Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@hamuselif

Herkese yeniden merhaba arkadaşlar. Wattpad'dan çıkıp Kitappad'a gelmek biraz zor oldu ama yinede geldik. Çok küçükken yazmış olduğum, eski adıyla BEKLEYİŞ, OLANLA OLUNMAZ'a hepimiz tekrar hoş geldiniz. İyi okumalar🩶


°°°°°°°°°°


O gün kaldığım yurt odasından gülerek ve mutlu bir hissiyatla ayrıldım. Okuluma giderken bile mutluydum. Ama... Söylesenize kim geleceği görebilir? Kim derdi ki senin hayatın hikayeleri aratmayacak. Ben demezdim şahsen. Birazcık hayal ederdim. Ama 'yaşayacağım' demezdim.


°°°


"Efendim anne?"


"N'apıyorsun Esrigün?"


"Okula gidiyorum."


"Anladım. Bugün biraz daha erken gelebilirsen gel diyecektim sana."


"Tamam da niye? Bir şey mi oldu?"


Öksürerek boğazını temizledi annem.


"Yo... Yok. Sadece... Uzun zaman oldu. Ondan."


Allah Allah.


"Siz beni bu kadar özler miydiniz ya?"


Kısa bir sessizlikten sonra telefon yüzüme kapanıverdi.

Gözlerimi kırpıştırarak telefonumun ekranına baktım.

Ne oldu şimdi? Yanağım mı değdi acaba?

Telefonuma gelen mesaj ile akranı açtım.


Annem:


"Telefon çekmiyor. Sonra ararım."


Anlaşılan yanağımın bir suçu yokmuş.


"Tamam."


Telefonu kapattım ve okula girmek için hareket ettim.

Biri arkamdan koşarak geliyordu. Berkay bana yetiştiğinde önüme geçip ters ters yürümeye başladı.


"Selam." 


Dedi.


"Merhaba." 


Diye karşılık verdim. 


"İstersen valizini taşıyabilirim."


"Sağol ama ben hallederim."


"Esrigün. Ben aslında seninle bir şey konuşmak istemiştim."


Olamazzz. İtiraf etme Berkay. Sakın bana beni sevdiğini itiraf etme.

Siz bilmiyorsunuz tabi. Tanıştırayım. Bu Berkay. Lisenin ilk senesinde tanıştık. İyi arkadaşız. En azından ben iki sene önceye kadar öyle olduğumuzu düşünüyordum. Beni sevmesi ona olan hissiyatımı değiştirmedi elbette ama onun bana olan bakış tarzı iki sene önce değişmiş.


Boğazımı temizleyerek


"Ne gibi?" 


Diye sordum. 


"Şeyy..." 


Berkay konuşamadan 


"BERKAY! BURAYA GEL! ACİL BİR ŞEY VAR!"


Diye seslendi birisi. Kim olduğunu göremedim ama sesi Akar'ı andırıyordu. Berkay, sesin geldiği yöne sinirli bakışlarını yollarken. Derin bir nefes aldı ve daha sonra da bana döndü.


"Gerçekten çok üzgünüm. Daha sonra tekrar yanına geleceğim."


Sahte bir gülüşle


"Bekliyor olacağım."


Dedim. Berkay, koşar adımlarla yanımdan uzaklaştı. Aklımın bir kenarına daha sonra Akar'a teşekkür etmem gerektiğine dair not geçtim.


Akar : Kuzenim, çocukluk arkadaşım, kardeşten ötem ve lise arkadaşım olan Hüma'nın biricik sevdiceği.


°°°


Okula girdikten hemen sonra ilk iş olarak spor malzemelerinin koyulduğu odaya köyüme dönmek için hazırladığım valizimi bıraktım. Sonrasında ise sınıfıma çıktım.

Tam tamına yirmi dokuz kişilik bir sözel sınıfına mensubum. Eğlenceli olması dışında toplama kampı gibiyiz maalesef.


Kısa bir süre telefonumla oyalandım sıramda. Daha sonra zil çaldı. Herkes sınıfa doluşurken uğultular çoğalıyor sessizlik bozuluyordu. Sınıf yavaş yavaş yerini alıyordu ki Berkay ve Akar hariç.


Edebiyat hocamız olan Aytaç Hanım daha sınıfa gelmemişti. Bu yüzden kızların yanına gidip Berkay ve Akar'ı sordum.


Hüma, 


"Akar en son Berkay'ın yanına gitmişti."


Dedi. 


"Berkay da Akar'ın yanına gitmişti."


Dedim. Seren,


"Bende birlikte görmüştüm onları."


Dedi. Ecrin, 


"Allah Allah. Acaba gene neyin peşindeler?"


Diye söylendi. 


"Çok haklısın Ecrin. Bunlar kesin yine bir halt yemişlerdir."


Diye Karşılık verdi Alev.


Alev, Ecrin, Seren ve Hüma : Yurttaki oda arkadaşlarım. Hüma'nın kuzenim olduğunu söylemiştim zaten. Ayriyeten Seren ve Hüma ile aynı köyde yaşıyorum.


Sınıf kapısının gıcırtılı bir şekilde açılmasıyla hepimiz o tarafa döndük. Aytaç Hanım gelmişti. Kendisine 'Hocam' yerine 'Hanım' sıfatıyla hitap ediyoruz çünkü bunu kendi istedi. Nedenini bilmiyorum.


Hızlı bir şekilde yerime geçip sıra arkadaşım olan Burcu'nun yanına oturdum.


Aytaç Hanım, 


"Çabuk herkes yerine geçsin!"


Diye bağırıyordu. Aslında sevecen bir kadındır. Ama ters bir tarafına denk gelirsen ayvayı bütün olarak yedin demekti.


°°°


Bir kaç dersin ardından tenefüse çıkmıştık. Ama yoğun şekilde içimi kemiren bir kaç işsiz kurt yüzünden Berkay'ı düşünüyordum. Şu ana kadar olan hiç bir derse girmedi. Berkay'ı tanımasam okulu ekti falan diyeceğim ama asla böyle bir şey yapmaz. Şıkları eleyince de aklıma gelen tek şeyin derslere benim yüzümden girmeme ihtimali olması.

Etrafta yayılan gürültülü sesler yüzünden düşüncelerimden sıyrıldım. Herkes toplanmış bir yere bakıyordu. Merak ederek o yöne doğru ilerledim. Boyum kısa olduğu için kalabalığın arasından zar zorda olsa geçip en önde durdum. Gözlerim gördüğüm ambiyans karşısında adeta gülücükler saçıyordu.


Bizim erkekler (oda arkadaşlarım olan kızların sevgilileri), kızları okulun bahçesinde dansa kaldırmış ve dans ediyorlardı. Akar gelmişti. Berkay'da öyle. Hatta Berkay bizim kızların üzerlerine gül yaprakları saçıyordu. Benim hakkımda bir şey olmaması beni çok mutlu etti yeminle.


Açıkçası taktir-e şayan bir görüntü. Size şunu da söyleyebilirim ki bu okulun en bilinen ve en çok tanınmış çiftleri işte tamda burada dans edenlerdir. Herkes senelerdir onların arasındaki bağı biliyor. Hocalar da bir şey demiyor. Şükür ki hiç bir zaman da ayrılmadılar. Okuldan sonra Alev dışında diğerlerinin evlenme ihtimali oldukça yüksek. Alev, kariyer yapmak peşinde.


Cebimden telefonumu çıkarıp bu anları görüntüledim. Ders zilinin çalmasıyla bir masalın daha sonuna geldik. Artık gerçek hayata dönüp derse girmeliydik. Öğrenciler alanı boşaltırken Berkay'ın da bana yaklaştığını gördüm. Yanıma gelince durdu.


"Sınıfa beraber gidelim mi?"


Diye sordu. Yalvarır gibi bir hali vardı.


"Tabi. Neden olmasın?"


Diyerek karşılık verdim ama içimde ağır bir öküz vardı. Birlikte sınıfa çıkarken ne kadar öğrenmek istemesem de Berkay'a o soruyu sordum.


"Bugün bana söylemek istediğin şey... Neydi?"


"Ha o mu? O şeydi. Hani şu bir aylık tatilden sonra yapılacak olan mezuniyet balosu varya."


"Evet." 


Kafasını kaşıyarak devam etti.


"Ihım. Şeydi ya... Baloya benimle gelmek ister misin, diye soracaktım."


Oh. Beni sevdiğini söylemedi. En azından bu da bir gelişme.


"Anladım."


Diyebildim sadece. 


"Eee?"


Dedi Berkay sabırsızca.


"Eee. Ne?"


Dedim anlamamış gibi. Benim için salağa yatmak iyi bir kaçış yöntemi.


"Kabul ediyor musun?"


Diye sordu merakla. Derin bir iç çektim ve konuşmaya başladım. Önünüzü ilikleyin ciddi konuşacağım.


"Bak Berkay. Gerçekten seni üzmek istemiyorum. Ama sen de biliyorsun ki ben böyle şeylerden hoşlanmıyorum. Evet. Baloya geleceğim ama bir partner istediğimi sanmıyorum. Üzgünüm."


Dedim ve daha hızlı adımlarla sınıfıma doğru ilerledim. Rahatlayabilirsiniz.


Tam sınıfın kapısını açacaktım ki birisi kolumu tutup sertçe kendine çevirdi. Anlaşılan Berkay'dan kurtulamayacaktım. Öfkeli bir ifadeyle konuştum.


"N'apıyorsun Berkay?!"


Diye çıkıştım aniden. Korkmuştum çünkü ve bu hiç hoş değil. Üstelik bana isteğim dışında dokunmuştu. Nefret ediyorum bu tür hareketlerden.

Yaptığı hatayı anlamış gibi elini çekti Berkay.


"Ben... Ben üzgünüm. Sadece seni durdurmak istemiştim."


Yere bakarak


"Neyse önemli değil."


Dedim. 


"Eee? Ne diyecektin?"


"Bana bir şans vermeni istiyorum. Sadece bir balo. Lütfen."


Biraz daha sert davranmalıydım sanırım.


"Hayır dedim Berkay. Olmaz."


Gözlerini gözlerimden ayırıp başka bir yere kaydırdığında üzüldüğünü anladım. Tekrar bana döndü.


"O zaman senden başka bir şey isteyeceğim. Merak etme. Kötü bir şey değil."


Bu beni biraz düşündürsede


"Tabi." 


Dedim. 


"Bu bir ay da düşünmeni istiyorum senden. Yani tatil bitene kadar en azından bir düşün lütfen. Bir ay içinde seninle konuşmaya devam ederiz. Eğer hâlâ kararın değişmemiş ise sana söz veriyorum seni bir daha baloya çağırmayacağım."


Dedi ve sınıfa girdi. 


Aslında Berkay'ı oyalamak için iyi bir fırsattı bu benim için. Tabiki kararımı değiştirmeyecektim. En azından Barkay, azda olsa tatmin olacaktır.


Off. Allah'ım sen yardım et. Onunla baloya gitmek istemiyorum. Kırılsın da istemiyorum. Kafamı dinlemek istiyorum.


°°°


Öğlen arasına girmeden önce Yasin hocayı dinliyorduk. Yasin hoca din kültürü hocamız. Onun derslerini çok seviyorum. Çünkü dersleri çok akışkan anlatıyor. 'Yeme de yanında yat' misali.


Ders boyunca Berkay'ın bana baktığını fark etmeme rağmen ben bir kez bile onun tarafına dönmemiştim. Onu fazla ümitlendirmek istemiyorum.

Anlamadığım noktalardan birisi de şu, ben her zaman aynı bendim. Berkay benim nereme vuruldu anlamıyorum.


Zil sesinin duyulmasıyla herkes hareketlendi. Masamın üzerindeki kitaplarımı çantama yerleştirirken Yasin hoca bir duyuru yapmak istediğini söyledi.


"Evet çocuklar. Müdür Bey, bir ay sonra olacak olan mezuniyet balosunu hatırlatmamızı istedi. Gelmeyi unutmayın. Sonuçta birlikte son seneniz. Fakat, öyle içli dışlı olmayın lütfen. Zina, uzak durmanız gereken bir mevzu. Son olarak iyi tatiller."


Sözlerini tamamladıktan sonra çantasını alıp dışarıya çıktı Yasin hoca. Ben de çantamı aldım ve dışarıya çıkmak için hareketlendim. O esnada Berkay'ın adımı seslendiğini duydum.


Arkamı dönüp sadece yüzüne baktım.


"Düşüneceksin dimi?"


Kalbini kırmamak adına ve biraz da uzatmak istemediğimden kafamı evet anlamında salladım ve dışarıya çıktım. Hemen valizimi bıraktığım yerden aldım ve yola koyuldum.


Otogara gitmek için yürüyordum. Elimden geldiğince de hızlı olmaya çalışıyordum. Sonuçta büyük şehirlerde ne olacağı belli olmaz.


Cebimdeki titreşimle düşüncelerimi bir kenara itip kimin aradığına baktım. Annem arıyordu. Telefonu açıp kulağıma yerleştirdim.


"Alo anne." 


"Alo Ersigün. Geliyor musun? Neredesin?"


"Evet. Geliyorum. Otogara gidiyorum. Birazdan yola çıkmış olurum."


"İyi o zaman. Hadi çabuk gel. Oyalanma sakın. "


"Tamam. Görüşürüz."


Dediğim gibi telefon yüzüme kapandı. Bir de anne olacak. Az kibar ol ya. Sabahtan beri yüzüme kapatıyor telefonu.


... 


Otogara az bir mesafem kalmıştı. Aniden arkamdan bir ses duydum. İrkilerek arkamı döndüm. Fakat hiç bir şey yoktu. O sesi yapanı bir kedi olarak düşünmek isterdim ama o kedinin yerinde bir aslan yatmasından korkuyorum. Berkay beni takip ediyor olmasın.

Bu düşünceyle daha fazla korkup resmen koşmaya başladım.


... 


Arabanın hareket etmesine üç dakika kalmıştı. Bir teyze gelip yanıma oturdu.


"Selamun aleyküm. Aha burası beem goltuuumudu herhal."


Konuşması karşısında gülümserken karşılık verdim.


"Aleyküm selam. Biletinizde koltuk numaranız yazıyordur teyzeciğim."


"Beeem gözlerim görmiiki. Al da bi bak bakım ne yaziimuşş?"


Elindeki bileti alıp numaraya baktım.


"Haklısınız teyzeciğim. Siz burada oturuyorsunuz."


Hemen yanıma oturup elindeki poşetten bir şey çıkarttı. Çıkarttığı şeyi görünce sessizce kıkırdadım.


"Al gızım. Sen de yiin mi?"


Diyerek elindeki cips paketini bana doğru uzattı.


"Teşekkür ederim. Size afiyet olsun."


"Al gızım al. Ye de gannı doyur. Çöp gibi galmışın."


Bana çöp demesine gülerken ekledim.


"Zayıf durduğuma bakmayın teyzeciğim. Benden çöp olur mu? Olsa olsa varil olur."


"Olu mu öle şey? Hem seen adın ne bakim güzel gızım?"


"Esrigün." 


"Adın gibisin maşallah."


Dedi beni süzerken. Hemen ardından bir tükürük yağmuru başladı.


"Tü tü tü tü maşallah."


Gözlerimi kapattım ve 'yarabbi çok şükür' dedim içimden. Gözlerimi açtım.


"Sizin adınız ne teyzeciğim?"


"Aycan. Emme baa Aygız derler. Seen canın ne demek istisa onu de hemi?"


Kibarca gülümseyerek - o nasıl oluyorsa artık - devam ettim konuşmaya.


"Peki teyzeciğim." 


Dedim kısa keserek. 


°°°


Yola çıkalı yirmi beş dakika kadar olmuştu. Biz de Aycan teyze ile muhabbet ediyorduk.


"Öle işte gızım. Bizim oğlan ablaları gibi okumadı. Ünüfsii bütürüp adam olsaydı aha şimdik böle sürünmezidi. Ah akılsız oğlan ah."


Diyerek yakındı Aycan teyze. 


"Belki de böylesi daha hayırlıdır teyzeciğim. Siz kendinizi üzmeyin."


"Öle de gızım. Napak işte. Ana yüree. Dayanmiki."


"Öyledir tabiki."


Cebimde bir titreşim hissettiğimde telefonumun çaldığını anladım. Çıkarıp açtım.


"Alo. Efendim anne?... Yoldayım... Yarım saat kadar var... Tamam tamam... Peki... Görüşürüz."


"Anan mı yavrum?"


"Evet Aycan teyze. Nerede kaldığımı merak ettiği için aramış."


"Analar işte. Hep merak eder."


"Öyle teyzeciğim."


... 


Aycan teyze uyuya kalmıştı. Ben de müzik dinliyordum. Bir kez daha telefonum çalmaya başlamıştı. Bu defa babam arıyordu.


"Efendim baba?... Yoldayım... Az kaldı... Peki..."


Tövbe estağfurullah. Bu ne ya böyle? İkisi de anlaşmış gibi.


... 


Bir on dakika sonra tekrar telefonum çaldı. Bu defa da büyük ağabeyim Yusuf arıyordu.


Sinirle açıp direk konuşmaya başladım.


"Efendim ağabey?Tamam çabuk geleceğim ağabey. Oyalanmayacağım ağabey. Ne istiyorsun ağabey?... Na... Nasıl mıyım? İyi. İyiyim. Sen?... Peki... Görüşürüz."


Lahavlevelakuvvete. Bugün gerçekten bunlarda bir şey var.


°°°


Uzun bir yolculuktan sonra eve varabilmiştim. Valizimi sürükleyerek kapıdan içeriye girdim. Annem, Yusuf ağabeyim, Selim ağabeyim, ablam... Babam hariç hepsi beni kapıda karşıladı. Tek tek ve doya doya sarıldım onlara. Çok özlemişim yaa. Ama bunlarda bir hal var. Hepsinin yüzü bir karış olmuş.


"Hepinize ne oldu böyle? Yoksa beni gördüğünüze sevinmediniz mi?"


Diyerek hüzünle karışık gülümsedim. Yüz ifadeleri hâlâ değişmemişti.


"Baban seni oturma odasında bekliyor."


Dedi annem bir anda. 


"Neden?" 


Diye sordum. 


"Sen içeriye geç."


Diyerek mutfağa gitti annem. 


Allah'ım sen bana sabır ver. N'oluyor bunlara?


Valizimi bir kenara bırakıp oturma odasına doğru yol aldım. Babam tekli koltuklardan birine oturmuş karşısında ki adamla sohbet ediyordu.


Misafirlerimiz olduğunu bilmiyordum. Üç kişilerdi. Evli olduklarını tahmin ettiğim bir kadın ve bir adam vardı. Bir de hemen yanlarında genç bir oğlan oturuyordu. Bunlar da kimdi böyle?


Önce gidip babama sarıldım. Daha sonra da misafirlere 'hoşgeldiniz' dedim.


"Pek de hanım hanımcık."


Dedi sarışın kadın. İçimden saçlarımı savurup 'her zaman ki halim Hanımefendi' dedim. Babam boş koltuğu gösterip


"Gel otur." 


Dedi. Gidip oturdum. Artık meraktan çatlayacak duruma geldiğim için direk sordum.


"Bir şey mi oldu baba? Beni bekliyor muşsun?"


"Yok kızım önemli bir şey olmadı da..."


Hemen devraldım konuşmayı. 


"Beni neden çağırdın ki?"


Boğazını temizlerek konuşmasına devam etti babam.


"Bu gördüğün misafirler senin için geldi."


Allah Allah. Yoksa küçükken dilediğim dilek gerçekleşecek, İngiltere kraliçesinin torunu falan mı çıkacağım?


"Benim için mi?"


Diye sordum şaşırarak. 


"Evet. Senin için."


Dedi kısaca. 

Misafirlere dönerek iyice süzdüm. Bunların sarayda yaşıyor gibi bir havası yok. Boş yere heves ettik.


"Hoş gelmişler de. Ben onları daha önce hiç görmedim ki. Neden benim için gelmişler?"


Diye sordum. Babam yumuşak bir tavırla konuşmaya başladı. Biraz da gülümsüyordu.


"Bundan sonra daha iyi tanırsın."


Dedi ve sarışın kadının yanında oturan genci göstererek


"Çünkü bu genç yani Ateş, senin eşin olacak."


Duyduğum cümlelerle gence bakıp yüzünün gülümsemesini izledim. Cümleler kulaklarımda bando kurarken dilim bu bandoyu yakıp geçti.


" Ne?(!) "


Öyle bir sıçradım ki oturduğum yerden kadının bile yanındaki adama sokulduğunu gördüm.

Bu misafirler gerçekten sürpriz olmuştu. Yapılmasını istemediğim bir sürpriz ve gelmelerini hiç istemeyeceğim misafirler topluluğu.


Yumurtadan çıkan sürpriz misafirler!!


İnstagram : @i.am.hamus


Loading...
0%