Yeni Üyelik
42.
Bölüm

İlk Yakınlaşma

@hamish

Kas Kütlesi: Gamzeli ben yüzme havuzunun ordayım sen nerdesin?


-Ya bak anlaşılır bir kartımız var.

Kas Kütlesi: Ne anlaşılacak sen zaten havuza girmiyorsun, senin yerine ben gireceğim o kadar parayı boşuna mı veriyoruz?

-Tamam geliyorum havuzun orada bekle.

Kas Kütlesi: :D :D

Parmak arası terliklerime baktım. Parmaklarım ayrık ayrık hiç güzel durmuyordu. Nefesimi vererek havuzun yolunu tuttum. Spor salonunun en üst katında yüzme havuzu ve sauna vardı. Kapıya geldiğimde Mehmet beni bekliyordu. Kartı çaktırmadan Mehmet’in eline bıraktım.

"Sen kartı al, ben girmem. Zaten bu kıyafetlerle dikkat çekerim."

Mehmet yüzümü inceledi.

"Emin misin Gamzelim, yüzmeyecek misin?" dedi.

Omuzlarımı silktim.

"Biliyorsun beni."

Mehmet üstelemedi, biliyordum. Havuza giriş yaparken, sauna kısmından çıkışa doğru ilerliyordum. Bir anda kolumdan çekilerek sauna odasına zorla sokuldum. Kolumu kurtarıp arkamı döndüğümde Deniz ile göz göze geldim. Kaşlarım çatıldı, sauna odasının kapısına yöneldiğimde Deniz benden daha hızlı davranarak kapıyı kapatmıştı. Bu kapılar sadece dışarıdan açılıyordu. Harika biri gelip açana kadar kilitli kalmıştık saunada.

"Kilo vermişsin, beklediğimden iyi gidiyorsun," dedi Deniz.

Ellerimi havada salladım.

"Bu iyi bir şey değil mi?" dedim.

Deniz’in alnındaki damar belirginleşti.

"Evet, iyi bir şeydi. Tabii kendin için kilo vermek isteseydin. Sevgilin için kilo vermen bu berbat bir şey."

Anlaşılan bu konuşmayı yapacaktık. Umursamaz görünmek adına odada bulunan oturma yerine oturdum.

"Hocam, bu sizi ne kadar alakadar eder?"

İçimden Memati Baş fırlamıştı. Seni hiç alakadar etmez beybisi.

Deniz’in sesiyle ona yönelmiş düşüncelerimden sıyrıldım.

"Keyfim öyle istedi."

Ortam sıcaklığı gittikçe artıyordu. Üstümdeki hırkayı çıkarıp kenara koyarken sadece sporcu yarım atletimle kalmıştım. Eş zamanlı Deniz de üstündeki tişörtten kurtulmuş, tamamen çıplaktı. Fotoğrafta görmemle aynı değildi. Dövmeleri, geniş omuzları, özenle işlenmiş baklavaları dilimi damağımı kurutmuştu. Deniz’i içmek istiyordum. Her anlamda. Ortamdaki sıcaklık artışı hiç yardımcı olmuyordu. Beni ilk defa böyle görmüş gibi gözleri göğsümde oyalandı. Kendimi huzursuz hissettiriyordu. Oturduğum yerden kalktım. Boğazımı temizleme sesi çıkardığımda gözleri gözlerimi buldu.

"Yalandan utanmana gerek yok, bana attığın fotoğraftan sonra," dedi.

Gülmeden edememiştim. Sinirden ne yaptığımı bilmiyordum.

"Ben de seni zeki bir şey sanardım hocam." Hocam kelimesini bastıra bastıra söyledim.

"Yani size ben hiç balım diye hitap ettim mi? Çok yazık, sadece sevgilime atacağım fotoğrafı yanlışlıkla size atmışım."

Sıcaktan o kadar daralmıştım ki bir yandan saçımı toplamaya çalışıyor, bir yandan Deniz’i dinliyordum. Deniz’in boğazından aşağı inen teri takip ediyordum. Sapıklaşmıştım iyice. Vücudu kasılıyordu.

"Bana hocam demeyi kes," sesi kalınlaşmış, hırıltılı çıkıyordu. Gözlerindeki saf arzu, bu şehvetten başka bir duygu olamazdı.

"Ne dememi istiyorsun? Sen benim hocamdan başka bir şey değilsin. Tanışmamız öğretmen-öğrenci ilişkisini aştı, bunu anladım ama buna anlam veremiyorum," dedim.

Kolumdan tutup bedenimi çıplak göğsüne yasladı. Göğsüm hızlı hızlı kalkıp iniyordu. Tek bir hamleyle topladığım saçlarımı özgür bıraktı. Elleri uzun dalgalı saçlarımda geziniyordu.

Adrenalin vücudumu ele geçirmişti. Birkaç saniye gözleri dudaklarımda oyalandı. Dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde, vücudum elektrik çarpmışa dönmüştü. Tepki vermiyordum, Deniz ise dudaklarımı sömürüyordu. Elleri belimde oyalanıyordu. Tepkisizliğim daha hoyrat davranmasına sebep oluyordu. Dudağımı ısırdığında hafif bir inilti tarzı bir ses çıkarmıştım ve dudaklarımı aralamak zorunda kalmıştım. Dili ağzımın içinde yerini alırken, kanayan dudağımı çekiştiriyordu.

Dudaklarımı rahat bırakmadan, buğulu ses tonuyla hırladı.

"Karşılık ver."

İrademin sonlarındaydım. Tüm okulun hayallerini süsleyen Deniz Hoca beni öpüyordu. Arzulu sesi son damla olmuştu. Daha fazla dayanmayarak kendimi akışa bırakmış ve karşılık vermeye başlamıştım. Öpüşmemiz derinleşiyordu. Bu sefer benim dilim de öpüşmemize dahil olmuş, Deniz’in dudaklarının tadını çıkarıyordum. Beni belimden tutarak, dudaklarımızı ayırmadan duvara yaslamıştı. Gözlerinin siyahı maviliğini tamamen kaplamıştı. Bana bir başyapıt gibi hayran olmuşçasına bakıyordu.

Benden ayrı kaldığı birkaç saniyede, vücudum eksiklik hissiyle yanmaya başladı. O da aynı hissi yaşıyor olacak ki daha fazla oyalanmadan dudaklarımda yerini aldı. Bu sefer ellerimi serbest bırakmıştı. Benim ellerim de sırtında yerini almış, uzun tırnaklarımı sırtına geçirmiş, sırtında keşfe çıkıyordum. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordum.

"Dur..." sesimi duymuyor gibiydi.

"Dur..." dedim.

"DENİZ..." ismiyle seslenmemle bana bakmıştı.

"Sorun sevgilinse ayrılırsın," nefes nefeseydi.

Deniz’i iterek kendimden uzaklaştım. Normalde itsem kılı bile kımıldamazdı belki ama şu anki durum bana avantaj sağlamıştı. Biraz sendeleyip durmuş, bana bakıyordu. Ben de hızla üzerimi düzeltmeye çalışıyordum.

"Mehmet benim sevgilim değil," demiştim çat diye.

Benim dudaklarım ne haldeydi bilmiyordum ama Deniz’in dolgun dudakları kıpkırmızı, hoyratça benim tarafımdan öpülmüş karşımda duruyordu. Kendimi uyarırcasına kafamı sağa sola salladım. Sevgilisini aldatan bir görüntüde görünmek istemiyordum. Gözlerim yavaştan dolmaya başlamıştı.

"Soyunma odasında ne yapıyordunuz o zaman?"

Ne kadar basit biri gibi duruyordum öyle. Şimdi de önüne gelenle fingirdeşen, kendisine saygısı olmayan biri gibi duruyordum.

"Mehmet benim teyzemin oğlu, o gün sütyenimin demiri eğrilmişti. Onu düzeltmişti," gözyaşlarım akıyordu.

"Zaten her bir halt o gün başladı. Sana açıklama yapsam dahi inanmıyordun. Senden kurtulmak için yalan söyledim," hıçkırık kopmuştu boğazımdan.

Yanıma yaklaştı, ellerini yüzüme yaklaştırdı. Geri çekildim, korkutmamaya çalışarak gözyaşlarımı sildi.

"Şşşş... Tamam geçti bebeğim."

Saçlarımı seviyordu. Kollarının arasına aldı, göğsüne yaslanmış kalp atışlarını dinliyordum. Saçlarımı okşuyordu. Bir süre sonra ağlamam durmuştu. Yine de birbirimizden ayrılmıyorduk. Ne olduğunu anlamadan içeri giren insanlar bize bakıyordu. Ne yani Deniz beni itmiş miydi?


Loading...
0%