Yeni Üyelik
44.
Bölüm

Kesit

@hamish


Helikopterin metalik sesi hâlâ kulaklarımdaydı, havada asılı kalan gergin atmosfer yerini karışıklığa bırakmıştı. Hazar'ın kaçırılmasından sonra gruptaki herkesin morali bozulmuştu. Karga, gözleri öfkeyle dolmuş şekilde yanıma doğru yürüyordu. Kadir, yaralı ve zayıf bir şekilde köşede oturuyor, kanlar içindeydi. Hemen yanında Atom yaralarıyla ilgileniyordu. Ben ise kafasını ellerimin arasına almış, bir türlü toparlanamıyordum. Mezarkabul, her zamanki kontrollü tavırlarından uzak, çığlık atarak yanıma vardı. “Hazar’ın kaçırılmasından sorumlu olan sensin!” diye bağırdı, sesindeki öfke ve suçlama açıkça hissediliyordu. Karga'nın yumrukları sıkılmıştı, her hareketi yoğun bir öfke taşıyordu. Mezarkabul'ün sert bakışlarını görünce öfkeyle yerimden fırladım. "Bu durumu ben de istemezdim!" Aramızdaki gerilim havada asılı kalırken, yumruklaşmamız kaçınılmaz hale geldi. Mezarkabul'ün sol kaşına bir yumruk savurdum. Burnuma gelen darbeyle savruldum. "Ben sizinle kalayım demiştim, ama dinlemediniz!" diyerek yüzüme tükürür gibi baktı. Atom, hemen araya girerek, ikimizi ayırmaya çalıştı. "Bu kavgayı bir kenara bırakın!" diye bağırdı. "Asıl görevimiz Eylül'ü kurtarmak! Kadir yaralı. Hazar için üzülmek bir kenara, Akkoca ve Eylül'ün yanına gitmeliyiz. Hedefimiz buradan Eylül'ü çıkarmak, hemen harekete geçmeliyiz!" Mezarkabul ve ben, sinirli bakışlarımızı birbirlerine atarak, geçici de olsa aralarındaki kavganın sona erdiğini kabul ettik. Kadir’in yardıma ihtiyacı vardı, ve herkesin dikkatini bir an önce Eylül’e vermesi gerekiyordu. Benim aklımda Hazar vardı. Yine de görevimi yerine getirmek için hareketlendim. Kadir’in endişeli sesi helikopterin içindeki gerginliği artırmıştı. “Salyangoz nerde?” diye bağırdı. Mezarkabul, Karga, Atom ve ben, bir anlığına şaşkınlıkla birbirimize baktık. Kadir’in öfkesi ve kaygısı ortamın havasını daha da ağırlaştırmıştı. “Lanet olsun,” dedi Kadir, yüzü endişeden asılmış. “Dikkat edin.” diye seslendi. Bir anda, helikopterin gürültüsü daha da yaklaşmaya başladı. Hepimiz, olası bir tehlikeye karşı siper aldık. Helikopterin silüeti, hızla yanımıza yaklaşıyordu. Tamamen yaklaştığında, tanıdık bir figür belirdi. Helikopteri Salyangoz kullanıyordu. Onun gelişini görmek hepimize bir rahatlama getirdi. Salyangoz, pilot koltuğunda otururken başını döndü ve bize doğru seslendi, “Demiştim, gerekirse denizaltı bile kullanırım!” Yüzümde kısa bir tebessüm oluştu, ama bu gülümseme hızla soldu. Hızla helikoptere binmeye başladık. Salyangoz yan koltuğa geçerken, ben de boşalttığı yere oturdum. Helikopterin motoru yeniden çalışmaya başladı ve sesinin hırıltısı, yoğun gerilimin içindeki tek teselli oldu. "Hazır mıyız?" diye seslendim. Salyangoz, arka koltuğa başını çevirdi, "Her şey yolunda," dedi. Hiçbir şey yolunda değildi, görev dışında. Geride kalan parçam, tüm bütünlüğümü yok ediyordu. Herkesin helikopterde olduğundan emin oldum. Eksikti işte, Hazar yoktu. Kapı kapanırken, helikopterin motoru gürültüyle çalışmaya başladı. Hızla havalandık. Gökyüzüne yükselirken, helikopterin altında arenanın yalnızca karanlık silueti kaldı. Salyangoz, rotayı sisteme girdiğinde, Eylül ve Akkoca'yı almak üzere harekete geçtik. Helikopter, hızla belirlenen konuma doğru ilerliyordu. On dakika sonra, hedefe vardık. Alçalmaya müsait olmayan bir arazi vardı önümüzde. Helikopteri stabil tutarak, ipleri aşağı saldık. Akkoca Eylül’ü kendine bağladı ve birlikte yukarı çıkmaya başladılar. Helikopterin içi, yoğun bir gerilimle doluydu. Ardından, Yusuf, Rex ve Armağan’ı almak için hareketlendik. Üç ayrı konumda uzaktan, Eylül’ü koruyorlardı. Önce Yusuf’u aldık, sonra Armağan ve Rex’i sırasıyla helikoptere çektik. Yusuf ve Eylül, helikoptere binerken sıkıca sarıldılar, yüzlerinde kurtulmuş olmanın verdiği rahatlama vardı. Yusuf kardeşine kavuşmuştu. Ancak Rex, helikoptere bindiğinde Hazar’ı aradı. O an yüzündeki endişe, hemen fark ediliyordu. Hazar’ın yerini göremeyince, bakışlarını sırayla helikopterdekilere çevirdi. "Hazar nerde?" diye sordu, sesi endişeyle titriyordu. Soru üzerine Selim, tiksinircesine ve soğukkanlı bir şekilde konuştu, "Kaçırıldı sadece." Sanki bu, önemsiz bir detaymış gibi ifade etti. Rex’in öfkesi ve üzülmüşlüğü hemen yüzüne yansıdı. "Ablam nerde?" dedi, sesi bu sefer öfkeyle titriyor, gözlerinde gözyaşları belirmişti. Kaan, Kadir’i bırakıp Rex’e yaklaştı, onu sakinleştirmeye çalıştı. Rex, Kaan’ı eliyle durdurdu. "Biriniz cevap verin," dedi, sesi titreyerek. Selim, soğuk bir ifadeyle, "Hazar bu görevin tehlikelerinin farkındaydı. Görev o değil," diye yanıtladı. Rex, sinirle "O zaman neden ilk kurtarma operasyonunu yaptık?" diye sordu. Selim’in yanıtı keskin ve netti, "Çünkü Pilot kilit nokta." Rex, bu cevapla daha da sinirlenmiş görünüyordu. Kendini bir köşeye çökerken, "Hazar’ı kurtaralım," dedi. Yavaşça nefesimi dışarı verdim. "Emin ol, en az senin kadar üzgünüz... Ama biliyorsun, görev askerden önce gelir."





Loading...
0%