@hamish
|
Verilen kararlar. . . . Her şeyin nasıl bittiğini bilseydi, yine aynı kararları mı verirdi, yoksa farklı seçimler mi yapardı? Bunu bilmek imkansızdı. Kaçış yollarını ararken, onu bekleyenlerden kaçabilir miydi? Belki de her şey belirli bir yöne gitmekteydi ve eninde sonunda aynı sonuca varılacaktı. Hangi yoldan gidildiğinin bir önemi var mıydı? Pamir aşkını itiraf ettikten sonra, kaçma sırası Ceylan'a geçmişti. Pamir’in haklı olduğu düşüncesi içindeydi, ama bu duyguyu kaldırıp kaldıramayacağını bilmiyordu. Bildiği şey, Pamir’e gerçekten çok değer verdiğiydi. Emin adımlarla ilerlemeye karar verdi; bir adım, sonra bir adım daha, ardından bir adım daha... Otel açılışı yapacakları salonun geniş gold kapısı, buzlu camlarla kaplıydı ve sağa doğru açılıyordu. İçeri girildiğinde, hemen karşıda devasa bir ekranın yer aldığı kable duvarı görünüyordu. Salonun içinde iki tek kanatlı pencere açık durumdaydı. Pencerelerin önünde zarif bir kırmızı uzun koltuk yer almakta, koltuğa uyumlu renklerde iki etajer ise pencerelerin tam karşısındaydı.Etajerlerin ortasında yüksek sehpalar vardı ve her sehpada şık vazolar bulunuyordu. Boş duvarlarda çeşitli levhalar asılıydı. Göz alıcı bir gold halı, salonun her tarafına yayılmış desenleriyle adeta parlıyordu. Salon, tüm detaylarıyla tam istediği gibi düzenlenmişti. Etrafı gittikçe kalabalıklaşan salon, yüksek sosyeteden medya dünyasının ileri gelenlerine, yeraltı dünyasının önemli isimlerine kadar birçok kişiyi ağırlıyordu. Faruk yanından geçerken, "Ağabey geldi, heyecanla bekliyorum," dedi. Bu sözler, yüzünde hafif bir gülümseme oluşturmuştu. Elindeki maskeyi yüzüne tutarak kırmızı elbiselerini düzeltti. Herkes maskeli, salonda ise boş masa kalmamıştı. Yavaşça kürsüye doğru yürümeye başladığında, tüm gözler onun üzerine döndü. Kırmızı elbisesi, vücut hatlarını zarifçe ortaya çıkaran bir kesime sahipti. Saten dokusu, ışık altında hafifçe parlıyordu ve her adımında kumaşın yumuşak dokusu hareket ediyordu. Elbisenin derin V yaka kesimi, zarif bir şekilde omuzlarını ve boynunu sergiliyordu. İnce askılar, omuzlarına hafifçe dokunarak şık bir görünüm kazandırıyordu. Bel kısmında hafif bir drapaj vardı, bu da elbisenin üst kısmını daha da zarif ve sofistike hale getiriyordu. Elbisenin etek kısmı ise diz hizasında bitiyor ve hafif bir kırılma ile vücudu takip ederek yere dökülüyordu. Elbisenin arkasında küçük, zarif bir dikiş detayına sahipti. Maskesini, elbisenin şıklığını tamamlar şekilde, ince işçilikle tasarlanmış ve elbiseyle uyumlu bir kırmızı tonunda seçmişti. Pamir, elinden nazikçe tutarak onu merdivenin ilk basamağına yönlendirdi. Merdivenin üst kısmına doğru ilerlerken, yanında yürüyen Pamir'in gülüşü parlıyordu; bu gülüş, benden kaçamazsın demekti. Pamir, kürsüye kadar ona eşlik etti ve ardından geri çekildi. Bu hareket, onun utancını biraz olsun hafifletmişti. Pamir’in nazik ve destekleyici tavrı, onun daha fazla gerilmesini önlemişti. Mikrofonu kontrol ettikten sonra, sesinin net bir şekilde yankılanmasını sağladı. "Sevgili misafirler, değerli basın üyeleri," dedi. "Bugün burada, ortağım Kubilay Çetinkor ile yeni bina açılımı ve ortaklığımızı kutlamak için toplanmış bulunmaktayız." Kubilay'a döndü. Maskesinin arkasından ne hissettiğini anlamak imkânsızdı. Gözlerini, onun gözlerine dikerek devam etti. "Ortağım Çetinkor'u kürsiye davet ediyorum," dedi. Salonda şaşkınlık belirdi; eski eşiyle ortaklık yapıyordu ve bu, büyük bir haberdi. Alkışlar arasında Kubilay, yanına geldi. Belinden tutup kendine çektiğinde, elinin geniş göğsüne çarpmasıyla kalbi yerinden fırlayacak gibi hissetti. Kalbinin sesinin dışarıdan duyulmaması için dua ediyordu. Kubilay’ın yanağından öpmesiyle neye uğradığını şaşırdı. Salonda büyük bir alkış daha koptu. Ancak, gözleri Pamir’i aradı; fakat salonda onu göremedi. İçinde tuhaf bir boşluk hissetti, kafası karmakarışık haldeydi. Pamir’in orada olmadığına emin olduğunda, Kubilay’ın kolundan kurtulup, salondan çıkışa yöneldi. Pamir’i bulamadığında, içeri doğru döndü ve basın mensuplarını uğurladı. Eğlencenin geri kalan kısmında yer almalarına gerek olmadığını düşündü. Salondaki herkes maskelerini yere fırlattığında, nedenini hemen anlayamadı. Tüm dikkatler ekrana toplanmıştı. Kalabalığın içinden, ekrana yaklaştığında bu sessizliğin nedenini gördü: Ekranda bir video oynatılıyordu. Gözleri, ekrandaki görüntülere kilitlenmişti ve içi korku ve öfkeyle doldu. Arslan’ın görüntüsü, cesaretin ya da deliliğin bir örneği olarak ekranda beliriyordu. Arslan aniden bağırmaya başladı, sesinin yankısı salonda ürkütücü bir sessizlik yarattı. Arslan’ın sesi salonda yankılandı. "Benim gibi adamlara muhtaçsınız," dedi, parmağını ekrana işaret ederek. "Böylece parmakla gösterip işte kötü adam diyebilirsiniz." Kahkahası, mekanın her köşesine yayıldı. "Hiç biriniz iyi değilsiniz, sadece saklanmayı çok iyi biliyorsunuz." Ekran kararmadan önce eğilerek selam verdi. "Kötü adamdan 'iyi geceler mesajı.'" Ekran kapandı ve derin bir sessizlik salona hakim oldu. Faruk ve Engin, misafirleri hızlıca salondan çıkarmaya başladı. Herkes şaşkın ve endişeli bir şekilde salonu terk ederken, Arslan’ın sözleri ve görüntüsü akıllarında yankılanıyordu. Ortamda kaotik bir hava oluşmuştu, birçok kişi ne yapacağını bilemeden telaş içinde hareket ediyordu. Kubilay’ın yüzündeki ürkütücü ifadeye ve korkutucu ses tonuna rağmen "Mes" dedi, "Hadi gidelim" emrini verdi. Ancak, Ceylan içindeki öfke, kararında kararlıydı. “Ben seninle hiçbir yere gelmiyorum Kubilay,” dedi. Gözlerini Kubilay’a dikti ve derin bir nefes aldı. Kararını vermişti; Kubilay’ı sevmekten yorulmuştu. Yüzündeki kırgınlığı ve şaşkınlığı fark etmiş gibi hissetti. “Seni sevmek istemiyorum, çok yoruldum,” diye ekledi. Dişlerini sıkarak, “Sen en büyük hatamsın… en büyük. Ve karar verdim, artık seni sevmeyeceğim,” dedi. Söylediği son sözlerin ardından Kubilay’a daha fazla bakmadan yanından ayrıldı. Arkasında bir enkaz bıraktığından habersiz, dışarıda Engin’in yanına gitti. Engin’e yaklaştı ve “Engin, sen Uğur’un yanına git, bir saat sonra geleceğim,” dedi. Engin’in nedenini anlamak için kafasını çevirdiğinde, Ceylan içeriyi işaret etti. Engin, daha fazla sorgulamadan başını salladı ve Ceylan arabanın kapısını açarak içine bindi. Telefondan Pamir'i alıp hopörlere açtı. Pamir’in sesini hoparlörden duyduğunda, Mes bir nebze rahatladı. Arabanın direksiyonunda elleri titrerken, Pamir’in aksanlı sesi ona tanıdık bir huzur getirdi. "Senhora…" dedi Pamir, sesi kendinden emin ama biraz heyecanlıydı. "Evde misin?" diye sordu Mes, sesindeki endişeyi gizlemeye çalışarak. "Evimdeyim," diye yanıtladı Pamir, sesinde bir tedirginlik vardı. "Ne oldu? Neden bu kadar telaşlısın?" Ceylan, arabanın hızını artırarak Pamir’in evine doğru yola çıktı. Sadece Pamir ile konuşmak değil, onun yanında olmak, yaşanan olayların karmaşasından bir nebze de olsa uzaklaşmak istiyordu. "Gelince konuşuruz." Diyerek telefonu kapattı Ceylan. İçindeki endişe ve karmaşa, hızla geçmekte olan şehir ışıklarıyla birleşerek geceyi daha da karanlık hale getiriyordu. Pamir, Ceylan’ın evine hızla vardığını görünce demir kapıyı açtı. İçeri adım attığında, geçen seferki dayak yiyen adamlar düğmelerini ilikleyerek kapıyı açtı ve Ceylan’ı içeriye davet ettiler. Ceylan, uzun elbisesinin eteğini tutarak iç kapıya ilerledi. Kapıyı çalmak üzereyken, kapı birden açıldı ve Pamir onu karşılamak için kapının eşiğinde belirdi. Pamir, Ceylan’ın kolundan tutarak içeri çekti ve duvara yasladı. Alnını Ceylan’ın alnına dayadı. "Benim için geldin Ceylan," dedi, sesi derin ve duygulu. "Evet," dedi. "Senin için geldim." Ceylan, Pamir’in ismini ağzından duymanın garipliğini hissetti. İçindeki karmaşık duyguları anlamaya çalışırken, Pamir burnunu boynuna dayadı. "Sen çok garip bir kadınsın, Ceylan," dedi Pamir, "Ben seni kendi içimde seviyordum, şimdi bana dünyaları verdin." Geri çekilen Ceylan, Pamir’in bozulduğunu fark etti ama dikkatini hala ona verdi. "Benden geriye ne kaldı bilmiyorum, Pamir," dedi Ceylan, "Peki sen bunu kaldırabilir misin?" Pamir, Ceylan’ın yüzünü avuçladı. "Ben senin her şeyine razıyım. Peki sen benimle olmaya var mısın?" Ceylan, Pamir’in gözlerine bakarak, tüm kalbiyle "Evet," dedi. Ancak bu kararın içinde, gözlerinin önünde Kubilay’ın silueti belirdi. |
0% |