@handelendin
|
Geçitten geçtiğim anda dışarıdan kırık gibi gösteren ama içeride nasıl olduğunu bilmediğim bir şatonun önünde durduğumu fark ettim. Kelebeklerin çokluğuna göre burası Işıl'ın olduğu rüyaydı ve sonunda onu görecektim. Işıl’ın sesi yankılandı kelebeklerin arasında “ Senin ismin Bartu, Prens Bartu’sun farklı ülkeden gelen misafir prenssin.”
Ben nasıl prens olarak görünecektim ki bilmiyorum. Bir adım daha şatonun kapısına doğru ilerlediğimde ayağımın dibinde sıkışan kartı görmüştüm. Eğilip ayağımı çekip kartı aldığımda, sihirbazın bir kartını daha fark ettim ve bu hepsinden daha farklı bir görsele sahip olan kartın üstünde ‘rol play’ yazıyordu arkasında ise ‘ üstünde tut, hayal et ve oyna’ talimatı vermişti.
Demek böyle giriş kartım olacaktı. Kendimi toparlayıp kartı üstümde tutup nasıl bir prens olmak istediğimi düşündüm. Beyaz saçlı, siyah gözlü, beyaz atlı prens olmaya hayal ettim ve olmadığım veya olamadığım beyaz atlı prens olmak istedim. Işıl’ın beyaz atlı prensi ve onu orada kurtarmanın bir çaresi bulmayı iple çekiyordum.
Karttan bahsetsem; iki farklı kişiliği anlatan bir resim derdim. Küçük silindir şapkası olan beyaz fırfırlı gömlek giymiş düğmeli kahverengi uzun bir ceketli bir elini açmış kırmızı gülü avucunda tutan kolunun etrafında kırmızı güller belirmiş hatta şapkasında bile derim kartları havada uçarken bir kartı soytarı palyaço makyajlı beyaz uzun kollu gömlekli kareli bir yelek giymiş elinde palyaço kartı tutmuş baş aşağıya sarkan bir palyaço ile sihirbaz birbirine öylece bakıyordu.
- medyada kart resmi var - Enteresan ve görseli beni büyüleyen bir kartlar arasına alındı. Ve beni merak edenler için bir gizem olarak kalacaktım.
Beni nasıl konuk listesine ekledi bilmek istiyordum.
Kırık şato görünümlü şatonun kapısına doğru basamaklardan çıkarak Işıl’ı nasıl göreceğimi merak ederek kapıdan geçtiğimde bir kapı görevlisi listede isim veya konukları kontrol ettiğinde sıra bana gelmişti. “ İsminiz lütfen.”
Dudağım yana kıvrıldı ve “ Prens Bartu.”
Kapı görevlisi ismimi kontrol ettikten sonra adımı görmüş gibi bana bakıp “ Prens Bartu hazretleri, onur konuğumuzsunuz, sizi görmek bir şeref. Lütfen uşaklar size salona doğru eşlik etsin.”
Işıl, beni onur konuğu olarak eklemiş. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum.
“ Peki eşlik etsin.” başıyla uşakları salladı dediğimden sonra iki uşak beni büyük salona kadar eşlik ederken dışı kırık görünümlü ama burası kırılmış bir durumda değildi içerisi canlıydı. Koridor boyunca renklerle süslenmiş dans resimleri dikkatimi çekti.
Gösteri olacağı odadan uzak holda bir duvarı asılı karanlıkta duran bir büyük tablo görmüştüm. Burada biraz keşfedeceğim ortam vardı. Bugünlük bir bitsin ileriki günlerde Işıl’ı kurtarıp buradan birlikte çıkacağız ama bu rüya diğer rüyalardan daha çok kalacağım kesin. En azından yalnız olmayacaktım. Kelebekler yerine Işıl yanımda olacaktı.
Kapıdan içeri geçtiğimde vale ismimi söyleyip içeriye yoluma açtı. Herkesin dili ve gözü bende ‘ Kim bu yabancı prens’ der gibi bakışlarının kurbanı oluyorum. Bayanlar leydiler ve prensesler beni görünce dilini yuttular. Üzgünüm genç leydi ve prensesler bu prens sizin için burada değil. Bu prensin gözünde güzel kelebeklerin sahibine hayran. Bana uşak bir içecek ikram edecekken Işıl'ın sesini duyar oldum. Sakın içme diyordu zaten alkolle alakam yoktu “ Teşekkür ederim.” Deyip aldım dikkat çekmemek için bir yere gidip bitkinin dibine döktüğümde içine bir şey katılmış olduğunu anlamıştım. Sağ ol Işıl, beni yine bu dertten kurtardın.
Bitkinin yanından uzaklaşıp uşağın tepsisine koyup gülümsedim “ Bu kadar yeter benim için,” dediğimde zorluk çıkarmadan yanımdan ayrıldı. Ben Işıl'ı göremiyordum, daha çıkmadı mı diye düşünürken etrafta dolan dedikoduları kulak misafiri oldum. Öğretmeninden bahsediyordu, katı bir eğitimi veriyormuş. Işıl’ı bulmaya gittim. Hızlıca çıktığımı gören kapıda duran muhafızlara tuvalet için çıktığım yalanı söyleyip yanımda gelmeyi teklif ettiler ama ben bulurum diye bana yol göstermelerini işaret etmiştim. Yolu gösterdiğinde başımı sallayıp yanıltmak için gizliden gizliye kart cambazından kron özelliğini kullanıp büyük tablonun olduğu tarafa yürüdüğümde uzun holun duvarlarında asılmış kocaman tabloları gördüm. Farklı ülkelerden prenslerle dans eden prensesi görmüştüm. Sanki ona eşlik ediyormuş gibi görünüyor arkasında da elinde yelpaze tutan diktatör hocası yanlış bir hareket yapmasını beklerken Prenses hiçbir yanlış hareket yapmıyordu. Bu arada fark ettim, tablolar yanına gittiğinizde sanki canlanıp o günü sizi gösteriyor gibiydi. Daha da ilerledikçe prensesin kelebekleri olan bir dansı görmüştüm. Bu kelebekler yanımda uçan kelebeklerin aynısıydı. Yanındaki tabloya baktığımda gördüğüm şey Işıl’ın şarkı söylediğini göstermişti altında şu isim geçiyordu ‘ Kelebek şarkıcısı’ Işıl bir şarkıcı mıydı hem de kelebek şarkıcısı, belliydi, bana yardım eden o kelebekleri biliyordum. Ne güzel bir yetenek seçmişsin, senin gerçekte neye benzediğini görmek istiyordum ama sanırım sahnede görecektim.
Arkamda ses geldiğinde elinde yelpaze tuttuğunu farkettim, bunu fark etmem ne işe yarayacak bilmiyorum ama resimdeki kadına çok benziyordu. Prenses Işıl’ı hata yapmasını bekleyen kadın gibiydi.
“ Prens Bartu, gösterimiz başlayacak sizi de bekleriz.” Gösterinin başlayacağını söyleyen kadının ismini hatırlamadım ya da bilmiyordum. “ Pardon hemen geliyorum Kraliçe…”
“ Bana Kraliçe veya diktatör Hinami diyebilirsiniz, şarkıyı kaçırmadan yetişin derim.” dedi başımı salladım İsmi Hinami mi ? Pek şaşırdım diyemem, gördüğüm rüyalarda isimleri kıyasla daha az şaşıracağım bir isim olmuştu. İçimdeki ses burada çıkışı biraz zor bulacağımı söylüyordu. Tehlike bu sarayın içinde bir yerde tek bir yerde tehlikeyle yüzleşmek beni zorlar ama yanımda Işıl olduğu sürece ve sevdiğim biri olursa bunalmam. Bu şatoda ne gibi bilmeceler ve sırlar beni bekliyor. Ya da belki burada da saatin gizemi için bir şey bulabilirim diye düşünüyorum. Bilmiyorum valla.
Şu ilk günü bir atlatalım ondan sonra şüphe çekmeden araştırayım şatonun gizli sırlarını. Ama gözüm Hinami hanımı hiç iyi tutmadı çünkü bana çok pis gelmişti. Kişilik bakımında öyle gözüktü gözüme.
Büyük salona giderken seslerin geldiğini fark ettim. Piyano sesi sanki melodiyi dönüşmüştü. Kapıdan içeriye adım attığımda kelebekler salona doldurmuştu. Her yerde uçuşan kelebekler bana piyanoya kadar eşlik ettiğinde onu görmüştüm. Bir yandan şarkı söyleyen diğer yandan piyano çalarak güzel bir uyumu yakalamıştı. Mırıldanarak eşlik etmiştim ona doğru çekilirken şarkı kelebeklere armağan edilmişti, ayağa kalktığında piyano sihirli bir şekilde kaldığı yerden çalarken Işıl ise şarkısını devam ederken ona gülümsemiştim. Yanına ilerlediğimi görüp bana gülümserken Hinami hanım beni fark etmiş gibi adamlarını Işıl ile benim arama engel koymuştu sanki.
‘ Kesinlikle senden kurtulmanın yolunu bulacağım, bu rüyanın en büyük sorunu sensin!’ diye kendim kendime konuşmaya devam etmiştim. Geri adım attığımda ise muhafızlar çekilmişti ama ben ve Işıl birbirimizin gözlerine baktığımda kelebeklerden biri benim kulağıma ‘ yarın piano odasında buluşalım’ demişti o cadı kraliçe, seninle görüşmeme engel olmazsa gelirdim ama eğer engel olursa bile bir yol bulur yanında biterdim.
🧭
Bugün bir ön izlenim yapacaktım, neyle karşılaşacağım ya da ipucu aramaya başlamıştım. Bu kıyafetin süresi yoktur umarım. Valla süresi varsa beni hemen fark ederlerdi. Ben buna riske atmayacaktım, fark edilmeyi hemde bu şatonun herhangi biri tarafında hayatta olmayacak bir şeydi. Şarkı seansı bittiğinde ben araştırmaya devam ettim. Herkes farklı bir yere dağılmış iken bu fırsatı kaçırmadan ana salondan ayrılıp uzun koridorda dikkat çeken tabloların yanına tekrar gitmiştim. Belki arkalı önlü burada ipucu bulup neyle başlayacağımı belirlerim diye düşünüyordum. Hepsi aynı resimlerdi birbirine dans eden iki çift ama çiftlerden biri benim prensesim olduğunu görünce yumruğumu sıktığımı avucumda acı hissetiğimde farkına varmıştım. İlk defa onun sesini duyup bağlandım sonra şarkıları beni kendine çekmişti. Tablolar ya da her kapının ardında bir sır yattığını düşünüyordum. Bu sırrı bulup buradan kaçacaktık bu planımda vardı. Bu rüyalar beni mental sağlığımı bozmakla kalmayıp psikolojimi alt üst yaptı. Gözüme çarpan o koca tablonun önüne gittiğimde iki yanında fark edip anlamadığım resim duruyordu. Bir tabloda maskeli adamları görüyordum, bu o rüyada gördüğüm adamı çok benziyordu yoksa olabilir mi ? Bilmiyorum defterimi o resmi benzetmeye çalışmakla kalmadım benzer şekilde çizip anlayabileceğim yazılarla not aldım. Diğer tabloya göz attığımda kapşonlu zırh giymiş yüzleri görünmeyen adamların elinde dik tutan adam topluluğu vardı. Anlamadığım tek bir şey vardı koca tablonun yanında biri korktuğum olmasın dediğim kabus gözcülerin olmasın diye dua ediyordum . Acaba buradaki azılı kötülerin içinde yer mi alıyordu.
Pelerinli resme baktığımda arkadakilerin yüzleri daha belirgindi ama önde kılıcı tutan yüzü gözükmüyordu. Ne diye elim tabloya gittiğinde bir görü görmemle yere düştüm. Bu tablolar canlı mıydı. Gördüğüm şey bu iki birliğin savaşı gibiydi. Uzak gelecek mi yoksa yakın mı bilemedim ama hiç iyiye işaret değildi. Bir savaşın habercisi olabilirdi. Belki kimbilir. İçimdeki bu ses bu tablolarda saklı bir bilmeceye işaret edebilirdi. Kan ve vahşet içeren bir savaşın ortasında kılıçlarını çarpıştıran bilmediğim birlik ve korktuğum birlik arasında kaosa sebep olan çatışması, beni meraka sürmüştü. Saat dilimin gizemi ve bu savaşın geçmişi hakkında bilgi bulmam lazımdı. İşime yarayan bu bilgi sayesinde belki bir yol kurup ilerleyebilirim. Hala diğerlerine göre kapkara görünmeyen yüzlü olan savaşçıyı tanıyamadım ama diğerleri de pek tanıdığım söylenmez açıkçası. Görüntü kesildiği an yere düştüğümü söylemiştim ve nerede olduğumu fark ettiğimde rahat bir nefes alıp bırakacağım pek rahat bir yerde olmadığımı biliyorum. Gözlerim hala o tablodaki sırrı merak ediyordu ve onda kalmıştı ama diğer tabloya geçerek ondaki sırrı da merak ettiği için maske tutan adamlara doğru yaklaşıp incelemeye başladım. Beni esir aldığında savaşmadım, bana ne göstereceklerini merak ettiğimde görüntüyle karşılaştım. Önceki savaş iken bu sefer farklı bir mekan ve atmosfer vardı. Karanlık bir odada olduğumu kavramıştım ve içeride kendilerini gizleyen beyaz tenli adamları fark ettiğimde kendi aralarında bilmediğim bir dilde konuştukları için merakımı yenik düşmüştüm. Anladım ki bu önceden çizilmiş ve yaşanmış bir olay olduğu için beni göremezler diye ama yine bir yerde gizlenerek ne dediklerini anlamaya çalışarak geçirmiştim. Bunu ben bile anlamadığım için ne dediklerini, beni bekleyen başka bir bilmeceyle deftere not aldığımda o karşıma çıkan açık oturumda eşyalarımı satan maskeli adama fark ettiğimde anladığım gibiydi. Bu mekan onların yeriydi ama neresi olduğunu bilmeden onları nasıl durduracağı mı bilemezdim ki. Görüntü bozulmaya başladığında beni dışarıya atmıştı ve ben iki tabloyu bakış attığımda beni derin düşüncelere yolladığını emin oldum. İlk sorunlu bilmecemi bulmuştum belki bu bilmece büyük bir sırrın ardındaki kapısını aralar beni. Bunu Işıl ile konuşmalıyım ama onun odasını nerede olduğunu bilmezken nasıl yapacaktım. Oda olayını sonraya yapalım. Işıl beni piyano odasına davet ettiğini anlamıştım. Ben burada birkaç gün kalıcı misafir olarak gelmiştim, Işıl beni öyle davet etmişti.
Başına ne geldi beni davet ederken merak etmiştim. Ona bunları acıtmadan ve sevecan tavrımla sorup gülümsemesini sağlayacaktım. Karnımın gururlama sesinden anladığım kadarıyla açlığım sesini böyle duyurdu. Burada güvenli bir alanda nasıl yemek bulup yiyebilirim bilmiyorum dedikten sonra yine kelebeklerin güzel kızından bir kelebek geldiğinde bana yemek yiyebileceğim bir yere götürdüğünü düşünmüştüm ve düşüncelerim bazen yanlış çıkabilir ama bu sefer yanlış çıkmadığı için sevinmiştim.
“ Işıl senle konuşmam gereken önemli bir konu var.”
‘ Piyano odasında kimsenin görmediği bir saatte seni bekliyor olacağım.’
Kimsenin görmediği saat mi demişti o saat dilimi ne zaman diye ağzıma açıp soracaktım ama midem ağzıma geldiğinde fazla strese ve açlığa dayanamadığı için kapanmıştı. Beni güvendiği bir mutfağa doğru eşlik ettiğinde masanın üstünde yiyebileceğim gıdalar bulunca masaya doğru koşmuştum.
‘ Prens Bartu, burada gözünü dört aç burası her şeye dönüşebilir.’ Kafam çok karıştı bir tablolardaki sır bir Işıl’ın beni neye ve neye karşı uyardığı hakkında hiçbir fikrim yokken ben gözümü dört açalım. Burasının tekin olmadığı hatta o Hinami hanımın bize nasıl baktığını fark ettiğimde sorunun kaynaklarından biri olduğunu emin olmuştum zaten.
Ama önce karnım tokken bunları düşünmeye başlayacaktım. Masada olan nefis yemeklerin ismini saymak ile uğraşmayacağım , karnımı doyurmaya başlayacağım. Ve tıkanacağımı anladığım an yemeyi kestiğimde biraz oturup mutfağın sakinliğine yararlanarak deftere yazdığım gördüğüm görüler ile kelimeleri anlamdırmaya çalışıp durdum. Kafamı çalıştırdım ama şu an bu görülenlerle bir bilgim olmadığım için bana o kadar zor ve anlamsız geliyordu ki en sonda pes edip arkamı yaslanıp defteri ceketimin iç cebime koyup düşüncelere dalmıştım.
Işıl’ın kelebeği hala yanı başımdaydı ona burada bilgi edinebileceğim bir yer veya kütüphanesi var mı diye soracaktım. “ Işıl burada arşiv ve ya kütüphane var mı? Gördüğüm ve öğrendiğim şeyleri böyle bilgisiz düşününce anlamsız ve zor geliyor bana.”
‘ Buranın arşiv odasının varlığını öğrendim, yarın senle gidip araştıralım o bilgileri.’
Onaylar gibi salladım ama senle konuşmak istiyordum acaba nerdesin merak ediyorum.
“ Yalnızsan senle konuşmak istiyordum öylesine ?”
‘ Yalnızım bahçedeyim, hava almak için çıktım, kötü kraliçe olan Hinami hocamdan,’
Nasılda anlattı o hocasından, bende aynı fikirdeyim. Hala konuşacak zamanım varken konuşmak için can atıyordum. Mutfaktan çıkarken etrafı kontrol ettikten sonra kelebek beni Işıl’ın olduğu bahçeye doğru eşlik ettikten sonra gürültülü alandan çıkmış sakinliğini kulak asmıştım. Kelebek kuşların arasından geçtiğinde sanırsam Işıl şatonun arka kapının olduğu arka bahçede oturuyordu. Kelebek durana kadar takip ettiğimde her yerde uçan kelebeklerin oluşu, doğru yolda olduğumu göstermişti.
Kelebek uçup uzaklaştı ve Işıl, bana gülümsediğinde bende gülümseyip kuş göletinin yanına geçip oturmuştum.
Kahverengi saçları açmıştı, şarkı söylediğinde toplamıştı herhalde saç dipleri rahatlatmak için açmıştı uzun dalgalı saçlarını ve böylede güzeldi başında incecik bir işlemeli bir taç duruyordu ve yüzünde saklanmış yara izlerini gizlemişti ama kalbim bana o yara izleri hala var olduğunu söylediğinde sessiz kalmıştım. Onun canını o yara izlerini görerek söylemek onu mutlu etmezdi tam tersi canını fazla acıtırdı ki; ben ona bu acıyı daha fazla çektirmemeye çalışacaktım.
“ Kelebeklerin şarkısı söylediğinde büyülendim ben Işıl ama önümüzde engeller vardı.”
Küçük nazik kahkahası ile ağzını eliyle kibarlık olsun diye kapattığında, hepsi yıkılması gereken tabular arasına almıştı.
“ Yarın birlikte düet yapalım ne dersin ?”
“ Birlikte ama benim sesim kötüdür.”
“ Unuttun herhalde rüyalarda her istediğini yapar ve konuşursun.”
Gerçekten bunu unutmak imkansız bir durumdu ve unutmadım, biliyorum ama belki sesimi yine kötü yapmışsam ne olacaktı.
“ Ben merak ediyordum, beni buraya nasıl davet ettirdin ?” “ Kolay olmadı ama zorda değildi. Hinami hocam kim davet edilecekleri seçerken ben yanlarından görünmeden kelebeğime o ismi yazmasını söylemiştim.”
“ Onur konağı bahanesine şüphe çekmedi mi ?”
“ Hayır çünkü bu baloda benim partnerim seçileceğini biliyor ve onur konuğu genellikle prens soyundan gelme olacakları için seni sıradan lord ya da çalışan olarak değil. Benim yanımda ayrılmayacağın bir kişi olarak yazdırdım.”
Yanından ayrılmayacağıma biliyorsun, seni bu karanlık ve zorlu ıstıraptan kurtarmak için çabalarım vardı. İçimde o çabalarla hayatta kaldım ve tutundum. Ve bu prens olayı çok hoşuma gitmişti, beyaz atlı prensin olacağımı ve elimde bunu mümkün kılan kartlardan yeni gelmiş rol play kartı çıkınca fırsatı kaçırmadım.
“ Bu arada mutfakta herkesin görmediği bir saat demiştin ve saat kaçta geleyim o müzik odasına.”
“ Kelebeğime bekle ve müziğin melodik sesine kulak ver.”
İç çekip kafamda olan dolaşan anlamsız sorular ve karmaşık bilmecelerin varlığı, öyle bir ağrı yaptı ki uykuya ihtiyacım vardı. Biraz olsun güzel bir uykuyla ve yalnız olmadığımı düşünerek bu rüyadan birlikte çıkmayı düşünüyordum.
Biraz gündelik yani burada olmadığımız gerçek dünyada olan bitenler hakkında konuşmuştuk baya “ Seni sürekli haberlerde 4 ay öncesi kayıp kız olarak görüyordum, keşke senin yerinde ben olsam diye düşünüp durdum.”
“ Öyle deme, ailen üzülür benim ailem kim bilir ne kadar üzülmüşler ki haberlerde mahşetim var.”
Başımı onaylar gibi salladım. “ Keşke senin ailen gibi benimde ailem öyle olsa, şimdi sana benim geçmişim hakkında açıklarsam, sana fazlalık olurum. Ama benim ailem senin kadar beni pek umursamıyor tam aksine ben her zaman onlar için fazlalık bir çocuğum. Benim buraya gelme sebebim kimsenin yapmayacağı şey yaptım. Kendimi trafiğin içine köprünün üstünden atladım.”
“ Yani intihar ettin ama neden, onlardan ayrılıp onlardan kopabilirsin neden böyle bir şeye kalkıştın?”
Bir merak vardı. İçimde eğer soruları ve keşkelerle doluydu ki, beni sevseler ben böyle biri olmazdım. “ Belki buradan uyandığımızda ya hastanelik olurum ya da mezara boylarım.” bunu gülerek söylemiştim ki koluma bir geçirdi ki; şakası bile komik olmayacağını söyleyip suratımı asmama mı söylemişti. İçeriden çan sesi geldiğinde Işıl ayağa kalktığında bende ayağa kalkıp, aynı anda gelip şüphe çekmemek için ilk Işıl kapıdan girip sonra uzaklaştığında ben, arkasından takip etmeye başladım. Yine yol gösterici kelebeğim yanımda beni toplandığı mekana kadar eşlik etmişti.
Büyük taşlarla süslenmiş kapıdan içeriye geçtiğimde ise Işıl ve onun yanında Hinami hanım duruyordu ve herkese, bizlere, prenslere bir partner seçmeleri olacağını söylemişti. Koridorda gördüğüm tablolar hepsi buraya bu partilerle gelen ve partner olmaya hak kazanan prenses partneri olmayı seçilmişler oluyormuş ve tablolarda asılarak mı yoksa içini hapsederek mi bilmiyorum. Seçmeler yarın sabah başlayacağını söylemişti ve hepimize bir dans partneri verileceğini hatta prenses ile hangi prensler uyum içinde olursa o prense istediği bir isteğini gerçekleşeceğini söylemişti. Ve bize bugün burada çıkamayacağımızı yani şatonun etrafında dolaşabiliriz ama o alandan çıkamayacağımızı tembihledikten sonra bize iki seçenek vermişti. Biri masaya oturup diğeri ise yataklara gidip dinlenme. Ben odayı seçtim çünkü kafam o kadar dolu ve uykulu ki artık biraz dinlenmek istiyordum zaten epey geç oldu.
Işıl’ın elinden değil kolundan tutan müzik hocası diktatör mü diyorlardı bilmiyorum ama onu öyle sürüklediği için ilk hedefim o olacaktı.
Yatakta hala o diktatörden nasıl kurtulacağımı düşünüyordum ve bu şatodan nasıl kaçış arayacağımızı bulmalıyım ve tabii ki bu sarayda saklı bilmeceleri, not almıştım bakmak istesem de bugünün yorgunluğu onu da geçtim dün o rüyadan çıkmak için az bir uykuyla duruyorum. Biraz olsun sabaha kadar uyuyayım. Zaten yarın bir şey vardı; eş seçimi yoksa dans partnerimi pek emin olamadım ama gözlerimi kapatıp yana kıvrılıp günün birikmiş yorgunluğunu atmış oldum.
🧭
Kapıların sertçe vurulduğunda ayağa fırlamıştım. Ne güzel uyandırma seansı, alarmdan geçtim ya da sıkıcı ve aynı klişe şeylerden bıkan biri olarak bu güzel kapıyı kıracak gibi vuran muhafızların dışarıda ayaklarından gelen ağır demir sesleriyle uyandırılmak ilginç hissettirdi açıkçası. Prens rölümü bölünüp kendimi aynada bakarak gülümseyerek odadan çıktım, lavabo ararken tüm prensler ve lordlar bir lavabo için sıra mı oluşturmuşlar bu şatoda tek bir tane mi lavabo var. Koskoca bir şatonun içinde başka lavabo yok mu? Anlamıyorum. Acaba onlardan ayrı bir lavabo bulsam mı kim bilir ? Hem biraz keşfetmiş olurum diye sıradan gizlice çekilip gidilmemiş yerlere dolaştım. Koca bir şatoda dışı yıkık gibi görünen bu yerde içi neden böyle düzgün anlamıyorum. Bir lavabo bulmuştum sonunda uzun bir koridor ve kapı kapı geze geze bir lavabonun önünde dikilmiş yüzümü yıkamak için musluğu açtığımda yüzümü yıkayıp havluyu alırken aynada o gördüğüm adamları gördüğümde arkamı döndüm. Kimse yoktu tekrar aynaya baktım gitmişti. Onlar bu şatonun her yerinde olabilirler.
Bilmeceyi sonra halledecektim. Şu vals dersleri ve partner seçimi vardı. Tek ben kalırsam belki bu gizemi daha genişçe çözüp Işıl’ı kurtarabilirim diye düşünüyorum. Ve lanet olası hinama hanımın sonu. Çabuk bitirmek istiyorum ama Işıl’ı buldum ya sıkılmayacağım bir rüya olacak.
Daha vakti gelmemişti herkes yemek salonunda kahvaltı yapıyor. Ben ise hoş bir müziğin sesini işitmiştim. Müzik odasında piyanonun sesini takip ederek içeri adım attığımda durdum. Kapının arkasından başımı çıkarıp çalanı görmek için göz attım. Piyanoyu Işıl çalıyordu ve o şarkıyı çalıyordu. “ Akşam olacağını düşündüm meğer bilmecen herkes kahvaltı ederken seni burada bulmak.”
“ Bilmeceler iki yönlü olabilir. Yanıma gelmek ister misin birlikte kelebekleri çağıralım.”
“ Kelebekleri çağırmak ilginç görünüyor.” |
0% |