Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@hamish

 Bölüm XXVI: Çatışmanın gölgesinde bir anlaşma


"Seni tamamlayabilmek için kendimi parçalara ayırdım."


.


.


.


Hazar'ın gözleri üzerimde dolaşırken, yüz ifadesi değişti. Yutkundu ve gözleri bir an için titredi. Elime odaklanarak konuştu: "Elin nasıl, Berat?"


Silahı öylece komedinin üzerine koydum. Odanın sessizliğinde dolabımı açtım. Ahşap kapının sessiz çıtırtısı, içerideki düzenli giysilerin görüntüsüyle birleşiyordu. Gözlerim t-shirtler arasında dolaşırken, ten renginde rastgele bir seçim yaptım Elleri, yumuşak kumaşı hissetmek için t-shirtü dolaptan çekerken bir an durdum. Hazar dikkatlice beni izliyordu. Kapağı aramıza alarak beni görmemesini sağladım. 


İçimi bir sancı kapladı, ancak duygularımı saklamaya kararlıydım. "İyi," dedim kısa bir süre bekleyerek. Ancak ikinci sorusu geldiğinde sessiz kaldım. Hızla alt eşofmanımı giyip kapağı aramızdan engel olmaktan kaldırdım. T-shirtü giymeye başladım, kollarını kumaşın içine sokarken odanın sakinliğinde bir ritüelin parçası oluyordu. 


"Kardeşim iyi mi?" diye sordu, bekleyişle gözlerini üzerimden çekmeden.


Sessizlik içinde sorusuna cevap vermedim. "Sen şimdi babana çalışıyorsun," dedim, başka bir konuya yönlendirerek.


"Hadi, her şeyi gördün, haber versene," diye ekledim, yüz ifadesindeki sertlik artarken. Elimi tüm evi gösterdim. 


"O konuya girmeyelim şimdi, boş ver." Konuyu kapatmak ister gibiydi.


"Ne bilmek istiyorsun?" dediğinde, odak noktasını değiştirmeye çalıştı. Ancak, detaylardan kaçmayı kabul etmedim.


"Bir şeyler var, Berat.  Bu gizliliği korumak zorundayım." dedi.


"Şimdi sıra sende, Hazar. Sırlarını açığa çıkar, yoksa bu anahtarı geri almak için ne kadar ileri gidebileceğimi göreceksin," dedim, sesimdeki tehdit dolu tonla.


Hazar, sözlerim karşısında gözlerinde bir parıltı belirdi. Cesaretine güvenerek adım attı ve "Baha, benim için bilinmeyenlerle yüzleşmekten korkmamış biri olarak bu oyunu oynayabilirim. Ancak senin geçmişini deşifre etmek, benim için bir çocuk oyunu olacak," diye karşılık verdi. 


Yüzündeki ifade değişti, sakinliğim bir an için sarsıldı. Hazar'ın bu cesur tavırları, onu beklenmedik bir şekilde beni etkilemiş gibiydi. Ancak hızla toparlandım ve soğukkanlılığımı geri kazandım. "Hazar, beni tanıdığını sanma. Bu şehirdeki herkesin geçmişi var, ancak senin görmeye cesaret edemediklerin beni ilgilendirmiyor. Anahtar, senin için bir koz olabilir, ama ben bu oyunda sana karşı daha güçlü bir koz taşıyorum," dedim, gizemli bir gülümsemeyle. "En başından beri istediğin şey bende, kardeşin." 


Hazar, bu sözler karşısında daha da provokatif bir tavır takındı. "Baha, beni tehdit etmek yerine gerçekleri söylemeye ne dersin? Sırlarını ortaya çıkararak bu oyunu bitirebiliriz," diye karşılık verdi.


"Hiçbir şey bilmiyorsun." sesim komik bir şaka gibi çıktı. 


"Kardeşini görmek ister misin?"  dedim, Hazar'ın sözlerimi duyunca bir an durakladı. Kardeşini görme ihtimali, içinde karmaşık duygular uyandırdı, görebiliyordum. Güneşin yavaşça yükseldiği oda, o anın ağırlığını daha da hissettiriyordu.


"Göstermeyeceğim," dedim kararlı bir şekilde. "Bu zevki sana tattırmam mümkün değil."


Hazar'ın gözleri yaşlı ve çaresizdi. Karşımda duyduğu çaresizlik, yavaşça yerine öfkeye bırakıyordu.


"Pişman olacaksın, Berat. " diye fısıldadı Hazar, gözyaşları arasında.


Sadece başımı salladım. Hazar'ın tehditkâr fısıltısı odanın içinde yankılandı. Gözlerimiz birbirine dikilmiş, sessizlik içinde gerilim artıyordu. O an, her ikimizin de içindeki fırtınalar kopuyordu. Hazar'ın gözlerindeki çaresizlik, kız kardeşini göstermeme kararlılığım karşısında daha da belirginleşiyordu.


Odaya yayılan sessizlik, kırılgan bir denge üzerinde duruyordu. Bir an, ikimiz de sadece birbirimizi izledik, duygularımız arasında gidip geldik. Sonunda, Hazar'ın öfkesi patladı.


"Senin gibi biri kardeş sevgisini anlayamaz! Sen bir canavarsın!" diye bağırdı.


Aldığım kararın ağırlığıyla başımı eğdim. Ne kadar acı çekmesini istesem de kardeşini o halde görmesini istemiyordum. "İzin vermiyorum."


Hazar'ın gözleri hala yaşlıydı, ancak içindeki öfke giderek büyüyor gözlerinden saçılıyordu "Sen ne hakla..."


Yavaşça yanına yaklaştım ve Hazar'a doğru adım attım. "Bu kararı verirken sadece senin iyiliğini düşündüm. Kardeşini görmenin senin için daha fazla acı yaratmasını istemedim."


Hazar'ın öfkesi gözlerinde hala parlıyordu, ancak belki de bir acaba yaşamaya başlamıştı. Bir an sessizlik hakim oldu, sonra Hazar konuştu.


"Bu kadar kendinden emin olma, Berat. Senin iyi niyetin mi, yoksa kendi adaletsizliğin mi bu kararı aldırdı bilemiyorum. Ama unutma, pişman olacaksın. Zekan tehlikeli."


Hazar'ın sözleriyle birlikte gözlerimiz birbirine dikilmiş, sessizliği kırabilecek bir şey arıyordu. Hazar'ın öfkesi, odanın içinde yankılanıyordu, ve ben de kendi kararlılığımdan ödün vermeden onunla başa çıkmaya hazırdım.


 Hazar'ın gözlerine dikilerek. "Eğer bu, kardeşini görmemenin bir bedeliyse, o bedeli ödemeye hazır mısın?" sesim oldukça ürkütücüydü.


Hazar kafasını aşağı yukarı salladı, az önceki siniri dinginleşti.


"Kardeşini görmene izin vereceğim," diye devam ettim, "Kardeşinin güvenliği sağlayacağım. Karşılığında teslim olacaksın." 


Hazar'ın kardeşi, hâlâ şüphe içindeydi, ancak Hazar'ın gözlerindeki teslimiyet ve kabullenme, bir anlaşma yapma isteğini gösteriyordu.


Hazar, düşündükten sonra başını salladı. "Anlaştık."


O an, karşı karşıya olduğumuz zorlu yolun sadece başlangıcıydı. Kararlarımızın ve çatışmamızın sonu nereye varacaktı, bilmiyordum; ancak yaşadığımız her an, geleceği belirleyen taşlardan biriydi. 


Loading...
0%