Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Plan

@hamish

Şah ve Zeren kahvaltı masasına indiklerinde, Tuana ve Teoman çoktan yerlerini almıştı. Masada sessiz bir enerji vardı; herkes kendi düşüncelerine dalmış, sabahın dinginliğinde kahvaltılarını yapıyordu. Birkaç dakika sonra Devrim de yerini aldı, uykulu gözlerini ovalayarak oturdu.

Kısa bir sessizliğin ardından, Tuana konuşmaya başladı. "Kriptoya lafım yok ama çok tehlikeli," dedi endişeli bir tonla, çatalını tabağına bırakırken.

Teoman gözlerini hafifçe kırpıştırarak araya girdi, "Hollanda bankası %22 daha kârlı olacak," dedi, sanki durumu çoktan çözmüş gibi.

Şah, çayından bir yudum alarak sohbete katıldı, "Piyasa sürekli çalkantılı," dedi sakin bir sesle, "Birkaç haftaya enflasyon oranları değişir."

Devrim, ağzındaki lokmayı yuttu ve kaşlarını kaldırarak, "Hem ABD raporunu gördünüz mü? Durumlar çok vahim," dedi, ciddi bir tonla. Ama bu ciddi tavır, Teoman'ın yüzünde bir gülümseme oluşturdu.

"ABD raporu mu? Güldürme Devrim," dedi Teoman hafif bir kahkahayla.

Devrim omuzlarını silkerek, "Ne diyeyim, ben sadece olguları söylüyorum," diyerek karşılık verdi.

Zeren ise, tartışmayı biraz daha hafifletmek istercesine, "Hollanda'ya verelim de bir gece ansızın paramızla kaçsınlar," dedi, alaycı bir ses tonuyla. Masada küçük bir kahkaha dalgası yayıldı.

"Hayır kurumlarına %20 veriyoruz, değil mi?" diye sordu Tuana, konuyu biraz daha ciddi bir yöne çekerek.

Hepsi birden, hiç düşünmeden, "Elbette," "Kesinlikle," diyerek onayladılar. Kahvaltı masasında ortak bir anlayış ve bağlılık duygusu vardı; herkes aynı hedef için bir aradaydı.

"Ural ile sabah yürüyüşte karşılaştık." Dedi Şah. Herkes ona dikkatlice baktı. "Tabiki rastlantı diye düşünmüyorum. Siz sormadan söyleyeyim."

Devrim kafasında tartıyor gibiydi. "İp canbazlığı yapıyorsun Ebe." Sesi iğneleyiciydi.

Teoman, kendinden emin bir tavırla, ortamdaki gerginliği dağıtmak için konuştu. "Özel jeti ayarladım, bu gece Amsterdam'a uçuyorum. Eşlik etmek isteyen olursa biletler dolaplarınızda," dedi.

Zeren, bir an bile tereddüt etmeden, "Ben böyle iyiyim. Yapacak işlerim var," diye yanıt verdi, hafif bir gülümsemeyle.

Devrim ise başını olumsuz anlamda sallayarak, "Beni sayma, planlarım var," dedi.

Tuana, Teoman’a döndü ve düşünceli bir ifadeyle, "Ben eşlik ederim. Birinin sana göz kulak olması gerek," dedi, hafif bir tebessümle.

Teoman, Tuana'nın teklifi karşısında gülümseyerek başını salladı. "O zaman bu gece Amsterdam’da güzel bir akşam yemeği yeriz, sonrasında eğlenceye çıkarız. Orayı iyi bilirim, harika mekanlar var."

Şah, çayından bir yudum alırken, "Yani bu akşam bayağı hareketli geçecek anlaşılan. Ama burada da fena olmaz. Benim de bir iki planım var," dedi, göz kırparak. "Belki siz uçarken biz de buradaki mekanları zorlarız."

Zeren, Şah’a bakarak gülümsedi. "Ne yapmayı planlıyorsun? Sonunda yine sabahı görmeyelim."

Devrim araya girerek, "Güzel bir yer buluruz, hem hepmizin biraz kafasını dağılır. Biraz eğlenmek hepimize iyi gelir," dedi, Şah'a dönerek onay alırcasına.

Tuana, Teoman’a döndü, "Yani kısacası, bu gece herkes eğlenmeye çıkıyor. Birimiz Amsterdam’da, diğerlerimiz burada. Gece neler getirecek bakalım," dedi, keyifle gülerek.

Teoman gülümseyerek, "Öyle görünüyor. O zaman akşam herkesin keyifli bir gece geçirmesi dileğiyle," dedi.

Şah, masadaki herkese bakarak, "Bu geceyi unutulmaz yapalım," dedi, hafif bir tebessümle.

Şah, çayından bir yudum alarak kararlı bir şekilde konuştu. "Tunca'nın mekanına gidelim," dedi.

Devrim’in kaşları çatıldı, yüzü endişeyle doldu. "Ateşle oynuyorsun Şah. Sabah o seni ziyarete geldi, sıra sana geçti öyle mi? Bu kadar hızlı hareket etmek riskli olabilir."

Şah, Devrim'in endişeli bakışlarını görmezden gelerek çayından bir yudum aldı. "Bir şey en iyi göz önünde saklanır," dedi sakin bir sesle. "Eğer ortada olursak, kimse bizden şüphelenmez. Tunca'nın mekanı da bunun için ideal."

Devrim, Şah'ın bu kadar rahat tavrını anlamakta zorlanıyordu. Nefesini dışarı vererek, "Ural'a yakın olman bazı açılardan avantaj sağlar... bunu anlıyorum. Ancak aynı zamanda, bu yakınlık onu da sana yakın yapar, Şah," diye uyardı.

Zeren de aynı endişeyi taşıyordu. "Devrim'e katılıyorum Şah. Bu hareket fazla hızlı değil mi? Eğer ortaya çıkarsak, geri dönüşü olmaz."

Şah, Zeren'in ve Devrim'in kaygılarını ciddiye almış gibi görünmüyordu. Gözleri kararlı bir şekilde parlıyordu. "Ural'ın hareketlerini yakından izlemek istiyorum. Onu en iyi, gözlerimizin önünde tutarak kontrol edebiliriz. Evet, riskli, ama büyük kazançlar da bu riskleri alarak elde edilir."

Devrim, Şah'ın inatçı tavrını bildiğinden, onu ikna edemeyeceğini anlamıştı. "Peki," dedi sonunda, "Bu oyunu oynamaya kararlıysan, biz de hazır olacağız. Ama dikkatli ol, Şah. Bu gece her şey olabilir."

Şah, başını hafifçe sallayarak onayladı. "Bu oyunu kurallarına göre oynayacağız. Tetikte olacağız ve hiçbir detayı gözden kaçırmayacağız."

Devrim derin bir nefes alarak, "Bu gece risk alıyorsun, bunu biliyorsun değil mi?" diye sordu.

Şah, başını sallayarak onayladı. "Evet, biliyorum. Ama bu riskin karşılığını alacağıma eminim."

Zeren, Şah'ın bu kararlılığından hala huzursuzdu ama onun da geri adım atmayacağını biliyordu. "Tamam," dedi sessizce, "Ama bir sorun çıkarsa hemen oradan ayrılalım, Şah."

Şah, Zeren'in elini nazikçe sıktı ve gülümsedi. "Merak etme, Zeren. Her şey kontrolüm altında."

Devrim, kaşlarını çatmayı sürdürse de, sonunda başını sallayarak kabul etti. "Peki, bu senin oyunun Şah. Ama ne olursa olsun, tetikte olacağız."

Zeren, Şah'a biraz daha yaklaşıp, "Ne olursa olsun, dikkatli ol," dedi.

Şah, Zeren’in elini sıkıca tutarak, "Her zaman," dedi.

Teoman ve Tuana, bavullarını hazırlamak üzere hızla odalarına çekildiler. Zeren, heyecanla Devrim’in yanına yaklaştı, gözleri parlıyordu. “Beraber gider miyiz?” diye sordu, sesinde umut dolu bir heves vardı.

Devrim, Zeren’in enerjisini umursamadan cevap verdi. “Çocuk musun sen Zeren? Kendin gidemiyor musun? Ben senin baban değilim. ” dedi, son kurduğu cümleyle oda buz kesti.

Zeren, Devrim’in bu soğuk yanıtı karşısında gözleri dolarak başını eğdi. Zeren'in kırmızı çizgiziydi babası. Yavaş adımlarla odadan çıktı, yüzünde kırgın bir ifade vardı.

Şah, Devrim’in bu davranışını sinirle izledi. Yavaşça Devrim’in yanına yaklaştı, parmağını onun yüzüne doğru sallayarak, “Bazen tam bir piç oluyorsun,” dedi, sesi öfkeyle titriyordu. Ardından, Zeren’in yanına gitmek üzere aceleyle salondan çıktı. Şah hızla merdivenleri çıktı, adımlarının yankısı koridorda yayıldı. Zeren her zaman üzüldüğünde yaptığı gibi, bu sefer de dolaba kapanmıştı. Şah, dolabın kapısını nazikçe açıp içeri girdi. Zeren, hıçkırıkları arasında gözyaşlarını silmeye çalışıyordu. Şah, onun yanına oturdu, sessizce destek oluyordu.

“Zeren, kafası mı karışık yoksa benden nefret mi ediyor, anlamıyorum,” dedi Zeren, Şah’ın gözlerine bakarak. “Sence çocukça mı davrandım? Babasız büyümem bu kadar mı belli oluyor. ” Sesinde derin bir kırgınlık vardı.

Şah, Zeren’in gözyaşlarını elleriyle nazikçe sildi. “Hayır bebeğim, Devrim’in hödüklüğü tuttu,” dedi, sesi sakin ve rahatlatıcıydı.

Zeren, başını sallayarak, “Çok zorladım Şah, bana karşı bazen çok gaddar davranıyor. Ne yaptım ki benden bu kadar nefret ettirdiğimi düşünüyorum, sonra bir şey yapıyor, sanki en değerlisi benmişim gibi,” dedi.

Şah, Zeren’in gözlerine bakarak hafifçe gülümsedi. “Bunu anlamanın bir yolu var,” dedi.

Zeren’in gözleri merakla parladı. “Ne?”

Şah, munzurca gülümseyerek cevapladı, “Kıskançlık.”

Loading...
0%