Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2🍎: Daldan Düşen 2. Elma

@handelendin

Kötü Kraliçenin ezeli rakibi olan Pamuk Kraliçenin dünyalar güzeli bir kızı olmuştu. Bu masalda önemli bir rolü vardı. Geleceğin pamuk kraliçesi olmakta ama kimse Melodinin ne istediğini sormamıştı. Ona verilen bu rol, yük gibi binmişti üstüne. Masal halkı tarafından seviliyordu. Melodi, her zaman içindeki sorunları dışarı vurmamaya çalışırdı. Sahte gülümsemesiyle ışıl ışıl parlayan altın renginde gözleri, aslında derin bir mutsuzluğu gizliyordu.

 

Elmaları sade yemezdi; sürekli aynı şeyleri yemekten midesi bulanıyordu. Kırık aynalar, içindeki mutsuzluğu yansıttığı için onlardan nefret ederdi. Bir kırık veya çatlak ayna gördüğünde hemen oradan uzaklaşırdı.

Kaygıları vardı, her şeyi yanlış yaparsam diye, bu Melodiyi o kadar çok rahatsız ediyordu ki hep arkasına bakıp konuşurdu.

 

Pamuk Kraliçe kızının geleceğini çoktan karar vermişti. Bir nişanlısı vardı. Masalındaki beyaz prensi olan Erza ile reşit olduğunda iki krallık böylece birleşmişti. Kızını gelecekteki kraliçe olması için eğitime grim kardeşlerinin yönelttiği o Masal Akademisine kaydını yaptırmıştı.

 

Annemin zoruyla bu akademi gitmek ve onun yolunda neşeli bir masal diyarın kraliçesi olmak bana göre değil, ben sadece melodi olmak istiyorum. Kendi ismimle bilinmek. Birde bu da yetmezmiş gibi bir nişanlım bile var. Yeter diye bağıracağım ama dur bana yakışmaz.

 

Erza, iyi, hoş bir çocuk olabilir ama ben yanımda hiçbir erkeğe bel bağlamak istemiyorum. Diğer prensesler bunu isteyebilir ama ben şimdilik hiçbir prensin beni uyandırmasını veya öpmesine karşıyım. Benim için program bile hazırlamışlar ama benim şu anlık sevdiğim dersler; şarkı ve büyülü olan dersler olmuştur.

Şarkı söylemeyi doğuştan bile yetenekliyim ve seviyorum. Sıradan bir ev veya bahçenin veya ormanın içinde kulübede büyümedim. Beni boğan koca görkemli, göz alıcı bir sarayda doğma büyüdüm.

Buranın en çok sevdiğim yer, büyülü yerlere misafir ediyordu. İyilerin bulunduğu ve farklı masallara yer açan diyarda büyüdüm.

Beni karşılayan küçük kuşların parmağıma konması ve parmağımla tüylerini okşayıp gözlerini kapatıp bana kendilerini bırakmaları ve bana güvenmelerini seviyordum. En azından annem gibi değillerdi. Kendisi bana güvenmiyordu. Kendisi karar veriyordu her davranışıma ve bu beni çok boğuyordu.

 

Kader gününü hatırlıyorum, kötü kalpli prens kendi masalından gelip imzalamak için büyük masallar odasına adım attığında ve annesinin izini takip etmediğini görmüştüm ve ben onu ağzım açık izlemiştim.

Benim masalım daha tamamlanamadı.

 

“ Bu Apple white!” diyenlere benim gerçek adımı söyleyin diyeceğim ve şarşarlı at arabasını binmek istemiyordum. Hayvanlarla iç içe yürümek istemiştim ama annemin gözü her daim bende olduğu için bakışlarımı pencereye doğru çevirirken kalbim acıyarak gülümsemiştim. Gülümsemekten dudaklarım mahvoldu. Önüme döndüğümde rahat ve üzgün nefesimi verdiğimde moralim bozulmuştu. At arabasına yüzüm asık binmiştim. Annem beni at arabasının içinde görmüyordu. Bu da benim ne halde olduğumu bilmediği veya görmediği anlamında oluyordu. Daha fazla beklemek beni germeye yetti “ Gidelim!” diye emir verdiğimde atların kişneme seslerini duydum, toynak sesleri taşlı yollarda ilerlerken uzaklaştığında rahat bir nefes alabilmiştim. Bir gün annem beni normal bir kız olarak kabul edecek miydi.

 

Bu masalda en çok beni anlayan bir dostum vardı. Burası onun masalı değil ama tüm prens ve prensesler ve asil sınıfında kahramanlar bu okula geliyordu. Bu masalın tek bir okulu barınıyordu ve iki ayrı masalı eşlik ediyordu. Bir asi sınıfı bir asil sınıfı tabii bende asil sınıfının en pöpüler olan bir üyesiyim. Beni grubuna isteyenlere karşı tavrım netti ‘ Girmeyi düşünmüyorum.’ deyip reddedip durdum. Dışarıdan görünüşü diğer masal saraylardan farklı bir yapıydı, süslenmiş ve camların üstünde önceki masal atamızın sembolleriyle süslenmişti. Büyük giriş kapısından bahsetmek isterdim ama anlatılmaz bir tarzı vardı. İki farklı kapı bölmesi vardı. Asil taraf ile asi tarafı birleştiren tasarımı inanılmazdı. İçeriye adım atacakken Amelia bana seslenmişti; kendisi benim sıkı dostum olur, bu okulu gelmem için bir neden yaratmıştı. Uyuyan Güzelin kızı hem benim masalımla aynı sorunu olan bir kızdı. Tek farkı ise uyandırma süreleri biraz uzun.

“ Melodi,” benim ismimle seslenen tek kişi ve bu beni mutlu ediyordu.

 

“ Efendim Ame,” ben onu kısaltılmış ismiyle sesleniyordum. Öyle anlaştık. Onu bekledim, yanıma geldiğimde içeriye adım attığımızda yüksek tavanlı koridorlardan geçtiğimizde her bir öğrencinin kendisine ait bir dolabı bulunuyordu.

Buranın birde kendisine ait bir sihirli bahçesi bulunuyordu, ben en çok orada takılmayı seviyordum.

 

Kendi dolabıma adım attığımda annemin benim için seçtiği ilk dersi hiç sevmiyordum ama girmem zorunlu hale getirmişti. Özellikle annem, prenseslik öğretileni olan dersleri girmem için çok ısrar edince istemeyerek olsa bile girmiştim.

 

Her yerde elma görmekten midem kalksa da yutkunup dolabın kapağını açıp kitapları değiştirip kapatmıştım. İlk dersimiz Amelia ile aynıydı. Prenseslik dersleri, sonraki ders ise büyülü nesneler, benim ilgimi az çok çekti ama herkesin büyülü nesnesi farklı ve benimki elma ve bayılmıyorum elma görünce tiksiniyorum.

 

Melodi hiç sevmediği dersleri giriş yapmıştı ama başına geleceklerinden habersizdi. Sevmediği bir derse istemeyerek olsa girmiş. Cam kenarına geçip dışarıya izlemişti. Elmaları tatlının içinde seviyordu ama birde kendini başka birini ya da özlüğünü kaybettiren her şeye karşıydı.

 

Kötü kalpli prens, Melodinin sıkkın hallerini izleyerek keyif alıyordu aynadan ve yakında melodiye bekleyen kötü sonu yazacaktı.

 

Melodi bu sıkıcı ders terimlerini ve ne yapılmasını söyleyen şeylerden çok usanmıştı. Dışarıda koşturan küçük çocuklara bakmıştı. ‘ Ne güzel özgürler.’ dile getirmişti ağzından.

 

“ Bende sizin gibi özgür olabilsem ne güzel olurdu.” sessiz söylediğimi sanıyordum. Tüm sınıf tüm gözleri bana dikmişti. Ve bu beni strese sokmaya yetti ki.

Koca prenseslik derslerine girişi bir masalsı ziliyle dikkatimi dağıtmıştı.

 

                           🍎

 

Eve gitmeyi o kadar istemiyordum. Okulda kalmayı da. Bundan sonraki ders en azından ilgimi çekerdi.

Ders daha bitmedi ikinci bir ders der. Alacağım dersler çoktu. Ve her dersten iki ders alıyordum. Misal şimdi prenseslik üst üste iki ders ama sevdiğim dersler çok az.

Birde gösterim dersini gidiyordum. Yakında kader günü geldiğinin bir önceki gün tüm asil ve asiller kendi masalını gösterecek büyük sahnede ama benim masalımda biri eksik.

Kötü kalpli Kraliçenin oğlu Yuno, ne yaptı etti kendini bu eziyetten kurtarmaya başardı.

Ama beni böyle eksik bıraktı.

 

Ben o sahneye çıkıp kendi masalımı kabullenip tüm öncülerin izinden takip edecektim. Annemin gözüne girmenin tek yolu buydu.

Ama kimse benim ne istediğimi sormadı ve sormayacaklar.

Çünkü Apple White, neşeli ve umut kaynağı, size göre öyle gibiyim. Peki kendime göre öyle miyim.

 

Koridorda Amelia ile yürürken Erza ile karşılaştım.

Yakışıklı ve mavi gözlü ama benim ilgimi çekmiyordu hiç.

“ Apple.” Yine rol yapacağım mecburi. Arkamı dönerek prense elimi salladım.

“ Hey Erza nasılsın ?”

 

“ Bana neden masal ismimle seslenmiyorsun neden gerçek ismimi söyledin.”

 

Taktığı şeylere bak. Gerçekten çok sinir bozucu olabiliyorsun. Bizi masallar yönetemez kendimiz yazarız. Sen yakışıklı olacaksın diye bir derdim yok benim üzgünüm.

 

“ Sende bana Melodi diyebilirsin. Benim bir adım var masalda geçen adım değil yani.” Masalsı zili duyduğumda çok şükür diyebilmiştim. Ama en kötüsü aynı dersten bir kez daha olunca bu dersten sonra ben kafeteryaya inip elmasız bir şeyler almaya deneyeceğim.

 

“ Melodi dediğin şeyde haklı mısın bilmiyorum. Masalımızı kendimiz yazabilir miyiz?”

 

Başımı evet olarak salladım.

 

“ Eğer öyle bir durum olursa yazmam için beni uyandıran kişilerden bıktım. Ve prens yerine bir kurbağa aşık olmuş olabilirim.”

 

“Ciddi misin Amelia bir kurbağa prense mi aşık oldun. Bir kurbağa öpeceksin iki zıt masala.”

 

“ Az önce sen ne dedin peki Melodi, kendi masalımızı yazmak konusunda.”

 

“ Doğru kendi masalımızı yazabiliriz, misal ben hiçbir erkeğin peşinden koşmak gibi niyetim yok. Kurtarıcım olması hakkında.”

 

“ Neden öyle düşünüyorsun yanında bir nazik bir prens ya da lord olabilir.”

 

Bu konuyu fazla uzatmadan ders olan sınıfa girmiştik. İlk ders dinleti gibiydi bu ders ise yapmalı olacak gibi. Anladığımız şeylerden sözlü oluyoruz. Tüm asiller yaptığında bana sıra gelmişti ve zille birlikte benim ne anladığımı göremeyecekti. Eğitmenler.

 

Sanki biri beni bu durumdan kurtarıyormuş gibiydi. Sıkıcı derslerden alıp götürmüştü. Ve o kadar sıkıldım ki bu dersleri dinlediğim için usanmıştım ne yapacağımı bilmeden boş boş bakıyordum tahtaya ve boşluğa ama ne iyi ki masalsı ders ziliyle Amelia sınıftan çıkıp dolaplarımıza ders kitapları koyup kafeteryaya doğru okulun geniş koridorlarında yürürken beni gören herkes yüzleri gülmeye başlamıştı.

 

Hatta bir sindirellanın kızı yanımıza gelmiş beni davet etmişti sarayında gerçekleştirdiği parti için davetiyeye uzatıp ellerimi tutup “ Lütfen Apple, partime gel. Sen gelince herkes katılır.” İşte ben o kadar takip edilesi biri gibi gözükmekten yoruldum. Beni takip etmeyin ve kimseye dikkat çekmek istemiyorum.

 

Sahte gülümsemeyle “ Tabii ki gelirim. Hep annem partileri gelip kendimi daha çok sevdirme mi istiyor.” Sindirellanın kızı üstüme atlayıp sevinmişti ve çekilip yanımda gittiğinde elimde davetiyeyle kala kaldım.

Sevdiğim melodilerle küçük serçeleri çağırdım, parmağıma konduklarında başlarını sevip “ Bunu benim dolabıma koyabilir misiniz?” dediğimde elimdeki davetiyeyi pençeleriyle alıp dolabıma kadar uçtuklarında ben rahat rahat kafeteryaya doğru koridordan geçip açık kapıya doğru ilerledim.

 

Buranın kocaman oluşu şaka gibiydi. Gerçi akademi bir saray yavrusu gibi büyüktü. Ama kafeterya bölümünün devasal boyutta olması.



 

Lambalar yere değecek kadar sarkmış iki tezgah bölümü var ve her yerde masalarla dolu ve onları oturan diğer kahramanlar ve prens ve prensesler leydiler bile var.

Tek biz değiliz bu akademide uzaklardan gelen eski kahramanlar bile misal çiftte kumrular Alaaddin ve Yaseminin masalındaki çift birbirine aşık bakışları.

Doğudan ve uzaklardan gelen misafir kahramanlar. Bunları neden böyle bahsediyorum. Hepimiz bir gün kaderlerimizi imzalayıp masalımızı oynayacağız.

 

Kafeteryadan bahsediyordum. Masalarla dolu koca bir alan ve masalsı ve renkli dekorlarla süslenmiş duvar ve zeminler. Perdelerin rengi güzeldi Maviydi ve kenarlardan bağlanmış iplerle. Böyle bir yer burası.

 

Buradaki herkes benim gelmem için yer açmıştı ama ben gitmedim. Elimde tepsiyle tezgahlardan kendimizin yemeği duruyordu. Daha doğrusu herkes serbest ben mahkum gibi bir rol oynuyordum. Ben elma yemem sade yemem. Elmayı illa koyacaklar tepsime.

 

Elmalı kurabiye aldım bir kaç tane sonra farklı şeyleri tadım yapmak istemişti. Bir tane muz aldığımda bana olan bakışları beni rahatsız etmişti. Biraz elmalı çörek aldım yanına bir suyla boş masaya geçerken Amelia’ya bakledim.

 

Herkesi es geçerek boş masaya geçtiğimde yanımda yakışıklı prens olan Erza damladı.

 

Ağızlarında eksik etmeyen o düşünceleri “ Ne kadar uyumlu bir çift.”

 

Bence o uyumu bir yerinizden uydurup durdunuz.

 

“ Sindirellanın kızını partisine geliyormuşsun diye duydum. Eşlikçin olabilir miyim?

 

“ Amelia ile birlikte geleceğim partiye ama hayır.” Net cevabı vermiştim.

 

“ Emin misin biliyorsun biz sözlendik ailelerimiz arasında,”

Gerçekten usandım. Benim hayatımı kontrol etmek isteyenlerden, özgür olamaz mıyım. Yemeğin tadını çıkar Melodi.

 

Gülümsedim ve bana olan o bakışlarınndan rahatsız olarak “ Aa sen misin Erza ben başka biri sandım. Seni görmedim. Tabii ki olabilirsin.” Midem bulandı ama yemek istiyorum.

 

“ Sorun değil Apple, yarın seni kaçta alayım.”

 

“ Beni sen partinin başlayacağı saatten bir saat önce kapıma gel. “

 

“ Tamam sizinle yemek yiyebilir miyim Apple ?”


 

Kötü kalpli Prens o partiye davet edilmeyince neden bende olmuyorum diye aklından geçirdi. Aklını çelmiyorum diye düşünmüştü. Aynada annesini görünce gülümsemesi soldu.

“ Oğlum, buradan çıkmanın yolunu mu biliyorsun ?”

“ Annecim bu oğlunu çok iyi tanımıyorsun herhalde. “

“ Ne demek istiyorsun oğlum ?” Eliyle annesinin görüntüsünü iterek pamuk prensesi izlerken konuştu. “ Buradan çıkışı daha önceden buldum ben.” Sinsi bir sırıtış ile kahkaha atarak kaldığı yerden izlemeye koyuldu.

 

“ Özgürsün her zaman.”

 

Ben rahatımı o yanıma oturduğu için bozamazdım.

 

“ Bir ortak bir dersimiz var bir sonraki dersten sonra .” Boğazımda takıldı çörek parçası, su içmem lazım diye Amelia yardım etti. Şişeye açarak bana uzattı ve boğazımdaki tıkanıklık geçene kadar içtim. Kendime geldiğimde “ Bunu böyle söylenmez, yemek yiyen birisine.”

 

Amelia merak ederek sordu ve bunu nasıl açıklayacağımı düşünmüştüm şaka gibi.

“ Seninle kaderlerimiz bir olduğu şey ne Amelia.”

 

“ Sanırım haklısın Melodi. Charming bunu ulu orta yerde söyleyemezsin.”

 

“ Bir daha söylemem Apple ve Beauty”

 

Bir an kahkaha atmıştım. İkisi bana bakınca “ Amelia ile benim rollerimi yan yana koy çok güzel bir lakap çıkıyor.”

 

“ Apple ve Beauty, sanırım haklısın ama sen o lakap gibi sevimlisin ve güzelsin.”

 

Bu nereden çıktı şimdi.

 

Kibarlık ve yakışıklık var sende ama bana işlemiyor. Ne yazık ki daha doğrusu prenslere ilgim zayıf sanki.

 

Melodi masalsı zil sesini duyduğunda çoktan yemeğini bitirmişti. Amelia ile birlikte diğer derslere girdi. Sihirli nesneler onun sevdiği dersti çünkü sihirli olan şeyleri seviyordu. Büyüyle alakası çoktu hatta annesine zorla bu bölümü yazdırmak için o kadar ısrar çabasız kalmıştı. Bir şart koşmuştu. Büyü derslerini ancak ve ancak az vakit ayırmasını. En sevmediği ders öpücük dersleriydi. Hala böyle bir dersin neden var olduğunu bilmiyordu.

Dersleri girip çıktı. Burada yatılı kalmadığı için şanssızdı. Sarayı çok az uzaklıkta kalıyordu. Aslında yatılı kalmak istiyordu. Bunu annesiyle konuşma yapacaktı.

 

“ Amelia sen burada yatılı kalıyorsun değil mi ?”

“ Evet evimiz buradan çok uzak annem yatılı kalmamı söyledi.”

 

“ Bir oda arkadaşın var mı ?”

 

“ Yok yoksa sen mi geleceksin.” Bir heyecanla söylemişti bunu.

 

“ Anneme danışmam lazım. Sürekli şarşarlı bir arabayla gidip gelmekten daha iyidir.”

 

“ Oda arkadaşım ol lütfen!”

 

“ Tamam olacağım Ame.” Bana koskocaman sarıldı ve gülümsemişti.

 

Saraya dönme isteğim çoğaldı ama orada da annem olacak. Ve onun bitmek bilmeyen şikayetler ve bana gelip sorgulaması sanki onun hizmetkârı gibi rapor vermemi bekliyor ama anca bekler diyorum ve zorunla her seferi rapor veriyorum.

Ya benim yerime kuşlar haber uçuruyor ya hizmetkarları ya da herhangi biri söylüyor anneme.

 

Bir yanım bitsin diyor bir yanım bitmesin der gibiydi. Umarım annem masal diyarı toplantısında kesin kötü kalpli prensi davet edip edilmeme kararı vermeleri için yapıyorlardır.

 

Sevdiğim bir dersteyim büyücüyle ve cadının dersinde kendi nesnelerimizi yaratma konusunda becerilerim iyiydi. Sanki elim büyüye alışıktı. Benim elim yatkın bu işlerle.

 

Melodinin istekleri biri duymuş gibiydi. Melodi ne dilerse ya da ne isterse hemen oluyordu. Teneffüs istemişti ara verildi. Saraya geri dönmek istemişti o bile oldu.

Koca bir akademinin ilk günü bitmişti. Ve Melodi at arabasına binip saraya kadar halkın dilinde sevgi sözcükleri kesilmeksizin devam etti. Bir gün durmalarını bekliyordu ve o gün çok yakındı.

 

Saraya adım atmıştı. Kimse yoktu ve bir konuda haklıydı babası kendi sorunlarıyla ilgilenirken annesi kızı için kader hazırlığı yapmak için masal konseyine gitmişti.

 

Melodi evde yalnızdı ve sonunda diyebilmiş odasına kadar dans ederek çıkmıştı. Basamaklardan zıplayarak çıkmış odasına kadar döne döne varmıştı. Birde annesiyle akademi yurtlarında kalma izni isteyip istemeyeceği hakkında tedirgin oldu.

 

Kitaplarını masaya koyarken elma sepetinde hepsinden daha farklı bir elmayı fark etti. İlk defa böyle bir elmayı görmüştü.

Elma dersinde bile bu tür elmayı duymadı.

 

Yuno, sonunda onun için hazırladığı elmayı Melodi eline aldığında pis bir sırıtışla ısırmasını beklerken Melodi ters bir şey yaparak elmayı yerine koyduğunda söylenmeye başladı ‘ Neden elma şekeri, zevkine uygun olmadı mı!’

 

Melodi elmayı bıraktı ama hala aklında olan o elmada ve gidip geliyor düşünceleri. Kimse olmadığı şarkı söylemek istemişti özgürce. Aynanın karşısına geçmiş küpelerini, kolyesini ve bileziğini çıkarırken dudakların arasından çıkan tatlı mırıltı tüm odanın içinde yankı yaptı.

 

Aynada kendime baktım sonra havanın kararıp yıldızları ortaya çıkardığı manzaraya fark edip büyük cam pencereyi açarak dışarıya doğru sarkıp gülümsedim. Elmadan nefret edip kendi kaderimi şu parlayan yıldızlar için değiştirdim ya.

Rüzgar kulaklarıma doğru tatlı bir melodiyle bir şarkı fısıldadı. Küçük melodiler eşliğinde bende şarkıya eşlik ettim. Bu böyle olmayacak diyerek sarayda tek ben vardım ve böyle rahat olmayacağım diye bu sıkı elbise yerine beyaz geniş geceliğimi giyerek koşarak odadan çıktım, çocuk gibi merdivenin trabzamlarından kayarak dış kapıya çıkarken kapıda muhafızlar bana engel olmaya yetti ama ben mızrakların arasından geçip bahçeye doğru koştum. Benim peşime takılmıştılar muhafızlar ama yetişemediler.

Sonunda dudaklarımın arasında rüzgara eşlik ettiğim şarkı çıkmıştı. Etrafımda döne döne şarkıyı söyledim.

 

“ hı hıh hım…

Rüzgarlar esiyor

Elmada sıkılan ,Pamuk prensesim ben

Yıldızlara dalan

 

Gökyüzüne bakarım

Sayısız parıltılar

Orada bir şey var

Beni hep çağıran

 

Yıldızlara aşık

Rüzgar misali

Gece parlayan

Bir melodi gibi…”

 

Şarkı söylediğimde eksenimde yıldızlar uçuştu. Babamın gücüne miras alıp annemin neslinin devam ettiren bir melodi gibi şarkı söylemeyi seven bir kızım.

Çimenlerin üstüne oturmuş, kirlendim diye üzülmeyen bir yapım vardı ve bu hiç beni rahatsız etmiyordu.

Genellikle annemizin soy ismini alırdık ama rollerine devam ettirdiğimiz için buna gerek yoktu babanın soy ismini alma yasası getirildi. Annemin soy ismi queen babamın ise star ama bana sorarsanız ben en çok babamın soy ismini aşığım hem gerçeğine, yıldızları hem de soy ismine. En çok babam beni seviyordu. Annem bana bakmazken babam her zaman yanımdaydı.

 

Melodinin eğlencesi bu kadardı, bir süre eğlendikten sonra çimenlerin üstüne yatarak ağzına takılan o melodili sözlere söyleyerek keyif yaptığı saatler annesinin gelip melodinin yerde yattığını gördüğü anda kesilmişti. Oda cezası almıştı ve melodi saraydan kurtulmanın yolunu yurtta kalmak istediğini dile getirdiğinde Pamuk Kraliçe kızını sinirle patlayıp şu sözleri söylemişti “ Ben senin için her şeye çözüm bulayım sen beni delirt.”

 

“ Kızım sen bir prensessin öyle davransana, benim hatrım için.”

 

Melodi artık dayanamıyordu. Hep annesinin istediği gibi olmaktan bıkmıştı ve annesine gözü yaşlı şekilde bakarak “ Hep senin istedin gibi olmaya çalıştım, ben artık dayanamıyorum anne gülümsemekten usandım, herkes umutları bana bağlanmasından ve uyumlu olmaktan.” demişti ve daha fazla bir şey söyleyerek sınırını aşmaktan korktuğu için saraya ağlayarak koştu odasına basamaklardan koşar ayak çıkarak odasına kapandı yatağa atlayıp yastığına sığınıp gözyaşlarına akıttı.

 

Sizce bu masal nasıl ilerleyecek bileniz var mı ? Bir sonraki masalın bölümünde görüşürüz…

 

Loading...
0%