Yeni Üyelik
70.
Bölüm

Saç kadını sembolize etmez

@hamish

Hastane odasında, Mehmet ayakta duruyor, elinde tahlil sonuçlarıyla dikkatlice inceleme yapıyordu. Odanın ortasında, beyaz hasta yatağının üzerinde, Gamze bağdaş kurmuş oturuyordu. Yatak, odanın sert ışıkları altında soluk bir şekilde parlıyordu, Gamze'nin vücut hatları yatağın üzerine yansıyan ışıklarla belirginleşmişti. Mehmet’in gözleri, sonuçlara odaklanmış, zaman zaman kafasını kaldırıp Gamze'ye bakarak onu değerlendirmeye çalışıyordu. Gamze'nin yüzündeki endişe, sessizliğin içinde belirgin bir şekilde kendini gösteriyordu.

"Bu kaçıncı tetkik Mehmet, sıkıldım hastaneden çıkmak istiyorum." Gamze, yatağın üzerinde mızmızlanarak oturuyordu. Sesi, odanın dinginliğini kesen bir kırılganlık taşıyordu. Mehmet, kafasını hafifçe sallayarak, elindeki tahlil sonuçlarına dikkatlice bakıyordu. Bir haftadır hastanede yatmak zorunda kalan Gamze’nin yüzünde yorgunluk ve sabırsızlık izleri vardı, gözleri ise hala hastane odasının soğuk duvarlarına odaklanmıştı.Mehmet, sonuçları gözden geçirirken arada sırada Gamze'ye bakıyordu. Gamze’nin morali, tedavi sürecinin uzunluğundan dolayı bozulmuş görünüyordu. Doktor Cansel Hanım’ın bugün sonuçları değerlendirmesiyle Gamze'nin taburcu olacağı ve evde tedaviye devam edeceği haberini almışlardı. Ancak, psikoloji bölümünden son bir tetkik gerekiyordu ve Mehmet, bu son incelemeyi dikkatle yapıyordu.

"Sana söyledim, birazdan Umay gelecek, birlikte çıkarız." Mehmet, evraklardan kısa süreli bir bakışını çekerek bu sabah saçlarını tamamen kazıtan Gamze’ye yöneldi. Saçlarının tamamen kazınması, ona daha net bir görünüm katmıştı; Mehmet bu haliyle Gamze'nin daha iyi göründüğünü düşündü. Peruk almasına rağmen kullanmayı reddeden Gamze, renkli bandajlar kullanıyordu, ancak bu bandajlar onun içindeki üzüntüyü gizleyemiyordu.Mehmet'in yüzünde, anlam verilemeyen bir ciddiyet vardı. Gamze, “O zaman bırak şu sonuçlarımı da malzemelerimi toplamama yardım...” diye başladı, ama Mehmet’in bakışları bu anı beklenmedik bir şekilde değiştirdi. Gamze, Mehmet’in bu bakışının hiç hoş bir şey ifade etmediğini fark etti.

Mehmet derin bir nefes aldı ve, “Gamze, kötü bir haberim var,” dedi. Bu sözler odadaki havayı hemen değiştirdi; Gamze'nin gözleri, umutla dolu olan bakışlarından endişeye dönüştü.

"Psikolojik testte kaldım, değil mi?" Gamze'nin sesi, umutsuz ve kırık bir tonda çıktı. Çantasına koyduğu çamaşırları tekrar çıkarmaya başladı, yüzündeki ifadeyi gizlemek için çabasını belli eden bir titizlikle hareket ediyordu. “Anlaşılan biraz daha hastanedeyim,” dedi, kederli bir şekilde başını eğerek.

Ancak Mehmet, bir anda kahkahayla gülmeye başladı. Bu beklenmedik tepkisi, Gamze'yi şaşırttı. “Kandırdım,” dedi

Mehmet, gülmekten neredeyse nefes alamıyordu. Kahkahası, kafasına yediği yastıkla bölünse de, gülmeye devam etti. “Hep sen mi şaka yapacaksın? Dün yaptığının intikamı olmayacak mı sandın?” dedi ve yastığı yataktan alıp Gamze'nin kafasına doğru fırlattı.Gamze, yastığın kafasına çarpmasıyla dün yaptığı şakayı hatırladı ve yüzünde istemsiz bir gülümseme belirdi.

Dün, Gamze duşta yere ketçap sıkarak bileklerini kesmiş gibi davranmıştı. Ketçap, kırmızı akıntılar halinde zemin üzerinde yayılmış, dışarıdan bakan biri gerçek bir yaralanma izlenimi alabilirdi. Mehmet, bu korkunç manzarayı görünce panik içinde banyoya atıldı, fakat ketçapla kaplı zeminde kayıp yere düştü. Kafasını çarpmanın etkisiyle bir süre afallamış, Gamze'nin aslında iyi olduğunu fark edememişti.Mehmet, gülerek Gamze’ye dönüp, “Beni o halde görünce nasıl yere düştüğünü hatırlıyorum ama, bir de şey diyorsun; ketçap kokuyor burası,” dedi. Sesindeki rahatlama, yaşanan anı şaka olarak algılamasıyla birleşmişti. Gamze, bu durumun hem üzücü hem de komik tarafını anlamış, Mehmet'in kaybolmuş ifadesini düşününce kendi endişesini bir kenara bırakmıştı. O an, aralarındaki gerginlik tamamen yok olmuş, yerini hafif bir eğlenceye bırakmıştı.

İkili, kahkahalarını Umay’ın içeri girmesiyle kesildi. Umay, içeri adım attığında, Gamze ve Mehmet şaşkınlıkla ona baktı. Umay’ın sarı saçları yerinde değildi; başı tamamen kel kalmıştı, Gamze’nin bandajını anımsatan pembe bir bandaj tokası başını süslüyordu.

Umay, Gamze'nin yanına yaklaşırken, kendinden emin bir şekilde gülümsedi. “En çok bana yakıştı diye değil mi bu surat?” dedi, sesinde bir parça şaka, bir parça da gurur vardı.

Gamze, Umay’ın yüzüne bakarken, sesi minnet ve hüzünle dolu çıktı. “Pişman olursan…” dedi, sözlerinde derin bir duygusal yansıma vardı.

Umay, Gamze'nin bugün taburcu olacağını öğrendiğinde, Gamze'ye destek olmak için saçlarını kazıtmaya karar verdi. Saçlarını tamamen kestirmek, onun için bir anlık bir fedakarlık değil, Gamze'nin yanında olduğunu göstermek için derin bir anlam taşıyordu. Saçsız hali, kendisini ve Gamze’yi bu zorlu süreçte aynı hizaya getirmek için bir sembol olmuştu. Umay, bu kararından pişmanlık duymuyordu; hayatı boyunca kel kalması gerekse bile, Gamze'ye olan desteğini göstermek için bu adımı atardı.

“Olmam ki,” dedi Umay, kendinden emin bir şekilde ve mutlulukla. Sözleri, kararının ardındaki kararlılığı ve içtenliği yansıtıyordu. Bandajlı başı, onun ne kadar güçlü ve destekleyici bir dost olduğunu simgeliyordu.

İki kadın, birbirlerine sımsıkı sarıldı. Sarılmanın sıcaklığı, aralarındaki bağı daha da güçlendirmişti. Ardından, biraz mesafe koydular, ama kolları hala birbirine kenetlenmişti. Gözleri, birbirine hayranlıkla ve sevgiyle bakıyordu. O an, saçları olmayan prensesler gibi, masallarda hiç rastlanmayan bir güzellik ortaya çıkmıştı. Masumane akıllara ilmek ilmek işlenen zorunluluklar, saçsız güzelliklerinin yanında solmuştu. İki dünya güzeli, başlarındaki bandajlarla birbirine bakarken, saçın bir kadının güzelliğini sembolize edemeyeceğini, gerçek güzelliğin ise kalpten geldiğini gösteriyorlardı. Her bir bakış ve dokunuş, onların gerçek ışıklarını ve birbirlerine olan derin sevgilerini yansıtıyordu.

Hiçbir beden algısı, kadınların gerçek güzelliğini yansıtamazdı. Kilo, saç, yüz ya da ten rengi, bunlar sadece dışsal özelliklerdi; hiçbirisi içsel güzelliği belirleyemezdi. Gerçek güzellik, kişinin kendini nasıl gördüğünde saklıydı. Kendini başkalarının gözünden görmek yerine, kendi iç dünyasının yansımalarıyla değerlendiriliyordu. Güzellik, kişisel bir algıydı, kişinin kendi özdeki değerleri ve kendine duyduğu sevgiyle şekilleniyordu. Bu derin içsel ışık, dış görünüşün ötesinde, kişinin kendini kabul etmesi ve kendi güzelliğini içselleştirmesiyle parlıyordu.

 

 

Loading...
0%