@hamish
|
Hazar'ın verdiği koordinata geldik. Evin içine adım attığımızda, derin bir sessizlik hâkimdi. Boş bir alanın ortasında, dev bir sinema perdesi yer alıyordu. Evin içi tamamen çıplaktı; odada hiçbir eşya yoktu. Duvarlar solmuş, tavan ise gri bir örtüyle kaplanmış gibiydi. Yalnızca sinema perdesi, kocaman ve etkileyici bir şekilde salonda tek başına duruyordu. Evin soğuk ve boş atmosferi, ekrandaki görüntülerin daha da belirginleşmesine neden oluyordu. Her şey soğuk ve anlamsız bir boşluk içinde kaybolmuş gibiydi. Sadece büyük bir sinema perdesi vardı. Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. Gözlerim bana oyun oynuyor diye düşündüm. Ekranın tam karşısındaydı. Gerçekten oydu. Baha karşımdaydı, canlıydı. İçimde tarif edilemez bir mutluluk vardı. Sonra yüzümde dondu gülümsemem. Bakışları aklıma geldi. Kadir'e ve Hazar'a yaptığı işkenceler... Kardeşim bu hikayenin kötü kahramanıydı. "Berat..." dedi alaycı bir tonla. Hazar'ı gösterdi. Hazar, sandalyeye sıkıca bağlı bir şekilde oturuyordu. Sandalyenin metal kolları, karnına ve sırtına yaslanmış, zorla oturtulmuş gibi görünüyordu. Eller ve ayaklar, sağlam bir şekilde bağlanmış, hareket edemeyecek şekilde sıkıştırılmıştı. Kafası öne doğru eğilmiş, yüzü yorgun ve ifadesizdi. Yüzündeki makyajın bozulmuş hali, gözlerinin altındaki koyu halkalar ve solmuş ruj, tüm olan biteni ağır bir şekilde yansıtıyordu. Hazar'ın giysileri, sandalyeye bağlı pozisyonundan dolayı buruşmuş ve dağılmış haldeydi. "Gerçekten bu kadın deha," dedi. Sesi, hem hayranlık hem de tedirginlik taşıyordu. "Bir haftadır bana öyle güzel oynadı ki ben bile bir an kendimi sen zannettim." Gözleri, bu sözlerle birlikte adeta parlıyordu. "Hele o sana mesaj gönderme hilesi... Beni çözmesi neyse de sana video göndereceğimi anlaması. Tehlikeli bir zekası var," diye ekledi. Baha'nın gözlerinde bir hayranlıkla birlikte, tedirgin bir korku vardı. Sandalyedeki Hazar'a bakarken, yüzündeki gülümseme bir an için soldu. "Baha..." diyebildim, sesim titriyordu. "Neden?" Baha, gözlerimi sabit tutarak konuştu. "Türk istihbaratı beni arkada bıraktı, aynı Hazar'a yaptığı gibi. Sadece siz görmüyorsunuz." Baha'nın sesi, kahkahasıyla birleşerek odanın sessizliğini kırdı. Gözleri, kurnaz bir parıltıyla parlıyordu. Konuşurken, yüzündeki alaycı gülümseme daha da genişledi. Sözleri, havada yankılanıyor ve sinema perdesinin soluk ışıkları arasında korkutucu bir şekilde dans ediyordu. Gözlerini benimkilerle buluşturdu, derin bir tatmin ifadesiyle. "Berat... Berat... Anahtar diyorum, getir ve al küçük aşığını," dedi Baha, sesindeki kurnazlık ve neşe birleşerek her kelimenin arkasındaki anlamı derinleştiriyordu. Kahkahası, duvarlarda yankılanarak, boşluğa yayıldı. Gülüşü, adeta geçmişteki tüm acıları ve ihanetleri hatırlatıyordu. Evin içindeki boşluk, onun kahkahasının yankısı ile daha da karanlık bir hale gelmişti. |
0% |