@hamish
|
GÜNÜMÜZ Gamze, salonun karanlık köşesinde, üzeri örtülü koltukta uzanıyordu. Mehmet, yorgunluğunu ve kederini hissettiği kadının yanına yaklaşırken, her adımında derin bir nefes alarak kendini toparlamaya çalıştı. Etrafı toparlayarak ortamı daha huzurlu hale getirmeye özen gösterdi. Odanın havasını tazeleyip, temiz bir hava sağladıktan sonra, sipariş ettiği çorbanın gelmesini bekledi.Telefonuna gelen mesaj, çorbanın kapıya bırakıldığı yazıyordu. Mehmet hızla kapıyı açtı, paketi aldı ve mutfağa geçti. Çorbayı özenle paketinden çıkarıp, sıcaklığını kaybetmeden Gamze'nin yanına taşıdı. Salona dönerken, elindeki çorbayı dikkatlice ortadaki sehpaya yerleştirdi. Çorbanın bu sırada evin sıcaklığını artırması için, içeriğindeki buharlardan faydalanarak ortamı daha rahatlatıcı hale getirdi. Gamze'ye bakarken, onun bu anı biraz daha rahat geçirmesi için çorbanın faydalı olacağını umuyordu. Mehmet'in sesi, Gamze'ye karşı şefkat dolu bir yumuşaklıkla yankılandı. "Gamze, hadi canım, kalk, bir şeyler ye." Bu cümle, onun içten ve sıcak yaklaşımını yansıtıyordu. Gamze, başını yavaşça kaldırarak oturur pozisyona geldi. Mehmet, nazikçe yardım ederek onu destekledi ve rahatça oturabilmesi için özen gösterdi.Mehmet, çorbanın sıcaklığını göz önünde bulundurarak, "Çorba sıcak Gamzem, biraz soğusun, rahatça içersin," dedi. Sözlerinin ardından, çorbanın biraz dinlenmesi için zaman tanıması gerektiğini ifade ederken, Gamze'nin gözlerindeki yorgunluk ve isteksizlik, içsel bir savaş verdiğini gösteriyordu.Mehmet, Gamze'nin yanına oturdu ve onun bu anı daha rahat geçirebilmesi için sabırla beklemeye başladı. O an, ortamın sakinliği ve çorbanın buharlı kokusu, iki insan arasındaki sessiz anlayışı ve desteği güçlendiriyordu. Gamze'nin sesi, ağlamaklı ve cılız bir şekilde titredi. "Özür dilerim, kas kütlesi," dediğinde, kelimeler boğuk ve çaresiz bir tını taşıyordu. Mehmet, bu sözlere karşılık verirken sesi çatlak ve duygusal bir hâlde çıktı. "Şşşştt... Sakın özür dilemesi gereken benim, sakın sakın," dedi. Sesindeki titreme, duygularının derinliğini ve kırılganlığını yansıtıyordu. "Her şeyi halledeceğiz, yine eskisi gibi olacak," diye ekledi. Gamze, Mehmet'in bu sözlerine karşı başını önüne eğdi ve gözlerini ondan kaçırarak derin bir boşluğa daldı. "Yıkık dökük haldeyim, ben ümidimi kestim. Ölmeyi bile beceremiyorum," dediği sırada, elindeki tırnak etlerini hırpalayarak, içsel acısını ve umutsuzluğunu daha da görünür kıldı.Gamze'nin yüzündeki ifadeler, her şeyin üzerini örten bir umutsuzluk ve tükenmişlik taşıyordu. Mehmet, Gamze'nin bu halini görünce, onun acısını dindirmek için elinden geleni yapma kararlılığıyla doluydu. Mehmet, Gamze’nin çenesinden nazikçe tutarak, gözlerini onun gözleriyle buluşturdu. Gamze’nin yüzündeki umutsuzluğu ve kırılganlığı derinlemesine görebilmek için dikkatle baktı. Avuç içlerini Gamze'nin ellerinin üzerine kapatarak, onu yavaşça kendine yöneltti. "Gel, parçalarını beraber birleştirelim, aralarına altınlarla dolduralım," dedi Mehmet, sesindeki kararlılıkla birlikte umut aşılamaya çalışarak. "Sakın ölmekten bahsetme," diye ekledi, Gamze'nin bileklerindeki kesik izlerine öpücük kondurarak, bu yaraların acısını hafifletmeye çalıştı. Gamze, dudaklarını büzdü ve kaybolmuş bir ifadeyle bakışlarını kaçırdı. Işığı sönmüş gibiydi; gözleri, etrafındaki dünyayı göremeyecek kadar kararmıştı. "Ne için tekrar birleştiriyoruz ki?" diye mırıldandı Gamze, sesi yorgun ve kırgın. "Tekrar kırılmaktan başka neye yarayacak? Boş umuda gerek yok; ölüm beni alana kadar bu döngü devam etsin diye mi? Hem o neşeli kız küstü bana," dediğinde, sözleri bir boşluk ve umutsuzluk duygusu taşıyordu. Gamze’nin gözlerindeki bu hüzün, yaşadığı acının ve yitirilen umudun derinliğini yansıtıyordu. Mehmet, derin bir nefes alarak kendini toparladı, güçlü ve sağlıklı kalmak için kararlılığını yeniledi. Gamze'ye yaklaşırken, sesindeki yumuşaklık ve destekleyici ton dikkat çekiciydi. "Bazen kötü hissetmek iyidir," dedi Mehmet, her kelimesi özenle seçilmişti. "Zaman zaman kırılmak da öyle. O neşeli kişi olmamak sorun değil. Kimseyle konuşmak istememek de öyle. Gözyaşlarını tüketinceye kadar kalbinin ağlamasına izin vermek de sorun değil. Ölmek istemekte sorun değil." Bu sözleri söylerken, Mehmet Gamze'nin yanağını nazikçe okşadı. Onun bu anı yaşamasına, hissetmesine ve acı çekmesine izin verme kararlılığıyla doluydu. "İnsan olmak güzeldir. Dünya herkese başka bir türlü kırar bunu; bunu bana sen söyledin," dediğinde, Gamze’ye olan derin anlayışını ve sevgisini ifade ediyordu. Gamze’nin gözleri, Mehmet’in sıcak ve şefkatli sözleriyle tekrar buluştu. Uzun bir aradan sonra, derin ve içten bir gülümsemeyle yüzünü aydınlattı. Gülümsemesi, ona karşısındaki adamın asla vazgeçmeyeceğini bildiği bir güveni taşıyordu. "Mehmet, sen bu dünyaya beni düzeltmeye çalışmak için mi geldin?" diye sordu. İkisi de inatçılık konusunda yarışan kişilerdi ve Gamze, bu rekabetin farkındaydı. Mehmet, Gamze’nin gülümsemesine karşılık verdi ve samimiyetle gülümsedi. "Sen bana gel dersin de, ben gelmem mi Gamzem? Daha önce gelemediğim için affet," dedi. Sözleri, aralarındaki bağın derinliğini ve Mehmet’in Gamze’ye olan bağlılığını ortaya koyuyordu. Gamze, gözleriyle Mehmet’in içsel dünyasını okumaya çalışarak, "Korkuyor musun?" diye sordu. Mehmet kafasını olumsuz bir şekilde sallayarak, "Hayır. Yanımda sen varken korkmam," yanıtını verdi. Sesi, Gamze’nin yanındayken kendini güçlü hissettiğini belirtiyordu.Gamze, "Ben korkuyorsam ya..." diye devam etti, bu korkunun paylaşılan bir yük olduğunu belirterek. Mehmet, umut dolu bir şekilde, "Senin yanında da ben varım," dedi. Bu sözler, Gamze’ye yalnız olmadığını ve karşısındaki adamın her daim yanında olacağına dair bir güvence sunuyordu. İkisi arasındaki bu derin anlayış ve destek, anı daha da anlamlı kılarken, Gamze’nin yüreğinde bir umut kıvılcımı ortaya çıkarıyordu. Mehmet, sehpanın üzerindeki çorbayı eline alarak Gamze'ye doğru yaklaştırdı. "Hem bu çorba sıradan bir çorba değil," dedi, bir kaşık alarak Gamze'nin ağzına doğru uzattı. "Bunu içersen, kötü anılar silinecek." Gamze, kaşığı kabul ederek çorbayı içti. Mehmet, dikkatle izleyerek, "İşte bu kadar, gördün mü?" dedi. Ardından bir kaşık daha uzattı. Gamze, bu kaşığı da içti. Mehmet, ardı ardına Gamze'ye kaşıkları sunarken, her kaşığın Gamze'nin üzerindeki ağırlığı hafifletmeye başladığını gözlemliyordu. Midesindeki bulantı yavaşça kayboldu, kusma isteği yok oldu. Hareketleri, ağır çekimden çıkmış gibi daha akıcı ve hafif hale geldi.Mehmet’in yüzündeki tatmin ve destekleyici ifade, Gamze’nin kendini daha iyi hissetmesini sağlayan bir güvence gibi görünüyordu. |
0% |