ömer Faruk, anlayışla başını salladı: "Peki, bu planın içinde ne var? Neden bu kadar büyük bir risk alıyorsun?" Ömer Faruk'a baktım. Omzuna dostça dokundum. "Ömer Faruk, her şey bir planın parçası. Hazar'ı buraya getirerek, onun zayıf noktalarını kullanarak bize avantaj sağlamayı planlıyorum. Ancak bu riskli bir hamle, buna şüphe yok." "Hazar senin olduğunu nerden bilecek?" Ömer Faruk'a bakarak açıklamaya başladım: "Rex'in yerine, Van Gogh'un 'İris' tablosunu astım. İrisi gördüğünde benim olduğumu anlayacak." Ömer Faruk, düşünceli bir şekilde baktı: "Riskli bir plan, ama senin yönetiminde bu tür şeylere alıştık gibi. " Gülümsedi. "Umarım her şey yolunda gider." "Hadi biraz dinlen." Sesi anlayışlıydı. Duygusal olarak yorgun hissediyordum, nasıl bir içsel bir ağırlık, hüzün ya da tükenmişlik halindeydim ki herkes dinlenmeye yolluyordu beni. Sigarayı bankın yanındaki küllükte söndürdüm. Ayağa kalktım. "Sen gelmiyor musun?" dedim. Kafasını olumsuzca salladı. "Biraz burada olacağım." dedi. Bahçeden çıkarak hemen girişin çaprazında olan bomboş olan odama girdim. İçeride, sadece bir dolap, yatak ve koltuk bulunuyordu. Odanın tasarımı neredeyse yok gibiydi, sadece temel eşyaların yerleştirildiği bir mekan olarak duruyordu. Kendimi banyoya attım, kıyafetlerimden kurtuldum. Suyun bedenimden akıp gitmesini izledim. Sıcak su damlaları, tenimde hafif bir buhar oluşturuyordu. Su, yorgunluğumu ve günün ağırlığını hafifleten bir az da olsa huzur sağlıyordu. İçeriden neredeyse duyulmayacak bir hareketlilik hissettim. Duştan hızlı bir şekilde çıktım. Havluyu bedenimi sararak ıslak saç tellerimi yüzümden uzaklaştırdım. Çekmecede duran silahı elime aldım, soğuk metalin ağırlığı avuç içimi doldurdu. Kapıyı açıp silahı doğrulttum. Aniden karşımda beliren Hazar'ı görünce şaşırdım. Köşede duran koltukça rahatça oturuyordu, sanki hiç beklenmeyen bir konuk gibi. Hazar, odanın sessizliğini bozan tek ses olan benim silahı doğrultma sesimi duymamış gibi, derin bir nefes alarak bir şeyler düşünüyormuş gibi görünüyordu. O an, odaya yayılan gerilimle birlikte, karşı karşıya olduğumuz anın ağırlığı içimi sarhoş etti. |
0% |