Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@hamish

Birlikte her şeyi yenebilecekken, birbirimizi yendik.

.

.

.

Yatak odasının ağır perdeleri, geceyi boğan bir karanlık içinde kalmıştı. Loş ışık, odanın zenginliğini gizliyordu. Kubilay, derin bir uykudaydı; yüzünde yılların yorgunluğu ve hayal kırıklıkları iz bırakmıştı. Ceylan, kalpsiz milyarderin yanından sessizce doğruldu, gözleri kararlı ve soğuktu. Kalbi hızla çarpıyordu ama adımları sağlam ve kararlıydı.

Yatak odasının ağır ahşap kapısını aralayıp banyoya geçti. Serin fayanslar ayaklarının altına soğuk bir dokunuş bıraktı. Duşun altına girdiğinde, suyun sıcaklığı bedenine yayıldı, ama zihnindeki düşünceleri temizlemeye yetmedi. Bugün her şeyin değişeceği gündü. Suyun altında durup planını yeniden düşündü. Zihninde beliren sahneleri sırasıyla gözden geçirdi; artık geri dönüş yoktu.

Duştan çıkıp kendini kuruladığında, aynada yüzünü inceledi. Yüzündeki kararlılığı gördü ve derin bir nefes aldı. Banyodan çıkarak gardırobun yanındaki sandalyede duran çantasını aldı. İçine dikkatlice birkaç eşya yerleştirdi, her hareketi hesaplı ve kontrollüydü. Ardından kasanın bulunduğu köşeye yöneldi.

Kasa, odanın en dikkat çekmeyen köşesindeydi, belki de Kubilay'ın bu kadar güvenli hissetmesinin sebebi buydu. Ceylan, parmaklarının ucunda kasaya yaklaşarak şifreyi girdi. Kubilay'ın aşık olduğu kadın Çiğdem'in adı, kasanın kilidini açtı. İronik bir şekilde, onu en çok yaralayan isim şimdi ona en büyük gücü sağlıyordu.

Kasayı açtığında, içindeki silahı aldı. Soğuk metal, eline tanıdık ama bir o kadar da ürpertici bir his verdi. Silahı tutarken, yüreğindeki kararlılık bir an bile sarsılmadı. Gözlerini Kubilay'a dikti ve yavaş adımlarla yatağa doğru ilerledi. Kubilay, derin uykusunda olan bitenden habersizdi.
Soyadını Ceylan'a verdiğinde yeteceğini düşündü.

Ceylan, kocasının başucuna geldiğinde bir an duraksadı. Bu anın ağırlığı, üzerine çöken yılların acısı ve öfkesiyle birleşti. Silahı yavaşça kaldırdı ve Kubilay'ın alnına dayadı. Soğuk metal, Kubilay'ın cildine değdiğinde, adam hafifçe kımıldandı ama gözlerini açmadı.

Ceylan, sesindeki soğukkanlılığı koruyarak fısıldadı: "Bitti, Kubilay."

Şaşkınlık ve öfkeyle karışık bir sesle, "Mes," dedi. "Ver o silahı bana, Mes."

Ceylan, gözlerindeki acıyı gizleyemedi. Yılların biriktirdiği yaralar, kalbinde derin izler bırakmıştı. Artık geri dönüş yoktu, bu sefer gerçekten kararını vermişti. Silahı daha da sıkıca kavrayarak, "Hayır, Kubilay. Artık senin oyunlarının bir parçası olmayacağım," dedi. "Bu gece her şey sona erecek."

Kubilay, Ceylan'ın gözlerinde gördüğü kararlılığı ve acıyı fark etti. Ama yine de inanmıyordu. "Yapamayacağını biliyoruz Mes, hadi kötü şakanın zamanı değil, sen böyle biri değilsin."

Ceylan’ın elindeki silah hafifçe titredi, ama gözlerindeki kararlılık değişmedi. "Senin yüzünden, Kubilay. Yıllardır seni sevdim, sana katlandım, seni anlamaya çalıştım. Ama sen... Sen hep benden uzaklaştın, aldattın. Ama artık dayanamıyorum."

Kubilay bir an gözelerini çekmedi. "Her şeyi bilerek benimle oldun Mes." Dedi acımasızca.

Yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. "Çiğdem'i sevdiğini bile bile seni affettim. Benim hatamdı. Ama hayır artık değil. Düğün günümde onun adını sayıklayamazsın." Ceylan, kalbindeki yaraların acısını hissederek bir an duraksadı. Kubilay’ın sözlerinde bir samimiyet aradı ama bulamadı. "Sana artık inanmıyorum, Kubilay. Yıllarca senin gölgede kalmış sevilmeyi bekleyen zavallı oldum. Kendimi feda ettim. Şimdi sıra sende." Silahı yere doğru eğdi.

Kubilay'da rahatlama oluştu. Her şey bitti sanıyordu. Oysa her şey yeni başlıyordu.

Ceylan, Kubilay'ın gözlerindeki bakışları görmezden geldi. Silahı tam tersine yeniden kaldırdı ve odanın tavanına doğru iki el ateş etti. Silahın gürültüsü odada yankılanırken, Kubilay bir anlık şokla irkildi.

Ateşin ardından, koridorlardan hızla ayak sesleri duyulmaya başladı. Kubilay’ın korumaları alarma geçmişti ve birkaç saniye içinde odaya doluştular. Kapılar açıldı, ve sert bakışlı, silahlı adamlar hızla içeri girdi.

"Ceylan Hanım!" diye bağırdı korumalardan biri, silahını doğrultarak.

Ceylan, gözlerindeki kararlılıkla geri çekildi, odadaki karmaşayı fırsat bilerek hızla kapıya yöneldi. Korumaların dikkatleri Kubilay’a dönmüştü; ne yapacaklarını, kime saldıracaklarını bilemiyorlardı.

Kubilay bağırarak, "Durun! Ona zarar vermeyin!" dedi, ama sesi karmaşada kayboldu. Ceylan, bu anı değerlendirdi ve korumaların arasından sıyrılarak kapıdan dışarı fırladı.

Koridorda koşarken, kalbinin hızla attığını hissetti ama adımlarındaki kararlılık azalmadı. Yılların birikmiş acısı ve öfkesi onu daha da hızlandırıyordu. Merdivenleri inerken, arkasından gelen sesler daha da uzaklaştı. Korumalar hala odadaki karmaşayla meşguldü.

"Faruk nerde?" Kubilay'ın sesi korkutucuydu.

Ceylan, koridorda koşarken, kalbinin hızla attığını hissetti ama adımlarındaki kararlılık azalmadı. Yılların birikmiş acısı ve öfkesi onu daha da hızlandırıyordu. Merdivenleri inerken, arkasından gelen sesler daha da uzaklaştı. Korumalar hala odadaki karmaşayla meşguldü.

Ceylan, evin arka çıkışına doğru ilerledi. Yıllarca yaşadığı bu evin her köşesini, her gizli geçidini biliyordu. Arka kapıya vardığında, dışarıdaki serin gece havası yüzüne çarptı. Bir an duraksadı, derin bir nefes aldı ve koşmaya devam etti.

Kubilay'ın bağırışları, korumaların şaşkınlık dolu sesleri ve silahın patlama sesleri geride kalmıştı. Ceylan, sonunda özgürlüğe kavuşmuştu. Gecenin karanlığında kaybolurken, kalbindeki yükün hafiflediğini hissetti. Bu, onun için yeni bir başlangıçtı. "Sensiz, Kubilay, sensiz."

Ceylan, gecenin karanlığında koşarken kalbinin ağırlığını hissediyordu. Karnında doğmamış çocuğunun varlığını, her adımda daha da derinden hissetti. Kendi özgürlüğü için değil, aynı zamanda çocuğu için de kaçıyordu. Kubilay'ın dünyasında büyümesini istemediği bir hayatı geride bırakıyordu.

Evin bahçesinden geçerken, gözleri anılara takıldı. İlk aşkını, masumiyetini ve umutlarını bıraktığı bu evdeki her köşe, ona bir hikaye fısıldıyordu. Bir zamanlar umut dolu anıları, şimdi yalnızca acı ve hayal kırıklığına dönüşmüştü. Kubilay, onun hayallerini yıkmış, ona acıdan başka bir şey vermemişti.
Kubilay, bir zamanlar sevdiği ve güvendiği adam, şimdi sadece bir canavardı. Ceylan'ı o inşa etmişti; onu bir oyuncak bebek gibi inşa etmiş, sonra da yavaşça parçalamıştı. Ceylan, kendi hayatını ve kimliğini yeniden bulmak zorundaydı. Kubilay'ın yarattığı bu kırık dökük kadını geride bırakmak için adım atıyordu.

Evin dışına çıktığında, karanlık sokaklarda hızla yürümeye devam etti. Korumaların sesleri ve evin içindeki kaos, artık arkasında kalmıştı. Her adımda özgürlüğe biraz daha yaklaştığını hissediyordu. Gözlerinde yaşlar birikmişti ama artık korkmuyordu. Artık yalnızca kendisi ve çocuğu için yaşamaya kararlıydı.

Bir an durup arkasına baktı. Evin ışıkları, karanlıkta birer parıltı gibiydi. İçinde büyüyen yeni bir umut vardı. Geçmişte bıraktığı her şeyle, Kubilay'ın yarattığı her anıyla vedalaştı. "Bir gün döneceğim," diye fısıldadı kendi kendine.

Kocasına vermesi gereken dersler vardı ve ne de olsa, en iyisinden öğrenmişti.

Yıllar boyunca Kubilay’ın acımasızlığına ve ihanetine maruz kalmıştı, ama bu süreçte güçlü olmayı, hayatta kalmayı ve hatta kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmişti. Bir asker gücüne sahipti ve bu gücü artık kendi lehine kullanacaktı. İçinde bir intikam ateşi yanıyordu, ama bu intikam fiziksel bir şiddetle değil, daha çok ruhsal bir direnişle olacaktı.

Kubilay’ın dünyasında yeniden yer alacaktı, ama bu kez onun kurallarıyla değil, kendi kurallarıyla. Ona acı çektirdiği yılların hesabını soracak, ondan aldığı her şeyi geri alacaktı. Kendisi için, çocuğu için, kaybettiği onur ve özgürlük için savaşacaktı.


Loading...
0%