Yeni Üyelik
72.
Bölüm

Final

@hamish

Tüm kırgınlıkları yaşadı, tüm savaşlarını verdi içinde. Ne kadar kötüdür insanın yaşamak istediği hayatla yaşadığı hayat arasında sıkışması. Yaşadığı kırgınlıkları ve verdiği savaşları ardında bırakmıştı. Bir mücadelenin ardından, yaşamak istediği hayatla yaşadığı hayat arasındaki boşlukta sıkışmıştı. Ancak, umudunun bittiğini düşündüğü noktada, kendi içsel ışığını bulmayı başardı. Kendine çizdiği sınırların farkına vardı; artık başkasının bu sınırları aşamayacağını biliyordu.
Gözlerinde yeni bir parıltı belirdi. Artık ihtiyaç duyduğu her şeyi kendi başına yapabiliyor, yalnızlıkta bile kendini iyi hissetmenin yollarını öğreniyordu. Filmleri tek başına izliyor, spor salonu açıyor, yüzmeyi tek başına yapıyordu. Kendi başına keyifli vakit geçirmeyi öğrendi. Artık herkesin haklı olabileceği gerçeğini kabul etmişti; kendi yolculuğundan zevk alacaktı.O an, doğanın adaleti üzerine düşündü: Ormanda aslanlar yaşama hakkına sahipti, peki ya karıncalar? Kendisini artık yormayacaktı; hayatına eşlik etmek isteyenler zaten edecekti. Gerçek sevenler, çirkin hissettiğinde güzelliğini, kırıldığında tamlığını, suçlu hissettiğinde masumiyetini, kafası karıştığında amacını hatırlatırlardı. Sevgi, hak edilecek bir şey değildi; sevgi, rağmendi.

Sevdikleriyle vakit geçirmek için zaman bulmuştu. Toprağı aldıktan sonra sevdiklerini geri saramayacağını bilerek, onları sımsıkı sarmıştı. Herkesin sarma tarzı farklıdır; kimisi hoş bir sohbetle sarılır, kimisi kollarına alarak. O da durup, o anın tadını çıkarmaya başladı.

Yakınındaki küçük sehpaya uzandı, düzenli duran defterlerinden tanıdık olanı seçti ve hemen yanında duran kalemi eline aldı. Eskiden olduğu gibi eski yerine oturdu, bir içsel huzur ve rahatlık içinde yazmaya başladı. Gözleri, kalemin ucunun kağıdın üzerinde dansını izlerken, ruhunun derinliklerine doğru bir yolculuğa çıktı.

Dizlerini vücuduna çekerek defterin sayfalarını açtı;


1. Kasları beyin hücrelerinden büyük kuzenimin yazdırdığı spor salonuna git.


2. Şu lanet yağ löbülcüklerinden kurtul.


3. Hedef bodycilik


.


.


.

Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Hemen yeni bir sayfa açtı, her şeyin başlangıcıydı bu. Yeni hedefler ve yeni bir hayat vardı önünde. Kendi potansiyelini bilerek, hepsini başaracağına inanıyordu. Başarıya giden yolun, her adımında daha da netleşeceğini ve bu yeni başlangıçların ona sadece mutluluk getireceğini düşündü. Şimdi, her şey onun kontrolündeydi ve kendi yolunu çizme zamanıydı.
Özenle yazmaya başladı.
1. Kasları beyin hücrelerinden büyük kuzenimi ve sevgili yakın arkadaşımı kendi açtığım spor salonuna yazılmalarına ikna et.


2. Sağlıklı kilona kavuş.


3. Kendini sevmekten vazgeçme.


4. Yeni hayaller kur.


5. Spor salonunun da üye sayısını arttır.


.


.


.

Defteri kapatıp dikkatlice spor çantasının içine yerleştirdi. Çantasını kapatıp kenara koyduktan sonra aynanın karşısına geçti. Aynada kendine baktı; uzayan saçları omuzlarına kadar inmişti. Yüzündeki yorgunluk izleri, zamanla alıştığı değişimleri yansıtıyordu. Kilo almıştı, ama bu değişim ona yalnızca daha güçlü görünüyordu. Derin bir nefes aldı; hayatta kalmak, yeni hikayeler yazmak için her zamankinden daha hazır hissediyordu.

Aynadaki yansımasına bakarak içten bir gülümseme oluşturdu ve yavaşça dudaklarından şu sözler döküldü:

"Seni her halinle seviyorum, Gamze."

Bu sözlerle, kendisine olan sevgisini ve hayatın sunduğu tüm değişimlere karşı duyduğu kabulü ifade etti. Yavaşça dönüp, yeni başlangıçlar için hazır hissettiği her şeyle dolu bir geleceğe adım attı.
Evden dışarı adım attı, bir an için üst kattaki pembe panterinin evini düşündü. Sevgili kas kütlesi ve pembe panteri rahatsız etmeyecekti; en azından şimdilik. Bir kat aşağı inerek, elindeki anahtarla Mehmet'in evinin kapısını açtı. Kapıyı açar açmaz, Memoşlar ve Memoşiyeler onu karşıladı. Havlama sesleri salonda yankılanıyordu, neşeli bir kaosun içine adım attı. Mehmet, onun sözünü dinleyerek Memoş’a bir eş bulmuştu ve bu çiftin dokuz yavrusu olmuştu. Şimdi, Mehmet gerçekten Memoş ve Memoşiye’nin krallığını kurmuştu. Gamze, Memoşlarla iyi anlaşmayı başarmıştı. Her gün mamalarını ve suyunu değiştirmek, artık onun kendine görev edinmiş olduğu bir alışkanlığa dönüşmüştü. Köpek korkusunu da yavaş yavaş yenmişti. Yavruları sevdikten sonra, ayağa kalktı ve evi terk etti. Yüzünde bir gülümsemeyle merdivenleri hızla indi. Dış kapıdan çıktığında, komşusu Zümrüt teyze camdan ona el sallıyordu. Gamze, Zümrüt teyze ile göz göze geldi ve ona nazik bir gülümseme ile karşılık verdi. Dışarıdaki gün ışığı, yeni bir başlangıç ve umut dolu bir gün vaat ediyordu.
Zümrüt teyze, pencerenin önünde durarak Gamze'ye seslendi. "Ananlar nerde gız?" dedi, ses tonu meraklı ama biraz da iğneleyiciydi.

Gamze başını kaldırarak yaşlı kadına baktı. "Zümrüt teyze, onlar Alanya'ya yerleştiler," diye bağırarak yanıtladı. Konuşmasının yüksekliği, aralarındaki mesafeyi kapatmaya yetmişti.

Zümrüt teyze, gözlerini kısarak karşılık verdi. "Gız başına mı vıyyy," dedi, ses tonu hala iğneleyiciydi. Gamze, bu yaşlı kadının kendine has üslubunu düşündü ve gülmeye başladı.Gülümsemek, yaşlı kadının her söylediğini kişisel bir yorum olarak almamayı gerektiriyordu. Ancak, Zümrüt teyzenin son cümlesi, Gamze'nin adımlarını duraksattı. "Gız Gamze, kilo al az yahu bu ne zayıflık," diyerek bilmiş bir edayla konuştu.

Gamze'nin kafasında, bir yıl önce Zümrüt teyzenin söylediği başka bir cümle yankılandı. "Gız Gamze, kilo ver az yahu bu ne kilo," demişti. O zamanki cümlesi, şimdi tersine dönmüştü; bir yıl boyunca yaşadığı değişimlerin ve algıların ne kadar farklı olabileceğini hatırlattı.

Gamze, Zümrüt teyzenin söylediklerini düşündü. Kimseyi memnun edemeyeceğini biliyordu; kilolu olsan "bu ne kilo?" derler, zayıf olsan "bu ne zayıflık?" Yapsan, "niye yaptın?" derler, yapmasan "niye yapmıyorsun?" İnsanlar sürekli konuşur, hiç susmazlardı. Gamze, kafasını sallayarak bu düşüncelerden sıyrılmaya çalıştı. Artık insanların söylediklerine değil, ne istediğine odaklanma kararı almıştı. İçsel gücüyle, zırhını delinse bile her bir deliği altınla dolduracak kadar değerli hissetti.
Yeni aldığı arabasına doğru yöneldi. Kapısını açıp içine yerleşti. Çantasını yan koltuğuna yerleştirdi ve kemerini bağladı. Arabayı çalıştırırken, okuldan uzaklaştırma almasının yeni hayaller kurmasına engel olmadığını düşündü. Aksine, bu durum yeni bir hedefe yönelmesini sağladı. Spor salonu açmıştı ve şimdilik yirmi üyesi vardı. Bu üye sayısının zamanla artacağına inanıyordu. Çünkü, kendisi için bir şey yapmak isteyen insanlar vardı. Mehmet ve Umay henüz üye olmamıştı, ama Gamze, kendi başına bir şeyler başardığından emin olmayı arzuluyordu. Gamze, hedefini belirlemişti; ne yapıp edip Mehmet ve Umay'ı üye yapacaktı. Bu karar, onun kendi potansiyeline ve azmine olan inancını yansıtıyordu. Gamze, arabasını park ettikten sonra araçtan indi ve spor salonunun kapısına doğru yürüdü. Kapının üstündeki "Enderra Ella" yazısına baktı; altındaki "Gamze Tekindor" ismi, salonun onun hayali olduğunu hatırlatıyordu. Bir ay olmuştu ve bu yeni başlangıcı, yeni hayalleri olanlar için, kendi hedefleri için açmıştı.Kapıyı açarak içeri girdi. Salonun içi, sessiz ve durağındı. İki spor hocası ve bir personel vardı, hepsi kendi işlerine odaklanmış görünüyordu. İçeri girdiğinde, Elif ve Emre'yi masada gördü. Kafasını hafifçe eğerek selam verdi ve kendi odasına geçti.Odasına girdiğinde, çantasını masanın üzerine koydu ve ceketini askıya astı. Siyah t-shirt ve siyah tayt giymişti, spor için hazırlandığını belli ediyordu. Ayağındaki galoşları çıkarıp spor ayakkabılarını giydi. Ellerini yıkadıktan sonra, beyaz duvarda yazılı "Enderra Ella" yazısının önüne geçti. Yazıyı göstere göstere bir selfie çekti.Kameranın flaşıyla birlikte, Gamze’nin memnun ve gururlu ifadesi ortaya çıktı. Selfie’yi çektikten sonra, WhatsApp’a girip parmaklarını klavyeye götürdü. Mesajları yazarken, kendi çabalarının ve hayallerinin meyvelerini paylaşmak için sabırsızlanıyordu.

Yazıklar Olsun adlı yeni bir grup oluşturuldu.


Pembe Panter kullanıcı eklendi.

Kas Kütlesi kullanıcı eklendi.

Bir fotoğraf gönderildi.

(Medyaya bakınız)

-Artık vakti gelmedi mi sizce de?

Görüldü.

Yazıyor..

Pembe Panter: Vay that my girl. (işte benim kızım.)

Kas Kütlesi: Vakti geldi ayrılığın ne yapsak boş :D

-Bilmemezlikten gelmeyinnn

Yazıyor..


-Ne zaman üye olacaksınız?

Kas Kütlesi: Saçın mı uzamış ne

-Eğer üye olmazsanız, sizi teyzeme şikayet ederim birlikte kaldığınızı öğrenirler

Pembe Panter: Bitter çiklatam böyle tehtit mi olur

Kas Kütlesi: tamam tamam akşama gelip üye oluruz

-yetmez

Pembe Panter: Tamam tamam bende plates hocalığına başlayacağım

-Ha şöyle ya yalvar yakar iş yapmıyorsunuz

-Sonra ben tehtit ediyorum

-Neyse sizi seviyorum, akşama bekliyorum

Görüldü.

Gamze, telefonunu cebine koyup odasından çıkmak üzere hareketlendiği sırada, kapı aniden açıldı ve Emre içeri girdi. Gamze’nin gözü istemsiz olarak saate kaydı; her gün aynı saatte Deniz’in yanına geldiğini fark etti. Bu durum, Gamze’nin heyecanını artırıyordu, ama ne yaparsa yapsın geri adım atmıyordu.

Emre, "Yine geldi, girişte sizi bekliyor Gamze Hanım," dedi.

Gamze, başını sallayarak yanıtladı, "Ben ilgileniyorum Emre Hocam, teşekkür ederim."

Emre odadan çıkarken, Gamze derin bir nefes aldı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Ellerinde bir terleme vardı. Deskin oraya yaklaştığında, Deniz siyah eşofman takımıyla karşısında duruyordu. Yüzündeki ifadede bir tür memnuniyet ve neşe vardı. Deniz de gençti; Gamze'nin adını duyduğunda çok mutlu olmuştu. Daha önce böyle şeyler yapmazdı, ama şu an tamamen özgürdü ve Gamze'ye olan sevgisi her şeyin önündeydi. Her bir zerresi, Gamze’nin her bir zerresine aşık olmuştu ve bu yüzden vazgeçmeyecekti.

Çektiği acılar, kalbinde derin izler bırakıyordu, ama Gamze’yi görememe ihtimali ise dayanılmaz bir yük oluşturuyordu.

Deniz Gamze’yi gördüğünde, heyecanla seslendi. "Hey Gamzeli…" Saçları dağınık, elleri cebindeydi. "Hadi gidip yemek yiyelim." Gamze, Deniz’i dikkatlice inceledi.

"Ben yedim," dedi Gamze, umursamaz bir tonla.

"Ben yemedim," dedi Deniz, Gamze’nin yanına yaklaşarak. "Ne olmuş yani, birlikte yiyelim."

"Ben yedim dedim," diye ısrar etti Gamze, göz göze gelebilmek için başını kaldırarak.

"Birlikte yiyelim dedim," diye inatla karşılık verdi Deniz. "Ne olmuş yani." Dudaklarını büktü, ama bu inadı gülümsemesiyle dengeliydi.

Gamze bir an duraksadı ve parmağını Deniz ile arasındaki boşluğa hareket ettirdi. "Ne," diye sordu, hafifçe kaşlarını havalandırarak.

Deniz, "Evet hadi birlikte yiyelim," dedi, memnuniyetle gülümseyerek.

Gamze, “Kafamı karıştırıyorsun,” dedi.

Deniz, "En çok bunu seviyorum," diye yanıtladı, Gamze’nin gözlerinde yeni bir parıltı gördü.

Gamze içten bir gülümsemeyle karşılık verdi; bu gülümseme, gerçek ve derin bir mutluluğun ifadesiydi. Deniz, Gamze’nin gözlerinde dünyayı ve olması gereken tüm güzellikleri gördü. Onun gözlerinde kendisini değil, olması gereken kişiyi gördü. Bu an, değer taşıyan yeni bir hikayenin başlangıcıydı.

Loading...
0%