@hamish
|
Bölüm XXXXII: Çaresizlik "Seni unutmadım." . . . Maskeli adam, soğuk bir gülümseme eşliğinde, “Konuşalım bakalım,” dedi. Bu sözler, içinde bulunduğum acı verici durumun daha da karmaşık hale gelmesine neden oldu. Yüzümde tek bir mimik belirmedi; içimdeki boşluk, her şeyden uzaklaşmış hissediyordum. Kadir, omuzlarını silkeleyerek ve gözlerini kısarak, “Konuşmak istiyorsan psikoloğa git,” dedi. Sözleri, maskeli adamın dikkatini üzerine çekti ve hemen ardından Kadir kahkaha attı. Kahkahası, odadaki gerilimi bir anlığına hafifletmiş gibi görünse de, maskeli adamın gerginliğini arttırmıştı. Maskeli adam, Hazar’ın yanından ayrılarak, Kadir’in yanına yaklaştı. Gözleri, Kadir’in her hareketini ve ifadesini dikkatle takip ediyordu. “Ben konuşmayı sevmem Kadir, sen konuşacaksın, ben dinleyeceğim,” dedi. Elektrik akımı verildiğinde, Kadir’in vücudu tekrar titredi, ağzından sızan acı dolu bir çığlık duyuldu. Bir süre sonra, Kadir’in titremesi hafifledikten sonra, sanki soğukkanlılığını korumaya çalışıyormuş gibi, sakin bir şekilde konuşmaya başladı. “Sinirlenme, çenem düşüktür benim, istediğin kadar konuşurum.” Maskeli adam, bu sözlerin ardından etrafında dönerek, “Bakalım işim seninle bitince bu kadar şakacı olabilecek misin?” dedi. “Anlaşıldı, işimiz uzayacak,” diye ekledi. Odanın havası daha da yoğunlaşırken, maskeli adam, “Bakın bunlar daha alıştırma, beni daha yaratıcı şeyler kullanmaya zorlamayın,” diyerek, Hazar’ın üzerine eğildi. "Konuşmayı sevmem diyorsun, en çok sen konuşuyorsun." Kendimi belli edercesine konuştum. Maskeli adam, sözcüklerimin ardından başını yavaşça bana çevirdi. Gözleri, maskenin arkasında donuk bir şekilde parlıyordu, ancak sesindeki soğukluk her şeyden daha keskin hissediliyordu. “Seni unutmadım, merak etme,” dedi. "Sabırlı ol." Sesindeki tehdit, odadaki hava kadar yoğun ve keskin bir şekilde havada asılı kaldı. Maskeli adam, vücudunun kasvetli gölgeleri arasında hareket ederken, elleri ellerinde bulunan bir düzenekle birlikte, tehditkar bir şekilde bana yaklaştı. Adımlarının yankıları, zifiri karanlık odanın içinde kaybolurken, gözlerim maskenin arkasında gizlenen ifade detaylarına odaklandı. Maskeli adam, kısmi aydınlık altında, gözlerinde derin bir karanlık barındırıyordu; sanki tüm insanlık halleri onun gözleriyle ifadesini kaybetmişti. Yüzümdeki soğuk ifade, tüm bedenimi saran duyguları gizlemeye çalışıyor gibiydi. Maskeli adam, bir an için duraksadı, sonra omuzlarını silkerek devam etti. Odanın köşesine doğru adım attı ve ellerindeki aletleri hazırlamaya başladı. Her hareketi, kasvetli bir ritm içinde ve son derece özenliydi; sanki zaman onun için bir oyun gibiydi ve her şeyin sonunu belirleme gücüne sahip olduğunu hissediyordu. Maskeli adam, dikkatle hazırladığı aletleri masanın üzerine yerleştirdikten sonra, elinde bıçakla Hazar'ın yanına döndü. Hazar’ın gözleri, maskeli adamın yaklaşan tehditkar hareketlerini izlemek zorunda kalıyordu. Her ne kadar cesur görünmeye çalışsa da, yüzündeki gerilim ve kasvetli ifade her şeyi anlatıyordu. Maskeli adam, Hazar’ın yanına oturdu ve elindeki bıçağı dikkatle Hazar’ın bedeninde derin bir kesi bıraktı. Kesiden akan kanlar, Hazar'ın bedenini kırmızıya boyadı. “Artık hazırlığa geçelim,” dedi, sesi soğuk ve keskin bir şekilde yankılandı. Cebindem özenle çıkardığı tuzu, kesinin üzerine döktü. Hazar’ın yüzü, acının derinliğini yansıtıyordu, ancak hiçbir ses çıkarmadan, sadece göğsündeki hızla yükselen nefesleriyle kendini savunmaya çalışıyordu. Gözünden akan yaşlar, içimde patlamaya hazır girdaplara dönüşüyordu. Kadir ve ben, gözlerimizi bu korkunç sahneden ayıramadan izliyorduk. Maskeli adam, Hazar’ın üzerine eğildiğinde, tekrar derin bir kesi bıraktı. Her hareketinde, maskeli adam Hazar’ın yaralarını daha da derinleştiriyordu. Hazar'ın ağzından inlemeler odada yankılanıyordu. Aniden, odanın kapısı açıldı ve iki koruma içeri girdi. Onların gürültülü adımları, atmosferin gerilim dolu sessizliğini bozdu. Korumanın biri, kalın ve karanlık bir sesle, “Efendim, sizi buradan çıkarmalıyız,” dedi. Sesindeki panik ve aciliyet, odadaki tüm gerilimi daha da artırdı. Derin bir nefes aldım. "Ölümlüler" diye fısıldadım. Maskeli adam, şaşkın bir ifadeyle korumaların yüzüne bakarken, bir an için ne olduğunu anlamaya çalıştı. “Neler oluyor?” diye sordu, sesindeki endişe bariz bir şekilde hissediliyordu. Korumaların endişeli yüzleri, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyordu. Korumalardan biri, bir kaç adım atarak maskeli adama yaklaştı ve “Saldırı altındayız,” diye yanıtladı. Bu bilgi, maskeli adamın yüzündeki şaşkınlığı daha da belirginleştirdi. Kafasını hızla çevirerek durumu değerlendirmeye çalıştı, ancak derin bir nefes aldı ve “Kızı alın,” diye emretti. Maskeli adam, bu kaçışın kaotik havasında, korumaların peşinden sürüklendi. Diğer koruma, hızla hareket ederek Hazar’ı sırtına aldı. Hazar, bu ani hareketin şoku içinde, güçsüz bir şekilde korumanın sırtında hareket ediyordu. Hazar’ın yüzündeki acı ifadesi karanlık odanın derinliklerinde kayboldu. Ellerindeki zincirleri çözmeye çalıştıkça, parmaklarıma zarar veriyordum. İçeriye aniden Mezarkabul ve Atom girdi. İkisi de şaşkınlık ve endişe içinde, önce bana sonra Kadir'e bakarak ne olup bittiğini anlamaya çalıştı. Mezarkabul’ün yüzünde karışık bir ifade vardı; şok olmuş ve hemen harekete geçmeye hazır görünüyordu. Atom, hızla Kadir’in yanına yaklaşıp onun iyi olup olmadığını kontrol etti. Kadir’in enerjisinin tükenmiş olduğunu gören Atom, hızla zincirleri çözmeye başladı. Kadir’in gözleri yorgun ve bitkin görünüyordu, ama Atom’un hızlı hareketleri sayesinde zincirlerden kurtuldu. "Hazar'ı aldılar." Mezarkabul kısa süreli duraksadı. Ellerimi çözmeye çalışırken, sert ve hızlı hareket etmeye başladı. Kollarımdaki zincirlerin aniden gevşediğini hissettim. Mezarkabul’ün elinde, bir silahı hızla bana uzattığını gördüm. Silahın soğuk metali avuçlarımda hissettirdiği an, üzerimdeki baskı ve acı hafiflemeye başlamıştı. Mezarkabul, kısaca “Çabuk olmalıyız,” dedi. Atom, Kadir’i korumaya devam ederken, dikkatini sürekli çevresindeki tehlikelere odaklamıştı. Kadir, neredeyse tamamen enerjisiz bir haldeyken, Atom onu koruyarak dikkatle hareket ediyordu. Mezarkabul ile ben, dışarı çıkmak için hızla hazırlanmaya başladık. Arenadan çıkarken, Hazar’ın helikoptere bindirildiğini gördük. Helikopterin pervanele, metalik bir kükreme ile dönüyordu. Hazar, helikopterin kapısında bağlanmış halde, gözleri acı ve umutsuzlukla doluydu. Helikopterin ışıkları, sekizinci arenanın karanlık gece manzarasında parlıyordu. “Yetişmeliyiz!” diye bağırdım, Mezarkabul ve ben helikoptere doğru koşarken. Arkamızda, Atom, Kadir’in güvenliğini sağlamak için çevredeki tehlikeleri gözetleyerek dikkatlice hareket ediyordu. Salyangoz, Karga ve Mezarkabul bana eşlik ediyordu. Helikoptere yaklaştığımızda, çığlık atarak bağırdık. Ancak, helikopterin motor sesi o kadar yüksekti ki, sesimiz neredeyse duyulmaz hale gelmişti. Helikopterin etrafındaki korumaları etkisiz hale getirdik. Maskeli adam bize doğru bakıyordu. Hazar’ı kurtarmak için hızla helikopterin içine atladım ve bağlarını çözmek için harekete geçtim. Hazar’ın gözlerindeki umutsuzlukla karşılaştım; ama tam o sırada, bir şiddetli sarsıntı hissettim. Maskeli adam bana silah çekti. Karga, helikopterin kapısını açarak üzerime atladı. Karga’nın ani hareketiyle, helikopterin dengesizliği sonucu ikimiz de helikopterden zemine düştük. Helikopterin uzaklaşmasını izlerken, umutsuzluk içinde birbirimize baktık. Helikopter, karanlık geceye doğru hızla kaybolurken, geride yalnızca çaresizliğimi iliklerime kadar hissettim. "Pilot gitmeliyiz." Kulağımda uğultu halinde gelen ses bile yerimden kımıldamama yetmiyordu. Mıhlanmış gibi olduğum yerde duruyordum. |
0% |