Aşkların tanımı
.
.
.
Ceylan, gözlerini tavana dikmiş, derin nefeslerle banyonun sessizliğinde kaybolmuştu. Bir an bile uyumadığını biliyordu, ama yine de zihni sürekli bir rüya aleminde dolaşıyor gibiydi. Gerçekliğin ağırlığından kaçarken, hayallerin acısında sıkışıp kalmıştı. Bu his, onu gerçeklerden daha fazla yoruyordu. Hangisinin doğru, hangisinin sadece bir yanılsama olduğunu ayırt edemiyordu artık.
Her şey gözlerinin önünde belirmeye başladı: Kubilay... Sevgisini, güvenini, her şeyini ona vermişti. Ama şimdi düşündükçe, o güvenin ne kadar derin yaralar açtığını fark ediyordu. Kalbindeki ağırlık, sadece Kubilay’ın varlığından kaynaklanmıyordu. Yaşanan onca şeyin izleri, ruhunu silip süpürmüş, onu yıpratmıştı. Hatıraları her zaman yanında olmuştu, ama şimdi bu kadar büyük bir acı hissetmesinin nedeni neydi?
Hem sevmiş, hem katlanmıştı. Ama neden? Aşk bu kadar büyük bir yük müydü? Pamir hep oradaydı, her zaman yanındaydı. Pamir’in sabrı, anlayışı ve desteği, onun en büyük dayanağıydı. Ama Ceylan bir türlü bunu kabullenememişti. Kubilay’ı sevdiği için mi Pamir’in varlığına tutunamıyordu?Kubilay, Ceylan’ın dünyasında bir fırtına gibiydi; ne zaman geleceği, ne zaman gideceği belli olmayan, ama her gelişinde ardında yıkıntılar bırakan bir fırtına. Oysa Pamir, daima onun için bir limandı. Ne olursa olsun Ceylan’a sığınacak bir yer sunan, sessiz ve sakin bir varlık. Fakat Ceylan, o limanı hiçbir zaman gerçekten kabullenmemişti. Ta ki dudakları Pamir'in dudaklarına buluşana kadar. Çünkü fırtınaya olan bağımlılığı, onu her zaman o kaosa sürüklemişti. Pamir’in sabrı, şefkati ve sevgisi, her zaman oradaydı. Oysa Kubilay, ona sadece yaralar bırakmıştı. Pamir her zaman var olmuştu, ama o, Kubilay’ın gölgesinde yaşamaya devam etmişti.
Bir yanıyla gerçeklerden kaçmaya çalışıyordu, ama kaçtığı her şey onu tekrar gerçeğe sürüklüyordu. Başını ellerinin arasına aldı ve derin bir nefes çekti. Gerçeğin, hayallerin, aşkın ve acının iç içe geçtiği bu dünyadan nasıl çıkacağını bilmiyordu. Pamir, hayatında sabit bir yıldız gibi parlıyordu, ama Ceylan, o yıldıza artık bakmak istiyordu. Kaosun değil dinginliğin içinde yorulmak istiyordu.
Ceylan, elinde tuttuğu şampuanı farkına varmadan sımsıkı kavramıştı. Pamir’in sesiyle gerçek dünyaya geri döndü, derin bir nefes alarak şampuanı Pamir'e uzattı. Pamir’in gülümsemesi, içini hafifçe ısıttı. O da, kendisini toparlamaya çalışarak biraz tebessüm etti. Küvette oynayan Uğur, saçındaki köpüklerle mutlu bir şekilde Pamir’e sokuluyordu.
"Pamiyyy, boluncuk daha çok boluncuk..." Uğur, köpüklerin büyülü dünyasında kaybolmuş, minik elleriyle onları havaya savuruyordu. R harflerini söyleyemediği için her cümlesinde bir tatlılık vardı. Pamir, Uğur’un saçını daha da köpürterek onun eğlencesine katıldı. Ceylan, bu sahneyi izlerken içinden bir huzur dalgası geçti. Pamir’in Uğur’a olan sevgisi, onun her küçük detayına dikkat etmesi ve o babacan tavırları, Ceylan’ın içindeki karmaşayı bir nebze de olsa hafifletiyordu. Gözleri Pamir’e takıldı. Pamir’in Uğur’a gösterdiği ilgi ve sevgi, Ceylan’ın gözlerini bu sahneden bir an bile ayıramamasına neden oluyordu. Oysa zihni hala o karmaşık sorularla boğuşuyordu. Hayat, bir yandan bu kadar zor ve karışık olabilirken, diğer yandan böyle basit bir mutluluk nasıl mümkün olabiliyordu? Pamir, Ceylan’ın dalgın bakışlarını fark ederek ona doğru başını kaldırdı ve yine o sakin tebessümünü yüzüne yerleştirdi. "Biraz da sen katılsana," dedi şakayla karışık bir ses tonuyla. Ceylan, hafif bir gülümsemeyle başını salladı ama yaklaşmadı. Şimdilik sadece izlemek, bu sahnenin bir parçası olmak onun için yeterliydi.
Ceylan’ın içinde fırtınalar kopuyordu, ama dışarıdan bakıldığında her şey huzurlu görünüyordu. Pamir’in sakinliği ve Uğur’un neşesi bu fırtınaları bastırmaya yetiyordu.Ceylan, oğlu Uğur ve Pamir'in neşeli halini izlerken içindeki karmaşık düşünceleri bir kenara bıraktı. O anın büyüsüne kapılmak, geçmişin ağırlığından sıyrılmak istiyordu. Üzerindeki hırkayı usulca çıkarıp, pembe tişörtüyle kaldı. Hafifçe gülümsedi. Anı yaşamaya karar vermişti.Oğluna doğru bir adım attı ama hâlâ biraz uzaktaydı. Gözleri, Uğur’un minik kahkahalarıyla köpükler arasında kaybolan masumiyetine kaydı. Oğlunun bu mutlu hali, Ceylan’ın kalbine bir nebze olsun huzur verdi. Pamir’in, Uğur’la oynarken gösterdiği özen ve şefkat, Ceylan’ın içindeki o karanlık düşünceleri daha da geriye itti. Ceylan, gözlerini Pamir’e çevirdi. Onun sakin ve güven veren bakışlarını üzerinde hissetti. Pamir, uzun zamandır Ceylan’ın yanında olan, her fırtınada ona destek olan kişiydi. Fakat şimdi fark ediyordu ki, Pamir sadece yanında değil, hayatındaki en güvendiği insandı. Yıllar boyu tanıdığı, her adımda yanında hissettiği bir aşktan daha fazlasıydı. Pamir'in bakışları, sanki ona “her şey yoluna girecek” der gibi umut doluydu.Ceylan, gözlerinde kaybolduğu Pamir'e bir an daha baktı. Uğur, suyun içinde bir sağa bir sola kıpırdanıp duruyordu. Küçük elleriyle suları çırpıyor, neşe içinde etrafına su fırlatıyordu. Birkaç damla Ceylan’ın tişörtüne sıçradı, yüzüne hafif bir şaşkınlıkla karışık gülümseme yerleşti. Uğur'un bu enerjisine karşı koymak imkânsızdı. Küçük oğlanın sevinci, odadaki havayı bambaşka bir şekilde dolduruyordu. Pamir, Uğur'u kontrol etmek için kollarıyla onu sarmaya çalıştı, ancak Uğur, Pamir’in ellerinden kaçmak istercesine daha çok hareket ediyordu. Her adım, her çırpınış, Ceylan ve Pamir’i fiziksel olarak daha da yaklaştırıyordu. Su sıçradıkça Ceylan da adım adım onlara yaklaştı, Pamir’e dokunacak kadar yakın durmaya başladı.Uğur’un kahkahaları eşliğinde, Pamir ile Ceylan arasında bir anlığına sessiz bir gerilim oluştu. Pamir’in eli, Uğur’u tutarken Ceylan’ın koluna hafifçe değdi. O an, göz göze geldiler. Pamir'in gözlerinde yine o güven vardı; ama bu defa, dokunuşların getirdiği bir sıcaklık da vardı. Aralarındaki mesafe neredeyse yoktu, ve sular etraflarına saçılmaya devam ederken, Uğur’un oyunları onları farkında olmadan birbirine daha da yakınlaştırmıştı. Ceylan’ın kalbi hızlı atmaya başladı, bu ani yakınlık ona tanıdık ama bir o kadar da uzak bir his veriyordu. Ceylan ve Pamir arasında oluşan o yoğun an, kelimelere dökülmeyen ama hislerle dolu bir sessizlikti. İki çift göz, birbirine titreyerek güven dolu bakışlarla kenetlenmişti. Ceylan’ın gözlerinde yıllardır özlemini çektiği bir sıcaklık, sevgi ve güven vardı. Oysa Pamir’in bakışlarında daha derin bir şey vardı; aşk. O an, suyun içinde değil de bambaşka bir dünyada gibiydiler. Zaman durmuş, sadece ikisinin arasında kalan bu büyülü anı paylaşmışlardı. Ancak Uğur, bu büyünün farkında bile değildi. Küçük elleriyle eğlenceli bir şekilde pamuk köpükleri alıp ikilinin arasına girdi. Kahkahaları ve köpüklerle oynarken çıkardığı sesler, ikisinin de içinde bulunduğu o yoğun anı bozmuş, büyü yerini neşeli bir kaosa bırakmıştı. Uğur’un köpüklü elleri etrafı iyice ıslatırken, Ceylan ve Pamir de ona katıldılar. Kahkahalar arasında suyu daha çok köpürtüp dışarı taşırıyorlardı. Artık ortada sadece suyun, sabunun ve kahkahanın yarattığı bir neşe vardı. Uğur’un neşesi ve hareketleri, ikilinin içindeki tüm gerginliği, derin düşünceleri dağıtmış, yerini çocukça bir mutluluğa bırakmıştı. O an, hepsi birbirine daha yakın, daha huzurluydu. Banyodaki keyifli dakikaların ardından, Pamir Uğur’u havluyla sararak küvetten çıkardı. Küçük çocuğun neşesi hala yüzünde parlıyordu. Ceylan, yerde biriken suları temizlerken Pamir, Uğur’un çıplak ayaklarını havlunun içine iyice sararak onu yavaşça kucakladı. Odaya geçtiklerinde, Uğur’u özenle kurulamaya başladı. Uğur, hala banyo keyfinin etkisindeydi, gözleri yarı kapalı, ara sıra esniyordu. Pamir küçük adama bir pijama giydirirken Ceylan da odasına geçti, üzerindeki ıslak kıyafetlerden kurtulup daha rahat bir şeyler giydi. Bir süre sonra Pamir, kendi kıyafetlerini de değiştirmiş, yumuşak bir t-shirt ve rahat bir pijama giymişti. Ceylan yatak odasına adım attığında, Pamir ve Uğur’un yatağa uzandığını gördü. Uğur Pamir'in kollarında, başı göğsüne yaslanmış halde yarı uykulu bir şekilde mırıldanıyordu. Pamir de ona sıkıca sarılmış, huzurlu bir gülümseme ile Ceylan'a bakıyordu. Ceylan yatağa yavaşça uzandı, Pamir ve Uğur’un yanına sokuldu. Uğur, derin bir nefes alarak başını bu kez Pamir’in göğsüne daha da yasladı. Küçük çocuk bir süre sonra tamamen uykuya daldı. Pamir, Uğur’un küçük bedenini göğsünde hissederken bir eliyle hafifçe Ceylan’ın eline dokundu. İkisi de bu sessiz ve huzurlu anın tadını çıkarıyorlardı.Ceylan, Pamir’in gözlerine baktı, derin bir nefes aldı. Pamir’in göğsüne yaslanırken Uğur’un uyuduğu bu yatakta, her şeyin kısa bir an için bile olsa bu kadar huzurlu ve doğru hissettirmesi onu şaşırtıyordu. Ne geçmişin yaraları ne de gelecek kaygıları bu anın içinde vardı. Sadece üçü vardı; bir yatak, bir huzur, bir sessizlik. Gözleriyle Ceylan'ın bakışlarına kilitlendi, ama içinde çırpınan hisleri dizginlemeye çalışıyordu. Ceylan'ın söyledikleri, kelimelerin ötesinde, yılların özlemini, hayal kırıklıklarını, sevgi arayışını taşıyordu.
Pamir sessiz kaldı, sadece Ceylan’ın gözlerine baktı. Ne kadar çok şey söylemek istese de, o anın büyüsünü bozmak istemiyordu. Yavaşça Ceylan'ın elini tuttu. O an, dünyadaki her şey sadece bu dokunuşta saklıydı. Pamir’in eli, Ceylan’a güçlü ve sıcak bir güven veriyordu.
Ceylan ise içten içe kafasının karışıklığını hissediyordu. Kubilay ile geçmişi, yaşadığı aşk ve aralarındaki tutku… Pamir'de gördüğü sevgi, Kubilay ile tanımadığı bir şeydi. Daha derin, daha gerçekti. Ama Ceylan, bu duyguyu nasıl adlandıracağını bilmiyordu. Korku, şüphe ve karışıklık içinde bir an sessizce Pamir’e bakmaya devam etti.
Pamir, Ceylan'ın yüzündeki tereddüdü fark etti. "Seni anlamaya çalışıyorum, Senhora. Kubilay senin hayatında hep olacak. Ben bunu biliyorum." Pamir bir süre durdu, derin bir nefes aldı. "Ama, bu anlar Kubilay Portekiz'den döndüğünde bitecek mi?"
Ceylan gözlerini kapattı, Pamir’in bu sözleri içini huzurla doldurdu. Ama aynı zamanda, gelecek belirsizliğini de içinde taşıyordu. "Sana zarar vermekten korkuyorum Pamir," diye fısıldadı. "Sana nasıl karşılık vereceğimi bilmiyorum," diye tekrarladı Ceylan.
"Kendine bu kadar yüklenme."
Ceylan, Pamir’in yumuşak ama kararlı sesinde bir şeyler buldu. İçindeki karmaşanın biraz daha hafiflediğini hissetti. "Korkum, tekrar sevmek ve sevilmekten geliyor. Bu, beni yaraladı ve sanırım hâlâ bu yaraların etkisindeyim."
Pamir, Ceylan’ın gözlerinde beliren derinliği hissederek kalbinin hızlandığını fark etti. Ceylan, onu bu denli açık bir şekilde anlaması ve hissetmesi için ne kadar cesur olduğunun farkındaydı; fakat bu durum aynı zamanda onu korkutuyordu.
"Sevgi, bazen anlaşılması zor bir duygu," dedi Pamir yavaşça. "Ama sevilmenin nasıl bir şey olduğunu, seni tanıdıkça anladım. Senin yanında olmak, sadece hissetmek bile yeterli."
Ceylan, Pamir’in içten sözleriyle derin bir nefes aldı. "Kubilay'la yaşadıklarımın ardından seni nasıl anlayacağım bilmiyorum. Ben sevgiyi ilk Kubilay ile tanıdım. Aşk öyle bir şey sandım."
Pamir, Ceylan’a doğru biraz daha yaklaştı. "Aşk, her zaman bir tutku ve tutkuya dayalı bir his değil. Bazı zamanlar, birinin yanında olabilmek ve onu sevebilmek, en güzel aşk tanımı olabilir."
Ceylan’ın bakışları Pamir’in gözlerinde kayboldu. İçindeki belirsizlikle dolu duyguları, Pamir’in varlığıyla daha net hale geliyordu. "Sana nasıl sevgi göstereceğimi bilmiyorum Pamir. Çünkü ben sevilmenin ne demek olduğunu sende gördüm."
Pamir, Ceylan’a bir güven verircesine. "Sana sabırla eşlik edeceğim. Beraber keşfedeceğiz bizim aşkımızı."
Ceylan, Pamir’in dudaklarına baktı, içindeki tüm duyguları açığa çıkarmanın eşiğindeydi. Ceylan, heyecanla Pamir’in dudaklarına uzandığında, her şeyin durduğunu hissetti. "Beni hisset, kalbimi hisset." diye fısıldadı. Her kelimede Ceylan'ın dudağı Pamir'in dudaklarıyla çarpışıyordu. Pamir başlangıçta şaşırmıştı, ama Ceylan’ın ona doğru gelen sıcaklığı, ona cesaret verdi. İkisi de anın tadını çıkarırken, kapıdan giren Kubilay’ın durumu aniden değiştirdi.
Kubilay, Ceylan ve Pamir’in birbirlerine bu kadar yakın olduğunu görünce içindeki kıskançlık ve acı birden alevlendi. Kalbi, Ceylan’ın sevdiği adamla birlikte olmasının verdiği ıstırapla paramparça oldu. Gözleri doldu; bu anın gerçek olmasını değil, bir kabus olduğunu istemişti. Ceylan, dudakları Pamir’in üzerinde olduğu için ne olduğunu fark etmeden, içindeki hislere kapılmıştı. Gözleri kapalıydı ve dünyayı unutarak sadece o anın büyüsüne teslim olmuştu. Ama Pamir, Ceylan’ın heyecanını hissederken, arka planda bir hareketlilik olduğunu fark etti. Gözlerini Kubilay’a çevirdiğinde, adamın yüzünde bir öfke ve hayal kırıklığı karışımı gördü.