Yeni Üyelik
23.
Bölüm

Düdük

@hamish

Bekir ve Cankut, akşam yemeği için ünlü bir kafe-bar mekanına gitmişti. Mekanın içi spor ve futbol temalı dekorasyonlarla doluydu; duvarlarda eski futbol posterleri asılı, büyük ekranlarda ise maç özetleri dönüyordu. Enerjik bir atmosfer hakim olan mekanda, futbol severlerin coşkusu hemen hissediliyordu. Bekir ve Cankut, masalarına oturmuş, içeceklerini sipariş etmişti. Rahatlamış bir şekilde sohbet ederken, mekanda bir hareketlilik gözlemliyorlardı.

Bir süre sonra, kapıdan içeri Utku ve Esra girdi. Gözler, hemen bu iki kadın üzerinde toplandı. Utku, sarı-lacivert dar bir elbise giymişti. Elbisesi vücudunu zarifçe sarmış, Fenerbahçe’nin renklerini gururla taşıyordu. Elinde tuttuğu Fenerbahçe atkısı ve forması, onun takımına olan bağlılığını açıkça gösteriyordu. Saçları hafifçe dalgalı, doğal bir şekilde omuzlarına dökülüyordu. Utku’nun gözleri, çevresindeki dikkatleri çekmekte oldukça başarılıydı; enerjik bir hava yayıyor, adımlarında kendine güven vardı.Esra ise, kırmızı-beyaz tonlarda şık bir kombinle mekana girmişti. Üzerindeki kırmızı bluz ve beyaz etek, zarif ve modern bir görünüm yaratıyordu. Saçları özenle şekillendirilmiş ve yüzüne çerçeve olmuştu. Yüzündeki hafif makyaj, doğal güzelliğini ön plana çıkarıyordu. Esra’nın gülümsemesi, mekandaki havayı daha da aydınlatmıştı; zarif ve çekici bir hava yaratıyordu. İkili, mekana adım attıklarında, tüm bakışlar üzerinde yoğunlaşmıştı. Utku ve Esra, oldukça dikkat çekici bir giriş yapmıştı. Bekir ve Cankut, onları görünce gözlerini kaçırmadılar; özellikle Utku’nun sarı-lacivert kombinasyonu ve Esra’nın kırmızı-beyaz şıklığı, geceye renk katmıştı. Mekandaki futbol temalı atmosferin içinde, bu iki kadın adeta birer yıldız gibi parlıyordu. Bu iki güzel kadına bakmamak sadece aptallık olurdu. Esra, Utku’nun kulağına eğildi ve sessizce, "Birazdan lavaboya gideceğim. Sen burada kal, ben dönerim," dedi. Utku, başını sallayarak onayladı ve Esra’nın yanından ayrılmasını izledi.Esra, mekandaki kalabalığın içinde kaybolurken, Utku dikkatle etrafı inceledi. Duvarlardaki futbol afişleri, takımların renkleriyle göz kamaştırıyordu. Ancak, Fenerbahçe’nin büyük bir Beşiktaş afişinin önünden geçtiğinde, yüzü bir an için belirgin bir şekilde asıldı.

Afişin üzerinde, Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında oynanan tarihi bir maçın fotoğrafı vardı. Beşiktaşlı oyuncuların galibiyetle kutladığı an, Utku’nun içindeki gururu biraz zedelemişti. Yüzündeki ifade, rahatsızlık ve hafif bir öfke ile karışmıştı. Bu sırada, Bekir masasında otururken Utku’yu izliyordu. Utku’nun yüzündeki değişimi fark ettiğinde, gülümsedi ve hafifçe yerinden kalktı. İki adım atarak, Beşiktaş-Fenerbahçe maçının fotoğrafının önünde durdu. Bekir, fotoğrafa bakarken gülümsemesi genişledi; bu fotoğrafın, kendi takımlarının galibiyetine dair anıları taze tuttuğunu biliyordu.Utku, Bekir’in hareketini gördüğünde, gözleri ona döndü. Bekir, kendine özgü bir rahatlıkla, "Görüyorsun işte, galibiyetlerimiz her zaman hafızalarda kalır," dedi, alaycı bir tonda.

Utku, sinirli bir şekilde başını iki yana salladı. "Galibiyetleriniz mi? O fotoğraf sadece bir anı. Asıl önemli olan, sürekli başarı ve kalıcı üstünlüktür," diye karşılık verdi.

Bekir, Utku’nun tepkisinden memnun görünüyordu. "Sürekli başarı mı? Belki ama biz Beşiktaş olarak her zaman en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Sizler gibi yıllarca beklemiyoruz şampiyonluk için. Eğer senin gibi bir Fenerbahçeli varsa, bizim Beşiktaş’ı desteklememiz kolaylaşıyor. Çünkü sizler, hep aynı şampiyonluk öykülerini anlatırsınız!”

Utku, sinirle gözlerini kıstı. “En azından bizler sadece şampiyonluk öyküleri anlatıyoruz, sizin gibi yenilgilerle avunmuyoruz!” diye karşılık verdi. “Hadi bakalım, bir kez de Beşiktaş’a şampiyonluk nasip olsun. Sizin stadın boşluğu zaten alışık olduğumuz bir manzara!”

Bekir, alaycı bir gülümsemeyle kafasını iki yana salladı. “Boş mu? Bizim stadın boşluğu, Fenerbahçe’nin şampiyonluklarındaki ‘güzel’ anıların arka planı gibi. O kadar eski ki, tarih kitaplarında bile yer buluyor.”

Utku, bu sözlere daha fazla dayanamadı. “Ah, Beşiktaşlılar ve tarih. Sanki sizin tarihiniz sadece eski spor gazetelerindeki ufak notlardan ibaret. Bizim stadımız, başarılarla dolu. Size kalırsa biz, sadece ‘gösteriş’ değil, gerçek şampiyonluktur.”

Bekir, sinirli bir şekilde masasına döndü. “Gerçek şampiyonluk, sadece statlarda değil, sahada da gösterilir. Ve Beşiktaş, gerçek mücadeleyi sahada yapar. Sizin gibi laf kalabalığı yapmaz.”

Utku, bir adım daha yaklaşarak, “O zaman biz size bu mücadelelerin nasıl yapıldığını gösteririz. Her seferinde yenilmekten bıktınız mı?” diye ekledi.

Utku ve Bekir arasındaki söz dalaşı, hızla mekandaki diğer futbolseverlerin ilgisini çekti. Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarları arasında atışmalar başlamıştı. Birbirlerinin takımlarını savunurken, sesler yükselmeye ve tansiyon artmaya başlamıştı. O an, mekandaki hava iyice gerilmişti; iki takımın taraftarları da bu kavgaya dahil olmuş, mekan adeta bir arenaya dönüşmüştü.Utku ve Bekir, birbirlerine meydan okurcasına bakarken, Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar da karşılıklı laf atmaya başlamıştı. Çığlıklar ve bağırışlar, mekandaki enerjiyi daha da yükseltmişti. Masalar sarsılıyor, içecekler dökülüyordu.

Cankut, bu ortamı gördüğünde hızla yerinden kalktı. Hızla Utku ve Bekir’in olduğu alana doğru ilerlemeye başladı. Utku’nun etrafında bir kargaşa yaşanırken, Cankut’un kalabalığa karışarak ona ulaşmaya çalıştığı açıkça belliydi.

Tam bu sırada, Esra lavabodan dönüp içeri girdi. Gözleri mekanın içindeki kargaşayı görünce genişledi. Utku ve Bekir arasındaki tartışmanın doruğa çıktığını ve mekandaki diğer taraftarların da olayın içine çekildiğini görünce, şok içinde hızla Utku’nun yanına gitti. “Utku!” diye bağırarak yanına yaklaştı. “Ne oluyor burada?”

Utku, Esra’nın sesini duyduğunda bir anlığına dönüp ona baktı. “Esra, bu Beşiktaşlıyla kavgaya tutuşmuş durumdayım. Yardımına ihtiyacım var!” dedi, sesi kalabalığın gürültüsünden zor duyuluyordu. "Ben hakemim Utku." Diye kahkaha atıyordu. Bir süre sonra, Haktan da mekana geldi. Kapıdan içeri girdiğinde, arabayı park etmenin ne kadar zor olduğunu fısıldıyordu. Aniden durdu. Ortamın bu kadar gergin olduğunu gördüğünde, hızla Esra ve Utku’nun yanına gitmek için ilerlemeye başladı. Kalabalığın arasından sıyrılmakta zorlandı, ama sonunda Esra ve Utku’nun yanına ulaştı.

Haktan, durumu hızlıca değerlendirerek, “Ne oluyor burada?"

Esra, ortamın düzelmeyeceğini fark ettiğinde, hızla cebinden düdüğünü çıkardı. Düdüğün metal parıltısı, kalabalığın gözlerini ona çevirmesine neden oldu. Haktan’a döndü ve kararlı bir şekilde, “Beni masaya çıkart,” dedi.Haktan, Esra’nın talimatına hemen uydu. Kalabalığın arasında, Esra’yı dikkatle takip ederek masaya doğru ilerledi. Masanın kenarına geldiğinde, Haktan Esra’yı dikkatlice kaldırdı ve masanın üstüne yerleştirdi. Esra, yüksek bir konumda olmasıyla, tüm mekanın dikkatini üzerinde topladı.Esra, derin bir nefes aldı ve düdüğünü ağzına götürdü. Bütün gücünü kullanarak düdüğü üfledi; keskin ve yüksek sesli bir nota, mekandaki tüm seslerin üstüne çıktı. Düdüğün sesi, birden tüm kavganın ve konuşmaların kesilmesine neden oldu.Tüm mekân, aniden sessizliğe büründü. Kalabalık, Esra’nın üzerinde durduğu masaya ve elindeki düdüğe dikkatle baktı. Hakem vari hareketlerle düdüğünü çaldı.

Mekanda aniden bir sessizlik hakim oldu. İnsanlar, Esra’nın üzerinde bulunduğu masaya ve elindeki düdüğe dikkatle bakıyordu. Esra, sessizliği fırsat bilerek yüksek sesle konuştu. “Herkes, lütfen dikkat etsin,” dedi. “Hepimiz futbol sevgisi için buradayız, ama bu şekilde değil. Hepimiz özünde TÜRKİYELİYİZ.”

Loading...
0%