@hamish
|
Bölüm XXXXI: İşkence "Sert olduğunu sanıyorsun, senin gibi erkekleri kahvaltıda yerim. " . . . Bizi arabaya bindirip sekizinci arenaya getirdiler. İtiştiriyorlardı. İçerisi karanlık ve soğuktu, metalik kokular havada asılıydı. Ayak seslerimiz boş koridorlarda yankılanırken, ellerimizi sıkıca arkadan bağlamışlardı. Bizi küçük, penceresiz bir odaya koyup kapıyı üstümüzden kilitlediler. Bir süre yalnız bıraktılar. Düşmanlarımızın amacı belliydi: gerginliğin bizi ele geçirmesini bekliyorlardı. Ama biz aksine, gerginliği hafifletmek için boş muhabbetlere dalmıştık. Hazar, Kadir'e dönerek sırıtıp, "Size bir şey soracağım," dedi. Kadir merakla, "Sor," diye karşılık verdi. Hazar, gözlerinde bir parıltıyla, "Keloğlan hırsızlık yaparsa ne çalmaz?" diye sordu. Kadir bir an düşündü, sonra gülerek, "Zili," dedi. Hazar da kahkaha atarak, "Tarak," diye ekledi. İkisine midem bulanıyor gibi bakış attım, ama içten içe onların espri anlayışını takdir ediyordum. İkiside birbirini bulmuş gibiydiler. Kadir, gülerek Hazar'a döndü ve, "Bakış açını sevdim," dedi. Bu sefer Kadir, "Ben de bir şey sorayım mı?" diye ekledi. Hazar, "Sor," dedi. Kadir sırıtarak, "En çok ilaç kullanan insanlar nerede yaşar?" diye sordu. Hazar, göz kırparak, "Ağrı," diye cevap verdi. Odaya yeniden sessizlik çökerken, bizi izlediklerini biliyorduk. Bu rahat tavrımız onların canını sıkacaktı. Kapının metal menteşeleri gıcırdayarak açıldı ve odaya uzun boylu bir adam girdi. Boyu, hemen hemen benimle aynı uzunluktaydı, güçlü bir duruşu vardı. Aniden odaya maskeli bir adam girdi. Maskesi metalik griydi ve yüz hatlarını tamamen gizliyordu. Gözleri, maskenin üzerine entegre edilmiş dijital ekranlardan sarkıyordu, soğuk ve ifadessizdi.. Ses tonu da dijitaldi, yankılanarak ürkütücü bir etki yaratıyordu. "Vay vay vay... üçünüzü birlikte öldürmek ne üzücü," dedi. "Mimiklerimi sakladım, Berat Bey. Uzmanlığınızı üzerimde kullanamayın istedim. Böylesi daha adil." Dedi. "Ahh Kadir, sana acıyorum. Ömrünü heba ettin." Diye ekledi. "Ahh... Hazar... çok güzel hatunsun, yazık olacak." Hazar, histerik bir kahkaha attı. "Sert olduğunu sanıyorsun, senin gibi erkekleri kahvaltıda yerim," dedi, sesi alaycı ve meydan okurcasına. Maskeli adam da kahkaha attı, sesi dijital bir çarpıtma ile yankılandı. "Uuu, ben sert severim. Seni kendime saklayacağım, merak etme. Sabah sen beni yersin, akşam ben seni," dedi. Bu sözler, içimdeki öfkeyi körüklese de, dişlerimi gıcırdatmak zorunda kaldım, sinirlerim geriliyordu. Tepki vermek istemiyordum, çünkü zaafımı gördüğünde kullanırdı. Hazar’ın ne zaman iplerden kurtulduğunu anlamadan, hızla maskeli adamın üzerine atladığını gördük. Maskeli adam bu beklenmedik hareket karşısında ne yapacağını şaşırmış, kendini yere bulmuştu. Hazar’ın ani saldırısı, maskeli adamın dengesini bozmuştu. Hazar, maskeli adamı yere sererken, adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı. Hızla kendini toparladı ve panik içinde bağırdı, "Korumalar!" Sözleri, odada bir yankı bıraktı. İçeriye hızla bir grup adam girdi. Hazar’ın maskeli adamın üzerinden alındığını ve korumalar tarafından zorla uzaklaştırıldığını gördüm. Maskeli adam, "Hemen yan odaya götürün, masaya bağlayın," diye emir verdi. "Sonra bu ikisini de yanına götürün. Yapacaklarımı izlesinler. İzlesinler ki bir daha böyle bir şey yapmasınlar." Ne olduğunu anlamadan, adamlar bizi geniş bir odaya taşıdılar. Odanın tam ortasında, Hazar’ı elleri ve ayakları makaraya bağlı bir masada yatarken bulduk. Bu sahne karşısında ne yapacağımı bilemedim. Her şey bir kaç dakika içerisinde gerçekleşti. Gözlerim, Hazar’ın üzerinde yoğunlaşmıştı; tüm işkencelere rağmen direnmek zorundaydık. Maskeli adam, Hazar’ın başında dolanıyordu. Hazar, derin nefesler alıp vererek sessizliğini korumaya çalışıyordu. Maskeli adam, düğmeye bastığında makara dönmeye başladı ve Hazar geriliyordu. Hazar’ın gözleri dolmasına rağmen ses çıkarmıyordu. Maskeli adam, "Şimdi bana mucidin yerini söyle," diye sordu. Hazar, derin bir gülüşle karşılık verdi. "Babamın g*tünde," dedi, alaycı bir şekilde. Maskeli adam sinirle düğmeye tekrar bastığında, makara hızla dönerken, Hazar daha da gerildi. Hazar’ın ağzından inlemeler dökülmeye başladı, acının doruk noktasına ulaşıyordu. "Düşündüğümden daha dirençli çıktın." Kısa bir süre sonra, maskeli adam sinirle düğmeye tekrar bastı. Makara daha da hızlandı ve Hazar’ın vücudu daha fazla gerildi. Hazar, ilk başta sesini çıkarmasa da, makaranın dönmesiyle birlikte hırıltılı sesler çıkarmaya başladı. Sıkışan deri ve kasların verdiği acıyla, Hazar’ın gözleri yaşlarla doldu, ağzından inlemeler döküldü. "Boşuna direniyorsun." Maskeli adam, Hazar’ın üzerine eğildiğinde, yüzündeki maske bir an için onun ifadesini gizleyemedi. Adamın dijital ses tonu, derin ve boğuk bir şekilde yankılanıyordu. Yüzü, gözleri, burnu ve ağzı, maskenin içindeki karanlıkta neredeyse canavarımsı bir siluete dönüşmüştü. Hazar, maskeli adamın suratına, yüzünü buruşturarak tükürdü. Tükürüğün, adamın açıkta kalan gözlerine isabet ettiğini görebildim. Maskeli adamım gözleri, bir anlık şaşkınlıkla büyüdü, sonra öfkeyle kıpkırmızı oldu. "S*ktir," diyerek küfür etti. Adamın yüzündeki öfke, acımasız bir kararlılıkla birleşmişti. “Seni şimdi şuracıkta öldürebilirim,” diye bağırdı, sesi bir tehdit gibi yankılandı odada. Hazar, boğazını kurtarmak için mücadele ederken, gözleri gitgide daha fazla açılıyor, nefes almakta zorlanıyordu. Ben, Kadir’in yanına döndüğümde, gözlerini kapamış olduğunu ve hiçbir şey göremediğini fark ettim. Kadir’in yüzündeki tedirginlik, neredeyse her şeyi hissettiğini gösteriyordu. İçimdeki savaş, vatan sevgisi ile kalbimin arasındaki acı bir çatışmaydı. Gözlerimin önünde, aşık olduğum kadın, hayatını kaybetmek üzereydi. Her şey, umutsuz bir şekilde akıp gidiyordu; kalbim, kendisini bu anın acısından korumaya çalışırken, aklım vatan sevgisinin verdiği ağır yükle başa çıkmaya çalışıyordu. Hazar, boğazını kurtarma çabasıyla çırpınıyordu. Maskeli adam, Hazar’ın boğazını sıkmayı bıraktığında, Hazar’ın sesi tamamen kesilmişti. Hazar, nefes almakta zorlanıyordu; yalnızca göğsünün inip kalkışı, yaşadığını gösteriyordu. Bu küçük rahatlama anı, kısa sürmüştü. Maskeli adam, elleriyle işaretler yaparak adamlarına talimat verdi. Hızla hareket eden adamlar, Kadir’i tutarak zincirlerle tavana astılar. "Bırakın lan beni, hepiniz kendinizi ölü bilin." Kadir kurtulmaya çalışırken bir yandan bağırıyordu. Kadir’in boynuna sıkıca bağlanan zincirler, onu yukarıya doğru kaldırdı. Kadir’in elleri ve ayakları, tavana bağlı bir düzenekle sıkıca tutuluyordu. Düzenek, aşağıdan yukarıya doğru, Kadir’in tam altında asılı duruyordu. Üzerinde, elektrik kabloları sarkan metal bir parça vardı. Elektrik telinin ucu, düzenekten aşağıya doğru sarkıyordu ve parlıyor, Kadir’in acı çekmesini daha da belirginleştiriyordu. Aralıklarla elektrik veriyordu. Kadir'e verdiği elektrikle, Kadir titremeye başladı. Göz bebekleri kaybolmuş sadece beyazı gözüküyordu. Burnundan kanlar akmaya başladı. "İkisini de öldürebilirsin." Dedim ruhsuz bir sesle. Maskeli adam bir anda durdu. Parmağını havada sağ sola salladı. "Ölmek ancak hediye olur." Dedi. Omuzlarımı silktim. "Ya da her ne istiyorsan onu yapabilirsin." Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyordum. "Daha ne kadar dayanacaksın bakalım." Maskeli adam, adımlarını ağır ve sessizce Hazar’ın yanına doğru attı. Maskesinin arkasında gizli bir gülümseme, gözlerinden belli oluyordu. Hazar’ın üzerindeki zincirleri ve bağları çözerken, her hareketi dikkatlice ve planlıydı. Hazar'ın bilinci gidip geliyordu. Kolları özgür olmasına rağmen hareket edemiyordu. Maskeli adam ellerini Hazar’ın üzerindeki bağlardan kurtarıp, yavaşça boynuna ve yüzüne doğru gezdirdi. Hazar’ın derisi, maskeli adamın soğuk parmaklarının dokunuşlarıyla ürperdi. Maskeli adam, Hazar’ın siyah ceketini ilk önce yavaşça, sonra daha belirgin bir şekilde çıkarmaya başladı. Ceket yere düştü, ardından maskeli adam Hazar’ın bluzunu aynı özenle çıkardı. Hazar’ın kaslı vücudu, ışık altında parlıyordu, ama bu görünüm, ona acı veren işkenceden uzak kalmak için son bir çabayla ttitriyordu. Yarım atlet, Hazar’ın vücudunun üzerine yapışmış, hafif terli bir şekilde kaldı. Maskeli adam, Hazar’ın yarı çıplak üst vücuduna bakarken, gözleri bir an olsun pırıltı ve zevk doluydu. “Anlaşılan bu küçük beden,” dedi maskeli adam, sesi soğuk ve alaycı, “senin yüzünden daha çok acı çekecek.” "Bazı acılar vardır Berat Bey, adamı bülbül gibi öttürür." Dedi maskeli adam. Bu sözler, Hazar’ın tüylerini diken diken ederken, gözleri acıyla doldu. |
0% |