Yeni Üyelik
33.
Bölüm

33. Bölüm

@hamish

Bölüm XXXIII: Ortak Kaderin İzleri


"Kaderin dokunuşu, yüreklerdeki izleri belirler."


.


.


.


Yola çıkarken sağlam adımlarla ilerleriz, ancak yolda yaralar keşfederiz. Kırılmış umutlarımızın acısıyla yüzleşirken, önümüzü görmek için bulanık gerçeklerle mücadele ederiz. Her adımımızda, hayatın karmaşıklığıyla yüzleşmek için cesaret toplarız ve kendi içimizdeki kırıklıkları iyileştirmek için güçleniriz. Yol boyunca yaşadığımız kırıklıklar ve yaralar, bizi güçlü kılar. Her bir kırık, bir başka yara getirir, ancak bunlar bizi yıkıma değil, yeniden doğuşa taşır. Bulanık görüşlerimiz, yaşadığımız acıların izlerini taşırken, içimizdeki karanlığı aydınlatmak için çabalarız. Ve her zorlukla yüzleştiğimizde, kalbimizdeki yara izlerinden daha da güçlü çıkarız. Çünkü yaralarımızı saklamak yerine, onları kabul ederiz. Kırıklıklarımızı onarmak yerine, onlardan ders alırız. Ve bulanık gölgelerimizle yüzleşmek yerine, içimizdeki ışığı daha da parlatırız. Bu yüzden, yaşadığımız her kırık, her yara ve her bulanıklık, aslında bizi daha güçlü, daha dirençli ve daha insan kılar. Her kırık, bir başlangıçtır. Her yara, bir öğretidir. Her bulanıklık, bir fırsattır. İşte bu yüzden, yaşadığımız her zorluk, içimizdeki gücü ve dayanıklılığı ortaya çıkarır. Yolumuz ne kadar zorlu olursa olsun, içimizdeki ışık hiç sönmez. Çünkü biz insanız, ve insanlık, güçlüdür, dirençlidir, umuttur.


"Su..." fısıltı halinde gelen Hazar'ın sesiyle oturduğum yerden kalktım. Sessiz bir fısıltı, odanın sessizliğini kesiverdi. Ardından, hemen yanımdaki komodinin üstünde duran sürahiden bir bardak su doldurdum. Suyun serinliği avuçlarıma değdiğinde, yavaş adımlarla Hazar'ın yanına yaklaştım. Dudaklarında hafif bir titreme vardı, gözleri yarı açılmıştı. Su dolu bardağı dudaklarına yerleştirdim, içgüdüsel olarak eğilerek suyu yudumlamaya başladı.


Hazar'ın gözlerindeki endişeyi hissederek ona doğru eğildim. "Dinlen biraz," dedim, onu tekrar yatağına yatırmak için elimi omzuna koydum. Yavaşça geriye doğru ittirdim, ardından başını yumuşak bir yastığa yerleştirdim. Odanın loş ışıkları altında, yüzünde beliren huzursuz ifadeyi görebiliyordum. "Ne oldu bana?" dedi, sesinde hafif bir korku vardı. "Sakin ol, dinlenmen iyi gelecek," dedim, biraz olsun rahatlaması için ona nazikçe gülümsedim. Pek işe yaradığı söylenemezdi. 


Hazar, derin bir nefes alarak sanki anıları zihninde canlandırmaya çalışıyormuş gibi göründü. Ardından, endişeli bir ifadeyle, "Ne zamandır baygınım?" diye sordu. Onun yüzündeki bu ifade, olayların onun zihninde net olmadığını gösteriyordu.


Sorusunu cevaplamadan, odanın kapısının tıklatılmasıyla dikkatimiz kapıya yöneldi. Önce bastonun tok bir sesi duyuldu, ardından Kadir içeri girdi. Hazar, derin bir nefes alıp dışarı verdi. Dudaklarından bir şeyler söylemek isteyip de suskunluğa büründü. Kadir'in girişi, odadaki gergin sessizliği bir kat daha yoğunlaştırdı. Gözlerim, Kadir'in yüzündeki ifadeyi okumaya çalışırken, odanın içindeki hava bir an için donmuş gibi durdu.


Kadir yavaş adımlarla ilerleyerek Hazar'ın tam karşısına geldi. "Özür dilerim. Yapmak zorundaydım. Sana söylediklerim, hepsi testi," dedi, sesi hafifçe titriyordu. Duruşuyla, sözlerinin içindeki karmaşayı yansıtıyordu. Odadaki gerilim, Kadir'in bu beklenmedik açıklamasıyla biraz hafifledi, ancak hala havada biraz gerginlik vardı. Kadir'in yüzündeki ifade, hem pişmanlık hem de bir tür kararlılıkla doluydu.


Hazar'ın yüzündeki ifade değişti, nahoş bir ifade oluştu. Kadir'e bakarken, Hazar'ın gözlerinde bir tür derinlik ve bilgelik vardı, sanki her şeye vakıfmış gibiydi. Kadir'in için bir an tereddüt etti, sonra sessizce konuştu: "Biliyordun, ama nasıl?" dedi.


Kadir'in sözleri karşısında Hazar sessiz kaldı, bir süre düşünüp derin bir nefes aldı. Sonra yavaşça başını salladı. "Bilmek..." dedi, sesindeki titreme hissedilir bir derinlik taşıyordu. Kadir, Hazar'ın anlatmaya çalıştığı duyguyu anlamaya çalışıyordu, derinliklerinde hissediyordu.


Kadir, Hazar'ın sözlerini düşündü, derin bir iç çekti. "Sana güvenmediğimizi mi düşündün?" diye sordu, bir parça kırılmış gibi.


Hazar hemen cevapladı: "Hayır, asla! Sadece... bu hissin benimle sınırlı olabileceğini düşündüm. Ve senin bu hissi anlayacağını düşündüm, o yüzden test olduğunu anladım."


Kadir, ellerini incelerken, masum bir çocuk gibi görünüyordu. Hazar ise sessizce, Kadir'in her bir hareketini dikkatle izliyordu, yüzünde derin bir düşünceli ifadeyle. 


"Ne zamandır biliyorsun?" dedi, sesinde hafif bir endişe ve merak vardı. Hazar'ın gözlerindeki derinlik, bu sorunun cevabını sakladığı gibi, Kadir'i de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu. 


"Birlikte ilk askeriyeye geldiğimiz zaman, senin bana olan tavırlarına anlam veremiyordum. Kuzey de benimle paylaştı." Dedi. 


Kadir kafasını olumlu anlamda salladı. "Sana olan tavrımın nedeninin seninle aynı kaderi paylaşıyor olmamızdan geçtiğini biliyordun ve buna rağmen, söylediklerime rağmen hiç bir zaman bana karşı kullanmadın." dedi. Sesinde içtenlik ve biraz da şaşkınlık vardı. "Babamın hain olmasını yüzüme vurmadın, ben defalarca sana yapmışken, yapmadın." 


Hazar Kadir'in sözlerini dikkatle dinledi, yüzünde bir hüzün belirdi. "Herkes hatalar yapar, Kadir." dedi. "Babanın hainliğinin seninle bir ilgisi yok. Aynı benim babamın hainliğinin benimle bir ilgisi olmadığı gibi."


Yüzünde neşeli bir hal oluştu. "Benimle uğraşman hoşuma gidiyordu. Bazen canımı acıtsa da..." 


Kadir bu sözler üzerine derin bir nefes aldı, yüzünde biraz rahatlama belirdi. "Teşekkür ederim, özür dilerim Hazar." dedi içtenlikle. "Bana böyle bir anlayış gösterdiğin için minnettarım. Affetmek kolay değil ama senin bu kadar anlayışlı olman..."


Bunca zamandır odada yokmuşum gibi konuşan Kadir bana manalı bir bakış attı. "...bazılarının üzerindeki etkini daha iyi anlıyorum." dedi.


Kadir'in şakasına gülümseyerek karşılık verdim: "Sanırım seninle aynı kaderi paylaşmak bulaşıcı olabilir, Kadir. Dikkat et, abi sorunu yaşamayalım. " İmalı şekilde kaşlarımı kaldırdım. 


Kadir ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Senden bir şey kaçmadığını unutmuşum, bunu başka zaman konuşalım." dedi.


Kafamı hafif olumlar şekilde salladım. Ortamda bir kaç dakika sessizlik oluştu. Hazar, sessizliği bozan tek hareketiyle yavaşça yataktan kalktı, bedenini doğrultarak dengesini sağladı. Odayı dolduran sessizliğe rağmen, adımları nazik ve belirgin bir şekilde hareket ediyordu.


Hazar, yanıma yaklaştı ve sessizliği bölen ilk sesiyle, bileğimi tutarak saatime baktı. "Saat kaç?" diye sordu, endişe dolu bir ifadeyle. Bileğimdeki saati kontrol ederken, yüzünde bir telaş belirtisi belirdi. "13.30 mu oldu saat, Ömer Faruk'a sözüm vardı, geç kalacağım." dedi, endişe ve acele dolu bir tonla.


İçimde kıskançlık dolu bir his belirirken sakin kalmaya çalıştım. "Ne sözü?" diye sordum, sesimdeki titreme saklamaya çalışarak. 


Hazar hızla hareket ederek önce beni, sonra da Kadir'i yanına çekti. Karşı koymadan onunla birlikte ilerledik. "Siz beyler odamı terk ediyorsunuz. Ben de hazırlanıp poligon odasına, Ömer Faruk'un yanına gideceğim." dedi. Kapıyı açarak ikimizi dışarı çıkardı, ardından kapıyı suratımıza kapattı. Bir Kadir'e bir kapıya bakarken buldum kendimi. 


Loading...
0%