Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@hamish

Bölüm IX: Kefaret


"Ne kadar kolay başkalarına hüküm vermek."


.


.


.


Konuşmayı bir anda kestim. Tek bir kelime daha etmeden yürümeye başladım. Hazar'ın bana eşlik etmesi hoşuma gitmişti. Alanya Alaaddin Keykubat Askeri Lojmanımdaydık. Burası Kuzey'in kaldığı askeriye içerisindeki bir evdi. Odaların kapıları, tavanı hep modern mimariydi. Yalnızca ahşap kapılar yerine çelik kapılar kullanılması, askeriyede olduğumuzu hissettiriyordu. Girmek istediğim en son yere, yanımdaki kadın için girmiştim. Holü bitirdiğimizde Kuzey karşımda duruyordu. Kuzey'in her zaman olduğu gibi kaşları çatıktı. Kuzey, Kadir'in tek yumurta ikiziydi. Nerdeyse hiç konuşmazlardı. Farklı tercihler farklı hayatları getiriyordu. Üniforması tüm vücudunu sarıyordu. Kadir'in görüntü de birebir aynısıydı. Kişilik olarak tam zıttıydı.


Hazar'ın yüzüne yansıyan şakınlığı bir Kuzey'e bir bana bakışı, anlamaya çalışıyor gibiydi. Kadir'in asker falan olduğunu düşünüyordu zannımca.


"Sırf askeriyeye senin üstün olmak için geri dönmek vardı da neyse.." Hazar Kuzey'in omzuna dokuncakken, Kuzey kendini geri çekti.


"Hanfendi iyi misiniz?" sesi uyarır nitelikteydi.


"Kusura bakma küçük enişte senden habersizdi Kuzey." Kadir'in sesi odada yankılandı.


"Gönderdiğim turpları beğendin mi?" Yanımıza doğru gelen Kadir zafer kazanmış gibi sırıtıyordu. "2-1 diyelim mi?" diye devam etti.


Hazar'ım gözlerinin çevresi kırışmamıştı, komik bulduğundan gülmüyordu. Sahte olduğu bariz olan gülümsemeyle karşılık verdi. "Maç daha yeni başlıyor." dedi.


Kuzey nefesini yavaşça dışarı verdi. "Yeter bu kadar goygoy, ne kadar ciddi bir durumun içersindeyiz farkımda mısınız?" sesi normalden yüksek ve uyarıcı çıktı. "Bir hafta rahat durun. Burası askeriye." dedi.


Ortam bir anda gerildiğinde Kadir ikizine bakış attı. Gözleriyle anlaşmışlardı adeta. Kuzey'in az önceki parlaması yerine daha sakin bir hal almıştı. "Her neyse, ben içtimaya çıkıyorum." Ne yaparsanız yapın bakışı atarak evi terk etmişti.


"Tamam taşlar oturdu, benim bilgilerime nasıl ulaştığını bu durum açıklıyor." dedi aydınlanmış şekilde. Bir anda duraksadı, gözleri parladı. "Kaan nerede? En son seni öldürmeye gelecekti. Sen de sağ olduğuna göre..."


Kadir yere eğilerek bacağını açtı. Ne yaptığını kestirmeye çalışıyordum. Sarılı olan yeri gösterdi.


"Bir şey yapamaz dedim ama önce bir güzel kesti sonra özenerek dikti manyak. Bir cerrahı asla küçümsememek lazım hele ki elinde kesici bir şey varsa."


"O zaman, gooool Hazar vurdu gol oldu. Ne oldu küçük enişte!!" galibiyet sevinciyle değişik hareketler yapıyordu.


***


Gelen seslerle elimdeki çayı dış kapının önüne bıraktım. Sesi takip ederek ağaçlıkların arasındaki parka yöneldim. Bir kadın bir erkek tartışıyordu. Hazar'ın sesini hemen tanırken, diğeri kim anlamamıştım. Kendimi göstermeden rahatça ikiliyi görebileceğim bir yer aradım. Çalılıkların arkasına geçtim. Çalılıktan hafif hanımeli kokusu yayılıyordu. Görüş ve duyuş alanım netti.


Otuz yaşından fazla göstermeyen, esmer üniformalı, asker traşlı adam salıncağın önündeki bankta oturur şekilde, Hazar ise ayaktaydı. İkilinin daha önce birbirlerini tanıdıkları ortadaydı. Neden gizlice dinlemek istiyordum, bilmiyordum.


Genç adamın pürüzsüz cildi güneş altında parlıyordu. "Yanağın şişmiş, dudağın patlamış, paslanmışsın."


Hazar ya sabır çekercesine nefesini dışarı verdi. Olay çıkarmamaya çalışıyor gibiydi. "Küçük bir kaza geçirdim. Merakın bittiyse git artık." dişelerinin arasından konuşuyordu.


Adam bir anda ayağa kalktı. Hazar bir adım geri çıkmak zorunda kaldı. "Gitmek isterdim ama rahatsız oldum. Seni burada görmek şaşırttı."


Hazar adamın yakasını tuttu. "Benim işlerime burnunu sokma ve defol git." adamı silkelerek itti.


Sendeleyen adam kendini hızla toparladı, gözlerindeki bakış elinde ürkütücü gözüküyordu. "Yanında kaldığın insanlar biliyor mu, katil olduğunu?" sesi mide bulandırıcıydı.


Hazar'ın bakışlarını daha önce hiç böyle görmemiştim. Huzursuz edici ve deliciydi. Başını hafif yana yatırdı. Keskin ve net şekilde konuştu. "Sen bilmiyor musun, katil olduğumu." Söylediği her kelimeyi ürpertici şekilde bastıra bastıra söylemişti. Karşısında duran adam adeta titremişti.


"Şimdi bir daha tehtit etmeyi dene beni." Hazar konuştukça adamın yüzü fazlaca yüz kızarıyordu. Adam korksada geri adım atmıyordu. "Ya edersem."


"O zaman günlük antremanımı senin üzerinde yapacağım." Hazar devam ettiğinde adam sinirden elini başına sürttü.


"Her zaman istediğini alırsın değil mi? Yusuf'un ölmesi neden umrunda olsun ki ellerindeki kana bir yenisi eklendi sadece, alışıksın."


Hazar çok netti. "Sakın beni sınama sakın."


Hazar arkasını dönüp yürümeye başladığında adam sıkıca kolundan yakaladı. Hazar'ın yüzü ekşidi.


"Senin gibi insanlar ölmeliydi, Yusuf yaşamalıydı."


Hazar bir süre uzaklara daldı. Bir iki saniye sanki başka bir yere gitmişti. Kolunu adamdan kurtardı. Konuşmuyordu. İki eli cebinde yüzünde buz gibi ifadeyle adamın sözlerini tamamlamasını bekledi.


"Sana burayı dar edeceğim. Arkanı kolla. Bu da sana yaptığım son iyilik Hazar."


Daha fazla olduğum yerde kalamadım. Bir anda yanlarına gittiğimde Hazar'ın gözleri kısıldı.


"Hazar'a bir daha temas et bakalım, o eli dirseğinden kırarım senin." Adamın üzerine yürüdüm. Göz temasını bir an olsun kesmedim.


***


Tam uykuya dalmak üzeriydim ki, odamın kapısı sarsılarak açıldı. Ve telaşla çıplak üst bedenimi süzen Hazar paspasa takılıp sendeledi.


Hızla yatakta düzeldim. "Bir şey mi oldu?" Sesim endişeli çıkmıştı. Duygularımı kontrol edemiyordum.


Yavaşça kafası düştü. "Hiç yardımcı olmuyorsun." diye fısıldadı. Kendinde gibi durmuyordu. Alnında boncuk boncuk terler loş ortamda parlıyordu.


"Sen iyi misin Hazar?" Sakin ve şefkatliydim.


"Sorun yok." diyerek geri döndüğünde daha fazla acıya dayanamayacak olacak ki elini duvara yasladı. Yataktan hızla çıkarak yanına koştum.


Ellerimi dizi ve beline dolayarak kucağıma aldım. Başını boyun girintime yerleştirdi. Vucüdu yanıyordu. Odamın içindeki banyoya yöneldim. Duşa kabinin içine girdim. Yere oturduğumda Hazar yavru kedi gibi tamamen kucağımdaydı. Suyu soğuğa yakın ılığa ayarladım. Fiskiyeyi açtığımda bedenlerimize çarpan su ile Hazar sıçradı. Dişleri birbirine vuruyordu. "Çok soğuk.."


"Tamam geçicek birazdan.. Sabret." Saçını sevmeye başladım. Su damlaları bedenimizden akıp giderken, tamamem ıslanan kadının ne kadar çaresiz olduğunu iliklerime kadar hissettim.


"Hiçbir su temizleyemez bu kirli ellerimi." Ellerini bedenine sürtüyordu. Bileklerinden yakallayarak durdurdum. "Rüyamda iyi biriydim. Uyanmak istemiyorum." çaresizce çıktı sesi, sayıklıyordu. "Ben kek çırpıyordum, şiir yazıyordum. Ne zaman kirlendi bu ellerim?" Ağlıyordu. Öyle bir ağlıyordu ki, günahlarına kefaret olsun diye, öyle bir ağlıyordu ki tekrar doğmak istercesine. Geçmiş geçmemişti. Karanlık dünyasının kefaretini ödüyordu. Tüm yaptığı kötülükler kendi kefaretini gerçekleştiriyordu. Ellerim titrerken, dokunuşlarım, sessiz bir bakışım küçük kadını iyileştirmek istercesineydi. Bu kadar yaralı olduğunu bilmek canımı yakıyordu. Ne olursa olsun bu kadını koruyacaktım. Ne ironikti, korumam olarak kucağımda duran kadını, korumak istemem.


Loading...
0%