Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Rüya - Sisli Vadi

@handelendin

Playlist: Choi Yuree- that’s all


Sessiz şehrin sırrını bulduğum da eski sesli hale geri gelmişti. Yine bir portal açıldı. Beni bambaşka bir rüyaya girmemi sağladı.

Girdiğim anda her yer sisli kaplı bir vadiye düştüğümü kafam almadı. Buranın sırrı ve sakladığı ne olabilir ya da bu rüyanın sahibi kim ?

Sisten hiçbir şey görünmüyordu. İçimde korku ve merak duygusuyla bir kaç adım attım açılır dağılır sisler diye ama nafile eskisi açılıyor yenisi karşılıyor beni.

Elimi sisi uzattım dokunmayı çalıştım. Ama burası nasıl bir yerdi korku bedenime sarmıştı hayatımdan korkmadığım kadar korkmuş oldum demem bir yalan olur sessiz şehirde ki ruh bozuntusu görmediğim bir karabasan.

Bu sisleri nasıl yolumu açacağımı düşündüm tekrar söylüyorum ben burada gizemini nasıl bulacağımı düşünürken buldum. Bir vadide olduğum açıktı ama sisli bir vadide ne gibi gizem olabilir. Ve benden buranın sırrını bulmamı istemesi bu rüya koruyucuların sırrı. Yanımdan kelebek geçti ben kelebeği takip etmiştim. Burada iletişim kuramadım ışılla. Bir şey onu engellemesi çok şaşırttı beni. Yürüdükçe yürüdükçe nehrin sesini duyabiliyordum sisli kaplı bile olsa elimi uzatmıştım. Ağzıma aldığımda suyun tadını dilimde damağımda dudaklarımda almıştım. Burada bir sırrı bulmak için çok zorlanmam diyorum sonuçta kısa süreceğini eminim ama nasıl başlayacağım kimse yok buranın gizemi sırrı ne olacağı aklıma gelmiyor.

Beni ne bekliyor bilmiyorum ama bugün dinlenelim uzun bir yoldan zorlukla başa çıktım. O yüzden bir çadır ve fener hayal ettim önümde, gözlerimi açtığımda çadır ve fener görüp şaşırmadım ben neler gördüm bu bir hiç demiştim. Çadırın içine girip açlığım için sevdiğim ve sağlıklı şeyleri düşünerek bir kamp yapmayı özenirdim o yüzden balığı kamp ateşinin üstünde tuttum yanında bu soğuk yerde sıcak bir içecek hayal etmiştim. Ve yanımda belirdi karnımı doyurdum, tamam dedim şimdi tek bir şey kaldı: Uyku ve yarın ilk işim olan bu sisin içinde ne arayacağı mı düşünerek bir şeyler bulmak olacağını eminim.

Gözlerimi kapadım derin bir uykuya daldım sislerin içinde aydınlatan küçük bir gaz lambasıyla çadırın içinde.

                       🧭

İşin zor kısmı şimdi başlıyor. Yüzümü yıkadım aç karnımı doyurup çadırı yok ettim. Hayal etmek kolaydı. Defteri açıp nereye geldiğimi ne bulmam gerektiğini yazıp not aldım. Burada ne bulabilirdim ki not ya da yazı.

Bir kabartma gibi ama ilk aydınlatacak bir ışıkla ilerlemem gerekecek. Elimde gaz lambası ile sisli yolda önüme açmaya çalıştım. Ne arayacağımı bulamamak kadar kötü bir şey yoktu derken yerde bir şey bastığını hissettim.

Işığı yere tuttuğumda bir kağıt parçasıydı, elime aldığımda boş kağıt parçasından başka birşey değildi. Lambayı üstünde tuttuğum sırada ışığı emen kağıtta yazılar belirlemişti, sanki rüyaya gören x kişisi kendisini bulmam için bana yardım etmişti. Kağıdın üstünde yazılı olan bilmeceye odaklanmıştım bir yerde oturup bilmeceyi deftere yazıp neresi olduğunu bilmek zorlayacaktı eminim.

İlk durağım neresi olacak diye yazılan bilmeceyi tekrar sesli okumuştum, Işılın sesini duyup bana yardım etmesini umuyorum ama burası o sinyali yansıtmadığı için şanssız biriyim.

‘ Her geçen ara sokaklar,bitmek bilmeyen sislerin arasında duruyorum ben’ bu ne demek şimdi anlamıyorum ne arka sokağı burada arka sokak mı olur her yer kaplı ben sessiz kasaba daha zorlu bir yer sanıyordum bu ne ya hu. Hiçbir şey görememek dışında benim bu bilmeceyi çözmemi istemesi saçma gelmişti. 1. bu sisin arasında ara sokak bulmak şeye benziyor, samanlıkta iğne aramaya. Şimdi önümde bir sis var desem o sisin içinde ara sokak bulmak imkansız diyecektim vazgeçip şu an nerede olduğumu düşünürsem bir rüyanın içinde olmak ne kadar imkansız değil mi? Sözümü geri aldım ve ikinci kısmı düşündüm. Bitmek bilmeyen sislerin arasında duran bir sorun mu bulacağım ben, bitmek bilmeyen sis şu an karşımda sonsuz bir sis var diyelim, peki ara sokak derken ne demek istediğini anlasam kim bilir. Sisli ortamda düşünmeyelim sisli diyor olsun ama sıradan bir ara sokak diyelim illa bir yer sislidir değil mi tek bir yer hariç her yer açık diye hayal edersem acaba kağıtta o yer açıkça gösterir mi. Gözlerimi kapayıp hayal ettim bir süre kapalı bıraktım sonra aralayıp baktığımda ne yolda ne de kağıtta belirti olmaz mı delireceğim.

Derin derin nefesler aldım bu böyle olmayacaktı derinlemesiyle düşünmem lazımda ama nasıl düşünecektim daha bir mekana bulamazken sorunu nasıl bulacaktım. İlla bina olacak bir kaydı yoktu değil mi. Ara sokakları düşünelim ne olur yani gerçeklikte hayal olmayan bir dünyada oraya gitmek için çabaladığım o mekanda. Banklar, lambalar olur değil mi duran bir şey diğer eşyalar yangın söndürücü saçmaladım. Biraz daha düşünelim acaba bank olabilir mi oturak gibi öylece dikildiği durma olarak verilmiş olabilir mi neden daha basit düşünemedim diye kendimi kızarken sorunu nasıl bulacağımın telaşını düştüm.

Biraz daha sisin içinde yürüdüm lambanın yansıttığı ışık yürüdüğüm yolları aydınlattı. Sanırım doğru bir yere parmak basmıştım harita yani kağıt bana yolu gösterdi şu film gibi sihirli bir harita mı karşıma çıktı.

Ayak adımlarımı sayıp beni doğru yola götürüyor, nerede olduğumu bilmiyordum baya yürüdüm yürüdüm ve ayak izleri gitmişti ve ben bir yere çarpmışım bacağıma bayağa sert ve sivri bir yere çarpmışım ki rüyada bile bacağım acıdı ve yine saçmalıyorum.

Bank vardı ışığı boşluğa bırakmış gibi hissettim ama tak sesi duyunca boşluğa koymadığım için sevinmiştim. Şimdi bir lambadan bahsediyorsa durmak yerine dikilmek olarak lambanın içine nasıl bakacağımı düşünmüştüm.

Bankın üstüne çıkacağım ama lamba düşmez diye düşünerek elime lambayı alıp bankın üstüne çıkıp tuttum. Bir süre ışıkla lambayı inceledim sonra fark ettim gaz lambasının içine koyulmuş sıkıştırılmış bir not vardı. Sanırım bir sorunun sorusu bu olmalı. Anlamıyorum bir mekan bulma bilmecesi bir sorun herhalde rüya gören beni düşünmesi aşırı ilginç gelmişti.

Gaz lambasının içine elimi soktum direk ama çok tuhaftı ve ampülü bir sağa bir sola çevirip çıkardığımda elimi ampul tutarak çıkarıp baktım öylece.

Gaz lambasını kenara çekip oturdum bankın üstüne. Ampulü kırıp mı çıkarsam ya da çıkarmasam mı diye düşündüm. Çıkarma yollarını aradım ampulün içindeki bilmeceyi almak için ama bulamadım. En sonunda bende sabır kalmadığı için ayağa kalkıp bankın üstüne sertçe vurup çatlattım camlarını. Demir kısmında tutmuşum yoksa elimi kesecektim az kala. Salladım salladım içinde kırık camlar ile birlikte düşen not kağıdı kayboldu. Olacak bir şey mi bu şimdi.

Tam bir aptallık yaptım bana alkış ve aptallık ödülü varsa bana verin. Şu an salladığım için sis dumanın içine düşen bilmeceyi nasıl arayacağım şimdi.

Gaz lambasını yere koymuş elimle sisi dağıtmayı çalışarak aramıştım elime garip şeyler batmıştı ama yara bere içinde elimin avucunda kağıt parçasını görünce sevinmiştim, elimi bu hale sokan neydi bu sisin altında nasıl bir şey vardı da elimi yaraladım diye düşünmeyi bir son verip lambayı elime alıp bankın üstüne oturmuştum ve bilmece kağıdını açarak okudum.

“ Sislerin yoğun olduğu tepe bir üflemeyle manzaraya aşık olacağını eminim” bu bilmece değildi sanki bir söz gibi geldi bana sanki manzara resimleri çizen ya da fotoğrafını çeken bir kişiliği olduğunu düşünüyorum neden böyle bir söz gibi bilmece ile yardım etsin ki değil mi?

Deftere not aldım tek tek düşünüp cevaplamaya çalıştım. Bir düşünelim sislerin yoğun olduğu yer dağ olmasın peki üflemeyle aşık olacağım manzara derken bir şeyi anlatmak istiyor ya da neyi kastetmek istedi.

Karnımda acıktı, aç karna da çalışamam bundan eminim bir yerde oturdum ve hayal etmem yeterdi canım ne çekmişti. Makarna mı biraz daha hayal gücü ama benim sevdiğim yemek makarna ne yapacağız. Elime bir tabak dolusu makarna gelmesi ve çatalla ben bu rüya işini bir çözemedim ama afiyetle yemiştim.

Rüya sahibi her kimse eline sağlık bana yardımlarını unutmayacağım her nerdeysen artık seni bulmak bana düşüyor.

Bir güzel sevdiğim çubuk makarnanın keyfini baktıktan sonra bankın üstüne koyup sis buluttan bir parça koparıp ağzımı silmiştim. Çok garip hissettirdi,boşluk.

Gelelim bu son bilmeceden sonra vakit akşam olacak o yüzden oyalamadan ilk sorunu bulalım.

Bu ikisi bana ne anlatıyor olabilir sislerin yoğun olduğu tepe derken dağ ve üflemeli derken, aklıma bir alet canlandı sanki doğru mu diye haritaya bakarken harbi canlandırdığım ilk şey doğru çıktı önceki tam ters tepip ikinciye tutturdum ama şimdi ilk canlandırdığım şey bana yardımcı oluyordu. Göremediğim yere kadar adımlarımı sayarak beni o tepeye doğru yürütmüştü, yürüttüğü de tepe olan dağla bakıştık nedense ben o dağa nasıl çıkacağımı düşünürsem akşam olur, bir kestirme var mı diye etrafa bakındım, bir geçit ya da araba yolu veya basamak var mı diye düşündüm. Aradığım cevap pervaneli dağ olabilir şu an bu x kişisinin rüyasına alkışlamak istiyorum, yeni terimli nesneler çıkarıyor ayrıca teşekkür ederim.

Peki ben bu dağın zirvesini nasıl çıkacağımı da yardım ederse daha da minnet duyacağım bir yere tırmanmak kadar kötü bir yeteneğim var. Beden eğitimi dersinde tırmanma yoksunu olan ben bir ipe bile tırmanamadığım için dersten bu konuda zayıftım ve şimdi rüya sahibi benden bir sonraki bilmece için bu dağın yukarısına çıkmamı istiyordu. Şimdi aklıma o etkiyi sahip bir video geldi bozuluyormuş o dağ ve beni de içine alıp valla gülesim geldi. Öyle olursa x kişinin rüyası tuhaflıkların üstadı olur.

Etrafı dolaşa dolaşa uykum gelmişti ama en sonunda bir açıklık görmüştüm. Mağara yolu mu inanamıyorum şu an bir mağaranın içine giriyorum ve basamaklardan yukarı çıkıyorum yavaş yavaş adım adım en üst kata çıkarak ilerliyorum. İlerledikçe ilerledim ama nefesim kesilmeye başladı. Bir soluklanma molası verdim. Bitmek bilmeyen sis bilmecesi ve şimdi bitmek bilmeyen merdivenler uzadıkça uzadı. Yere şap diye bir şey düştü. Gözlerimi açtığımda su şişesi önümde duruyor.

" Allah razı olsun x kişisi senle tanışmayı çok isterim beni düşünen insanlara hiç görmedim ama sen düşünüyorsun " dedim kendi kendime. Açıp yavaş yavaş içip zirveye tırmanmıştım ve pervane şaka gibi resim sanatı gelişmiş bir rüya görenin rüyasını kurtarmak ilginç olacak etkileyici olacak. Sıkılma olmayacak galiba.

Benden ne istenmişti defteri açarak açıp baktım. Tırmanma tamam diğeri bir üflemeyle dediğine göre pervaneye bir bakış attım bunu çalıştırmak imkansız olacaktı. Defteri geri koydum yerine ve pervane değirmenin açma kapama düğmesini baktım. Hiçbir yerde yoktum şimdi ne yapacağım ben diye etrafı bakındım ki saat akşam olmuş ve ben bu dağı çıkmaktan pestilim çıktı. Bugün bilmecenin ne demek istediğini anladık yarın ne yapmamı istediğini anlayacağım galiba. Kokuyorum burada bir nehir bulursam hem farklı şeyler giyip tam bir sihirbaz olmak istedim. Aynı kıyafetler hem kirlenmiş hem tozlandı.

Çadırı diledim ve çadır dağın üstünde fenerle belirdi. Manzaraya baktım her yer sis kaynıyordu. Sanırım bilmece manzara derken sisin yarıda indirip sisli vadinin gerçek manzarasını görmemi istiyor. Ama pervane çalıştıracak düğme yok ne yapacağım ki ben. Çalışmazsa sisler yok olmaz. Büyük sorun ve bulmayı çalıştıkça nefesim daralıyor uyku bastırıyor.

Çadırın içine geçip uyku tulumunu bu sarıldım. Gözlerime karanlığa kapattığımda ben yine uyanık olmam çok tuhaftı sanki bilmecenin nasıl çözüleceğini bana anlatıyor gibi yol göstermesi bir oyunun içinde hissetmiştim. Pervane değirmenin içine direk dalmış oradan içeriye giderken ışıklar benim geldiğimde aydınlanmış bana yolu gösteriyordu. Rüya içinde rüyadayım ve tekrar bir rüya görüp nasıl açacağımı bana gösteren biri, o da bu rüyadan kurtulma isteğiyle işimi kolaylaştırmıştı. Nasıl çalıştıracağımı bulmuştum el kuvvetiyle o kolu çevirip pervane çalışır olacaktı ama bana hala aşırı saçma gelmeye başlamıştı.


Sabaha uyandığımda bana gösterilen şeyleri yapmadan bir yıkanma hevesim ile üstümü değiştirme isteğimi yanıt veren kim bilir o rüya gören şu an ne durumda olursa olsun bana istediklerimi veriyordu dahası ben hayal ediyordum onun rüyasında, güzelce temizledim ve artık yeni sürüm feyyaz bartu olarak bir saat sihirbazı olarak yeniden doğdum.

Saçlarımın kabalığı inmiş beyaz gömlek siyah pantolon üstü bilmediğim bir mavi kemerli bir kenarlarında altın sarısı işlemeli hiç giymediğim ve ne olduğunu bilmediğim bir uzun ceket türü kemerin ortasında mavi yuvarlak taş onu bağlayan demirler kemerin yanlarında koyu kırmızı kalın deri, bilmediğim uzun ceketin üstüne pelerin tabi birbiriyle bağlayan iki büyük düğmeyle altında zincirler salkıyor, pelerinin kollarından sarkan ince püskürler ile tam bir sihirbaz gibi olmuştum. Kendimi böyle görüyordum bilmediğim şeyler karşısında benim sıfır anlatış şeklim bu. Tabi kollarımda korumalı zırh ayağımda uzun botumu unutmayım.

Bu iş için seçilmiş kaftanlık sihirbaz üniformamla rüyamda gördüğüm gibi değirmene yürüyüp elimi duvarına uzatıp içine geçmemle anlık şok oldum. O değirmenin içinden geçtim peki demiştim rüyamda bana o ışıklı yolu derken önüm aydınlanmış oldu, yürümemi söylemişti bende yürüdüm karşıma koca bir kol çıktı. Şimdi bunu da kolaylık sağla rüya sahibi nasıl çevirebilirim ki gücüm ne kadar benim.

Bir deneyelim bakalım yapabileceğime emin bile değilim ama olsun.Kolu iki elimle tutup ağırlık derecemi biraz aşsa da ellerimi hissetmesem de ağır ağır bile olsa tüm bilek gücümü kullanarak hareket ettirmiştim. Arada mola veriyorum nefesim ve gücüm yettiği kadar çeviriyordum, pervanenin hareket ettiğini görünce bir anlık sevinç ben durunca bitmişti. Vay halime vay! bu ne zahmetli bir iş kol gücüm bu kadar zayıftı ben bile anlamıyordum.

Yorulunca popo üstü düşmüş dinlenmek için biraz durduktan sonra sislerin yavaş yavaş gittiğini pencereden görüyordum. Bir hışımla kalkmış tüm gücümle pervaneyi çevir çevir ellerim perişan oldu. Sonunda güneşi gördüğümde artık bitap düşmüş bedenimle camın önüne geçip manzaraya baktım. Pek göremiyordum o yüzden dışarıya çıkıp dağın tepesinde eşsiz manzarayı baktığımda sisli vadinin güzelliğini bakmış oldum.

Bundan sonraki ipucu diye ararken karşıma çıkmasını beklemiyordum daha pervane kanadına sıkışmış bir kağıdı görmüştü. Küfür edecekti sustu bir süre. Tırmanamayacağım dediğim için tırmanma garantili. Ve pervane çalışmaya başlamıştı. Bir çalıştırmayı beklediğini çok açıktı.

Defteri pelerinin içinden çıkarıp içinden sessiz emir verdim ve pervane durdu ortalık bire durdu. Şimdi kartın üstündeki yelkovanı çıkarıp bir ok gibi düşünüp yelkovanın çubuğunu iple bağlayıp kağıdın olduğu yere fırlatıp tutturmayı çalıştım. Olmadı tekrar tekrar denedim tekrar olmayınca bu ne işe yarıyor anlamadım yanıp sönmesi.

Durgunluğun ve sessizliğin içinde Işılın sesini duyar oldum delirdin mi bilmiyorum ama bir kelebek geçip bilmeceyi küçük ellerinde alıp bana getirdi.

-Bu kadar zorlanacağını bilseydim sis kaybolduğunda yanına gelirdim

" sesini duymak çok güzel sis herhalde engelliyor iletişimi "

evet engelledi ama sen yendin sesini aç vadinin

Kartı çevirmeden yelkovanı yerini koyup kartı ters çevirip ses komutunu verdiğim gibi canlandı.

Bilmeceyi okurken Işıl ' tam bir saat sihirbazı oldun ' demişti beni nereden görüyordu acaba merak ediyordum ama bilmeceyi odaklandım.

" Bir dokunmayla renkler karışır, bir bakmayla gerçeğim bir bakmayla değilim" bu nasıl bir bilmece ki basit gibi duruyor ama değil tamam tablosun dedim dokunmayla renkler karışır demişti elimi gökyüzüne uzattım ve toz gibi bozuldu gökyüzü. Ben şu an neyin içindeyim acaba diye düşünürken kelebekten ışılın tablosu gelmişti.

-Birinin içinde değilsin bakış açını değiştir demiştir peki nasıl değiştireceğim ki bakış açımı nasıl değiştireceğim. Tablo demiştim acaba sadece tabloya bakar gibi baksam belki görürüm diye öyle baktım. Harbide işe yaramıştı.

Ama bana tuhaf geldi. Sisli vadinin içine pervane dağını çıktım o da yetmezmiş gibi pervaneyi çalıştırdım. Dur bir dakika benim aklımdaki şeyler neden gerçek oluyor. Yani hepsi hayal ürünü mü ya da bunu görenin bilinçaltımı bilemedim.

Kelebek tabloyu almamı istemişti ve ben tablolardan ne çektim. Sessiz şehirde tablo burada tablo bir sonraki yer ne olur tablolu bir durum olmasın resimli yani.

Tabloyu uzanıp aldığımda altında bir not kağıdı düştü. Tabloyu resmi yere düzgün koyup not kağıdını elime aldığımda bilmeceler bitmiyor sanki.

" Beni ait olduğum yere as ve sandığın içindeki gizemi bul " ne demek şimdi bu. Sen buradasın tablo buraya koysam diye düşündüm koydumda tabloyu yerden alıp asacaktım ki boşluğa geldim. En sonunda kolumun arasına koyup başladım bu açık yolda yürümeyi.

Aklım hala almıyor. Bu kadar boyutta tablo nasıl yoğun sis tabakasını yarıya indirmiş, benim taktığım şeye bak rüyaların içinde geziyorum ve taktığım şey tablo ve sis.

Rüyada her istediğin olabilir. Ama çok güzeldi yeşilliği görebiliyordum. Çimenlerin üstünde dolaşabiliyordum. Elimde tablo varken. Belimdeki kemerin ne işe yaradığını merak etmiştim. Bir durdum defterden kağıt parçası koparıp düğmeyi iki kez dokundum çalışmadı herhalde süs derken birde bir komut vermem gerektiğini fark ettim. Belki komut ile çalışacaktı.

Düşündüm nasıl bir komut olabilir. İleri geri komut yapabilir miyim.

" Akrep ileri yöne " dedim kağıdı korka korka taşın önünde tuttum ve aldı kayboldu.

" akrep geri yöne " dedim bu sefer kağıt elime geldi. Birde tekrar denedim komutun yanına nesne ekleyerek.

" akrep ileri yöne kağıdı al " dedim kağıdı gözlerimin önünde kaybetti. Aynı şeyi geri deyince geri bıraktı. Peki anladım. Sürekli elimde dolaşamaz diyerek tabloyu elime alıp komutu vermiştim.

" akrep ileri yöne, tablo " dedim büyük tabloyu ellerimden kaybedip taşın içine nasıl soktu hayran kaldım. Belki küçülttü daha önce nasıl düşünemedim ama neyse. Aldı mı aldı.

Çimenlerin içinden gezindim. Manzara gerçekten hakkını vermesiyle temiz havayı içime çekmiştim.

Aklıma bir şey gelmişti neden çimenleri oturup o bilmeceyi düşünmüyordum, eşsiz manzaranın karşısında hala pervane dağının bilmecesine takıldım bir üflemeyle gitmesi ve her şeyin bir hayal ürünü olması dışında. Bak yine yapıyorum koca bir hayal ürünün içinde küçük şeyleri takıyorum.

Defteri pelerinin içinden çıkarıp tüm olanları tekrar gözden geçirdim, Sessiz vadideki bilmeceleri hatta belki onlar bu olayı bu saatin sırrını ve rüya koruyucuları kabus bekçilerini açıklayabilirdi. Demişken şu kabus bekçileri konusunda biraz takıldım, hiç görmedim burada herhalde beni bulamadılar ya da onlardan daha korkunç şey beni beklediği şey olabilir miydi ?

“ ışıl sen biliyor musun manzaralı tablonun yerini” dedim ışıldan ses yoktu sanırım bir işi çıkmıştı öyle düşünüyorum şu an. Şu an merak ettim Işılın başındaki zorlukları nasıl olduğunu.

Manzara karşısında bilmecenin sözlerinden bir şey çıkarmayı çalıştım çizerek belki rüyanın sahibi bana yardım eli uzatır buraya geldiğimden beri eksik etmedi yardımlarını. Sandığı anladım sandığı çizip bir elimi çenemi altına koymuş ilk cümleyi düşündüm beni ait olduğum yere koy yazıyordu ait olduğu yer neresi olabilir sonra sandığın kilidi tablo koyunca açılacak aşırı saçma bu vadinin içinde nasıl bir yer bulacaktım, tek çare tek tek dolaşıp onu bulmak olacaktı yine günler geçireceğim hepsini tek tek gezip dolaşacağım bakacağım her dökülmüş bir yerin - aklıma geldi dur ya illa bir ev ya da bina olması gerekmiyor bir mezarda olabilir yok ya saçmala sende feyyaz illa mezar olacak değil çıldıracağım şimdi. Sandığı olacağı yer neresi olabilir, tamam sandıkla başlayalım, sandığı olduğu tabloya ait olan yer neresi olabilir, buradan kurtarıp uyandığım sıra kendimi nasıl hissedeceğim, delirmiş mi kimse bana inanmaz.

Sandığı koyacak yer çok onu geçtim ama tabloyu asacak yerler kısıtlı. Bir düşüneyim aklıma iki yer alanı geliyor mezarlık olabilir ya da yıkık ya da yerli yerinde bir mekan. Oturmak no kalk ayağa feyyaz ve ilk aklındaki mekana tabi mezarlık çok saçma geliyor ama olsun. Zaman kaybetmek istemem o can çekişirken ben böyle bir yerde.

Nereye böyle buldun mu ? 

Işılın sesi ve parmağıma konan kelebeği gördüm. Parmağımı yukarı kaldırıp gülümsedim " emin olmamakla birlikte kafamda iki yer var biri mezarlık biri sapasağlam bir köy evi ilk kafamdaki mezarlık işini halledeyim "

Yanlış yer mezarlık seçimi bence bir ev olabilir. Özellikle bu resmi neye bakarak çizdiğini görmelisin.

" aslında haklısın ama pervane değirmeni neresi olabilir ki " dedim sonra eğer bu pervane bir benzetme ise resimde bir şeyi benzetmiş hayal gücünü kullanmış olmalı ise o da rüzgar değirmeni olabilir bunu yakın bir yerde çizmiş olabileceği tamamen çıkmış.

" iyi ki söyledin ışıl yoksa gidip mezarlık arayacaktım. Durağımız belli oldu dağa bakan rüzgar Değirmenli bir ev olmalı " bunu derken yeteneğimi konuşturup deftere çizip böyle bir ev arayacaktım.

Şimdi resimde benim göremediğim bir şey vardı dağ ile evin arasında bir nehir yatağa ben gittiğimde öyle bir şey yoktu sanırım ama şimdi birden karşıma çıkması beni gerçekten şaşırtmaya devam ediyor.

                    🧭

Uzun uzun çimenlerin ağaçların arasından geçip giderken bir taşın üstüne çömelip oturdum. Bacaklarım ağrıdı. Tamam evden kaçtığım uzaklaştığım zamanlar olur ama bu kadar yol yürüdüğümü hatırlamıyorum.

Neyse ne işte karşımda bir dağ var ve rüzgar değirmeni var ne kadar şanslıyım ama şimdi evi bulmaya geldi sıra. Taşın üstünden kalkıp devam ettim bir köprünün üstünden geçtim çünkü akan bir nehir yatağı var valla gerçekçi ki onca yer rüya olduğunu anlamak zor. Karşıya kadar yürüyüp evi bulmuştum. Kapıyı açmak istedim ama olmadı kilitli, kapıyı çaldım içerden ses gelmemişti. Pencerelere doğru kaydım içerde kimseler yoktu. Peki o zaman neden kilitli derken bir şey hatırladım. Rüya da olsa anıları sakladığı bir şey var ve ancak rüya sahibi açabilir ama rüya sahibi derin uykuda açılması imkansız o zaman.

Pencere baktım açık ya da kilitli olmayan açıklık derken bir pencere yarı açıktı. Tüm el kuvvetimle yukarı kaldırıp pencereyi tam açmıştım. İçeriye giderken seslendim " özür dilerim rüya sahibi onca yardımı senin özelini giriyorum ama seni kurtarmak için hepsi merak etme istediğin şeyleri bakıp alıp diğer şeyleri almayı düşünmüyorum" seslendim. Tüm odaları kelebekle baktık duvarda eksik bir şey var mı diye hepsini tek tek benim girdiğim odalarda tabloyu asılacak çivi ya da belirti yokken hep kelebek buluyor detayları.

Bir sandık var üstünde duvarda tablo yerini gösteren bir işaret, anlaşılan bu diye düşünmüş " akrep geri yürü, tablo" dediğimde tablo elime gelmişti. Kocaman manzaralı tabloyu astığımda ise sandık birden açıldı. Bir korktum tık sesinden sonra sandığın kapağını geriye itip bir bakış attım.

Eşyaların içinden aradığım son bilmeceyi bakındım. Son diye düşünüyorum artık bitsin bu çile diyerek tek tek zarar vermeden bakındım. Bir defter parçasını fark ettim elime aldığımda günlüğün sayfası ama rüya sahibinin değil bizden önce rüya koruyucuların yazdığı defterin sayfası onu defterimin içine koyup pelerine geri koyduktan sonra. Not kağıdı bulamadığım ama bir günlük buldum.

Günlüğü açma gibi bir isteğim yok ama belki günlükte bir sayfada ipucu ya da sorunun kaynağı olabilir mi diye düşünüyorum. Özür dileyerek tek tek baktım belki işaretlenmiş bir sayfa bulurum diye bir okumadım tabi gözüme giren var mı diye taradım ki bir sayfa kalın harflerle o olayı anlatmış gibiydi.

Her zaman olay şeydi bu ne zaman meditasyona dalsam kendimi sisli vadinin içinde bir kulübede yalnız buluyorum ama buradaki atmosferin bir anda değişip her yerin sislerle kaplı olması tuhaftı. Benim gördüğüm gökyüzü sisli ve manzaraya yansıyan dağın üstünde o manzarayı izlemek keyif vericiydi.

Korkumu gelirsek bu bir iki günde olan şeydi annem sürekli beni uyandırıldı meditasyonda ama beni kovalayan garip bir yaratıktan kaçtım. Onların yokluğunda ben bir hata yaptım. Yine aynı olanı bunu önce yazıyorum çünkü olacakları tahmin ediyorum. Yine beni bulup yakalayacak.

Müzik sesi kulaklarıma gelmişti. Hoş bir sesi vardı takip ettim kesin o da oradadır. Bunu rüyamda devam ettirip yazma düşüncesi saçma ama öyle olsun. Müziği takip ettim bir bir binanın içinde yankılandığını fark ettim. İçinde geliyordu. İçeriye daldığımda taşlaşmış heykeller yanlarına dizilmişti. O buradaydı bu onun eseri ona bakanların hazin sonu.

Bu kadar bana ne anlatmak istiyor ki. Kalın harfler bana ipucu veriyor son sorunu anlatıyor ve nerede olduğunu gösteriyor.

Deftere birleştirip yazdım ve uyarısını göze aldım.

" Müziği takip et, binanın içinde taşlaşmış heykeller ona bakanların hazin sonu " diye yazdım ve bir anlam çıkarmayı çalıştım.

Bir daha tam olarak dile getirdim doğru düzgün yazdım uyarısını birleştirip ortaya bir ipucu daha çıktı ve uyarı niteliğinde " Müziği takip et ama ona bakma " neye bakmayacaktım ki ben. Düşündüğüm şey olursa valla biri fantastik filmler seviyor diyeceğim ya da ondan korkuyor ya da en büyük korkusu o diye düşüneceğim. Bu rüya görenin ismi yazıyordur değil mi. Genellikle günlüğün son sözü sevgilerle biten bir cümle olduğu için bakmak istedim. İsmi güzelmiş acaba anne türk ya da baba bilmiyorum belki çok sevdiği bir oyuncunun ismini koymuş da olabilir taşın adı da olabilir ama adı güzelmiş.

' Amaris ' yazıyordu bunu öğrendiğim iyi oldu. Günlüğünü alsam mı yoksa burada nasıl çıkacağım hakkında bir bilgi var mı bilmiyorum.

Şu günlük sayfası göremeyeceğim şeyler nasıl savaşacağım ya da nasıl kurtulacağı mı hakkında bir bilgi yazması umuduyla günlük sayfasını baktığımda boştu acaba büyülü mü oraya gidince mi çıkacak yazı emin bile değildim.

Müziği duymaya başlamıştım uzaklarda yayılan o müziğin sesini sanki dondurma arabaların müziği gibi ama daha huzurlu ve rahatlatıcı gelen o tatlı melodi beni çağırıyor gibiydi.

Müziği takip et demişti günlüğü sandığın içine bırakıp müziği beni nereye götüreceğini bilmeden müziği hissederek etrafı bakarak ilerledim ilerledim. Bir mağaranın içinden geçtim bilmediğim bölgelere keşif yapmış gibi hissettim. Burayı hiç görmedim. Taşlık alandı taş duvarlı tepeleri fark ettim sonra müziğin geldiği mekana bakınca.

Yunan döneminden kalmış tarih eseri bakınca burası bana çok tanıdık geldi yoksa Athenanın heykeli olduğu yapı binası mı. Tahmin ettiğim şey çıkmasın ne olur çıkmasın. Bilmece uyarı yutkundum. Müziği takip ettim eyvahlar olsun buradan çıkmak istiyorum annecim.

Yutkundum. Besmele müslümanız tabi ki her işin başı besmele çekip içeriye daldım. Amarisin yaptığı gibi içeri daldım, söylediği gibi koca bir giriş heykel karşıladı.

Bununla ilgili bilgim varsa, Medusa aslında bir insanmış Athenanın sadık tapanı olarak bilinir ama bir gün Athenanın eşi Poseidon gelip medusaya aşık olup ihanet yapana kadar. Da Medusa bu kızın rüyasında ne alasın ki bağlantısı ne olabilir.

Neyse sonra Athena bunu öğrenip sadık tapanı dinlemeden öfkenin bedeli yüzünden yılan kadın olarak, gözlerine bakan her insanı taşa çevirmesini sağlayan bir yetenek.

Yılanların tıslama sesleri yankılandı ve Medusa mırıldanmaya başladı bir şeyler. Duvarın arkasından içeriye göz attım. Arkasını dönüp bir şekilde heykelleri süsleme yapıyordu. Çiçekler ve boyamalar sanki onları canlı olarak kullanıyormuş gibiydi.

Kızın korktuğu yaratık bu muydu. Çok mu fazla aksiyon filmi izledi. İlginç bir rüyanın devamı.

" Birileri burada ziyaret etmiş " tıslayarak bunu söylerken arkasını döndüğü an duvarın arkasına saklandım. Yutkundum. Adım sesleri buraya bana doğru geliyor, ben korkudan altımı yapmasam iyi olurdu.

" Bizde seni bekliyorduk saat sihirbazı " beni nasıl, anlamıyorum beklemiyor beni ben burada bir yabancıyım beni beklemiyor. Ses versem mi bilmiyorum yoksa burada olduğumu anlar zaten görmedi mi. Defterin içinden o kağıdı baktığımda harbi geldiğim anda bir şey yazmayı başladı.

Ama tam vaktim yoktu. Gözüme kestirdiğim cümleleri taradım. Bana nasıl yeneceğimi ve nasıl taşlanmış heykeli çözeceğim dair bir formül veriyordu ama ben anlamamak.

Ama sanırım buldum derken yılanların tıslama sesleri yankılandı kulağıma bana çok yakınlar, yutkundum bakmaya devam edince kızdaki uyarının aynısı gibiydi ama bir şey yazıyordu. Bu rüyadaki medusa müziği çok sevdiği ee bunun bana yararı ne olabilir ki gürültünün sevmesini. Dur bir dakika bana durdurmam yerine değiştirmemi istiyordu. Nasıl değiştireceğim ki ben bu müziği nerede geliyor müzik sesi. Buradan uzaklaşmam lazım derken yılanların nefesi yüzüme üflediği an gözümü kapattığım iyi oldu.

Bir ruh emici canavarı karabasan bir Medusa ve ben hala rüyasında medusanın ne işe yaradığını bulamadığım için gözüne bakmamayı çalıştım.

" hadi yakışıklı çocuk gözüme bak öyle karanlık bir alanda takılı kalma "

" istemiyorum ben her zaman karanlığın içindeyim alışkanım "

Eliyle yüzüme okşadı " eğer bana bakmazsan nasıl aşık olacaksın "

" Aşık olmak istemiyorum lütfen " dedim kendimi sıkarak.

" Bir baksan ne olur ki koleksiyonum tamamlanmış olur " dedi gülmemi içime attım.

-Kelebeğim onu oyalar sen rüya sahibi olan Amarisi kurtar

Konutu almıştım ki bir ses duydum. Medusanın eli yüzümden çekildi " kim var orada " demiş benden uzaklaştığını anladım.

Gözümü açtığımda kimsecik yoktu. Kızı bul feyyaz diye kendimi emir verdim. Ortalıkta onu göremeyince kızı bulmaya çalıştım nerede olabilir diye tüm binanın içini gezdiğimde su havuzunun ortasında elinde kartla meditasyon yapıyordu. Elindeki kart ne iş onu bile bilmiyorum. Bir kelebek yanımdan geçti diğeri medusayı oyalırken kartı bana getirmek için gitti zorlandığını gördüm " kelebek ben alırım " dedim kelebek omzuma uçup komdu.

Nasıl alacaktım ettim bir halt işte. Bir gözüm kulağım hala o yılan saçlı kadındaydı.

Defteri açıp çıkardım acaba şu yelkovan çubuğu almamı yardım edecek miydi diye düşüncesiyle. Sessiz emirin yelkovanını kartın içinden çıkardım ve uzadığını düşündüm ki gözümün açtığında uzun bir çubukla karşılaştım. Acele etmem lazımdı kartı uzun çubukla çekip çıkardığımda kızın taşları suyun içine dökülmeyi başlayınca Medusa duymuş olmalıydı kızın elini tutup su havuzunun içinden çıkarıp kartı elime aldım.

Amaris denen kız benle konuştu " Teşekkür ederim ama daha işin bitmedi kurtarıcı medusayı yenmen lazım beni pegasusa götürmen lazım " ben hala o sisli vadiden nasıl Yunan mitolojisine geldiğimi anlamıyorum.

" Sana neler olduğunu anlatırım ama ilk o kartı kulan ben öyle kandırdım medusayı sende benim klonomu yap " demişti. Benim kafam almıyor bacım ya.

Kartı baktım kandırmaca yazıyor ne demek olduğunu bilmiyorum ama sonra bakarız. Konutları bakınca kopyala dediğini duydum ağzından.

Kartın resimli yüzünü ona çevirip " taştan klon " dedikten sonra kızın kopyası kartla olan kopyası su havuzun ortasında duruyordu. Oyalanmadan kızla birlikte bir köşede saklandık.

" bana sisli vadiden nasıl buraya geldiğimizi açıklar mısın amaris "

" günlüğümü okuyup buraya geldin "

" okudum ama ipucu sorunlu olduğu sayfayı baktım başka bir gününe bakmadım "

" bende bilmiyorum güzel bir rüya görmeye başlamıştım ama o beyaz rengi soymuş insanları görünce Medusa ortaya çıktı "

Ben bu sıfatı tabloda gördüm " Onlara kabus bekçileri diyorlar yani bir nevi düşlerin efendisi onları kontrol edebiliyorlar bu bilgiyi nasıl sahip oldum " derken günlük sayfası bana olanları göstermiş olabilir.

" Nasıl yeneceksin nasıl sisli vadiye gideceğiz " dedi Amaris.

" Demiştin ya beyaz ışığı her gördüğünde uyanırsın bende seni o beyaz ışığı gitmeni yardım edeceğim birlikte sisli vadinin içine adım atıp o kulübenin içine bırakacağım ama ilk şu müziği değiştirmenin fırsatı olsaydı" dedim.

Müziğin geldiği tarafı bulmamız gerektiğini ona açıkladım. Benle birlikte plan yaptı. Ben medusayı oyalayacağım o da müziği değiştirip uyandırıcı bir müzik açması gerektiğini söyledim. Başını salladı.

" Müziği takip et uyarısı yaptın müziğin geldiği tarafta algıt olması gerek " dedim başını salladı. Yollarımız ayrıldı. Bunu yapmak zorundayım heykeller dikkat dağılmak için kandırmak. Bunu sonra incelelerim dedim ama şimdi sanki düştüğünü sanması için kartı heykellere tutup ' ilizyon ' diye komut verdim.

Ters tarafa koşarak heykelleri bir güçle devirdim. Medusa çıldırdı. " Heykellerime zarar verirsen ,saat sihirbazı bende bunu pişman ederim " dedi. Pişman olacak olan sensin ben değilim dedim.

Devirdiğimi sanıyor ama hepsi bir illüzyondan ibaret. Sadece biraz Amarisi zaman kazandırıyordum.

Bir heykelin arkasında saklanmıştım. Arkası dönüktü.

Vadiden çıkıp Yunan tarihine gittin amaris baya geniş çaplı bir vizyon görücü sanırım

Işıla katılmamak elde değil. Amaris sen ne okuyorsun ve böyle şeyler seni buluyor bilmiyorum. Yakınlaştığını nefes alışlarında anlayabiliyordum. Umarım müziği nereden geldiğini bulmuş olur Amaris.

“ Seni görüyorum saat sihirbazı saklanamazsın” dedi medusa ve beni gördüğünü mü söylüyorsun hadi bismillah bakmadan zamanı durduralım zor olacak ama kartı doğru tuttuğumu emin olup gözlerimi kapatarak sessiz emir komutu verip diğer tarafa koşup uzaklaştığımda sesli emir komutu söyleyip zamanı akıttım.

Zar zor kaçtım oradan hadi ama Amaris bir müziği bulmak bu kadar zor muydu. Bu önceki rüyadan daha zoru olabilir mi emin bile değilim ama galiba öyle demeyim bundan sonraki rüyalar bundan daha zor olabilir bundan eminim derken o hoş müzik yerine gürültülü müzik yerini almıştı Başardı sonunda Amaris müziğin geldiğin tarafı buldun hele şükür.

İşin zor kısmı nedense bana bakıyordu yutkundum, bir ayna düşledim bakmadan nasıl bakacaktım ki ben emin bile değildim, görmeden nasıl emin olacaktım.

Ben sana söylerim saat sihirbazı kelebeğim sana yol gösterir

Işıl sen benim kurtarıcı meleğim misin bilmiyorum hep en zorlandığım kısımda sen bana yol gösteriyorsun keşke bende seni bulup özgürlüğünü kavuştursam ama şimdi bu zorlukları baş etmek gerekiyor.

Elimde aynayla Medusaya yılan kadına doğru ışılın sesiyle ilerliyordum sonra Amarisi gördüm saklanmasını işaret ettim. Medusa çıldırmış bir şekilde bizi arıyordu deli gibi, onu bu müzikle deli ettik şimdi deli ettiğimiz gibi onu taşa çevirip toza karışmasını sağlamak.

“ Ben buradayım medusa bana bak, senin istediğin olsun” dedim kendimi tuzağa atıyordum.

“ Seni buldum” bana doğru koşarken tuzağıma yakalandın Medusa. Kendini kedi sandın ama fare kediden üstün geldi.

Taşlaştı Bartu ismimle seslenmişti ilk defa bu beni mutlu etmişti.

Aynaya çektiğimde ise yılanları havaya kalkmış dişlerini bize doğrulttuğunu fark ettim. Kurtulduğuma sevindim. Medusayı binadan çıkarıp uçurumun tepesine kadar sürükleyip uçurumdan birlikte attık taşlanmış yılan kadını ve böylece bir kabustan kurturduğuma sevinmemiştim.

“ Şimdi seni nasıl uyandıracağız Amaris biliyor musun” dedim omuz silkti dediği o atı bulmamız ama atı nasıl bulacaktık ve ben yoruldum.

“ Bence bugünlük bu kadar diyelim bir çadırda ve yemekten sonra yeni günde seni uyandıralım olmaz mı” dedim o da yorulmuştu. Benim için iyilikleri bitmek bilmedi.

“ Bana yaptığın onca yardımı hayatımda görmedim sağol”

“ Ben sadece yardımsever bir kızım” demişti ilk defa rüyayı görenle yan yana sohbet ediyorduk bundan sonra böyle mi olacak bilmiyorum. Karnımızı doyurup günün yorgunluğu iki ayrı çadırda geçirdik.


                                      🧭    

Sabah ilk işimiz olan o pegasus atını bir şelalenin altında bulduk bize öylece bekliyordu, üstüne binmemizi istemişti bindik kısaca ve zaman sıçraması gibi bir şey olup bizi sisli vadiye geri getirdi. Burayı bu kadar özleyeceğimi düşünmemiştim. Amaris kulübe evine doğru yol almıştı, saati baktığım tamamen sislerden temizlenmiş bir vadiyi görmüştüm. Uzun soluklu bir macera yaşadım şu an bir sonraki durak beni ne bekliyor bilmiyorum.

Amarise buradan teşekkür ederim beni zorlayıp düşündüğün hatta yardım ettiğin için ayrıca sana hayran kaldım çoklu bilinçaltı ziyareti yaşattığın için ve elimde az çok gücünü kullandığım yeni kart günlüğün sayfası kalmıştı. Saat olayı yavaş yavaş çözülmeye başladı.

Geçit açıldı ve beni başka hangi gizemli maceralara götüreceğini dört gözle bekliyorum.


Loading...
0%