Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Rüya : Zehirli Bataklık

@handelendin

Playlist: AVİVA - RİELL- BOSEMORPH FAKE

Kimsenin görmediği bir gerçek vardı. Bataklık o gerçeği yutmuş tüm kirli düşünceleri barındırmış. O bataklığı düşersen kurtuluş olmazdı. Kirli düşünceleri sahip olanlar o bataklıkta çıktığı insanları zehirli kirli düşüncelere sokarlardı. Oradan, bataklıktan çıkmanın yolu onları kanmazsan çıkışı bulursun.

Tekin bir yer diye düşünürken ayağımla bir adım attıktan sonra bir boşluk beni çekiyordu dibine çekiyordu. Geri adım attığında nerede olduğumu çakmıştım.

Çamurlu bir bataklığın içinde başında kaldığım bir gerçeği.

Kim bu bataklıkta kaybolmuş bir rüya gören sanki hayallerini çamura dönüşen bu genç. Bir sonraki rüya bu kadar korkunç olmasını beklemiyordum.

Etrafı bir gözden geçirdim.Kocaman bataklık içinde patlayan baloncuklar ödümü koparıyor ağaçlardan sarkan sarmaşıklar karşıya geçmem için beni bekliyor. Karanlık bir havaya sahip bir bataklıkta olduğumu anlamıştım. Enteresan yerde bilmeceyi bulmak bir garip hissettirdi.

Uzaktan vızıltı sesleri duymaya başladım. Sinek mi var sivrisinek mi bilmiyorum ama bir yerden buraya kadar geliyor. Karşımda bir bataklık ve sarmaşık ve ağacın dalında takılı kağıdı fark ettim. Hadi feyyaz bunu yapabilirsin, bu rüyalar seninle oyun oynuyor oğlum senin beceremediği şeyler bu rüyalarda çıkması ne tesadüf. Yutkundum ve geriye gidip gözüme kestirdiğim o sarmaşığı doğru sıçrayıp tutmaya başarmıştım ama pek sağlam değildi kopacak gibi ses çıkarması beni korkutuyor.

Kağıdı farkettim uçacak gibiydi. Boşta kalan elimle ağaçtan sallanan kağıdı binlerce kez denedim. Elimin içi kırık dal parçaları yüzünden yara bere içinde olan acıyor dokundukça. Zorlandım ama sonunda bulduğumda iki parmağımla notu açmayı çalıştım.

Notu açıp okuduğumda bir elimle sarmaşığı tutmaya çalıştım notta “ Gerçek gördüğün her şey bir yalandan ibaret” bu ne demek oluyor gerçek gördüğüm her şey yalan mı eğer gerçek değilse o zaman burası sahte bir sahne miydi bilmiyorum o zaman gerçek rüya - ip koptu ve ben zehirli bataklığın içine düşüp çıkmak için çabalarken gerçek dünyanın bu bataklığın içinden başka bir rüya olacağı geldi şu sisli vadi gibi iki boyutlu bir rüya olabilir miydi. Çırpınmayı bıraktım beni çekmesini izin verdim. Belki bundan sonra bu bilmecenin sorunu bulabilirim. Bataklık beni içine doğru çektiğinde beni başka bir mekana sürükledi işte ilk bilmeceye uygun bir mekan bataklıklı bir rüya diye düşünürseniz aslında hepsi gerçek gibi görünen sahte şimdi bilmece bana iki cevaplı bir yere söylüyorsa, bir yalan olmayan bir yere bulmam gerektiğini söyledi.

Yalan olmayan bir mekan ne olabilirdi. Kapkaranlık bir mağaranın içini düştüğümü anlamış olmam peki. Peki bu mağaranın içi neden mağara duvar taşların üstüne yazılmış şiirlere benzeyen dörtlüklerle beyitler nereden biliyorum edebiyatta çok görürdüm. O yüzden hemen anladım. Defterimi açıp bilmeceyi bir kez baktım belki bilmecenin devamı bu duvar taşların üstüne yazılmış şiir bestelerin içinde bulabilirim diye düşündüm. Elimle inceliyordum bir yandan bilmeceyi içimde tekrar ediyordum. Gerçek gördüğün şey yalan olabilir. Gerçek gördüğüm şey bir mağara ve bu şiir besteleri bir yalan olabilir mi demek istemişti.


-Merhaba Bartu 

" ışıl bu ne sürpriz neyse bana yardım edebilir misin " demiştim. Kelebek bana sanki küçük kafasıyla kafa salladığını gördüm. Rüyadasın her şey olabilir şimdi gibi bataklığın içinde mağarada şiir dolu duvarlarda bilmece alıyorsun.

-Acaba Bartu demek istediği bu mağara gerçek olmayabilir bundan çıkmanın bir yolunu bulmalısın.

" peki nasıl yapacağım. Herşey yalandan ibaret ise "

-Eğer bilmecenin cevabını alıyorsan o duvarda işe yarayan bir şey olmalı

" yani aradığım duvarın içinde bir nesne olabilir. Bilmecenin sonu nasıl bitti ise başı da öyle olabilir "

-Aynen öyle yeter ki o sonu bulmalısın.

İşim neden bu kadar zorlaştı. Kelebeğin içinden bağırış sesleri duymaya başladım şimdi. Işıl merak etme seni bu zor durumdan kurtulacağım ama ilk ben bu durumdan çıkıp seni kurtulacağım.

Uzun bir yolum var desene. Duvara yazılmış olan şiirleri tek tek okurken çoktan hava kararmıştı benimde uykum gelmişti. Acil bir işimi halletmek için gidip geldim tuvalet ihtiyacı diyelim. Geldiğimde ellerimi yıkamaya hayal ettim su ile sabun çeşme belirdi.

Çadıra hiç ihtiyaç yoktu ben bir uyku tulumu hayal ettim ve bu soğuk mağara için bir ateş hayal ettikten sonra kürenin içinden defterimi çıkardım karnım guruldadı.

Bir şeyler yemeliyim diye düşünüp makarnadan sıkılmış olan ben en olmayacak şey istemiştim hayal etmiştim yaprak sarması ve yoğurt ikilisi, gelmeyeceğini biliyordum rüyada olsa bile saçma bir şey istemiştim ne istesem diye düşünmüştüm ki rüya sahibi zor durumda olduğumu anlamışlar gibi neydi Amaris isimli kız makarna yapıp bana yolladı zor durumda heykel olduğu sıra şimdi bu kız mı erkek mi bilmiyorum önüme salma koyup beni düşünen sayısı kat bin kat artmaya başladı.

Önümdeki tabağı ve çatalı uzanıp tabaktaki sarmadan yoğurdu bandırıp ağzıma attığımda babaannemin evinde o dolmaları yediğime gittim.Babaannemi hastalıkta kaybettim, kaybettik beni seven iki aile üye mi kaybettim ama neyse bunları düşünüp üzülmenin ne sırası ne de yeri bile değildi. Sarmayı bitirip karnı mı doyurduğumda önümde su belirdi ve peçete, ağzımı sildikten sudan bir iki yudum alıp içtikten sonra defteri elime alıp ne olup bittiği ve bana verilen kartları inceledim.

Omzumun üstüne konan kelebekle Işılla dertleşip durduk , onunla hiç yalnız hissetmedim bu rüyalara geldiğimden belli.

“ Işıl buradan kurtulduğumuzda seni nasıl bulacağım ben”

-beni bulman için yerimi bilmesem de en son nerede olduğumu söyleyeceğim.

“ Peki öyle yaparsın, bu rüyalarda geçirdiğim sürede rüya sahipleri hep beni beslediler”

- sadece biri sana ipucu verip besledi birde bu rüyayı gören, peki bulabildin mi bilmecenin devamını

“ Yok bulamadım ama düşünerek olmaz değil hissederek bulabilirim duvarları dokunarak bir çıkıntı oyuk boşluk bulabilirim, belki hareket eder tuğla ya da oyulmuş bir yazı kabartma orayı kırmam için işaret”

-hiç öyle düşünmedik bile olabilir

“ Artık yarın onu düşünelim, sevgili rüya sahibim bana sabah sıcak bir çay ile simit ve poğaça gönderir misin bak seni düşünerek alınacak şeyler zorlama yok eğer zorlarsam bana bir atom tost ile ayran isterdim ama neyse " dedim bitirdim hayalimi. Uyku tulumunun içini girdikten sonra defteri kürenin içine geri yolladıktan sonra gözlerimi yumdum.

                      🧭

Sabah uyandığımda bir çay ile poğaça görmüştüm boş durmasın diye kahvaltılıkla beni şaşırtmaya devam eden rüya sahipleri çok düşüncelisiniz.

Yüzümü yıkamak için su hayal ettim ve karşımda bir gölcük görmüştüm. Yüzümü yıkayıp kahvaltı mı güzelce ettikten sonra yok oldu.

Hadi bakalım ilk bilmecenin ve ikinci bilmecenin ne olduğunu bulalım. Bir fikir yürüttüm. Bu böyle olmayacak demiştim, belki duvarda yazılan şiirsel kelimelerin içinde o bilmeceden yarım kalmış bilmece kelimeler gizlenmiş olabilir. Defteri açıp bilmeceyi bir göz attım ve ilk bilmeceyi dilimde döndürüp devam ettirdim.

" Gerçek gördüğün her şey yalandan ibaret -" bunun devamı nasıl olmalı defterde yazdığım şiirleri tek tek okuyup beyin yorduktan sonra kelimelerin yakın olan sözcükleri fark ettiğimde gülümsedim.

" …ibaret ise saklı " dedim saklı olan yazılan duvarı arayıp buldum taşı oynatmayı çalıştım olmadı bu değil diye pes ettim. Oynatmak değilde geriye doğru ittiğimde içine girdi. Böyle oyunları severim.

Bir sonraki kelimeyi aradığımda bir şiirde " olan gerçekler perde arkasında " yazısını okudum ve perde arkası olmayacağını biliyordum ama olan gerçekler olabilir diye düşündüğümde devam ettim " ibaret ise saklı olan gerçekler " o duvar yazısını bulmaya elimle bulmayı çalıştıktan sonra kabartma yazıyı hissedip içeriye doğru ittim ve anında bir tuğla hareket etti.

Kendi kendine çıkmıştı yere düşmüştü. Ürktüm ve o taşa doğru yürüyüp elime aldığımda yerine koymayı çalışacaktır ki tuğlanın üstünde bul yazısını gördüm.

Bilmecenin devamını bulmuştum. " Gerçek gördüğün her şey yalandan ibaret ise saklı olan gerçeği bul " yazmadı bana bilmecenin devamını getirtti.

O tuğlanın çıktığı yere baktım ve bir kitap fark ettim. Elime aldığımda tozlanmıştı bu ne kitabı diye tozunu üflerken şiir kitabı olduğunu fark ettim.

Şiir kitabının içinde bir sayfa bulduğumda günlüğün kayıp parçalarından bir sayfa ve yakından baktım bu nasıl bir yaratık olduğunu anlamaya çalıştım.

İki kafalı olduğunu biri mutlu biri mutsuz sanırım gerçeğin iki yüzlü canavarı gibi bir tahminde bulundum. Ama daha birinci bilmecenin nasıl bir yere açacağı dair bir bilgim olsa şaşardım. Neden elimde bir şiir kitabı olsun diye düşünürken kelebek kitabın üstüne konmuştu. Işılın sesi kulaklarıma geldi.

-Bartu bilmeceyi buldun mu 

" Buldum ama ne olduğunu bilmiyorum birde buradan çıkmak için başka bir bilmece mi bulacağım "

-bilmeceyi söylesene bende yardım edeyim

" Gerçek gördüğün her şey yalandan ibaret ise saklı olan gerçeği bul, ne demek olduğunu biliyor musun "

-bir tahmın yürütürsem sende biliyorsun bu bir serap olabilir yani hayal ürünü gibi onu bulacaksın buradan çıkışı bence elindeki şiir kitabında işaret göstereceğini inanıyorum

" olabilir serap bulursam çıkışı bulabilirim belki ama çok kolay olmaz mı bu "

-rüyalar kolay da olur zorda o görene bağlı gören zorluğu hissedebilir kolaylaştırabilir diye düşünüyorum

" çok saçma olmaz mı neyse kolay gibi görünenin ardında zorluk yatar bunu iki yüzlü canavarın sayfasında fark ettim " dedim.

Bilmece buysa şiir kitabını açarak çıkışı götürecek sayfayı gözümle taramıştım sayfa sayfa yazılanları göz atıp bulmayı denedim ve sonra sayfa kenarı katlanmış sayfayı bulmuştum. Bu diye açıp baktım şiiri.

Bir şiir gibi düşünmüştüm ama bir şiirin rengi soluk bir sözü hariç renksizdi artık renkli yada renksiz takmıyorum. Bakmayalı çok oldu. Gördüklerimi daha sindiremedim ama olsun.

Ne yazdığını okudum. Gözlerimi kapatıp en son nerede olduğumu görmemi istedi. Mağaranın dışında bir yer asıl gerçek olan mekan.

Gözlerimi yumduğumda yüksek sesle o kokuşmuş bataklığın içinde olduğumu söyledim. Gözlerimi açmamı gerek kalmadı, midemi bulandıracak o leş kokuyu aldım ve açtığımda ise bataklıkta battığımı değil onun kenarında oturduğu mu fark ettim. Yine o leş kokulu yerdeyim neyse derken yine vızıltılar kulağıma geliyordu ve onları görmemek saklanacak bir yer bulmam an meselesiydi.

Ben saklanacak bir yere arıyordum arkadan gelen büyük olduğunu anlaşılabilecek seste vızlama seslerine göre sivrisinekler olabilirdi. Acaba nereye dememi kalmaadan bana akıl veren Işılın bana kartlardan birini kullanmamı söylemesiyle son bulmuştu.

Kürenin içinden “ Akrep ileri kart cambazı” dedim kart cambazı elime geldi. Vaktimi boşa harcamadan şuradaki çalılardan birini dönüşebilir miyim diye ilizyon yeteneğini kullandım ben burada yokmuşum gibi bir sahne kurmuştum. Kendimi tutup “ yokluğumu bil ilizyon” garip bir cümle kurup orada yokmuşum gibi kendimi bukalemun gibi yok oldum, gizlendim bu rüyada. Harbiden yanımda geçen dev sivrisinekler yusufçuklar görünce bir daha onları küçük görmeyeceği mi kafama yazmıştım. Ne bulacaktım bir meseleydi benim için bu bataklıkta dikkatimi çeken bir şey var mı diye görünmez olduğum için bir ipucu bulmayı çalışmıştım beni neye bulmayı götüreceği dair fikirlerim tükenmişti.

Öylesine yürüdüm bir mekan bir alet bir ipucu bulmayı çalışmakla yeltendim ama sırf gördüğüm şey ağaçlar ve dallardan sarkan yaprak sarmaşıkları ve garip renge boyanmış çiçekler çalılar ve tabi uzakta uçan böceklerden başka, ışılın kelebeği bir an büyümüştü ne olduğunu anlamamıştım ama Işıl ‘ kelebeğin üstüne bin en azından onların gözünden bir şey bulabilirsin’ diye yine bana kolaylık sağladı.

“ Tamam öyle yapalım” dedim kelebeğin üstüne bindim ve beni uçurdu inanamadım göklerde uçuyorum ve bir kelebeğin üstünde sırtında.

Bataklık çölünden uzaklaşmış göklerde uçuyorum. Kollarımı açtım göklerde uçuyordum ki kelebeğin ani bir hareketiyle düşeceği mi anlayıp sıkıca tutundum o sıra gözüme bir şey geldi bir fenerin ışığı kararıp yeniden açılıyordu sanki sivrisinekler fener ışığını söndürmek istiyorlar gibiydi.

“ Sanırsam bir sonraki durağı mı buldum bu böcekleri bataklıktan göndermeye başlayalım” dedim kelebeği o fenerin arkasına doğru uçmasını gösterdim. Kelebek sivrisineklerin arasından gözükmeden fenerin arkasına kadar beni uçurup indirdiğinde kelebek küçülmüştü.

“ Al şimdi feneri bulduk sivrisinekleri uzaklaştırma yolu ama ışığı nasıl sağlam yapacağız geçen rüya gibi el gücüyle mi” ilk girişi bulalım diye fenerin kapısını aramaya koyuldum. Ben şimdi ne yapacağım diye düşünerek kapıyı bulmayı çalışıyordum, dokuna dokuna çıkaracak bir şey var mı diye bakarken belki şiir kitabında bilmeceye benzeyen bir şiir var mı diye çıkardım kitabı yine sayfaları ararken boş sayfaya bir şey yazılmıştı sanırım onun tuğlanın arasında olmasının bir sebebi varmış sanırım. Başlık şu an olduğum gibi fener isimli bir dörtlüktü.

Açıp bilmeceli şiiri göz attım “ Fenerin bir kapısı bir ışığı vardır, seni yansıtır ya da yansıtmaz, aydınlatır aydınlatmaz, uzayan bir çizgisi, geçişi göremezsin, seni kandırır” böyle devam ediyordu uygun ama saçma bir şiir olduğu gerçeği öyle bir şey var mı diye uzaktan bakmak için geriye gidip bakındım ki uzayan bir çizgisi olan bir gölge gördüm dur bir dakika bu kolay olmadı mı. Gölgeden bahsettiği direk buldum ve o gölge kapıdan girdim her yer karanlıktan ibaret, elimde bir el feneri hayal ettim düğmesini basarak merdivenlerden ilerledim.

Merdivenlerden fenerin tepesini kadar çıktım çıktım ve bir kez daha bu basamaklardan lanet ettim. Sonunda tepeye ulaştım ve büyük ışığı yanıp söndüğünü fark ettim.

Işıkla etrafa tararken duvarda bir eksik bulmaca ile fenerin yanması arasındaki bilmeceyi nasıl çözecektim. Biraz soluklanmak için duvara yasladım. Tuvalin içinde defter kitapla ilgili gelen sayfayı göz attım.

Okurken ilk defa bir çözümü okuduğumu anladım " demek bu şiir defterin sahibi rüya görenin ta kendisi ve bu ilk rüya problemi değil böyle iki yüzlü canavar yaratık görenler çok olduğu gibi koruyucular bu sorunu çözmüş ki bir çözümü bulup yazmış, illa defter kitap olmayacak değer verdiği en çok hangi bir eşyayı seviyorsa ona vermem gerekiyordu " diye düşündüm sesli devam ettim " İlk bilmece aslında büyük sorunu bana bildirdi ne demişti kısaca gerçek olanı inanma saklı kalan gerçek dediğine göre rüya sahibi transa geçmiş bir canavar olarak rüyada takılı kalmış" diye sesli düşünmeye devam ettim. Işılda beni dinlemişti.

-Bir sayfaya bakarak nasıl buldun

"Bulurum mantıksız olan her şey mantıklı olabilir "

-peki o kişiyi nasıl bulacaksın

Omuz silkip " Bilmem nasıl bulacağımı emin değilim ama bu fener bize o yolu gösterecek bana " dedim kim olduğunu bile bilmiyorum nasıl yardım edeceğimi düşünmek bile zor.

Tek önemli bir defter mi yoksa bir söz şiir ya da şarkı mı var genelde bir ses gerçek dünyaya dönmesini sağlar. Herhalde ilk şu feneri nasıl yakacağım diye düşünürken akşam olmuştu ama genelde uydurdum ama şimdi uyumak gibi bir dert etmeyecektir.

Bir etli pilav hayal ettim. İlla zorluyorum bu rüyayı ama güç toplamam lazımdı bende güzelce yemek yiyip acil işimi fenerin içinde halledip. Bulmacanın yanına gittim biraz düşündüm. Bir resmin parçaları gibiydi ama karışmıştı. Herhalde bu o canavarın demeyim gerçek rüya sahibinin gerçek yüzünü bana gösterecekti.

Bu da bu feneri yakacak bir ışık olacaktı.

Yapbozun altında bir bilmece sorulmuştu ki. Bilmece bu yapbozun kim olduğunu bulma mı sağlamıştı. Belki bana gelen bilmeceler bir şarkının sözleri ise bu ilginç bir bilmeceli rüya olacak kesindi.

Defterin içinden bir sayfada sözleri buraya yazmamı işaret ediyordu, herhalde sevdiği, şu ilk bilmeceyi deftere yazdım sonra bul beni diyen yapbozun bir kısmını yaptım demeyim çünkü deneyerek koyduklarım hepsi yanlış çıkmıştı, uykum gelene kadar al, yerlere değiştir ve koy yapmıştım, olmayınca bir daha yaptım tekrar tekrar yaptım en son uyku nefesimi kestiği an bırakmıştım, uyku tulumu istemedim battaniye yeterdi bir de yastık. Kafamı yastığa koydum üstüme battaniye çekerek bu zorlu yapbozu nasıl çözeceğimi düşünerek rüyalarımda bile o yapbozu yapmakla uğraştım.


Sabah ilk işim yapbozu döndüm, bunu çözmeden rahat olamayacağımı anlamıştım rüyanın içinde rüya mı giriyorsa bu yapboz çözmeden rahat uyku bile yoktu benim için. Gevrek yedim en azından aç karna yapmayım diye beni ne kadar tutacak bile bilmiyorum.

Yapbozun parçaları bir kenara aldım yere koydum şimdi bana ipucu vermiyorsun sevgili rüya sahibim bende ilk kıyafetten bluzunden başladım. En iyi çözüm aşağıdan başla bluzu ne giydiğinden başlayıp boğazından devam et ve yüz ortaya çıksın değil mi. Mavi yarım yarım parçaları bulup omuz kısmını görüp yerlere yerleştirdim sonra yarım renkli parçaları ile orta kısmını bulup onları sırayla yerleştirip boynunu boğaz kısmına gelmiştim oradan devam edip yüz hatlarına gelmiştim. Nasıl birini benzediğini bilmiyorum kafamda canlandırdım olmasa diğerleri yaptıktan sonra düzeltirim diye düşünerek yüz hatlarını göz şeklini hatta gözlerini seçip kaşlarını bulup yerleştirdim en sonunda yavaş yavaş çıkmıştı ve güneş bulutların arkasında saklandığında, saat acaba bana saatin kaç olduğunu gösterir mi diye bakma gayretinde bulundum ve ben şok bunun bu özelliği olduğunu bulmam peki bunu deftere not aldım, normal saatler gibi zamanı vaktinde göstermesini ekledim. Daha neler öğreneceğim bu saatin hakkında merak ediyorum.

Biraz mola verdim acıktım meyve istedim. Sevdiğim meyve muz du direk elime gelmesi sevindirdi beni. Bir elimde muz ile yaptığım yapbozu bakıştım son şeyler kalmıştı saçların yarısı kalmıştı v bu yapboz çabuk bitmesi gerekirken yarım günümü aldı. Bir bilgim olmadığı için neye benzediği hakkında bilgim zayıf olduğu gerçeğiyle normaldi ama tahminlerim ile ilerledim ve yarıladım. Meyve mi yedikten sonra yok edip yarım kaldığım işi sonuna yaklaştığı mı görüp sevinip son bloku yerini koyduktan sonra resimdeki kişinin kim olduğunu göstermesi ile bir günüm bunla uğraşmakla bitmişti ve asıl meseleye gelmiştim. Pencerede koca sivrisinek böcek saldırısını fark edip acil durum düğmesini fark edip camı kırıp düğmeyi bastım ve yanıp sönen o ışık düzelmiş gibi onların darbesine rağmen yanmaya devam ediyordu.

Resmin arkasında bir küçük bölme olduğunu bilmiyordum belki yeni bir bilmeceydi diye düşünerek bölmeyi açarak içinde bir şey yoktu ama duvara yazılmış söze takıldım.

“ Temmuz ışıkların altında saklı bir cennetti…” sözler devam ediyordu ama gözüme takılan temmuz ışıkları altında saklı kalan cennet kısmı bu o şarkının devamı diye yazınca sayfa parlamıştı ki temmuz ayı iki kez parladığında resme bir bakış attım.

İlk defa bilmecenin içinde o kişinin ismini görür oldum. “ Demek bu rüyayı gören sensin Temmuz” demiştim.

Sözün altında başka bir bilmece daha belirdi bu onu bulmam için son işaret olabilirdi belki “ Tadım tatlı olabilir ama insanı öldürür, her yerde olurum ben” aha bu nasıl bir bilmece şimdi.

Kendi defterimi yazdım ama bunu yarın sonlandıracağım, bulmaca beni yordu. Arkama döndüğümde güzel bir sofra buldum, Temmuz arkadaşım benim için yemek hazırlamıştı rüyasında.

                         🧭

Hadi bakalım şimdi asıl zorluk şimdi başlıyordu benim için. Neden Temmuz'un resmini çözdüysem bilmiyorum ama belki bir sorunda olabilir. Bilmeceye bir bakış attım neydi. Tadım tatlı olabilir; tatlı olacak şeyler tatlı insanlar tatlı meyve tatlılar bunlar aklıma gelebilir. İnsanı öldürür derken ne öldürebilir acaba zehiri kast etmiş olabilir. Burası sıradan bataklık değil miydi yoksa zehirli bataklık rüyasına düştüm eyvah.

Ben her yerde olabilirim dediğine göre bir ormanda bahsediyor ya bahçe o zaman tatlı gibi görünüp içi acı olan bir bahçe ya da ormanda bir yerde olmalı öyle düşünüyorum ben açıkçası.

Peki o yeri nasıl bulacağız. Artık bu rüyadan kurtulmak istiyorum çıkmak.

" Işıl kelebeğini tekrar büyütsen böyle yürüyerek zaman kaybı "

-nasıl istersen demişti benim yanımda uçan kelebek dev olmuştu ve kanatlarına bindiğimde kanatlarını çırparak uçtu.

Aradığım şey bir orman ve bahçeye benzeyeBelki bir yaratıkla dövüşmeyecektim bir insan kişiliğiyle kafa kafaya verecektim. Bu Temmuz şiir ve şarkı yazmayı çok seviyor ve kitap okumayı her türden sevmediği şeylerde şimdi gittiğim bir kişilik. İlk defa korkulu rüyası bir kişilik olan rüyadayım.

Bir ilk yaşanacak şuan kafa yorduracak çalıştıracak bir kötüyle yoksa kızın nefret ettiği Temmuzun yani sevmediği iki yüzlü ne dediği belli olmayan insan tipiyle mi karşılaşacağım için bir garip hissettim.

Sanırım kelebek bile ormanı ya da o yere bulmuştu inişi geçtiğinde fark ettim burası bataklık bahçesi mi yoksa orman mı bilmem yemyeşil bir orman gibi canlıydı. Aklıma o bilmece geldi gerçek görünen şeyleri inanma saklı olan gerçeği bul yani saklanmış bir Temmuz'u nasıl çıkaracağız bulunduğu kişilikten ben bile bilmiyorum. Rahat bir nefes aldıktan sonra kelebek kondu toprağa ve sırtından indiğimde küçüldü, Güzel hoş bir yerdi canımda çok meyve çekmişti şurada meyve yemek isterken içimdeki ses ‘ sakın yeme zehirli’ uyarısı yapınca nerede olduğumu anlamıştım ki elimi almak için uzattığım gibi çekip şuradaki pahalı duran villaya doğru ilerledim. Kapısında durup ne yapacağımı düşünerek kapı ziline tıklattım.

Sanki birisiyle konuşan biri gibi kapıyı açan Temmuz samimi gülüşüyle kapıda karşıladı beni ama ne kadar samimi olduğu bilmiyordum. Bir anda yüzü değişti üstümü incelerken rastladım ve işte başlıyoruz. Beni küçük gören daha doğrusu giysimi beğenmeyen tavırlarla içeriye davet etti. Kendini bir şey varmış gibi dile dökmesiyle devam etti. Başım şişecek bu durumda.

Masaya oturttu ya da ben oturdum bir şey ister miyim diye sordu. Su olsa iyi olur dedim bana boş bardakla su getirince “ Ben su istedim bardak değil boş bardak özellikle”

“ A pardon” dedi alacağını koyacağını sanarken karşıma oturup dedikodu yaptı ve ben bir kez olsun anlamıştım özürü kısa sürenin bir şey olmayacağını veya kimseye güvenmeyeceğimi.

Bir çok dil döktü ve ben bu yönüyle birinin yanında bir gün geçirmeyeceğim derken geçirmeyi ummazdım, tüm gün konuştu kafamı şişirdi ondan bir şeyler istedim getirmedi, üstüme yanlışlıkla bir şeyler döktü özür bile dilemedi.

Başkalarını yargılama kendinde bulursun derler aynı duruma mı düştü yoksa korktuğu şey mi oldu ya da nefret ettiği bilmiyorum ama, zaman su gibi akıp geçti bir gün demeden ikinci gün olması ve sonunda nasıl bir çözüm yolunu gerçekleşeceğimi dair fikrim var.

Onla sohbet edip hatırlatma yapacağım nasıl olacaksa artık.

“ Temmuzdu değil mi isim bir yerde şarkı buldum ama şarkının ya da şiirin adını unuttum sen söyler misin”

“ Tabi ki nasıl bir şarkı ya da şiir severim”

“ Gerçek gördüğün her şey yalandan ibaret ise saklı kalan gerçeği bul,

Temmuz ışıkların altında saklı bir cenneti,

Tadım tatlıdır ama insanı zehirler, ben her yerdeyim” bilmeceler belki onun yazdığı bestelediği bir şiir ya da şarkıdır diye düşündüm. Belki hatırlatır sam eski haline döneceğini düşünmek belki işe yarıyordu.Kendi de devamını getiriyor kitaba bakınca şarkı sözleri bir anda belirdi.

Şarkı söylerken ya da şiir, kesilmeye başlayınca hat koptuğunu anlamıştım, defterini ona uzattım ama işe yaramadı.

En sonunda onunla birlikte yazdığı şarkı ya da şiir sözlerini söylerken saklı olan şeyi ne olduğunu alamıştım. Yalan bir gülümsemin altında yatan samimi sıcak olan gülüşünü, gözlerini parladığını fark ettim.

Devam ettim o gülüşü gözlerindeki ışığı geri getirmek için çok uğraştım ve sonunda o kişiliği birlikte alt ettik. Beni zorlayan rüyalara ekledim ve farklı bir çözümle.

“ Teşekkür ederim benimle şarkımı söylediğin için, ben senin içindeki o yalnızlığı gördüm içindeki bir dosta ihtiyacın olduğunu fark ettim. Sen yapay değilsin sen gerçeksin, herkesten gördüğüm o ifadeler sende yok”

Bana iltifat mı etti şimdi Temmuz.

“ Çok teşekkür ederim Temmuz, bunları birinde duymayı çok bekledim”

“ Yalnızlığını giderme umuduyla tekrar karşılaşana kadar mutluluğu bul” dedi bana samimi gülümsedi.

“ Sende mutluluğu hak ediyorsun Temmuz” dedim saati baktığımda aslında bataklık değilmiş burası bir villa ve yanında duran bir göl kenarıymış.

Zorlu bir rüyadan sonra kapıyı açtığımda farklı bir çıkışla karşılaştım ama en sonunda bu rüyadan çıkabildiğimi sevindim.


Loading...
0%