Yeni Üyelik
46.
Bölüm

Kesit

@hamish

Hazar'ın Ağzından

Gözlerimi araladığımda kendimi tanımadığım bir odada buldum. Oda sade ve minimaldi; beyaz duvarlar, açık renk ahşap zemin ve tek bir pencere. Yatak, basit bir metal çerçeveye sahipti, üzerindeki nevresim ise bembeyazdı. Odanın köşesinde bir sehpa ve üstünde küçük bir lamba vardı, ama odanın geneli neredeyse boğulacak kadar sessizdi.Kolumda bir serum vardı ve yaralarım özenle sarılmıştı. Kendimi yorgun ve ağrılı hissettim. O sırada kapı açıldı ve içeriye biri girdi. Kafam karışıktı. “Berat?” diye mırıldandım, sesimde hem şaşkınlık hem de yorgunluk vardı. Berat “Nasılsın Hazar?” dedi, sesindeki ton samimi ve rahatlatıcıydı. Ama bakışları, ürkütücüydü. Berat sanki başka biriydi. Bu kişi gerçekten Berat mıydı? “İyiyim Baha, sen nasılsın?” dedim, ama sesim hala titriyordu. Karşımdaki adama dikkatle baktım, kafamda birçok soru vardı. Adam bana yaklaşıp, “Ben buradayım, Berat olarak yanındayım. Rol yapmana gerek yok. Seni şu an ne mutlu eder?” diye sordu. İçimdeki belirsizlikle başa çıkarken, derin bir nefes aldım. Ne yapmam gerektiğini bilemedim. İçimdeki karmaşa, her geçen dakika biraz daha büyüyordu. Gözlerim Berat'a kilitlenmişti, sesindeki rahatlatıcı ton beni biraz olsun sakinleştirse de, kafamdaki soruların yanıtlarını bulmakta zorlanıyordum. "Bu durumda ne yapmalıyım?" diye düşündüm, fakat doğru cevabı bulmak imkansız gibi görünüyordu. Yavaşça kendimi toparlamaya çalıştım. Belki de bana neyin iyi geleceğini sormak yerine, bu durumda kendime nasıl yardımcı olabileceğimi düşünmeliydim. Kafamdaki ihtimal tüylerimi ürpertmişti. Eğer karşımdaki gerçek Baha ise ve Berat'ın ikizi yaşıyorsa, o zaman maskeli adam gerçekten de Berat'ın ikizi olabilir. Bu ihtimal, içinde bulunduğum durumu daha da korkutucu ve karmaşık hale getiriyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, içimdeki endişeyi yatıştırmak için kendime bir an için sükunet bulmaya çalıştım. Her şeyin karmaşık bir ağ gibi iç içe geçtiği bu anlarda, en iyi yaptığım şeylerden biri belki de soğukkanlılığımı korumaktı. Şimdi, her şeyin doğru olmadığını hissettiğim bu durumda, dikkatli olmam gerekiyordu. Yüzümde hafif bir gülümseme ile yüzüne baktım. "Rica etsem bana turp getirir misin?" dedim, sesimdeki hafif titremeyi bastırmaya çalışarak. Baha’nın yüzünde bir anlık şaşkınlık belirdi ama ardından toparladı ve yüzünde, sahte olduğu belli olmadığını sandığı bir gülümseme oluştu. “Tabii, hemen getiririm,” dedi. Odadan çıktıktan sonra, kendimi yalnız kalmış ve belirsizlik içinde hissettim. Yürüyüşü, yüzü, tavırları, her şey Berat’a çok benziyordu, ama bakışları, o derin ve anlamlı bakışlar tamamen farklıydı. Berat bana asla böyle bakmazdı.Nefesimi tutarak, odayı sessizlik içinde gözlemledim. Zaman geçmek bilmedi, her geçen saniye beni daha da gerginleştiriyordu. Kapının açılmasıyla içeri giren Baha, elinde gerçekten bir turp tutuyordu. Kafamda oluşan ihtimalleri tartarken, duygularımı belli etmemeye çalıştım. Elinde gerçekten bir turp vardı ve bu beni daha da endişelendirdi. Duygularımı belli etmemeye çalışarak, gözlerimi odanın diğer köşesine çevirdim. Turptan nefret ederdim; bu benim için küçük bir detaydı, ama önemliydi. Havuç severdim ve Berat’ın bu kadar basit bir detayı asla şaşırmayacak biri olduğunu biliyordum. Baha’nın bana turpu uzatırken yüzündeki ifadenin samimi olduğunu görmek istesem de içimde bir kuşku vardı. Turpu alırken, aklımda şüpheler dönüyordu. "Yine bana şaka mı yapıyorlar?" diye düşündüm. Bu kadar basit bir detay bile, gerçekliğin ne kadar karmaşık olabileceğini gösteriyordu. İçimden, bu oyunun bir parçası mı olduğunu anlamak için zaman kazanmak istedim.

Loading...
0%