Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@hamish

Manzara Olduğundan Habersiz Küçük Kadın

.

.

.

Ceylan, evine dönerken derin bir yorgunluk içinde ve kararlıydı. Eve girdiğinde, Uğur’un yatağına güvenli bir şekilde yatırdıktan sonra, kendi kendine derin bir nefes aldı. Tüm yaşananların ardından eve dönmek, ona bir nebze huzur getirmişti. Engin’in karakoldaki işlerini halletmesini beklerken, Ceylan'ın yüzü, yaşadığı olayların yorgunluğunu ve içsel mücadelesini yansıtıyordu.

Bir süre sonra Engin eve döndü. Evin kapısını açar açmaz, Ceylan'ı oturma odasında buldu. Yorgun ama kararlı bir ifade taşıyan Ceylan, Engin’i görünce başını kaldırdı. Engin, Ceylan’ın bu halini görünce endişeyle yanına yaklaştı.

"Ceylan, her şey yolunda mı?" diye sordu Engin, gözlerinde bir endişe belirerek.

Ceylan derin bir nefes aldı ve Engin’in gözlerinin içine bakarak, "Vakti geldi," dedi. "Türkiye'ye dönmemiz gerekiyor."

Engin, bu açıklamaya şaşkınlıkla tepki verdi. "Ama neden? Burada kalabilirsin. Güvende olmalısın."

Ceylan, Engin’in yüzüne bakarak, "Annem ve babamın yokluğu...," boğazı düğümlendi. "Uğur’un babası varken babasız büyümemesi gerektiğini düşünüyorum."

Engin, Ceylan’ın sözlerini dinlerken yüzü yumuşadı. Başta karşı çıksa da, Ceylan’ın kararına ve içsel mücadelesine saygı göstermeye başladı. "Senin için en iyisi neyse, onu yapmalısın," dedi. "Ama öncelikle güvenliğini sağlamak zorundayız. Kubilay'ın iyi bir derse ihtiyacı var."

Ceylan, Engin’in desteğini görünce bir nebze rahatladı. "Tüm bu karanlık işlerden sıyrılmak için her şeyi yapacağım," dedi. "Ama şu anda, Türkiye’ye dönmeliyiz. Yeni bir başlangıç yapmalıyız."

Engin başını sallayarak, "Tamam," dedi. "O zaman tüm gereken düzenlemeleri yaparız. Öncelikle seni ve Uğur’u güvenli bir şekilde Türkiye'ye götürmeliyiz."

Ceylan, Engin’in gözlerine bakarak hafif bir hayal kırıklığıyla, "Sen gelmiyor musun?" diye sordu. Sesindeki incelik, bir şeylerin eksik olduğunu hissettiriyordu. Engin, Ceylan’ın gözlerindeki üzüntüyü görünce, hafifçe gülümsedi.

Engin, Ceylan’ın burnunu nazikçe sıktı ve "Yapma, Ceylan," dedi. "Amcanın seni yalnız bırakacağımı mı sanıyorsun? Seni bırakmam mümkün değil."

Ceylan, Engin’in bu samimi sözleri karşısında bir anlığına yüzünde bir gülümseme belirdi. "Amca mı?" dedi, "İki yaş var aramızda."

Ceylan, Engin’in bu kararlı ve destekleyici tavrına minnettarlıkla bakarak, içindeki karanlık bulutların biraz dağıldığını hissetti.

"Peki, ilk hangi plandan başlıyoruz?" dedi Engin, gözlerinde merak ve kararlılık parlıyordu.

Ceylan, derin bir nefes aldı ve gözlerini Engin’in gözlerine dikerek, "Önce kendi şirketimi Kubilay’ın elinden almakla başlayacağım," dedi. Sesindeki kararlılık, sözlerinin gücünü yansıtıyordu. "Altınsoy Holdingi, Çetinkor Holding'in altından çekip alacağım."

Engin, Ceylan’ın bu kararlı açıklamasına dikkatle kulak verdi. Ceylan’ın hedefleri ne kadar büyük olsa da, gözlerindeki azim ve kararlılık onu etkileyici kılıyordu. "Bu büyük bir adım," dedi Engin.

"Kubilay’ın ne yapabileceğini öngörmek için her detayı analiz etmemiz gerekiyor," diye ekledi.

Ceylan, bir an duraksadı ve ardından devam etti. “Önümüzde önemli bir ihale var. Hem biliyorsun, masa için seçim zamanı geldi. Bu zaman en iyisi.”

“İhale ve seçim dönemi,” dedi Ceylan, Engin’in planını dikkate alarak. “Bu fırsatı değerlendirmek için hemen harekete geçmeliyiz. Şirketin yönetiminde değişiklik yapmak için bu zamanı kullanabiliriz.”

Engin, Ceylan’ın bu stratejik yaklaşımını onaylayarak, “Aynen öyle. Seçim dönemi, tüm gözlerin Kubilay'ın üzerinde olduğu bir zaman dilimi. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirebilirsek, planlarımızı uygulama şansımız artar.”

Ceylan, Engin’in sözlerini dinlerken gözlerinde bir aydınlanma belirdi.

Ceylan, Engin’in yanına yaklaşarak, “Uğur’a göz kulak olur musun?” dedi, gözlerinde samimi bir endişe vardı. “Bitirmem gereken bir iş var, dışarı çıkmam gerekiyor. Oğlumun güvende olduğundan emin olmak istiyorum.”

Engin, Ceylan’ın bu isteğini anladı ve başını sallayarak, “Tabii, merak etme. Uğur her zaman güvende olacak,” dedi. “Sen işlerini hallet, ben buradayım. Ama istersen önce bir üzerini değiş."

Ceylan, Engin’in sözlerini duyduktan sonra başını sallayarak, “Haklısın,” dedi. “Üstüm başım toz içerisinde."

Hızla yatak odasına geçti. Odaya adım attığında, sakin bir kararlılık içinde dolabına yöneldi. İçeriye doğru yansıyan düşük ışık, odanın huzur dolu atmosferini daha da vurguluyordu. Ceylan, giysilerini seçerken dikkatle hareket etti, her bir kıyafet parçasını titizlikle inceleyerek üzerindeki karışıklığı gidermeye çalıştı.

Dolabın kapaklarını açarak, dikkatlice seçtiği A kesim diz altı eteği ve salaş üstü çıkardı. Etek, zarif bir şekilde dizlerinin hemen altında sonlanıyor, hafifçe açılan etek ucu, yürüdüğünde hafifçe dalgalanıyordu. Üst ise rahat ve salaş bir kesime sahipti, omuzlardan sarkan kumaşı, ona hem rahatlık hem de şıklık sağlıyordu.

Ceylan, eteği giyerken, belindeki lastiği dikkatlice yerine oturttu ve üstü üzerine geçirdi. Aynadan yansıyan görüntüsüne bakarak kısa bir süre düşündü, ardından kararından memnun bir şekilde gülümsedi. Üzerindeki kıyafet, hem işlerini hallederken rahatça hareket etmesini sağlıyordu hem de ona sade bir şıklık kazandırıyordu.

Kıyafetlerini tamamladıktan sonra, Ceylan tekrar Engin’in yanına döndü. “Tamam,” dedi, “Hazırım."

Engin, Ceylan’ın kıyafetlerini onaylayarak, “Her şey yolunda görünüyor. İşlerini hallet, ben buradayım,” dedi ve Ceylan’ın arkasından güler yüzle baktı.Ceylan, Engin’in güven verici sözleriyle hafifçe rahatlayarak, dışarı çıkmak için kapıya yöneldi.

Gecenin soğuk havası yüzüne çarptığında, hızla arabasına doğru ilerledi. Park halindeki lüks aracının kapısını açtı ve içeri girdi. Arabanın motoru, Ceylan’ın elindeki anahtarı çevirip motoru çalıştırmasıyla birlikte düşük bir homurtu yaydı. Ceylan, derin bir nefes alarak direksiyona geçti ve gözlerini yolda topladı.

Arabası yavaşça hareket ederken, Ceylan’ın gözleri, akşamın karanlığında hızla geçerken şehir manzarasında kayboldu.

Ceylan, kuaförün kapısından içeri adımını attığında, içindeki değişim arzusunu daha da belirginleştirdi. Kuaför salonunun ferah ve modern atmosferi vardı. Sandalyeye otururken, kuaför onun saç rengini değiştirmek için hazırlandı.

Sarı saçlarını bir kenara bırakma kararı vermişti. Kubilay’ın sarı saçlarını ne kadar sevdiğini biliyordu ama bu renk, geçmişin bir simgesi olmuştu. Şimdi ise, siyah bir değişim arıyordu; kendisini ve yeni hayatını yansıtacak bir değişim.

Ceylan, kuaförden çıktıktan sonra arabasına bindi ve motoru çalıştırdı. Siyah saçlarının yeni görünümü ona farklı bir hava katmıştı. Araba, Portekiz’in dar sokaklarında ilerlerken, Ceylan düşüncelerine dalmıştı. Kendini yeni kimliğine alıştırmaya çalışırken, bir anda dar bir sokağa girdiğini fark etti. Haritada bu sokağın olmadığını fark edince, geri dönmek için yavaşladı.

Tam o anda, önüne bir adam atladı. Ceylan fren yaptı. Fren sesi boş sokakta yankılandı. Araba hızla durdu ve Ceylan’ın kalbi hızla atmaya başladı. Adam, kahverengi saçları dağılmış, kahverengi gözleri korku ve acıyla doluydu. Karizmatik yüzü, yaşadığı zorluğu ve çektiği acıyı yansıtıyordu. Uzun boylu ve geniş omuzlu bu adam, belli ki bir kavganın ortasında kalmıştı.

Ceylan, hızla arabasından inip adama doğru koştu. Adamın yanına çömeldi ve nefes nefese, “İyi misiniz?” diye sordu. Elleri titriyordu, ama yardım etmek için kararlıydı. Ceylan Türkçe konuştuğunu, fark ettiğinde hemen İngilizce olarak tekrar sordu. "Are you Okey?"

Adam, zorlukla nefes alarak başını kaldırdı. Gözleri Ceylan’a odaklandı. “Bana yardım et,” diye fısıldadı. Arkadan belli olan Portekiz aksanıyla. Adam Türkçe konuşuyordu. Yüzündeki yaralar ve kan izleri, başına gelenlerin ciddiyetini ortaya koyuyordu. Ceylan bir de dil sorunu yaşamayacak olmasından mutluydu. Bir türlü Portekiz diline hakim olamıyordu.

Ceylan, adamın yaralarını incelemeye başladı. “Sizi hastaneye götürmemiz lazım,” dedi kararlı bir sesle. “Bu halde burada kalamazsınız.”

Adam, gözlerindeki minnettarlıkla hafifçe başını olumsuzca salladı. Ceylan, onu nazikçe ayağa kaldırarak arabasına doğru yönlendirdi.

"Hayır diyecek konumda mısınız?"

Arabaya tam binerken, içindeki korku ve adrenalin karışımı, Ceylan’a bu anın tehlikesini hatırlatıyordu. Bu adamın kim olduğunu veya başına ne geldiğini bilmiyordu, ama onu burada bırakamazdı.

Ceylan, adamı arabaya yönlendirmeye çalışırken bir anda silah sesleri yankılandı. Kalbi hızla atmaya başladı, panik duygusu içini kaplarken yabancı adam onu korumak için hızla harekete geçti. Adam, Ceylan’ı sıkıca tutarak tekerleğin yanına çömeldi. Çevrede yankılanan silah sesleri, bu dar sokakta yankılanarak gerilimi artırıyordu.

Ceylan, hızla kapıyı açtı ve arabasının içinde sakladığı silahı çıkardı. Adam dikkatle kadını izliyordu. Silahı eline aldığında, yabancı adaın yüzündeki şaşkınlık belirgindi. Böyle bir kadının ustalıkla silah kullanması karşısında hayrete düşmüştü.

Ceylan, gözlerini kararlı bir şekilde adama dikerek, “Ben dikkat dağıttığımda hızla arabaya bin,” dedi. Sesi sakin ama otoriterdi, panik anında bile kontrolü elinde tutuyordu. Adam, gözleriyle Ceylan’ın dediklerini onayladı, başını hafifçe sallayarak plana hazır olduğunu belirtti.

Ceylan, derin bir nefes aldı ve etrafı dikkatle süzdü. Silahı ellerinde sıkıca tutarken, sessizliği ve konsantrasyonu bir arada yaşadı. Gözleri, tehlikenin geldiği noktaları dikkatlice tarıyordu. Bir an için kendini sakinleştirip, harekete geçti.

Silahını ateşleyerek birkaç el dikkat dağıtıcı ateş açtı. Silah sesleri sokakta yankılandı ve Ceylan’ın hamlesiyle birlikte yabancı adam hızla harekete geçti. Ceylan, adamın güvenli bir şekilde arabaya bindiğinden emin olana kadar dikkat dağıtmayı sürdürdü.

Adam hızla arabaya binerken, Ceylan son bir kez etrafı kontrol etti ve hızla arabanın kapısını kapatıp direksiyonun başına geçti. Silah seslerinin arasında, motoru çalıştırdı ve dar sokaklardan hızla çıkmaya başladı.

Ceylan, ustaca arabayı sürerken, arkalarına takılan iki aracın peşlerini bırakmadığını fark etti. Portekiz’in dar ve kıvrımlı caddelerinde hızla ilerliyorlardı. Araba, virajları ustalıkla alırken, Ceylan’ın gözleri dikiz aynasında sıkıca sabitlenmişti. Takipçilerinin her hareketini izliyor ve kaçış planını zihninde şekillendiriyordu.

Yanında oturan adam, bu yoğun kovalamacanın ortasında karışık duygular içindeydi. Ceylan’ın soğukkanlılığı ve kararlılığı, ona garip bir şekilde güven veriyordu. Emir almaktan hoşlanmayan biri olarak, bu kadının sözlerini itaatle yerine getirirken kendisini şaşkın hissediyordu. Ceylan’ın etkisi altındaydı; bir yandan hayranlık, bir yandan da merak içinde.

Ceylan, hızla bir köşeyi dönerken, “Koltuğun altındaki silahı al,” dedi. Adam, Ceylan’ın sesiyle harekete geçerek koltuğun altına uzandı ve silahı çıkardı. Kendisini emir alırken buldu, ama kadının soğukkanlı ve kararlı tavrı, onun da harekete geçmesini sağladı.

Arabanın içinde yoğun bir sessizlik hüküm sürüyordu, yalnızca motorun ve tekerleklerin sesi yankılanıyordu. Ceylan, gözlerini yoldan ayırmadan, “Şimdi,” dedi. “Arabanın tekerleklerine sık.”

Adam, silahı eline aldı ve arka camdan dışarıya doğru nişan aldı. Gözleri hedefe kilitlenmişti, Ceylan’ın güven verici sesi kulaklarında yankılanıyordu. Birkaç nefes aldıktan sonra, dikkatle nişan aldı ve tetiği çekti. Silah sesi, kovalamacanın gürültüsüne karışarak yankılandı.

Ceylan, arabanın kontrolünü ustaca sağlarken, adamın ateşlediği mermilerin hedefi bulduğunu fark etti. Takipçilerinin arabalarından biri, tekerleklerinden birinin patlamasıyla yalpalamaya başladı ve hızla yoldan çıkıp bir kenara savruldu. Diğer arabada kontrolden çıktığında Ceylan hızla gözden kayboldu. Ana yola çıkarak tamamen izini kaybettirdi.

Ceylan, peşlerindeki araçları atlattıktan sonra rahat bir nefes almak için anayolda müsait bir yere çekti. Motoru durdurur durdurmaz, midesinin bulandığını hissetti. Kapıyı hızla açarak arabadan indi ve yol kenarına doğru eğildi. Midesinde ne varsa kustu, vücudu yaşadığı stresin ve gerilimin bir sonucu olarak tepki veriyordu. Yorgunluk ve korku, bir anda üzerine çökmüştü.

Adam, sakince kadının yanına geldi. Ceylan’ın durumunu anladı ve onu rahatlatmak için cebinden ipek bir mendil çıkardı. Mendili Ceylan’a uzattı, gözlerinde hem endişe hem de anlayış vardı.

Ceylan, mendili aldığında kısa bir an için göz göze geldiler. “Teşekkür ederim,” dedi Ceylan, nefesini toparlamaya çalışarak. Mendille yüzünü sildi, ardından derin bir nefes aldı. Adamın sakin ve nazik tavrı, ona biraz olsun rahatlama sağlamıştı.

Adam, elini uzatarak kendini tanıttı. “Senhora, ben Pamir Santos,” dedi. Sesi, yumuşak ama kararlıydı, karizmatik yüzü şimdi daha yakından bakıldığında daha da etkileyiciydi.

Ceylan, elini uzatarak karşılık vermek için hazırlandı. “Ceylan,” dedi tam kendini tanıştıracakken, bir anda vücudu hafifledi, gözleri karardı ve dizlerinin bağı çözüldü. Pamir’in şaşkın bakışları altında, Ceylan bayılarak onun kollarına yığıldı.

Pamir, Ceylan'ı nazikçe kucağına alarak ayağa kalktı. Gözleri, yukarıya gökyüzüne doğru kaydı. Yıldızlar, gece karanlığında parıldarken, derin bir nefes aldı ve düşüncelerini toparladı.

“Tanrım,” diye fısıldadı içinden, “bana manzara olduğundan habersiz bu küçük kadını yolladın.” Bu beklenmedik karşılaşma, ona hayatın bazen en zorlu anlarında bile bir lütuf sunabileceğini hatırlatmıştı.

Loading...
0%