Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Rüya - Sessiz Şehir

@handelendin

Eskiden bir neşesi olan bu şehirde bir şeyler değişmişti. Renklerin canlılığı
yoktu çiçek gibi solup gitti. Eski neşesi kalmamıştı insanlar sessiz sessiz birbirini anlayıp konuşurlar. Saatin tiz sesi kesilmişti. Dükkanların evlerin
ışıkları siyah beyaz bir eski film gibiydi.


Sesler sessizliğe gömüldü.

Bir terslik vardı bu rüyayı gören kişinin başında ne geçmiş olabilir, rüya bu kadar karamsara dönüştü ?

Kızın dediğine geldim kendimi boşluğa bıraktığımda içimden ruhum çekildiğini hissettim ama kendi cansız bedenimi baktığımda ruhum özgürlüğe kavuştu. Cebime attığında hala saati hissettim.

Rüyada isem o zaman ruh formumu bedene dönüştürebilir miyim diye düşünürken bir bakmışım ayaklarım yerdeydi. Kendi bedenimle çıkamadığım kapılardan bu formda kapıdan çıkabilecek miyim diye kapı kolunu tutup kendimi hazırladım. Açılmasa biliyordum deyip bir çıkış yolunu aramaya düşünecektim ki kapıdan klik sesini duydum.

" Kızın söylediği doğruymuş ruh formunda çıkış yapabiliyorum" ne göreceğimi bilmiyordum içimde korku her zaman duruyordu.

Gözlerimi yumdum, kapıyı kendime doğru çekip bir adım attığında sessizlik.

Gözlerimi açtığımda bir adım dışarıya adım attığımda karşımda sessizliğin hakim olduğu bir şehirde olduğumu, daha da yürüdükçe saat kulesinin kapısının arkamdan kapanıp kayboldu.

Sokaklarda insanlar yürüyor, arabalar geçiyordu ama hiç ses yoktu. Sessiz kalabalığın arasında yürürken etrafımda her şey siyah beyaz film sahnesi gibi görünüyor.

Biraz daha kaldırımlarda ilerlediğinde tek renkli olan ben miyim diye düşündüm, bana tip tip bakıyorlardı.

Giysilerimi bir bakış attığımda, buralı gibi ama daha renkli bir kişiliğim yüzünden baktıkları anlamıştım.

Sessizliğin içinde renksiz soyutlanmış kafelerin içinde masalarda oturan insanların hiç neşesi yoktu. Acaba bu rüya benim rüyam olabilir miydi diye düşündüm.

Sessiz, renksiz kafenin içine oturmuş

kitap okuyorlar renksiz siyah beyaz elbiseleri bakarak alışveriş yapıyorlar ve sürekli aynı dizi kıyafetle nasıl birbirini tanıdıkları emin değilim.

Nasıl manavda aynı renkte meyveleri alıp seçiyorlar kafam almıyordu.

Bir manavın önünde durmuş elma hangisi diye bakınırken, biri beni dürttü. Konuşmadan anlaşmak mı, ben buralı bile değilim nasıl anlatacağım, ne almak istediğimi. Hayal ederek olur mu renksiz bir elma düşündüm adam ne aradığımı görmüş gibi bir elmayı bana uzattı.

Bedava olduğunu telepatik yoluyla söyledi. Teşekkür edip renksiz elmayı eline aldığımda elimde canlandı. Bana dik dik ve bir hataymış gibi bakışları tanıdım.

Oradan uzaklaştım.

Burada bile herkes tek hata benmişim gibi bakıyordu, bu rüyanın hatası ben değilim bunu yapan rüyayı cansız yapan, bir sorun.

Parka doğru koştum, buranın adına sessiz park diyorum kimse konuşmuyor, sadece zihinlerin içinde hayvan sesleri konuşuyordu. Ben burada ne gibi tuhaflık bulacaktım nasıl düzelteceğim. Bir banka geçip oturdum, cebimden saati çıkarıp dik dik baktım.

" Kimse yardım etmiyorsa, ben kendim bakacağım maalesef etrafı inceleyip bozukluğu bulmam lazım. " kendi kendine konuştum ama nereden ve nasıl başlayacağım konusunda hiçbir fikrim yok, şaka gibi. Kendimi köprüden attım, okey ,kendimi saat kulesinde yaşıyor buldum onu da okey, ama bu ruh seyahati yaparak rüyaları gezip bu sonu gelmez anormallik olan bozuklukları bulma peki.

Keşke bu da benim rüyam olsa, kimsenin sesini duymayıp kendi sesimi duysam.

Bir düşünelim etraf sessiz ve siyah beyaz bir film gibi ben burada kaç gün kalıp bu dipsiz çukuru dibini göreceğim.

Herhangi gibi bir yerde olabilir ipucu evlerde, dükkanlarda ayrıca parklarda ya da insanlarda bile. Saat kulesine bile dönemiyorum burada esir kaldım neden çıkmayı denedim ki şimdi ben nerede kalacaktım. Otel var mıdır acaba vardır bence ayağa kalktım parktan uzaklaşıp şehre doğru yürüdüm ilk kalacak bir yer için otel bulmaya sonra parayı düşünüp bedelini ödemeye hazırdım ama buralı görünmem lazım, kendimi soyutlaştırmam lazım.Siyah beyaz olarak hayal et, kendini onlarla uyum içinde ol.

Kendimi siyah beyaz hisset, gözlerimi açtığımda renksiz birine döndüm. Eğer ipucu arayacaksam eğer buranın sorunu çözüm olacaksam, aralarına karışıp onlardan gibi davranmam lazım. Bir günüm sadece burayı anlamakla geçireyim, alışma sürecim gibi olsun ikinci gün ise tur yapıp bu sorunu ortadan nasıl kaldıracağımı bulmam lazım.

Saklandığım yerden çıktım binaların karanlık arasından sokağa kaldırımların üstünden ilerledim. İnsanların anlaşma şeklini bakılırsa telepatik yoluyla düşünceleriyle anlaşıp sessiz sessiz gülüyorlar.

Sessizliği ne kadar sevsemde, canlı gibi hissettirmiyor sanki.

Otobüs durağına kadar yürüdüm, orada bekleyen arkadaşa görüp yetiştim, otobüs gelmeden demiştim ki otobüs, durağa gelmiş ve o arkadaşı alıp götürmüştü.

Yanımdan geçeni fark ettim. Kolunu dokundum sanırım onu korkutmuştum, renksiz bir diyalog düşünüp ona buralarda bir otel var mı diye sordum özür dileyerek.

Beni komik bulmuştu. Sessiz sessiz gülüyordu, bende afal afal bakıyordum.

Neyseki nerede olup olmayacağını göstermişti. Teşekkür ettim.

Burada konuşmak çok zordu ben nasıl bulacaktım ki bozukluğu.

Derin bir iç çekip gösterdiği yere doğru kaldırımdan yürüdüm, istasyon bile cansızdı oraya bu taşıma aracıyla ile gideceği mi anlattı.

Her şey o kadar cansız ve sıkıcı gibi uykuma getirmişti ve akşam mı, gündüz olduğu anlaşılmıyordu her yer renksizdi güneş ve gökyüzü dahil bunun içindeydi.

Dediği duraktan inip çıktım yukarıya doğru. Tek bir yer sanıyordum burasını meğer rüya görenin hayal gücü geniş olduğunu düşünemedim. Otelin kapısından içeri girip resepsiyona doğru yürüdüm. Bir düşünce balonu çıkardım bir kaç gün kalacağımı söylemiştim. Tutarını söyledi bende siyah beyaz kağıt paraları düşünüp verdim.

' İyi günler,' dedi telepatik yoluyla gülümseyip oda anahtarımı alıp odama doğru çıkmıştım kaçta yemek servisi başlayacağını bile dedi. Burada bir an önce daha renkli bir yere çıkma hayalini kuruyorum.

Asansörlerin bir şarkısı, müziği eksik olmazdı ama sessiz ışıkları renksiz olmazdı ama renksiz kapının açılma sesi bile sessiz odama doğru yürürken kapılardan ses gelirdi ama sessiz. Arada sık aile tatili çıktığımızda duyardım ama duymuyorum. Cansız odamın kapısının kilidini açarken bile sesi yoktu. İçeri adım atıp kapıyı arkamdan kapatıp yatağa kendimi attım. Otelde iken kimse yokken rengimi geri düşündüm.

Sanırım yeteneğimin bir kısmını anlıyorum, sihirbaz olduğum için kendimle ilgili kandırma gibi özelliği var. Genelde bir dönüştüğünde geri dönüşemezsin ama ben eski halimi dönebiliyorum.

Oda bile renksiz demiştim herhalde çok yoruldum, kafam bu kadar sıkıcı şeyleri alamıyor, yatağa uzandım. Bu rüyanın içinden ya da daha fazlasını varsa nasıl çıkacağımı düşünerek uyudum.

İlk rüyayı girmişsin onun sesi nedense kulaklarım duyuyor.

'Hemen korkma gerçekten duyuyorsun beni, sana yardım etmek istiyorum. '

" Nasıl yapacağım, kimsenin duymadığı bir rüyadayım sanki!"

'Öyle ama eskiden bu rüyada canlıydı iki sorunu bulmalısın.'

" İki sorun derken ne demek istedin. "

'Açık değil mi ilk sorun rüyayı göreni bulup düzeltmek iki bunun yapanı yok etmek '

" Ne demek istedin, bunu yapan ne olabilir ki? "

'Onu da ben bilmiyorum, yakında sorunu bulduğunda öğreneceksin şimdi gitmeliyim. '

" Nereye gidiyorsun ismin ne ? "

'Zamanım doluyor, ışıl ismim.' demiş rüyamın içindeki ses kayboldu ve ben uyandım.

İsminin ışıl olduğunu söyledi, dur bir dakika acaba haberlerde kayıp olan kız bu kız mı, kafam karıştı. Olabilir mi ismi Işıl olan bir kızın ailesi kızını aylardır bulamadığını söylediler.

Aç bile değildim servis benim zihnime gelip yemek hazır olduğunu gelip gelme mi gösterdi. Sessiz bir odada sessizliği dinliyorum bir daha özleyeceğimi hiç sanmıyorum.

Ne yapabilirim bilmek istiyorum

Yağmur mu yağıyordu dışarda o bile sesini çıkarmıyor ve gürleme sessiz moduna geçmiş gibi. Sevdiğim bir şey yoktu. Ben sorunu bulduğumda buradan gitme gibi hevesim olup olmayacağını bilmiyorum ya da bunun gibi diğerleri mi siyah beyazı işaret ediyordu. Kendimi buradan atıp yok etsem mi diye düşündüm bu nasıl bir şeyin devamı bilmiyorum.

Kendimi tekrar onlara benzettim ve eğer bir yol bulacaksam bunu yapmalıyım diye düşündüm. Belki bu otel bana yol gösterebilir belki. Oda kartını çıkarıp yemek katına yürüdüm. Merdivenlerden inme sesi, koridorda yürüme sesi ve kapılardan gelen sessiz açılmalar konuşmalar samimi olamayacak gülümsemeler çok alıştım.

Kitaplarda romanlarda sorunlu bir gencin neden doktoru gitmediği kısımları okuyup bir kız çıkıp tüm dertleri unutması saçma geliyor.

Psikoloğum bile sorunumu anlamıştı.

Bir masaya geçmeden kendi yemeğimi alıp sessiz sakin masaya geçip etrafı inceledim.

Ortada bir bar köşesi vardı eski filmlerden çıkmış gibiydi beyaz elbiseli siyah kemerli pantolon giymişti, barmen elinde kokteyl bardakların sallarken bile ses çıkmadı insanların konuşmaları kahkahalı kıkırdamaları sessize alınmış gibiydi. Gizlenmiş konuşmalar dolandı içerde onu geçtim müzik kutusu ve çevresinde beyaz giyinmiş insanları gördüm müzik kutusunun yanında bir şarkıyı bulamadılar. Sesli düşünceyi açmış karar vermeyi tartışıp durdular. Ben renksiz tabağıma bakıp çatalla yemeğin tadını baktım, en azından yemeğin tadı vardı.

Karnıma bir şeyler girince kafam iyi çalışmaya başladı. Gözümüm önünden kelebek geçti renksiz dünyama renk kattı ve müzik kutusuna doğru uçup kayboldu.

O müzik kutusunda bir şey mi vardı neden birden oraya konup kayboldu.

Ayağa kalkıp müzik kutusunun yakınına kadar yürüdüm. Ben geldim diye gidenler bile oldu. Sıradan bir müzik kutusu eskilerden kalmalar ben bunda ne arayacaktım ki her yerine baktım bir şey bulamadım. Ama bunu yarın bakacaktım çünkü kafam yoruldu karıştı yarın ilk iş bu müzik kutusunun gizemini çözmek olacaktı.

🧭

Kimsenin olmadığı zamanda uyanmış olmamla zaten sessiz olan bir otelin içinden ses çıkarmadan çıkıp anahtarı elime alıp, o müzik kutusunun yanına gitmiştim, belki ipucu olabilir diye. Herkesi susturdu ama tek müzik kutusu ve hayvanlar haricinde ses çıkaran bir şey olmadığını fark ettim.

Yolda geçen araçların bile sesi yoktu hayalle anlaştıklarını şahit olmuştum.

Harbi kimse yemek katında yoktu ve her daim çalan müzik kutusunun yanına gittiğimde her yerini bakındım ama bir şey bulamadım. Kafamı kaldırdığımda kelebeği tekrar fark ettim içine girdiğine gözlerimle şahit oldum.

Ne ile çalıştığı yazıyordu bozuk parayla yanımda yoktu ama belki hayal ederek bozuk parayı müzik kutusuna takıp çalan parçanın düğmesini bastım ve sustu alttan kağıt geliyordu.

"Sanırım ilk adımı bulduk. " dedim kendi kendime konuştum. Makineden kağıt çıkınca bakmadan kendi odama çıkıp öylece kağıtta yazılanları okudum.

Bir şarkı sözü gibiydi bir bilmece daha çıktı belki bu sorunu nerede bulacağımı söyleyebilir değil mi.

İçten okudum ' Yatağımın altındaki canavarları benziyor. '

Ne demek istemişti ne benziyor neyden bahsediyor bu rüya görenin nasıl bir korkusu vardı ya da bir çocuğun rüyasına mı girdim.

Bir çizgi film gibiydi. Canavarlar insanları korkutup kaçırıp puan alan o komik çizgi filmi hatırladım. Ama ben hiç korkmadım çocukluğumda izlesem bile korkum olmazdı.

Bilmeceyi düşünüp durdum yatağın altındaki canavar acaba çocuğun kabusu olabilir miydi. İlk bilmeceyi bulmuştum sanki bir kelebeğin sayesinde.

Kahvaltı saati gelmişti bu şehirde tek zevk aldığım yerler ve şeylerin ilk sırası tadı olan gıda.

Artık bundan sonra kimsenin sessiz olmasını istemeyecek olmam gayet açıktı.

Yine sessizlik bunu sürekli diyorum çünkü artık sessizlik istemiyorum birkaç gün sessizlik yetti. Burada kütüphane var mıydı acaba belki varsa saat ile ilgili bir şey öğrenebilirim belki de ikinci bilmece oradan çıkardı.

Şimdi ben kütüphaneyi nerede bulacağım diye düşünüyorum bu yerde renksiz solgun binaların nerede anlayıp nasıl bulacağım. Resepsiyona gidip kütüphane var mı diye sessiz sinema şekilde anlatıp sinema gibi bana yolu tarif etmişti.

Ben bir şey anladıysam bir şey olayım.

Artık kütüphaneyi sora sora bulacaktım herkes nasıl açıklayacak ise inanın bilmiyorum. Otelden çıktım tabi ki hem sırrı hem de o saat ne demek neden direk burada uyandığımı bilmiyorum neden ama neden.

Kütüphane yolu mu bilmiyorum hiçbir şeyi anlamıyorum ayıramıyorum her yer aynı renkte yazıları okuyorum ama yolunu bilmediğim için sorup durdum.

Kütüphaneyi konuşmadan anlatmak mı bana sorsalar sürekli konuşmadan anlatmayı saçmalama derdim soranı ama şimdi bu rüyanın sahibi her kimse bunu yapanı bulmaya çalışıyorum.

Sonunda kütüphane yazısını ve devasa yapısını görünce içim rahatladı. İçeri girdim tam sessizlik isteyen bir yerdi ama acaba kütüphanede konuşan ses çıkaran birinin kütüphaneci çalışan abla onun kabusu olabilir diye düşünüyorum.

Aşırı komik olurdu düşününce güldükten sonra benim rüyam olmamasını isterdim. Tüylerim ürperdi.

Kütüphanenin kapısını içeriye adım attım devasa tek renk olan beyaz laflar soğumuş siyah kapakları gördükçe içim acıyor. Kitapları seven onun içinde yaşayan ben kitapların cansız renkleri görünce içim içime gidiyor.

Bu rüyayı o kadar çözmeye istiyorum ki acaba elime kitabı alıp kendi rengime kitaba aktarıp rengine kavuşmasına sağlayabilir miyim bilmiyorum.

Kütüphanenin içinde aradığımı nasıl bulacağım ki şimdi. Acaba resepsiyondaki çalışan arkadaşta bir şey bulabilir miyim diye yanına gidip bit saat düşünüp derdimi anlatmaya başladım bir saat bir kitap gösterip resepsiyoniste bakış attım diğer bilmecenin cevabı için kabuslarla ilgili bir kitap var mı diye telepati yoluyla anlattım. Bana yol gösterip istediğim kitapları laflardan alıp uzattı.

Gitmeden bunları ödünç alabilir miyim diye sormuştum kayıt yaptırmam gerektiğini söylemişti.

Kayıt defterini imzalandığı mı gösterdim anlaştık ve yine temel kural sessiz ol.

Bunu burada anlayamam bu yüzden ödünç alma işlemleri alıp renksiz kütüphane kartını bana uzattı ve ben yine zorlana zorlana otobüsleri binerek otel odasının sessiz asansörle koridorlarda adımlayarak odanın içine girip kapıya rahatsız etmeyin yazısını asıp perdeleri kapattım ışık bile beyazdı.

Kendi rengimi geri döndüm bir şey denedim. Renkleri kitaba aktarmaya bir iki kez başarısız oldum kendimi zarar vermekte üstüme yoktu ama değdi en sonunda mutlu olduğum kitapları renklerini geri kazandı. Masaya geçip ilk sayfasında baktım ilk şu yatağın altındaki canavarı bulma işine başlayacağım ama neye benzediği yada ne aradığımı bilmeden ne yapacağım söz konusuydu, canavarlar yazan kitabı kapattım kenara koydum. Saat yazan kitabı elime aldım. Belki 10.35'i ne olduğunu bulabilirim ya da buraya neden geldiğim neden buraya düştüğümü anlamaya çalışırım.

Aldığım kitaplar neden yardım etmiyor ki bu kitapta anca saat türleri gösterirken bir şey fark ettim. Karşıma çıkacağını düşünmezdim hiç, masanın üstüne koyduğum saatin bir anlamı olacağı bilmezdim bile.

Bu pusulaya benzeyen saat türü bizden önce gelenler mi yazıyor. Tek değilmişiz. Bunu sevinmem mi gerekiyor yoksa...

Ana konuya gelir isem, masanın üstünde olan saati elime alıp kitaba göz attım. Bir yanım saati kurcalamak istiyor diğer yanım ise kurcalama yaparsam işin içinde çıkamayacağımı çok iyi biliyordum. Dedemin saatini kurcaladım. parçaları çıkarmıştım, dedem görmeden tamir edeyim dedim ki daha da batırmış ve dedem o sıra içeriye gelirken beni yakaladığı oldu.

Bende o günden sonra saatleri kurcalamayı son verdim.

Kitapta yazılanları bir göz gezdirdim. Rüyacılar* denildiği yazıyor ben ne demek istediği hakkında fikrim yok rüyacıların işleri ne olabilir.

Görevler yazan kısımda bir göz attım. Ve tek bir şey yazıyordu sorunları çözdüğünü. Başka yok mu bilgi istiyorum.

Derin bir nefes aldıktan saat ile ilgili kısmı okudum. Seçilmiş kişilerde bulunduğu, ben seçilmiş saçmalamayın bir şeye yaramayan işe yaramaz bir gencim.

Herhalde yanlış seçtiler ve ben burada tekrar söylüyorum tek başıma takılı kalmakta olduğumu kavramıştım.

Işıl'ı seslensem duyar mı diye seslenecektim ama burası sessizliği kor estiği rüya olduğunu hatırlayıp ağzımı kapattım.

Kitabı kapatıp yatağa uzandım. Saati elime alıp yukarıda tutup üstünde renksiz kazılmış ne olduğu anlaşılmayan oymalılar bakarken aklıma ya günlük tutmuş olabilirler, bizden önceki rüyacılar hala ismi alışılmış değilim ama ben onlara yani bizlere rüya koruyucuları diyeceğim aynı göreve sahip olduklarını biliyorum.

Peki günlüğü nasıl bulacağım kütüphanede mi orada olmazsa gideceğim bir yerde olmalı saklı.

Zaman burada pek işlemiyor sabah mı akşam olduğu anlaşılmıyordu sadece görevli kapıya vurup benim zihnime sinyal verdiğinde anlamıştım.

Benim zihnime yolladığı soruyu zihninde cevapladım. Ayak sesleri duymadan gelen gideni nasıl duyacağımı bilmiyordum konuşmaktan çekiniyorum beni garipserler diyerek korkumdan ses çıkaramıyorum tek yaptığım kapıyı hafif açarak uzaklaşıp uzaklaşmadığını öyle anladım. Kimsecikler olmayınca kapıyı kapatacaktım ki karşıda bir karartı görür gibi oldum herhalde yorgunluktan ya da açlıktan öyle görüyordum. Kitapları sevmediğim şeye yapıyordum rengini bozuyordum kendimle birlikte pencereyi açmadım, kapı koluna astığım rahatsız etmeyin yazısını kaldırıp anahtarla birlikte kapıyı kapattım ve tek zevk aldığım yere yemekhaneye doğru cansız koridorda ilerleyip merdivenlerden inmek istedim ışıklar pek aydınlatmıyor ilerlerken arkamda korkuyu hissettim korkmuyor diyorum ama biri sizin arkanızda şüpheli şekilde takip ediyorsa ve içinizdeki his kaç diyorsa ben ise beni kovalamasın diye korkumu içimi atıp yutkunup aşağıya kata korkmadan ilerleyip yemek katında birkaç gün çalar müzik kutusu sessizliği gömülmüş ve bana bilmece bırakmıştı. Şu an ne demek istediğini anlamıştım, hissi kapıldım, şimdi o hisle kitapta belirtileri araştırıp çözümü getirmem gerekiyordu.

Yemek masasına oturmadan renksiz ama tatlı olan yemeklerden bir tabak alıp neye benzediğini merak etmekle uğraşmadan tadını çıkardım ama hala içimde biri bana bakan gözleri hissediyordum. Kara duman gibi bir şeydi acaba Işılla tekrar buluşacağımızı seziyorum. Yemeğimi yedikten sonra odama çekildim ve bir sonraki ipucunun nerede çıkacağını bir yer vardı.

Düşündüm şimdiki ipucunun cevabı bu akşam yatakta savaşacağım bir yaratıktı. Beni izliyor ve saldıracağı anı bekliyor. Yutkundum hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Yemek yedim su içmek istedim benzin renginde siyah su içiyor muşum gibi geliyordu bana. Görüntüsü midemi kaldırınca su içme isteğim kaçtı.

Odama döndüm. Tekrar kapıyı kapatıp rengimle birlikte kitaplara renk katıp yaratıklarla ilgili olan kitabı bir göz diktim. Bende çıkan belirtileri kitapta almıştım. Takip ediliyormuş hissi ve siyah bir karartı tüm belirtileri emin olmamakla galiba yatağın altındaki canavarın nasıl bir şeye benzediği az çok olsa anlamıştım.

Bu nasıl yaratık ismi ise karabasan belki o yüzden rüya gören kişi uyanamaz boğulur kitapta öyle yazıyor ve ben biliyorum. Bana da gelecek ve ben ne yapacağımı bilmeden savunmasız kalmam dışında bir sorun yoktu.

Saatlerle ilgili kitabı elime alıp kafamdaki düşüncelere bir kalem ve defter olsaydı diye geçirmem ile masanın üstünde düşündüğüm kalem ve defter belirdi.

Kalem değil de mürekkep tüylü kalemdi

Kitabı açık alana koyup diğer koruyucular gibi bende not tuttum, defteri açıp ilk karşılaştığım durağa saat kulesinde başlayan serüveni başımdan geçenleri hepsini yazdım. Özellikle saat için ayrı bir sayfaya boş bıraktım böylece yeni şeyler gelirse çizdiğim saatin yanlarına saat ile ilgili bilgileri yazabileyim diye, şimdi ise yeni bir sayfaya geçip bilmecenin sorunun cevabını öğrendiğim ve akşam üstü yaşayacağım korkuyla- korkmaya birisi söylüyor bunu - tabi görerek korkmak başka bilmediği görmediğin verdiği korku başka. Kafamı çok yordum düşünmekten biraz kestirmek istedim ama kafamda bilmecenin cevabı, o olup olmadığı konusunda şüphelerim vardı.

Ayağımda bir el hissettim diğer tarafa yöneldim, yöneldiğim tarafta tekrar bir el hissedince tekmeledim. Rahat uyumuştum ki üstüme ağırlık çökünce boğuluyormuş gibi hissettim gözlerimi açmaya çalıştım ama açamadım. Tekmeleyerek uyanmaya çalıştım işe yaramadı. Bilmecenin cevabı çok basitmiş karabasan insanı uyandırmaz, uykusunda öldürür.

Bir kelebek uçmuştu üstünde kara bulutları uzaklaştırıp uykusunda rahat nefes alması için ve bir kız sesiydi. Karabasan kelebeği avucunun içine alıp canını almak istemişti ama tiz bir çığlık atan Feyyaz, karabasanı filmlerdeki korku filmlerde fırlamış canı çekilmiş varlığı görünce yataktan uzaklaştı.

Ben öyle ne gördüm kara bulutları biliyorum ama korku filmleri fırlamış ve bana dehşetçe bakan bir ruh gibi gülümseyen yaratıkla göz göze gelmiştim. Beni uyandıran kelebeği gördüm bana mesaj veriyordu, kaçmam için. Kapının önüne kapatmış çıkışımı engelemişti. Tek çarem pencereden atlamak valla atlamayı doyamayan bene yenisi ekledi. Perdeyi açıp camı yukarı kaldırıp arkama baktım omzumda kelebek onu oyalıyordu. Ben pencereden yerden 1 metre uzunluğunda olan odanın camından ağacın dallarından yalpanarak yere boylamıştım. Her yerim acıyordu ve ben boşuna oyalamaktan kelebeği zorluyordum oradan uzaklaştım koştum o yaratıktan uzaklaşıp durdum.

Birden Işılın sesini duydum 'bilmecenin cevabı seni bulmuş Feyyaz Bartu.'

"Sen neredesin neden seninle konuşamıyorum."

'Çok basit Feyyaz, sende benimki gibi bir güç,'

"Senin gücün ne Işıl ?"

'Karşında duruyor, ben rüya kelebeğim,'

"Peki ben bu yaratıktan nasıl kurtulacağım biliyor musun ?"

'İnan bende bilmiyorum şu an gitmeliyim kötü kraliçe olan müzik ve şan hocam beni çağırıyor.'

"Sen prenses misin Işıl ? "

'Benim rüyama gelene kadar ne olduğumu öğrenemeyeceksin! Saat sihirbazı, benle iletişim kurmak istiyorsan kelebeğim sana yardım eder.'

Ses gitti, Işılın sesi kesildi ve ben bir şey anlamadım ve o kötücül bakışların sahibi bana doğru yaklaşırken ağzımı açmak zorunda kaldım bağırdım gelmemesini yalvardım ki sokakta geçen akşam karanlığında parmakları dudaklarına gittiğini gördüm beni susturmak için sonra kelebek parmağımı konup benimde aynısını yapmamı istemişti.

Bende işaret parmağımı dudaklarımın üstüne koyup yaratığa bakarak 'şı' harfi çıktı ağzımdan. Yaratığı susturdum herkes yukarıda bana gelen parlak ışıkta kartı bakıyordu. Dur kart mı ne alaka demiştim, içimden kelebek karta uçup olmamı istemişti parmağımı çektiğimde yaratık üstüme atlayacaktı ki arkaya kaydım, kartı yakalayıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordum

Tersini çevirerek baktım.

Elinde yelkovan iğnesi tutan, arkasında saat duran, siyah saçlı, takım elbiseli, elinde şapka tutan bir adam vardı o da benim gibi parmağını dudağına götürmüş sessiz ol diyordu.

Nedeni anlamıyordum. Bu benim ilk gücüm mü yani arkasında bakıp ne demek istediğini anlamıyorum.

 

*

----------

*¹ Rüyacılar : Rüyaları koruyan bir birlik, feyyaz Bartu deyişiyle rüya koruyucuları

*² sessiz emir; karşı tarafı durdurur ve sessiz bırakır. Onun tersi olan sesli emir ; akışı geri başlatır

🧭

Ben şimdi elimdeki kartın yüz tarafını karşıya tutacağım ve parmağımı dudağıma götürüp ' sessizlik ' demiştim ve zaman durmuştu ruh yabanisi bile durmuştu.

Kartın üstündeki çocuğun elinde tuttuğu yelkovan iğnesi parlıyordu. Yoksa deyip parmağımı kağıda sokup çıkardığım de kılıç gibi uzunluğunda yelkovan iğnesi vardı. Bunun amacı ne diye düşünürken çok geç de olsa fark etmiştim. Yok edici görevi sağlıyor. Korkmadan karşısında dikilip havadan ikiye kestim ve kartın arka tarafından başka bir resim belirdi. Herhalde biri sessizlik diğeri sesi aç düğmesi gibi. Geriye çekildim. Kartı çevirip söylediğimde bana doğru gelmeye çalışan yaratık parçalara ayırıp toz haline dönmüştü.

Karta hayran hayran baktım.

-Demek senin ilk gücün sessiz emir ve arkadan sesli emir yetkisi var.

' Evet aynen öyle senle konuşmak istediğim birçok şey var .'

-Seni dinliyorum ne bulduklarını bana söyle.

Ne bulduğumu hepsini teker teker anlattım saat ile tahminlerinden bahsettim. ' Saat ile ilgili üç tahminim var. '

-Duymak istiyorum ilk tahminim ne.

' Aslında tam emin olup olmamak arasında kaldım. İlk tahminim bize verilen ve seçilen insanlar oldukları bizden önce seçilmiş insanlar var. '

-İlginç. Tek biz değiliz peki onlar buradan nasıl çıktılar.

' İnan bilmiyorum! onların günlüğü ya bu dünyada ya da gerçeklikte, eğer günlüğü bulursak nasıl başladığı öğrenebiliriz ayrıca şu saat terimi bir iki şey aklıma getirdi. ' Yolda otele doğru yürürken konuşmaya başladık ışılla bana eşlik ediyordu.

Otelin içine girmiştim sessiz koridorda ilerlemeye devam ettim ki ben camdan çıkmıştım atlayarak.

-hayal et Feyyaz hayal et!

Işılın dediğini yaptım hayal ettim kapının açılmasını hayal ettim sessizce kapının kilidi açıldı ve aralandı kapı. Biliyordum defter ve kalemi hayal ettim açılmıştı.

İçeriye adım attığımda ilk iş defterimi aramaya koyuldum.

Yastığın altına koyduğumu hatırlayıp altından alıp masaya yürürken ' Benden daha önce hayal etmişsin ' demişti bende başımı sallayıp bana verilen ilk kartı defterin içine yerleştirirken ' sende mi öncekiler gibi not bırakıyorsun arkamızdan gelenlere '

Arkamızdan gelenleri ben kurtulacağım böyle sorunları karşılaşmaları engel olacağım ' Sana bir iş teklifim var? '

-Nedir dinliyorum

" Benle bu rüyalardan çıktığımızda bir daha bizim gibi olanları kurtulmaya ne dersin ? "

-Yani diyorsun bir macera başlıyor diğeri devam ediyor kabul hem sıkılıyordum ev okul hayatında ama galiba takılı kalmak yerine anahtar sana geleceğini düşünüyorum

Bilmiyordum anahtar neye benzediğini neyse ben saat tahminin ikincisini anlattım bizim gibi olanları ve uyanamayanlardan diğeri bir terim olduğunu. O zaman ışıl ne demek istediğimi kavramıştı o sırada.

-İlk hangi durak sevgili saat sihirbazım

Saat sihirbazı mı neyse ne dedim. Bundan sonraki durağım sanat müzesi bize bir ipucu bırakmıştır diye inanıyorum.

-Bence biraz buranın sesini açmalısın sesli bir ortam olsun

Doğru söyledi. Bilmecenin cevabı bir şarkıyla açılmalı diye düşündüm defteri yanıma alarak aşağıya anahtarı alıp çıktım. Yemek salonuna doğru yürüdüm yine herkes toplanmış bir şarkı seçmeyi çalıştıklarını anlamıştım. Renksiz ben aralarından geçip onlardan izin istemiştim. Karabasanı yok et diye bir yazı gördüm. İlginç bir isme sahipti acaba bu mu diye düşünürken kelebeğin o şarkıyı göstermesi ilgimi çekmişti. Bir bozuk para düşündüm son kez sessiz şekilde atıp o parçayı açtığımda bir gürültüden sonra neşeli bir müziği ile konuşma baloncukları patlayıp sesli bir ortam oldu.

Sesleri duyabiliyorum bu beni daha da mutlu etmişti. İlk sorunu böyle çözmem, demek ki karabasan konuşmayı engellemişti.

Tek iki sorun kalmıştı biri rüyayı gören kişiydi diğeri renkleri kazanmak bence bu ikisi bağlantılı bir sorun.

Bunun sorusu şimdi gittiğim resim müzesinde olabilir belki rüyayı görene dair bir ipucu olabilir.

Beni hayallerden düşüncelerden uzaklaştıran ışılın sesiydi.

-benim gitmem lazım bir şey bulduğunda bana haber yolla kelebeğim hep seninle.

Konuşabildiğim için sevinmiştim. Bu rüyanın içindeki herkes konuşuyor sesli sesli gülmeye başlamıştı.
Benim burada işim bitmişti ben geri kalanın sırrını bulmaya gidiyorum.
Sokağa çıktığımda herkesi dili açılmış gibiydi arabaların sesi köpeklerin ve diğer şeylerin sesleri duydukça mutlu olmam neyse sesler gelince tek bir sorun renkleri geri kazandırmak için konuşarak müzenin neresi olduğunu bulmuştum.
İçeriye girdim. Bir sürü resimler vardı, hepsi de renkleri kaybetmiş resimlerde içimi karartan resimleri bakmak canımı sıkılmasına neden olmuştu. Dillerini açtığım için konuşma ve telepati gücüyle iletişimleri kesilmişti ağızdan ağza dolanan tabloların ne anlattığı birbirine söylediler.

Boş boş dolaştım serginin içinde bu renksiz tabloların içinde dışlanan renkli olan tabloları bakmaya başladım. Hepsi renksiz ve siyah beyaz gibi kimin tablosu olduğu anlaşılmıyor ve aralarında hiçbir farkları yoktu. Uzunca bir süre tabloları inceledikten sonra uykumu getirmişti.

Dolanıp durduğumda yanımdan kelebek geçmişti sanki bana yardım ediyordu tüm alanı uçarak gezip farklılığı bulmuş gibi durdu bir yerde, esneyerek kelebeğin beklediği tabloda durunca o an gözümün önü canlandı. Aynı yerde üç renkli tablo birinin ismi yazmıyordu ama bir resimde pelerinli eli kılıç tutan güneşin insanları duruyordu yüzleri görünmüyordu. Bir şeyi mi işaret ediyordu bilmiyordum diğer resme baktım elleri karanlığı uzatmış beyaz tenli saçlı bir ırktan gelen insanlar, ne demeye çalıştığını anlamam mı gerek ve ben anlamadığım için salak mıyım.

Bir değeri onlardan çok farklıydı bir yatak oda gibiydi ama yatan kimse yoktu, tek kişilik bir genç odasıydı acaba bu rüyayı gören bir gencin odası mıydı benim yaşlarımda olan olabilir. Deftere not almıştım üç tablonun eksiklerini banka oturmuş üçünü de bakarak eksikleri neler, nereye boyayıp çizeceğimi kafa yormuştum.

Kelebek defterimin üstünde kondu. Benim yazmamı çizmemi izledi. Ben ise tablolarda ne gibi eksiklik var diye bakınıp durdum ama kafam karıştı baktıkça. Şimdi üç tablo var ve üçünde renksiz bir yanı olanı nasıl bulacağım peki ben.
Bir yandan odadan hızlıca çıktığımda hem açım hem tuvaletim gelmişti. Müzenin ortasında tuvalet hayal edersen ne olacaktı düşünmek bile istemiyordum ama komik olurdu diye düşünüyorum.
Benim aklımda hala üç tablonun hangisinde eksik var diye yolda öylece düşünüyorum.
İlk tablo elinde kılıç tutan koruyucular diye tahmin ediyorum diğeri karanlığı uzanan eller, benim ve diğerlerle savaştığı bekçiler diyelim diğeri sadece bir oda var bunların hangisi eksik ?

İlk tablo elinde kılıç tutan koruyucular diye tahmin ediyorum diğeri karanlığı uzanan eller, benim ve diğerlerle savaştığı bekçiler diyelim diğeri sadece bir oda var bunların hangisi eksik ?

 

( yazar notu : bilmeceyi düşünmeden geçme ve yorum yapınız yan tarafa )

 

Aç olmam peki sabah öyle bir korkudan pencereden aşağı zıpladım, koştum koştum arkamdan yaratık beni takip ederken elime gelen sessiz emir kartının ne olduğu hala kavramış değilim. Sesleri açtık onu da tamam bir kafeye gittim tost ve çay istedim. Aç karnı zihin çalışmaz sonuçta.

Elimde defter bir dışarının renksizliği bakan bir bahçede tost ile çayı mı beklemiştim. Neyse ki sessizliği fazla alışmadım. Kelebek renksiz çiçeğe konmuş bana eşlik etti.

Karışık tost istedim ama siyah renkte olduğu için hepsi gözümde aynı renk gibi görünüyor çay zaten siyahtı. Tosttan bir ısırık aldım, çaydan bir yudum ile yutkunup defteri önüme açıp kafamda tabloları geçirdim.

İlk tablo gayet yerli yerindeydi boyanacak bir yanı yoktu yoksa var mı peki ikinci tablo da aynı acaba ikinci tablo olabilir mi karanlığı gösteriyor gibi ya da iki sorunu iki tablo mu anlamıyorum.

Bir ısırık daha aldım. Peki sonuncusu ne için orada ya da ne anlatmayı çalışıyor ? Kafam almıyor. Üçü acaba renksiz ya da eksik olabilir mi.

Valla kafam almıyor ne düşüneceğimi bilmemek kötü bir his.

Bilmeceyi yarın bakalım belki rüyama gelir diye düşünüyordum. Olabilir burada her şey mümkün belki x kişiyi görebilir benden yardım isteyip nerede olduğunu anlayabilirim.

 

Ben çok saçma hayaller kuruyorum nasıl benim rüyamı girecek ki x kişisi kendimle çeliştim.

Of deyip son bir ısırık aldım acil bir işim olduğu için tuvalete gitme ihtiyacım doğdu.

Defteri arkada bırakma fikri içime hiç sinmedi ama kim görecek diye tuvalete sorup gittim.

Bir süre tuvaletten oyalandım, ellerimi yıkayıp çıkınca masama doğru yürürken defterin kaybolacağını ya fa biri alıp götüreceğini derken ışılın sesini duydum kelebekten.

 

- Niye bu kadar endişelisin!

 

" Defterimi masada bıraktım kayıp olacağını düşünemedim."

 

-Ve kayboldu kelebek bir şeyin üstüne kondu sanırım bir bak.

 

Bir yerden mi beni izliyor anlamıyorum nasıl gördüğünü ama doğru görmüştü. Kelebek kağıdın üstüne kondu, elime uzattığımda kağıdın üstünden çekildi. Elimi aldım kağıdı ve zaten çözülmemiş bir yapboz varken yenisini eklemek ne kardeşim kağıdın üstünde şu yazıyordu: Renksiz bir alandasın. Beni bulup boyaman gerek ama ben neyim ?

( düşün ve cevap yaz bölümü )

 

Hayatımda gördüğüm en düz ve saçma soruydu bu. Renksiz alan her yer, seni nasıl bulup bulmam için yardım istiyorsun. Ayrıca sen nesin ben nereden biriyim. Ve neden beni seçtin.

Rüya bile hayatım gibi en acılı oyunu benle oynaması. Defterin içinde kartım bile vardı.

 

-Renksiz bir alan her yer bunu geçtim boyanacak bir yer var mı ki acaba sergiden mi bahsediyor olabilir mi. Orası resimlerle dolu ve karşında üç resim var onun sırrını buldun mu ?

 

" Üçü de bana saçma geliyor ve neden üç resim renkli bana bir şey anlatmak istediği olabilir mi ? "

 

- Emin değilim üç resim rüya ile ilgili söylediğin kadar. İlk resim kılıç tutan şövalye koruyucuları anlatıyor zaten ikincisi ise bekçiler düşman üçüncü bir oda acaba rüyanın sahibi sana ipucu bırakmış olabilir mi ?

 

" Onu da düşündüm ama ne eksik olabilir ki - " derken kafama dank etti.

Direk müzeye koştum parayı ödeyip müzenin kapısında durdum. Kapalı ne ala derken karşıma bir engel daha çıkmıştı. Ve yarına kadar sırf o parayı nasıl bulacaktım. Elimi alnıma koyup bir küfür söyleyecektim ki kendimi tuttum. Işıl vardı benim bu halimi duymasını istemiyorum.

 

- Nasıl gireceksin peki sabah saatleri mi akşamın bir saati hırsız gibi mi sokulacaksın.

 

" O kadar kötü biri değilim mecbur kalmadıkça, " konuşmamı bölen bir açık artırma söz konusu olduğunu fark ettim. Sanki rüya beni o rüyayı almam için bir işaret veriyordu.

Dur resimdeki tablo ile yanında duran defteri gördüm. Benim saatli defterim neden yanında neden ama açık oturumda satılırken ben nasıl bu işin içinde çıkacağım.

Küfür edeceğim sustum, Işıl'a bu halime göstermek istemiyorum. Peki kim defterimi alıp ne yapmak istemiş olabilir ki.

 

Parayı nasıl bulacağım ki diye düşünürken hayal kurmaktan başka seçeneğim yoktu sanırım.

Bugün bu kadar yorgunluk yeter diye düşünüp otele geçtim.

 

🧭

 

Hayal edemediğim bir şey oldu. Yatakta uyandığımda açık oturum davetiyesi ile miktarı görmem ile ağzım açık kalmıştı.

Kelebek burnu mu konmuştu. Işılın kelebeği iki kez kanat çırparak bana kendisinin yaptığını işaret ederek burnumdan çekilmişti.

Hadi bu işi bitirelim herhalde o iki tablo maceranın yolumda ne çıkacağını bir işareti olabilir belki bundan sonra bekçilerle tek tek savaşacağım demek oluyor.

 

Hazırlanıp hem davetiyesi ile parayı alırken nasıl parayı bulmuş olabilir ki diye düşünüyordum. Emin bile değilken otelden elim parayla çıkmam sadece bir gün kalacağım renkleri ve sesi gelen şehirde ayrılıp daha bambaşka rüyalara gezecektim. Bir bakılırsa hoşuma gitmedi değil hayatım sıkıcıydı ama rüyayı hapsolup çıkış yolu aramak hayatıma canlılık kattı. Ama bir nevi gerçek dünyaya özlemedim değil. Neyse şu açık oturumun olan müzeyi nasıl anladım seslerden kalabalığın ve merakla beklenen onca insanın ağzında tablo ile defterimden bahsettiler. Defteri ve tabloyu kimseye vermiyorum onda tüm bilgilerim vardı ve benim kartım defterin içindeydi.

Geçmeden davetiyeleri aldılar bana sıra gelince ismim ne olarak geçtiği inan bilmiyorum. Bir şeyler zırvaladılar ama anlamadan içeri elime sayı kartı tutuşturup yerimi gösterdiler. Ne zaman başlayacaktı merakla bekledim.

Bilmeceyi düşündüm kafamda bana bırakan o bilmeceyi, ' tamam bana ne olduğunu söyledin pekala sen kimsin. Renksiz bir alandayım seni nasıl bulup boyama yapacağımı söyle ve sen nesin daha doğrusu sen bu bilmeceyi iki cevaplı mı sordun. Biri bir tablo diğeri ise anlamıyorum sen nesin neden defterimi çaldın ' derken sahnede sesler duydum. Kafamı çevirdiğimde iki bez örtü serili duruyordu.

Biri benim defterim olmalı diğeri tablo, sahneye gelen adam bir yerden tanıdık geliyordu. Karanlığı el uzatan bekçilerden biri. Saçı beyaz olarak parlıyordu üstünde siyah pelerinli biri. Kartı ulaşabilir isem belki savaşmak gibi şansım olabilir.

' ışıl kelebeğin şu masanın üstünde örtülü bezin altındaki defterin içinden kartımı çıkarabilir mi '

 

- Alabilir ama dikkatli olması gerek!

 

Parmağımı koyup kartın neye benzediğini fısıldadım masanın üstündeki defterini içindeki sessiz emir yazan susturan kartı anlattım. İki kez kanat çırpıp üfledim.

Kelebek sessiz sedasız kaybolarak benim kartımı almış yanıma gelmişti. Dikkat çekmeden getirdiği şaşırttı.

Şimdi bilmeceyi gelirsek senin kim olduğunu buldum yabancı.

Açık oturum başlamıştı herkes en yüksek fiyatı söyleyip durdu bende ise o paranın miktardan fazlası duruyordu. Herkesin tükendiği o anda ben sayıyı yükselterek bende olan paranın miktarını söyledim.

Bana bakıp durdular, kimsede yüksek fiyat çıkmayınca bana satıldı. Çok dikkatliyim bu kadar çabuk bitmesi beni biraz şüphelendiriyordu. Bende kozu mu kullandım parayı verirken bana vermeyeceği açıktı defterim ile tabloyu bende parmağıma dudağımın üstüne koyarak gülümsedim.

" Seni buldum dedim, sen nesin ve kimsin ? " diyerek sırıttım.

Kartı ona tutup ' sessizlik lütfen! ' her şey sustu ama o susmadı.

Defterimi ve tabloyu kendime çekip hem diğer bilmeceyi çözdüm hem onun bilmecesini.

" O üç tablodan ikisi biri benim gibi olanlar koruyucu diğeri ise sizin gibi bekçiler için geçerli ve sen nesin bir bekçisin ' dedim benden kaçtı. Savaşmak yerine.

Bu bir rüya ve ben hayal edebilirim değil mi peki öyle olsun. Tabloyu otelde ki odayı yolladım.

 

" Işıl bir kelebeği bekçinin nereye gittiğini öğrenmesini söyler misin ?" sanki işi gücü yok ama sanki bunu yapacaktı düşüncesi geçmişti aklımda ve ışılın cevabı düşüncemi alt üstüne getirdi.

 

- Senden önce yerleştirdim kelebek tozunu kelebeği mi izle

 

Epey hızlı çıkmıştı ve ben şaşırdım. Sessiz olan oturuma kartı ters çevirip sesini aç komutunu kullanarak oradan çıktım.

 

Kelebeğin peşinden hızlı adımlarla bekçinin olduğu tarafa doğru koştum. Koştum koştum, yetişebileceği mi sanarak hızlıca koşmuştum ama ne yazık ki kelebeğin tozu tükenmiş ve kaçmıştı elimden.

Bir şansımı kaçırdım. Ama o iki tablo bana bunun sebebini kim olduğunu ve bizim ne olduğumuzu anlatmıştı.

Otele geri gittim. Odanın anahtarını açıp klik sesini duyunca asansör ve otel odalarında insanların sesleri işitince moralim biraz yükseldi. Defterimi ve tabloyu elime almıştım.

 

Defteri açıp kartı defterin içine koydum tekrar ve tabloya bakarak bu tabloda neyin eksik olduğunu bulmayı çalıştım. Ve bu x kişisi kimdi.

Tabloyu dokundum. Elim tablonun içinden geçmişti. Bir dakika bir boyut muydu yoksa tablo.

Boyutta olabilirdi bence diye düşünmüştüm.

Acaba diye düşünmüştüm benden önce kelebek içine girdi. Sonra ben elimi uzatıp içeriye adım attığımda renkli bir oda ama bir şey eksik gibi düşündüm derken biri renksizdi ve burası yatak odası değildi burası bir hastane odası. Başında duran Azrail gibi duran bir yaratık onun rengini çekiyor.

Defterin içindeki kartı çıkarıp sessizlik emrini vermiştim direk ki o şey bana gözlerini dikti. Yutkundum iyi mi yapmıştım emin değilim. Yaratık dilini bana çıkarmış bana geliyordu yutkunup kartı ona gösterip yutkunup parmağımı dudağımı götürüp susturunca bekçi de olmadı yaratık da oluyor aşırı saçma karşı karşıya gelmiştim şimdi ise tekrar bir yaratıp.

Susturdum, yaratıp durdu kartın içindeki yelkovanı çıkarıp silici diyerek yaratığı silmiştim resimde.

Şimdi ise kendi rengimi bu resmi boyadım. Hasta olan genç huzura bulmuştu rahat nefes almıştı, ruhu yukarı çıkarken seyrettim bana teşekkür etmişti rüyasını kurtardığım için.

Bir daha böyle bir şey yaşanmasını izin vermiyorum. Tablodan çıktığımda pencereden bakmama gerek yoktu odanın rengi geri gelmişti.

Dışarıya baktığımda dışarısı cıvıl cıvıl kuş sesleri geliyordu şimdi ise doğanın güzelliğini baktıkça içim canlandı. Artık buradan çıkma vakti gelmişti.

Küçük kelebek saatin üstüne konmuştu.

Bir bakmıştım ilk rüyayı kurtardığımız için renkleri geri geldi.

 

Otelden çıktığımda ışılın sesini duydum ' Saat izinden takip et, ' nasıl biliyordu anlamıyordum ama ilk kütüphaneye gidip kitapları vermeye kalkışınca bende kalmasını yardımcı olacağı düşünerek uzattı. Bende kabul ettim kırmamak için elimde bir defter bir kalem ve iki kitapla saatin gösterdiği yöne doğru gittiğimde karşımda saat kulesinin kapısından geçip başka bir kapıdan başka bir rüyaya geçişe açıldı.

 

Sevgili rüya koruyucular bundan sonraki bölümde bir arkadaşın yazdığı rüya göreceksiniz.

Kendisi rüyanın içinde huzura bulabilecek mi...

Sonra öğreneceksiniz...

 

Devam etmesini istiyorsunuz lütfen aktif olalım...

 

Loading...
0%