Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Kokoreç

@hamish

Esra Topatan: Maçın videosunu gönderiyorum. Gerçekten ofsayt mı bakar mısın?

Cankut Canbolat: Tamam, bakarım. (Bir süre sonra) Evet, ofsaytmış. Haklısın, özür dilerim.

Esra Topatan: İşte bu kadar!

Cankut Canbolat: Tamam özür diledim işte.

Esra Topatan: Neyse, bu kadar tartışmadan sonra şu kokoreç meselesine geçelim. Kokoreç alıp getirebilir misin? Çılgınca açım.

Cankut Canbolat: Kafayı mı yedin sen?

Cankut Canbolat: Saat çok geç oldu. Üstelik evdeyim, çıkıp alacak vaktim yok.

Esra Topatan: Unutma, kölesin sen! Köleler gece geç saatlerde bile görevlerini yerine getirir. :)

Cankut Canbolat: Anlaşıldı, bakalım bu kölelik işini nasıl çözeceğiz. Bekle getireceğim.

Esra, yüzünde hafif bir gülümsemeyle boş evine baktı. Uzun süredir Utku’nun evinde kalmaya o kadar alışmıştı ki kendi evine döndüğünde içini bir yalnızlık hissi kapladı. Dört bir yanı sessizlikle sarılmış bu yer, artık ona yabancı gibi geliyordu. Utku ile aynı evi paylaşmayı ne kadar çok istese de, şu sıralar ona karşı içinde büyüyen öfkeyi bastırmakta zorlanıyordu. Lavaboya gitmek için yerinden kalktı, adımları yankılanarak sessiz odaları geçerken, üzerinde taşıdığı Beşiktaş forması dikkatini çekti. Özellikle bu formayı giymişti; ama kendine itiraf edemiyordu, bu seçimin altında yatan duygularını görmezden geliyordu. Cankut’un o ukala ama bir o kadar da samimi sesi kulağında yankılandı, “Salık saçın sana ne kadar yakıştığını biliyor musun?” demişti. Esra’nın içi istemsizce bir ürpertiyle doldu, sanki o sözü tekrar duymak, tekrar yaşamak istiyordu.Lavabonun aynasında kendine baktı. Ellerini saçına götürdü ve topladığı saçlarını yavaşça çözmeye başladı. Sarı saçlar omuzlarına dökülürken, Cankut’un sözleri aklında tekrar canlandı. Bu küçük detay, o anki sessizlikte ona Cankut’u ne kadar düşündüğünü fısıldıyordu. Her ne kadar bu düşünceyi uzak tutmaya çalışsa da, Cankut’un sözleri ve kendisi hakkındaki gözlemleri aklından çıkmıyordu. Salık saçlarıyla aynaya bir kez daha baktı, Cankut’un haklı olduğunu istemsizce kabul etti. Ama bunu kendine bile itiraf etmek zor geldi.Kapının çalmasıyla birlikte Esra'nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Bir an ne yapacağını bilemedi, ama merakı ağır bastı. Hızla kapıya doğru ilerledi, adımları biraz daha temkinli ve sessizdi. Derin bir nefes alarak kapının deliğine doğru eğildi. Gözlerini deliğe dayadığında, Cankut’un siyah eşofman takımı içinde sakin bir şekilde beklediğini gördü. Cankut, sanki kapının diğer tarafında durup ona ulaşmaya çalışmıyormuş gibi rahattı. Esra’nın içindeki karışık duygular bir anda yüzeye çıktı. Esra kapıyı açtığında Cankut adeta dilini yutacak gibi oldu. Karşısında duran Esra, Beşiktaş formasıyla göz kamaştırıcı görünüyordu. O formayı bir kadının bu kadar zarafetle taşıyabileceğini hiç düşünmemişti. Sarı saçları omuzlarından dökülürken, Esra'nın duruşu bile onu büyülemişti. Cankut, elindeki paketi Esra’ya uzattı, ama hala şaşkınlığını tam olarak üzerinden atamamıştı. Zihninde dönen düşünceleri toparlamaya çalışırken yalnızca kısa bir cümle çıktı ağzından, “Kokorecin.” Sesi biraz kısık ve tereddütlüydü, çünkü karşısındaki görüntü tüm dikkati dağıtmıştı. Esra, kokoreçi alırken bir an duraksadı ve gözlerini Cankut’un gözlerine dikerek, “Bana eşlik eder misin?” diye sordu. Bu teklif, Cankut’u bir kez daha şaşkına çevirdi. Esra'nın bu samimi ve beklenmedik daveti, onun içine işleyen sessiz bir meydan okuma gibiydi. Cankut, Esra’nın kararlı ve sıcak bakışları karşısında ne diyeceğini bilemedi, ama bu teklifi geri çevirmeye de hiç niyeti yoktu.
Esra'nın davetiyle Cankut, tereddüt etmeden içeri adım attı. Evin içine adım attığında, sıcak bir atmosferin onları karşıladığını hissetti. Esra kapıyı kapattıktan sonra Cankut'a dönüp gülümsedi. Birlikte salonun ortasında duran küçük masaya doğru yürüdüler. Cankut, Esra’nın sade ama bir o kadar da rahat ve şık döşenmiş evine göz gezdirdi. Salon, sade renklerle döşenmişti; duvarlarda birkaç tablo ve köşede bir kitaplık dikkatini çekti. Masaya oturduklarında, kokoreçlerin kokusu odayı doldurmaya başlamıştı. Esra, kokoreç paketini açarken, “Bu iki kişilik gibi geldi,” dedi, sesi biraz alaycı ama aynı zamanda davetkardı. “Beni bir daha yollama diye bol bol aldım. Kim bilir, belki tekrar acıkırım diye düşündüm.”

Cankut, Esra'nın bu esprili sözleri karşısında gülümsedi. “Bol bol almak iyi fikir, ama seni bir daha yollamak mı?” dedi hafif bir gülümsemeyle. “Sanırım bunu bir düşünmeliyim. Hem beni bu kadar zorlamışken, en azından sana eşlik etmeliyim, değil mi?”
Esra, Cankut’a kokoreçlerden birini uzattı ve “Kesinlikle,” dedi. “Zaten yalnız yemek yemeyi pek sevmem. Hele ki kokoreç gibi bir şeyi.”

Cankut, Esra’dan aldığı kokoreçi dikkatlice açarken, o anın farkına vardı. Esra’yla aynı masada oturup, bu kadar sıradan bir şeyi paylaşmak bile onun için özel bir anlam taşıyordu. Esra’nın gözlerinin içine baktı; Esra’nın bakışları yumuşak ve samimiydi. Bu anı ikisi de paylaşmak istiyordu, belki de çoktan paylaşmaya başlamışlardı bile.

Kokoreçlerden bir ısırık aldıklarında, sessizlik içinde birbirlerine gülümsediler. Sessizlik, rahatsız edici değil, aksine rahatlatıcıydı. Sanki konuşmadan bile anlaşabiliyorlardı. Esra, ilk ısırığın tadını çıkarırken, hafifçe iç çekti ve “Gerçekten de lezzetliymiş,” dedi. “İyi ki bol bol almışsın, Cankut.”
Masadaki ışık hafifçe titredi, ama onların arasındaki bağın daha da güçlendiğini hissettiler. Bu basit an, ikisi için de unutulmaz bir anıya dönüşüyordu. Esra, Cankut’a içtenlikle baktı ve “İyi ki geldin,” diye fısıldadı.

Cankut, Esra’nın bu sözleri karşısında içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Beni çağırdığın için teşekkür ederim,” dedi.

Esra, Cankut’un rahatlamış halini görünce yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. “Ama köle olduğunu unuttum sanma,” dedi, gözlerini Cankut’a dikerek. “Daha yeni başlıyor.”

Cankut, Esra’nın bu sözleri karşısında kahkaha atmaktan kendini alamadı. Gözleri parıldarken, “Asla unutturmuyorsun ki,” diye cevap verdi, sesi esprili bir tonla doluydu. Onun rahat tavrı, aralarındaki atmosferi daha da yumuşatmıştı.İkili arasında bu küçük, esprili çekişme devam ederken, masanın etrafındaki hava giderek daha keyifli bir hal alıyordu. Esra, Cankut’un cevabı karşısında içten bir kahkaha attı ve aralarındaki bu dinamikten gerçekten zevk aldığını fark etti. Ortam artık tamamen şakalaşmalarla doluydu; sanki ikisi de bu anı sonsuz bir şekilde uzatmak istiyormuş gibi hissediyordu. Cankut, Esra'nın gözlerinin içine bakarken, "Ama gerçekten, kölelik konusunda bu kadar ciddi misin?" diye sordu, şakayı sürdüren bir tonda. Esra, kaşlarını hafifçe kaldırarak, “Tabii ki,” dedi. “Kokoreçleri aldın diye bu işin bittiğini sanma. Daha fazlası var.”

Cankut, bu sözler karşısında bir kez daha gülümsedi. “Ne gerekiyorsa yaparım,” dedi. Cankut, esprili bir teslimiyetle ellerini kaldırdı. “Senin kuralların, senin oyunların,” dedi, gülerek.

Loading...
0%