Yeni Üyelik
122.
Bölüm

67. Bölüm

@hamish

Hissettiklerim...

.

.

.

Kubilay, sessiz bir kabullenişle Pamir'e son bir bakış attı. Oğluyla kısa bir vedalaşma niteliğindeki bakışı, yenilgiyi kabul etmişçesine sakindi. Adımları sessizce uzaklaştı, ve geriye yalnızca huzursuz bir sessizlik kaldı.Uğur, yerinde zıplamaya başladı. "Pamiyyy, Pamiyyy!" diye neşeyle bağırıyordu. Pamir, Ceylan’ın çıplak ayaklarına kaygıyla baktı. Uğur’u kucağına aldı ve onu kapının kenarına doğru bıraktı. Ardından Ceylan’ı tereddüt etmeden kucağına aldı. "Ayakların, senhora..." dedi hafifçe, sesi titremeden. Ceylan, ayaklarının acısını o an fark etti ama bir şey söylemedi. Pamir’in kollarında kendini güvende hissediyordu, ve bu sessizlikte daha fazlasına gerek yoktu.Pamir, Ceylan’ı usulca salona taşıdı, onu koltuğa oturttu. Tam o sırada Uğur, büyük bir coşkuyla peşlerinden geldi. "Pamiy, annemle ilgilenmeyi bırak, benimle ilgilen," dedi, sevimli bir talep tonuyla. Ceylan küçük bir kahkaha attı. "Ben iyiyim, sen küçük adamla ilgilen," dedi yorgun ama tatmin olmuş bir sesle. Pamir başıyla onaylayarak Ceylan’ı bıraktı ve Uğur’u alarak odasına geçti. Ceylan, onları izlerken, içindeki huzur dalgalarının Pamir’in varlığıyla nasıl yeniden canlandığını düşündü.

Ceylan, koltukta otururken zihninde bir karmaşa hüküm sürüyordu. Kubilay’ın uzaklaşmasının ardından, yalnızca boşluk kalmış gibiydi. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilmiyordu. O sırada Pamir’in adımları salonun sessizliğini bozdu. Gömleği dirseklerine kadar sıyrılmış, üst kısımdan birkaç düğmesi açıktı. O kadar doğal ve rahat görünüyordu ki. Ceylan'ın yanında yere çöktü, gözleriyle onu süzdü.“Uyudu,” dedi Pamir, hafif bir tebessümle. Uğur’un huzurlu uykuya daldığını söylemek, Ceylan’ın içini bir nebze rahatlatmış gibiydi.

Pamir, Ceylan’a tekrar baktı. Onun yüzündeki yorgunluğu gördü ve fısıldarcasına, “Yoruldun mu?” diye sordu. Sesi hem nazik hem de endişeliydi.

Ceylan’ın dudakları titremeye başladı. İçinde birikmiş her şey, o anda dışarı çıkmak için zorlanıyordu, ama kelimeler boğazına düğümlenmişti. Ceylan’ın gözleri doldu, ama ağlayacak gücü bile yoktu. “Ne kadar uzun bir yoldu…” diye mırıldandı, sanki sadece kendine konuşur gibi.

Ceylan, itiraf edercesine derin bir nefes aldı. "Çok yoruldum," dedi, sesi hafifçe titreyerek. O anın ağırlığı altında kırılganlığıyla yüzleşti. Pamir, kucağına koyduğu yastığa eliyle nazikçe vurdu, bir davet gibi. "Hadi gel," dedi, sesi yumuşaktı.

Ceylan, bu anı bekliyormuş gibi Pamir’in dizlerine uzandı. Başını yastığa yaslarken, gözlerini kapattı. Pamir’in parmakları saçlarının arasında dolaşmaya başladı; nazik, sakin ve koruyucu bir dokunuştu. O an, Ceylan’ın içinde bir dalgalanma oldu. İçindeki fırtınalar yatışıyormuş gibi hissediyordu, ama aynı zamanda bu kadar yoğun hislerin vücudunun her hücresine hücum etmesi onu sersemletiyordu. Pamir’in yanında, ona her şeyin geçeceğini fısıldayan bir güven duygusu vardı. Ceylan, gözlerini hafifçe araladı ve Pamir’e baktı. Onun şefkati, yıllardır aradığı sığınak gibiydi. Sessizlikte bile birbirlerine çok şey söylüyorlardı; her dokunuş, her bakış, kelimelerin ötesindeydi.

Ceylan, derin bir iç çekti, bakışları Pamir'in gözlerinde sabitlenmişti. "Lütfen 'iyim' de," dedi, sesi neredeyse fısıltı gibiydi. "Sonra ne söyleyeceksen söyle."

Ceylan, Pamir'in gözlerinin içine baktı, ama bir şeyler boğazına düğümlenmiş gibiydi. Pamir'in sesi kırgındı, içindeki sitem kelimelere yansımıştı. "Umrunda mı gerçekten?" diye sordu Pamir, gözlerinde hafif bir hayal kırıklığıyla.

Ceylan, başını istemsizce bir çocuk gibi eğdi, sanki dünyanın yükü omuzlarındaymış gibi. Pamir’in yanında her zaman kendini güvende hissederdi. Onunla olmak, içindeki fırtınayı biraz olsun dindirebiliyordu. Hafif bir nefes alarak, "Tabii ki umrumda," dedi, sesi neredeyse fısıldarcasına yumuşaktı. Yattığı yerden doğruldu.

Pamir, Ceylan'a baktı. Onun gözlerindeki bu kırılganlığı gördüğünde, her seferinde olduğu gibi ona 'hayır' diyemeyeceğini biliyordu. Ceylan’ı incitemezdi. Bir anlık sessizlikten sonra Pamir, gözlerini kısıp içten bir gülümsemeyle, "Sen iyisen," dedi. Ardından ekledi, "Ben iyiyim."

Ceylan, Pamir'in derin gözlerine bakarken yutkundu. Omuzları, ağırlığını taşıyamıyormuş gibi çökmüştü. Pamir’in elleri, yüzünde birer güven kaynağı gibiydi ama aynı zamanda bu güveni hak edip etmediğinden emin değildi. Pamir'in sözleri kulağında yankılanıyordu: "Ceylan, seni seviyorum. Görmüyor musun?" Pamir'in sesi yumuşak ama acı doluydu. "Seni her anlamda seviyorum; hava ne kadar soğuk olursa olsun senin sıcak olmanı, alerjin olmasına rağmen salatalık sevmeni... Hayatın kontrolünü her şeye hakim şekilde elinde tutarken, bir dondurma siparişinde bile nasıl kararsız kalabildiğini, güldüğünde yanaklarında beliren o iki küçük çukuru. Sen hayatımın aşkısın, Ceylan. Seni asla bırakamam."

Pamir’in sözleri, kalbinde yankılanırken, bir parça da olsa huzur bulması gerektiğini biliyordu. Ama o huzura ulaşamıyordu, çünkü içindeki karmaşa ona engel oluyordu. Pamir ellerini geri çektiğinde, Ceylan sanki korumasız kalmış gibi hissetti. Pamir, gözlerini yere dikmiş, derin bir nefes aldı. “Ama sen beni sürekli bırakıyorsun,” dedi, sesi hafifçe titrerken.

Ceylan, onu bu kadar çok seven birini bu kadar çok acıttığını fark ettiğinde içinde bir şeyler kırıldı. Pamir’in son sözleri adeta bir bıçak gibi yüreğine saplandı: "Bizim için bir gelecek görmüyorsan... Beni istemiyorsan, lütfen bitir, çünkü ben yapamıyorum."

Pamir'in gözleri doldu. O an Ceylan, onun da ne kadar acı çektiğini, ne kadar derinden yaralandığını gördü. Pamir’in sesi alçak ve kırıktı: “Beni bu acıdan kurtar.” Ceylan topuklularının üzerinde dönerken karanfil kokusu etrafa yayılıyor, adımları yavaşça Pamir'i kendine çekiyor. "Benimle gel Pamir." Pamir, sessizce peşinden ilerliyor, kadının her hareketine hayranlıkla bakarak. Ceylan, gözlerinin kahvesini Pamir'in kahvesiyle buluşturuyor, bu kısa anın büyüsünde gözlerine dalıyor. İlk günkü heyecanı, bedenine yeniden nüfuz ediyor. İçindeki çekmeceyi açarken derin bir nefes alıyor, elinde bir kutu var.

"Seni seviyorum Pamir," diyor, sesinde içten bir sıcaklık. "Bunu daha önce söylemem gerekirdi ama yapamadım."

Ceylan elini Pamir’in yüzüne uzatıyor, sakallarını hissettiğinde hafifçe gıdıklanıyor ve küçük bir kıkırdama bırakıyor dudaklarından. Ardından hiç tereddüt etmeden konuşuyor:

"Evlenelim."

Pamir’in gözleri şaşkınlıkla büyüyor. İçinde fırtınalar koparken derin bir nefes alıyor ve elini, Ceylan’ın yüzüne uzattığı elinin üzerine koyuyor.

"Senhora... Sana ilk kez 'seni seviyorum' dediğimde, seni deli gibi sevdiğimi sanıyordum," diye fısıldıyor. "Ama hayır, şu anki hislerim karşısında o anki hislerim hiçbir şeymiş."

Sonra kadının alnına nazik bir buse konduruyor, gözlerinde hem aşk hem de minnet var.

"Seni seviyorum, Senhora," diye ekliyor.

Ceylan kocaman gülümsüyor, gözlerinin içi parlıyor. "Ben de seni seviyorum Pamir," diyerek adamın kalbine dokunan sözlerle yanıt veriyor.

Loading...
0%