Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@hamish

Cenaze töreninin yapıldığı alanda gökyüzü gri bulutlarla kaplıydı, sanki Emre’nin derin acısına eşlik edercesine ağlıyordu. Yağmur damlaları yavaş yavaş düşerken, ortamın karanlığı ve kasveti, tüm çevreyi içine almıştı. Gök gürültüsü ara sıra uzaklarda yankılanıyor, bu doğal felaket sanki Emre’nin yıkılan dünyasını yansıtıyordu. Emre’nin gözlerinden bir damla yaş bile akmıyordu; gözleri, acının ve kederin derin izlerini taşıyan, donmuş bir ifade ile doluydu. Gökyüzü onun yerine ağlıyordu. Kardeşi, sade bir tabut içinde, herkesin gözleri önünde huzura kavuşmuştu. İmam, sessiz ve saygılı bir şekilde Kur'an-ı Kerim okuyarak dualar ediyordu.

Kalabalık, başsağlığı dileklerinde bulunuyor, üzgün seslerle “Başınız sağ olsun” diyordu. Ancak bu sözler, Emre’nin içine işleyen yalnızlık ve kederi hafifletmiyor, aksine daha da derinleştiriyordu.

Emre, kendisini ayakta tutmak için tüm gücünü toplarken, dimdik durmaya çalışıyordu. Dışarıdan bakıldığında güçlü ve kararlı bir duruş sergilese de, içsel olarak derin bir boşluk ve yalnızlık içinde yavaşça çökmekteydi. Dünya, bu kederli anın ağırlığı altında adeta donmuş gibiydi; Emre’nin yaşadığı yalnızlık öylesine derindi ki, bu dünyada kalmanın anlamını sorgulamaya başladı. O an, her şeyin ne kadar boş ve anlamsız olduğuna dair düşündü, hayatının sonunu getirmeyi düşündü.

Yağmur hızla şiddetlendi, damlalar ansızın büyük bir hızla düşmeye başladı. Karanlık bulutlar daha da yoğunlaştı, gökyüzü adeta bir yastık gibi üzerine kapandı. Yağmurun şiddeti kalabalığı dağıttı, insanlar koşuşturdu, şemsiye ve örtülerin altında kaçıştı. Hava kararmaya yüz tuttu.

Emre, etrafındaki karmaşadan habersiz, dizlerinin üstüne çökerek toprağa yaklaştı. Ellerini, kardeşinin tabutunun üzerine koydu, avuç içleri ıslak ve soğuktu. Yağmur, onun üzerinde ince bir örtü gibi geziniyor, karanlıkta siluetini belirginleştiriyordu.

Gözleri, kardeşinin toprağına odaklanmış, yüzünde derin bir hüzün vardı. Dudaklarından, belki de ilk kez bu kadar kesin ve kararlı bir şekilde çıkan sözler döküldü. "Yanına geleceğim kardeşim," dedi, sesi titreyen bir fısıltı gibi. "Bu dünya benim için anlamsız artık." Emre’nin gözlerinden yaşlar süzülmediği için yağmurun etkisiyle, yaş ve acı birbirine karışmıştı. Dizlerinin üzerinde, toprakla ve yağmurla birleşen elleriyle, her şeyin ne kadar boş ve anlamsız olduğunu derinden hissetti. Kardeşinin yokluğu, yaşamın anlamını bir kez daha sorgulamasına neden olmuştu. O an, yaşamın yükünden kurtulma düşüncesi, içindeki acıyı ve umutsuzluğu artırdı. Emre, bu dünyada kalmanın anlamını yitirirken, kendini derin bir karanlığın içinde bulmuştu.

Emre, yağmurun altında dizlerinin üstüne çökerek kardeşinin toprağına son bir bakış attı. Derin bir nefes aldı, yavaşça belindeki silahı çıkardı. Metalin soğukluğu avucunda hissediliyordu, ama bu soğukluk içindeki boşluğu daha da belirginleştiriyordu. Silahı, titreyen elleriyle dikkatlice başına dayadı. Gözleri, karanlık ve boş bir bakışla etrafı taradı. Yağmur damlaları, silahın metal yüzeyinde kayarken, Emre'nin yüzüne düşen yaşlar gibi görünüyordu. Silahın ucunun kafasına temas ettiğini hissettiğinde, etrafındaki dünyayı son kez görebilmek için gözlerini sımsıkı kapadı. Her şeyin ve herkesin, o an yağmurla birleşip kaybolduğu bu yerde, sadece kendini ve kardeşini hatırlayan bir karanlık vardı. Emre’nin kalbi, son bir çırpınışla yavaşça çırpınırken, gözlerinde yaş yerine bir boşluk belirdi. Bu an, onun için son bir veda, son bir kapanış anıydı. Yağmur, sesini bastırırken, silahın soğuk metalinin ucu kafasında sıkıca yerleşti. Artık, veda vakti gelmişti.

Emre, silahın soğuk metalini başında hissettiği an, kulaklarında naif bir ses yankılandı. Elif’in sesi, geceyi saran sessizlikte yavaşça yükseldi. Melodik ve üzgün bir şekilde şarkı söylüyordu. Sözler, sanki karanlığın derinliklerinden yankılanıyordu:

"Geceyi sarar sessizlik, adını anarken belki, Karanlıkta bir yıldız sönmüş, hatıralarla birlikte. Yitip giden her şeyin, arkasında bir iz var, Ama her kayıpta kalan, kalbimde bir yara."

Bu sözler, Emre’nin içindeki acıyı daha da derinleştirdi. Gözlerini açıp, Elif’in şarkısını dinlerken, bu melodinin nasıl bu kadar derin ve anlamlı olabildiğini merak etti. Sesin bu kadar güçlü ve etkileyici olması, ona hayatının ne kadar boş ve anlamsız olduğunu hissettirdi.

Elif, hem ağlıyor hem de şarkısına devam ediyordu. Sesinin yumuşak ve duygusal tonları, Emre’nin etrafındaki tüm karanlıkları aydınlatıyormuş gibi hissettirdi. Şarkının sözleri, bir zamanlar yaşanmış kayıpları ve derin acıları dile getiriyordu:

"Düşlerimden savrulmuş, zamanın rüzgarında, Kayıplar yüreğimi sıkan, eski bir melodiyada. Her anı bir tüy kadar hafif, derin bir acı. Ve her hatıra, gözyaşlarımla bir diğerini siliyor."

Emre, Elif’in sesinin derinliğini ve içtenliğini hissettikçe, kalbindeki boşluk daha da genişledi. Elif, elleriyle sanki tüm kayıpları ve acıları kucaklıyormuş gibi görünüyordu. Şarkının her notası, Emre’nin içindeki derin üzüntüyü ve yalnızlığı daha da belirginleştiriyordu:

"Şimdi ellerim boş, rüzgarla savrulmuş, Kayıpların gölgesinde, sessizlikle karşılaşmış. Ama her kayıptan sonra, bir umut doğar elbet, Bir gün buluruz belki, kaybolan her şeyi tekrar."

Elif, yağmurun şiddetli damlaları altında, Emre'nin yanına usulca çöktü. İkisi de tamamen sırılsıklam olmuştu, ama bu anın ağırlığı, yağmurun soğukluğundan çok daha fazlasını hissettiriyordu. Elif, gözlerindeki kararlılıkla, Emre'nin elinden silahı nazikçe aldı. Gözleri, Emre’nin gözlerine sıkıca kilitlenmişti.

"Yaşamak için bana umut verirken, sen gidemezsin," dedi Elif, sesi hafifçe titreyerek ama son derece kararlı bir şekilde. Sözleri, Emre'nin içinde bir kıvılcım gibi yanmaya başladı, yaşamının gerçek anlamını yeniden sorgulamasına neden oldu. Emre, Elif’in gözlerine baktığında, o gözlerdeki sevgi ve umut ışığını gördü. Elif’in içindeki kararlılık ve bağlılık, onun yaşamaya devam etme kıvılcımı oluşturdu. Gözleri, sanki içindeki karanlığı aydınlatan bir umut ışığına dönüşmüş gibiydi. Elif’in sıcak elleri, Emre’nin soğuk ellerinin etrafında güvenli bir sarmal oluşturdu.

Elif, Emre’nin gözlerindeki boşluğu ve umutsuzluğu fark etti. Silahı yere koydu ve Emre’ye yaklaştı. Elif’in dokunuşu, yağmurun soğukluğuna rağmen sıcak geldi. Emre, Elif’in bu güçlü, ama nazik yaklaşımıyla birlikte içindeki derin umudu yeniden buldu. Elif’in gözlerindeki ışık, ona yaşam için yeni bir neden bulmuş gibi hissettirdi ve kalbindeki karanlık bulutları dağıttı.

Yağmurun sesleri arasında, Elif’in varlığı Emre için bir umut ışığı oldu. Artık yaşamaya dair bir amaç bulmuş gibi hissetti.

Loading...
0%