@handelendin
|
Playlist : bring me the horozon - Drown 4 gün öncesi Ailemin kavgalarından bıkmıştım. Benim yüzümden kavga ettiklerini sanıyorlar benden kaynaklı bir durum yoktu. Kendi eksikliklerini birbirine vuruyorlar her zaman. Onların eksikliği yüzünden ben böyle büyüdüm. Tek isteğim sevgi ve beni kabul etmeleri ama ben sanki onların hatalardan doğan bir çocuk oldum. Haberlerde gördüğüm kız gibi kaybolmayı bile diledim. Kimsenin olmadığı bir yerde durmak sessizliği dinlemek ama ya o kızın ailesi kızlarını sevdiyse, bilemeyeceğim. 4 aydan bile kayıp olduğunu ebeveynleri acı içinde kızlarını bekleme arayışını seyrettim. Odamdaki kapıyı baktım ya benim ebeveynlerim ben kaybolduğumda acı çekerler mi diye hayal kurmakta yetindim. Onlar mı bence benim yokluğumda, bir rahatlama doğacaklarını parmak basarım. Dertlerimi anlattım, kendimden bahsetmedim. Ben 29 yaşında sorunlu bir gencim adım ise dedemlerin koyduğu iki ismi sahibim ailem beni sevmemiş sanki çocukluğumda hep yalnız büyüdüm. Besleyip okuttular ama benle ilgilenme gibi niyetleri olmadı. Adımı gelirsek namı değer Feyyaz Bartu Ateş. Üniversite tekrarı okuyan sıradan, sorunlu bir çocuğum. Her okul çıkışı sevdiğim yerleri gidip sakinleşmeye hatta kendimi dinlemeye gittiğim o yol üstünde bir saat mağazası vardı. Nedense bende saatleri düşkün bir merakım var. Bana ilginç geldikleri için mi yoksa kaderimde yazılmış saat merakı mı bilmiyorum ama her o mağazanın önünde geçtiğimde geri adım atıp saatlerin tik tak sesleri ,yelkovan ve akrebin ilerleyişi guguklu saatin hatta çalar saatin sesleri, bazı insanları rahatsız eder ama bana tüm sorunları unutturan, dünyayla bağlantımı kestiği bile oldu. Telefonun çalma sesi , dalma mı yarıda kesen ailemin nerede kaldığımı soran aramaları gibi eve geldiğimde geç kaldığım için azarlamaları yüzünden, aklı dengemi kaybedip okulda sorunlu biri olarak görüldüm. Bir dilek hakkım olsa kesinlikle bir daha o eve adım atmamak isterdim. Her şeyin başlangıcı o ev olurdu. Son kez saatte bakıp bıkmış şekilde iç bırakıp o yol üzerinde eve doğru yürüdüm. 🧭 Onun için son kez kavga edişleri olacaktı. Akşam civarı hiçbir şey almayı düşünmedi tek bir notla veda ediyordu onu suçlayan sevmemiş ailesine ' Hiçbir şey için teşekkürüm yok ama bana minnet duyacaksınız çünkü hayatınızdan çıkıyorum - F.Bartu Ateş - ' ailesine son sözlerini bir kağıta yazmış masanın üstüne bırakıp kapıdan duyulmayacak kadar içerden televizyon izleyen ailesine baktı o kadar dalmış ki ilk defa bu kadar sessiz olduklarını görmüştü o da her akşamları sessiz geçen günlerdi. Yüzü düşmüş gözü yaşlı bir şekilde kapıdan sessiz çıktı. Apartmanda inerken ne yüzünü gösterdi komşuların ne de konuştu. Sessiz sedasız apartman kapısından çıkıp sevdiği saatçi dükkanına doğru kaldırımlarda yürürken sevgi dolu akşam gelmelerini doymayan ailelerini gördükçe kıskandı Kendi ailesine gelince, tek yeni doğduğu zaman sevmişler diye düşündü. Saatçinin ışıkları açıktı. Daha kapatmamış ama telefondan saati baktığında dükkandaki saatleri aynı saati göstermediğini fark etti. Neden 10.35 gösteriyor, akşam 9 civarı neden hepsi o saati gösteriyor. Feyyaz Bartuya çok garip gelmişti. Hiçbir zaman saatin değiştiğini görmemişti ya da aynı saatte durduklarını. Guguklu saat çalıp duruyor, içinden kuş çıkıp giriyor, çalar saat sanki isyan ediyor büyük saat dükkanın içinde yankı yapıyor. Hepsi bir şey anlatmak istiyordu ama Feyyaz bunu anlamakta güçlük çekti. O yoldan köprüye doğru ana caddeye çıkmıştı hala açık olan alışveriş marketlerin ışığı ve korna seslerinden anladığı güzel manzaraya baktı son kez. Bir günah işleyecek. Allah'ın almadığı canı kendisi almaya düşündü. Kaldırımlar karşıya geçtiğinde daha az hasar alacağını biliyordu. Ama kimsenin durdurmasını izin vermeyecekti. Sokakta yürümek temiz havayı ve gürültünün sesini dinleyerek köprünün merdivenlerinden çıktı, yanından geçip gidenleri gördü. İnsanlar onu durduracaktı ama duymamazlıktan geldi. Köprünün ortasına geldi. Parmaklıklardan oturmuş işlek olan arabaların geçme hızlarını izledi. Birileri onu tehlikeli şeyler yapmamasını yalvarıyordu. Feyyaz onlara boş gözlerle bakıp önüne döndü. Kalkıp geri çekildiğini sanarken o ise ayağa kalkmış öylece dikilip onların gözlerine bakarak kollarını yana açarak kendini aşağıya bıraktı İnsanlar arkasından bakıp Feyyaz'ın durumu ilgili konuşup durdular. Etrafına toplamış insanlar yaşıyor yaşamadığını tartışıp ambulansı aramıştı. Feyyaz hala düşüyor gibi hissetti. Saatler geriye sarıp… durmuştu. Bitmek bilmeyen bir çukurun içinden derinlere doğru çekildi. İşte asıl macera şimdi başlıyor. Bilmediği bir yerden kaçış olur mu ? Gözlerimi açtığımda evimde değildim. Cennette miyim diye düşündüm ama karanlık bir ortamda kulağıma sağır edecek bir sesle,cennette değilim. Burası neydi. En son bir köprünün direklerine çıkmış hayatıma son vermiştim şimdi ise ne ses ne de birileri olmayan bir şeyin içinde olduğum yeri bilmezken buradan kaçışı nasıl yapacağım. Tok bir sesle kulağım yine sağır oldu. Ayağa kalktım çıkmak için bir kapı bulmayı çalıştım. Merdivenlere çıkıp her deliği her pencereyi açmayı çalıştım ama kilitli. Çok yüksekten bulunduğum yer, bir garipti. Çınlama sesi ve devasa boyutta sayılar yazılı bir camın nereye ait olduğunu anlamıştım. Şu an bir saat kulesinin içinde kapılı kapılar ardından takılı kalmış bir esir gibi hissettim. Buradan nasıl çıkacağım peki hiç anlamıyorum. Elimi cebime attığımda boş olan ceplerimden birinde dolu olduğunu, ama ne olduğunu merak etsem de içimde korku olunca merakımın yerini geçmişti. Bir yandan açtım bir şeyler yemek istemiştim, küçük şeylerde olabilir. Hayal ettim gerçekleşmeyecek yemeği, iç çekerek arkamı döndüğümde yemekleri yerde dizilmiş olduğunu gördüm. Aklım karıştı, ben şu an nasıl bir boyutta takılı kaldım. Hayal ettiğim şeyler nasıl gerçekliğe dönüyor. Bir kez daha hayal edeceğim buradan çıkmayı ya da kapıların herhangi gibi bir kapının anahtarı önümde durmasını. Gözlerimi yumdum ve buradan çıkmayı dilemiştim. Bu imkansızı dilemek gibi, her şey oluyor ama buradan çıkamayacağımı kabullenmiştim artık. Keşke keşke demek neye yarayacaktı. Bana sorsalar burası mı yoksa o evin mi ? burası en azından ses yok ve gürültü edecek kimse yok. Kendimle baş başayım. Biraz etrafta dolaşayım dedim, boş boş oturup çare düşünmek mi hiçte iyi bir çözüm yolu değildi. Hala çözülmemiş bir şey vardı. Cebimdeki ne diye almamla pusulaya benzer bir saat buldum saat mi yoksa pusula olduğunu anlayamadım. Saate benziyor ama rakamlar sayılar nerede sadece cansız renksiz binalar ve yerler kazılmıştı. Bu ne işimi yarayacak çözemedim bir. Saatleri sevdiğim için anlamıştım nasıl bir saat türüne ait olduğunu. Ama elimdeki, cebimden çıkardığım saati tanıyıp tanımamak arasında kalmıştım. Cep saatin rakamsız ve kayıp parçaları vardı. Acaba dışarıya doğru atlasam bir şey değişecek mi diye düşünüp ayağa kalktım geri geri arkaya doğru yürüyüp durdum. İçimdeki sese mi kulak versem yoksa vermesem diye içim içim yiyordu. Bu saat kulesinden çıkacaksam yapmalıyım diye gözlerimi kapadım ne olacaksa olsun diyerek, cama doğru koşup tekme attım ama kırılma sesi yana yere düşen camların sesini bile duymadım. Gözlerimi açtığımda ben camdan bir metre uzakta olduğumu gördüm. Cama ne olduğunu bakmak için oraya ilerleyip bakınca kırılma izi ya da yere düşen camları görmüyorum. Desenize ben burada takılı kaldım. En azından sessiz sakin ve ne ala hava karardı farkında bile değilim. Camda bir çizik bile yok ben gerçekten bu işin içinden nasıl çıkacağım. Kaderime kabullendim artık burada mahsur kaldım. Pes ettim zaten hayatım kötü, evde olsam ya da burada takılı kalsam da değişen bir şey olmayacak buradan çıkmak için ne yapsam boşuna. Oturdum oturduğum yere boş boş siyah boşluğa bakındım. 🧭 Uyuduğumu anlamamıştım. İnce telli kızın benle konuştuğunu duyuyorum. 'Seni bekledim yani birini beni olduğum yerden çıkarmasını' Acaba o kız mı beni buraya sürükleyen kişi. 'Aklında sorular var anlıyorum ama bende burada sıkıştım. Sen nasıl geldin, bilmiyorum ama ben kaçırıldım ve bu parlak kalenin içinde ne ala elbise giydiğimi hatırlamıyorum.' Benle konuşuyor ama ben ne diyeceğimi bilmiyorum, susmuştum. Ağzımı açtım yutkunup tekrar kapattım. 'Tek bulduğum rüyaların içinde olduğumuz ve fark ettin sanırım bize tuhaf saatlerin verilmiş olması ' Onu da verdiler. Benimkinin aynısı olan saatin var oluşu. " Buradan çıkış var mı ?" diye boşluğa seslendim. 'Benim yaptığım gibi beden dışında ruhunla çıkman, o zaman çıkarsın ama bu rüyalardan uyanman için bazı görevlerin olduğunu bilmen lazım' " Burayı sen mi, beni getirdin? " 'Hayır ben değilim seni getiren, senin gibi bende burada mahsur kaldım ama biri gelir diye sürekli gezdim ,her yeri sonra saat 10.35 olduğunda saatler çınladı.' Saatçinin önünde aynı saati görmüştüm tüm saatler o rakamı gösterirken. " 10.35 ne demek biliyor musun? " 'Hayır bende bilmiyorum, buradan çıkmak istiyorsak birlikte hareket etmeliyiz. İlk beni bulman gerek yerimi söylerdim ama yolun uzun, kapıları tek tek açılacak, rüyalarda ki bozukluğu onarman lazım ' Burayı o yaratmadıysa neden kuralları açıkladı o zaman. 'Elindeki saatin, okları sana yol gösterecek, ayrıca benim gibi seninde özel yeteneğin olacak yeter ki rüyanda hayal et ' " Senin özel yeteneğin ne peki? " 'Ben mi ne hayal ettim. Bunu beni bulunca göreceksin, beni bulmanı diliyorum'. dedi ve kayboldu. Gitme derken yerimden sıçradım. Rüya içinde, rüya görmek ama gerçekten rüyada uyandım, bu nasıl bir evren hiç bilmiyorum şu an. Kızla konuştum, bana buradan çıkış yolunu,burada anormallik şeyleri bulup düzeltme gerektiğini söylemişti. Ve onunla birlikte. Ben buradan nasıl çıkacağımı bulamadan bir görev. Başıma başka ne gelebilir ki, merak ettim. Ne demişti kız , diye hatırlamayı çalıştım. Özel güçlerimi uyandırmak için hayal etmem lazım. En çok neyi seviyorum; saatleri yönetmeyi seviyorum, saat sihirbazı olmayı hep istemiştim ; okuduğum kitaplarda hep kendimi o karakterin yerine düşündüm. Elimdeki saati kalbimde tuttum ve saat sihirbazı, zamanı kandırma yeteneğine sahip bir yeteneği vardı; ve doğru ve yanlışı değiştirebilen bir yeteneğe hayal ettim. Gelmiş olabilir ama zamanı geldiğinde anlayacağım galiba. Yanıltma gücü yüksek bir yetenek hayal ettim. Ben şimdi nasıl ruh yolcuğu yapacağımdan o kadar emin bile değildim. Bir yerde okuduğuma göre yatıp hiçbir şey düşünmeyecektim ama tuvaletim geldi acaba tuvalete düşünsem kelimesi bile çıkmazken tuvaletin gözümün önünde belirmesi dışında. İşimi bu sessiz saat kulesinin içinde, tek yelkovan ve akrebin sürüklenme sesiyle, çalar saattan daha ağır bir ses çıkması dışında benim küçük bir ses dışında ses yoktu. Artık yoruldum. Yumuşak yatağa düşünüp kendimi boşluğa attım. ---- Yazar notu : Eğer devamı gelmesini istiyorsanız takip ve beğeni ve yorum yapmayı unutmayın ne olur. İkinci yazar notu : bu konuda acemi bir yazar bu bölümden sonra sadece sır ve kız olacak duyurur... |
0% |