Yeni Üyelik
30.
Bölüm

Köle

@hamish

Esra Topatan: Cankut, dinle şimdi. İlk olarak sana konumunu attığım mağazaya gidiyorsun. Oradan benim ayakkabımı alıyorsun, tamam mı?

Cankut Canbolat: Ayakkabı mı? Tamam, anladım. Peki, sonra?

Esra Topatan: Ayakkabıdan sonra terziye geçiyorsun, elbisemi alıyorsun. Bu da tamam mı?

Cankut Canbolat: Hadi ama Esra, terzi mi? Ayakkabı, elbise derken sırada ne var?

Esra Topatan: Sırada kuaför var. Beni kuaförden alıyorsun. Tüm bu işleri hallettikten sonra gelip beni alman lazım. Çok mu zor? 😏

Cankut Canbolat: Zor mu? Resmen işkence listesi bu! Tamam, oldu paşam, başka emriniz? 🙄

Esra Topatan: Evet, var. Gelirken Utku'ya da uğrayıp takılarımı alıyorsun. Sonra beni almaya geliyorsun. 😏

Cankut Canbolat: Şaka mısın sen? Ben idmandayım resmen! Bu ne ya? Ayakkabı, elbise, kuaför, şimdi de takı mı? Yarın da ütü mü yapacağım? 😵

Esra Topatan: Şaka değil, canım. Bu ciddi bir görev. Hem unutma, kölelerin reddetme hakkı yoktur. 😜

Cankut Canbolat: Anlaşıldı, ben bu işin kölesi olmuşum. Bari prangalarım nerede, onları da ver de tam olsun! 😂

Esra Topatan: Pranga mı? Onları da Utku'dan alırsın. Haydi bakalım, görev başına! 😄

Cankut Canbolat: Esra, sen ciddi misin? Bu kadar işi bir günde halletmek mümkün değil. Resmen modern zamanın kölesi oldum ben. Yarın sırtıma da yük bağlayıp tarlada çalıştıracaksın herhalde? 😂

Esra Topatan: Sırtında yük taşımanı istemem ama bana alışveriş poşetlerini taşırken sırtını kullanabilirsin, Cankut. 😏

Cankut Canbolat: Alışveriş poşetleri mi? Esra, bari biraz insaflı ol. Zaten kuaförden çıkarken o kadar poşeti taşımaktan yorgun düşeceğim. Bu planın sonunda bayılmamı mı bekliyorsun? 🤦‍♂️

Esra Topatan: Ah canım, üzülme. Ben senin yanındayım, bayılacak olursan kollarımda düşebilirsin. 😉

Cankut Canbolat: Ooo, nasıl da romantik bir köle-efendi ilişkisi bu! Peki, sonrasında ne yapıyoruz? Başka emrin var mı? Gerçi artık fazla bir şey kaldığını sanmıyorum. 😅

Esra Topatan: Eh, düşündüm de... Belki bir de Utku’ya uğradığında benim için yeni bir kolye seçersin. Takıları senin zevkine bırakıyorum, nasıl olsa harika bir iş çıkaracağına eminim. 😜

Cankut Canbolat: Kolye mi? Şaka yapıyorsun! Esra, bunu da halledeyim, senin stil danışmanın olmamı isteyeceksin yakında! 🤷‍♂️

Esra Topatan: Kim bilir, belki de! Senin gibi bir köleye sahipken neden olmasın? 😄

Cankut Canbolat: Tamam tamam, her şey senin için. Ama bil ki bu kadar hizmetin bedeli var, en azından kahvaltı ısmarlarsın değil mi? Hem de bol tereyağlı simit ve peynirle! 😋

Esra Topatan: Tabii ki, kölem mutluysa ben de mutluyum! Hem de yanında taze portakal suyu da var. Kahvaltını hak ettiğin gibi yapacaksın. 🍊🥐

Cankut Canbolat: İşte şimdi oldu! Ne demişler, hizmetin karşılığı mutluluk. Ama bak, bu son istediğin, daha fazlasını istemek yok, tamam mı? Yoksa bu köle isyan eder! 😂

Esra Topatan: İsyan mı? Asla izin vermem! Ama peki, anlaştık. Bugünlük bu kadar yeter. 😏

Cankut Canbolat: İdmandan kaçtım, fena azar yiyeceğim

Esra Topatan: Öyle dan diye fotoğraf atılır mı

Cankut Canbolat: Küçük dilini mi yuttun?

Cankut Canbolat: hahahhahahhahahhaha

Esra Topatan: Çok gülme sen Sergen hocadan yiyeceğin azarı düşün

Cankut Canbolat: Neyse bu oyunun bir rövanşı olacak elbet

Esra Topatan: Tamam o zamana kadar hadi kölem hadi

1 saat sonra

Esra Topatan: nerde kaldın?

Cankut Canbolat: Öyle dan diye fotoğraf atılır mı

Esra Topatan: Küçük dilini mi yuttun?

Cankut Canbolat:

Kapıdayım, sakın sen gelme getiriyorum her şeyi.

Esra Topatan: Köle dediğin böyle olur

Cankut, elindeki eşyalarla kuaför salonunun kapısından içeri adım attı. İçerideki yoğun parfüm kokusu ve hafif loş ışıklar, onu anında bir dünyadan koparır gibi oldu. Kuaför salonunun zarif dekorasyonu, her köşesi özenle seçilmiş mobilyalarla doluydu, ancak Cankut’un dikkatini asıl çeken şey, salonun ortasında bornozuyla bekleyen Esra’ydı.

Esra Topatan, saçlarının omuzlarından aşağıya doğru süzüldüğü, beline kadar inen beyaz bornozuyla karşısında duruyordu. Bornozun kuşağı, ince belini nazikçe sararken, bornozun altından görünen süt beyazı teni Cankut'un nefesini kesti. Gözleri bir an için kilitlendi, kelimeler ağzında düğümlendi. Esra, Cankut’un elindeki eşyaları almak için ona doğru bir adım attı. Yaklaştıkça, hafif bir sabun kokusu Cankut’un burnuna geldi. Esra, eşyaları alırken Cankut'un omzuna hafifçe dokundu, bu dokunuş Cankut'u sanki kısa bir anlığına dünyadan kopardı. Kalbi hızla atarken, sanki bulunduğu yerden hızla uzaklaşma ihtiyacı hissetti. “Al malzemelerini, ben gidiyorum. Yoksa elimden bir kaza çıkacak,” dedi Cankut, sesi titreyen bir kararlılıkla. Eşyaları Esra’nın ellerine bırakıp, yüzünde hafif bir kızarıklıkla hızla geri dönüp kapıya yöneldi. Esra, onun bu ani tepkisi karşısında şaşkına dönse de, arkasından bir şey söylemedi, sadece onu izlemekle yetindi.Cankut kapıdan çıkarken, Esra kısa bir süre daha yerinde durdu, ne yapacağını bilemez halde. Sonra kendini toparlayarak, giyinmek için odasına geçti. Geniş bir aynanın karşısına geçtiğinde, bornozunu dikkatlice çıkardı. Vücudunu tamamen saran, kusursuz kesilmiş beyaz elbisesini özenle giydi. Elbise, Esra’nın ince belini ve zarif hatlarını ortaya çıkaran sade ama göz alıcı bir tasarımdı. Elbisenin üzerine, önünde şık bir kemeri olan zarif ayakkabılarını giydi. Kemerin altından hafifçe görünen ayak bilekleri, ayakkabının zarif tasarımıyla uyum içindeydi. Daha sonra, takı kutusunu eline aldı. Kutu, Esra’nın kendi kutusundan değildi; oldukça sade ve siyah bir kadifeye sarılı, özenle hazırlanmış bir kutuydu. Kutuyu açtığında, içinde T harfiyle işlenmiş bir kolye duruyordu. Gümüş renkteki bu ince zincirli kolye, ortasında parlayan T harfiyle dikkat çekiciydi. Kolyenin altında küçük bir not duruyordu. Esra, notu alıp okudu:

“Elhamdülillah Türkiyeli olan kadına.”

Esra, notu okurken yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Cankut’un bu ince düşüncesi, onun içini ısıttı. Kolyeyi nazikçe boynuna taktı, gümüş zincir tenine değdiğinde, hafif bir soğukluk hissetti. Aynaya bir kez daha bakıp kolyenin yerinde durduğundan emin olduktan sonra, telefonunu çıkardı. Hızla bir fotoğraf çekti, yüzünde hafif bir gülümseme, boynunda ise Cankut’un verdiği kolye parlıyordu. Fotoğrafı çekerken, aklında Cankut’un az önceki şaşkın hali vardı, bu düşünce onu içten içe güldürdü.

Esra Topatan: Kolye için teşekkür ederim.

Cankut Canbolat: Rica ederim çok yakışmış.

Cankut Canbolat: Esra.

Esra Topatan: Efendim

Cankut Canbolat: Efendin değil, kölenim

Cankut Canbolat:Bir şey soracağım

Esra Topatan: Noldu

Cankut Canbolat: Bu kadar hazırlık ne için? 🤔

Esra Topatan: Akşam Hakemler Birliği toplantısı var. Önemli bir gece yani.

Cankut Canbolat: Ooo, anladım. O kadar erkek içine gideceksin öyle mi?

Esra Topatan: Saçmalama, Cankut! Bu sadece bir iş toplantısı. Ciddiyet önemli! 🙄

Cankut Canbolat: Esra, federasyondaki iki kadın hakemden birisin ve diğer kadın hakem de yurt dışında. O yüzden bu kadar önemli, değil mi? 🤨

Esra Topatan: 😲 Ağzım açık kaldı! Sen nasıl biliyorsun bunları, Cankut?

Cankut Canbolat: Esra, seni kurtlar sofrasına göndermem. O sofrada seni yalnız bırakmam, Esra. Ne pahasına olursa olsun, göndermem. 😎

Esra Topatan: İnanamıyorum, Cankut. Sen gerçekten düşündüğümden daha farklısın.

Cankut Canbolat: Düşündüğünden daha fazlasıyım, Esra. Ama bunu zaten biliyordun, değil mi? 😉

Esra Topatan: Belki de... Ama şunu bil ki, gideceğim.

Loading...
0%