@handelendin
|
Medya: Melodinin kostümü
Sıradan bir gün olacağını düşünüyordu bugün melodi ama akademi çıkışı başka bir planları vardı. Gizlice muhafızların dikkatini çekmeden gidecekti. Normalda olsa dün yaşanmamış olsa kraliçe çıkmasını izin verirdi. Ama dün yaşanan olay sayesinde oda hapsini tutuldu. Melodi için bir aksiyon olacaktı ama başına geleceklerden habersizdi. Onu ne beklediğinden…
Akademinin son dersini ne ara gelip gördüm ben anlamadım. Zaman bir şey için çok hızlı geçmesi beni biraz şüphelendirmeyi başlamıştı. Ama en sevdiğim derste durunca sesimi çıkarmadım. Büyü dersleri, nesne ya da sembol değil bu ders annemin bana şartını koyduğu ders olarak verilmişti. Babamın gücünü kullanmam için bir fırsattı.
Büyücü Merlin kitaplarımızın hangi sayfasını açmamızı söylemişti. Benimki yıldızları anlatan bir konuydu. Kontrol etmeyi ve yönlendirmeyi öğretecekti. Yıldızları elime çağıracaktım. Bugünün son dersi gibiydi.
Amelia açık kitabımın üstüne bir not bırakmıştı notta ne yazıyordu “ Annene söyledin mi yurtta kalma mevzusunu.” Kalemimi alıp notun altına “ Dünkü olayı duysan annemi o mevzuyu söylemem imkansız daha partiye gideceğimi bile söylemedim ama gideceğim. Kostümlü bir parti çünkü.”
Ameliaya kağıdı uzattığımda birden ayağa kalktığında büyücü üstadı bu kadar istekli olduğunu öğrenince ilk onu çıkarmıştı. Gitmeden kağıdı bana uzattığında benden en ince detayını anlatmamı söylemişti. Gülümsemiştim.
Herkes bir büyüsünü yaptığında sonraki ben olmuştum. Sonunda birini yapma fırsatım olmuştu.
Melodinin getirdiği yıldızlar her yeri sarmıştı ve parlamayı kesmediler. Son zil çalana kadar aydınlatmıştı salona.
“ İnanılmaz bir büyün var Apple.”
“ Annesi pamuk kraliçe babası yıldız kralı iki büyük ünü sahip bir prenses, bizim umut ışığımızsın.”
Babamın gözlerini çektim ama saç rengim doğal kendi saç rengim. Annemin saçları siyah babamın beyazdı. Yıldız halkı çok nadir bulunan bir masaldı. Adını ilk defa duyuyordum. Acaba bir gün annem ve babamın tanıştığı o masalı öğrenecek miyim.
Dolaba yürüyüp kitaplarımı alırken dolabın yanında duran sindirellanın kızı partiye geliyor muyum diye sormuştu. Erza da yanımda duruyordu “ Erza annemin haberi yok partiden sen beni sihirli bahçede beklersen sevinirim. Gizlice çıkacağım saraydan.”
“ Tamam beklerim Apple,”
Başımı salladım.
“ Peki partide ne giyeceksin Melodi.”
“ Acaba babam tanrı soyundan mı merak ediyorum. Kendi bulduğum bir modelle giyeceğim. Yıldız tanrıçası olarak.”
“ Düz gitsek ne olur ki çünkü hepimizin kendi kostümü var sonuçta.”
“ Ben böyle gitmek istiyorum neyse ne ?” akademinin kapısından çıkıp beni bekleyen atlı arabayı binerek arkadaşlara el sallamıştım.
Annemin ve babamın gençliğini çok merak ediyorum. Yol boyunca herkese güler yüz dağıtmak ve el sallamakla uğraştım. En sonunda sarayın önüne geldiğimde, arabanın kapısı açıldığında ellerini uzattılar ama kendim immekle tercih ettim. Saraya giriş yaptığımda annemle karşılaştım. “ Akşam yemeğinde çağıracaklar seni.*
“ anne canım yemek istemiyor. Size afiyet olsun.”
Odama doğru basamaklardan çıktığımda annemin bana hayal kırıklığı ile baktığını eminim ama ilgilenmiyorum. Biraz değişse annem diye düşünüyorum. Odama yürürken durdum. Burada kütüphane olacaktı. Oradan biraz kitap almak için ters yöne ilerledim. Kapıyı açıp göz attım. Kimse yoktu. Biraz olsun rahat nefes alıp en sevdiğim kitaplığı doğru giderek eskilerin masalları veya romanları ayrıca büyü kitaplarına bakış attım. Annem büyü yapmamı izin vermiyordu ama benim en sevdiğim şey büyü yapmaktı. Kötü kalpli kraliçe gibi sevmediğim elmaları seveceğim tatları çevirebilirsem.
Kütüphaneden elim dolu çıktım. Çevreye bakınıp odama doğru koştum. Hem ders kitaplarım vardı hemde aldığım roman, masallar ve büyü kitaplarla doluydu. Odama kimseyi görünmeden hızlıca koştum. Kitapları çalışma masama bırakıp soluklanma molası vermiştim. Yatağa oturdum ve bu akşam için heyecanlıyım. Ne giyeceğim konusunda dahası nasıl bulacağım derken penceremin önüne konan kuşları gördüm. Pencereye doğru ilerleyip başlarını sevip avucuma alıp gülümsedim.
“ Bana yardım edermisiniz ve diğer hayvan dostlarınla beni bu akşam için hazırlar mısınız.”
Minik serçe Melodinin teklifini kuş diliyle onay vermişti. Melodi ne dediklerini anlamıyordu ama sezgileri kabul ettiklerini söylemişti. Melodi bugün o partiye gidecekti ve pencereden nasıl atlayıp gideceğini düşündü. Yükseklik vardı. Sanki Rapunzel masalı gibi hissetti. Aynada kendisini baktı ve gözüne parlayan mor elmayı dikti. Aynada biri ona sesleniyordu ‘ Elmayı ye Melodi elmayı ısır!’ Melodi, mor elmayı eline aldığında incelemişti. Bir ısırık almıştı elmadan ve ağzında bıraktığı acı tatla elmayı bıraktı. Tükürmek istiyordu. Yediği tüm elmalardan farklıydı bu.
Yuno aynada Melodinin elmayı ısırdığını görüp kahkaha atıyordu. İşte şimdi her şey alt üst olmaya başlayacağın başlangıcı olmuştu. Pamuk prenses masalını değişik versiyonu hazırlamıştı Yuno.
Melodi ağzında bıraktığı temizlemek için su içmişti ama bu hemen geçecek bir tat değildi. Acılığı her an devam edecekti.
“ Yediğim tüm elmalardan farklı ve tadı tatlı değil acı,”
Rüzgarın sesi kulağıma bir melodi fısıldadı. Sürekli böyle olacak mı her ne yaşasam kötü duruma girsem rüzgar melodisiyle onu şarkı mı yapacağım.
“ Elmanın tadı acı tatlı değil, Aynadaki benliğim beni yoruyor, Gülümsemekten dudaklarım yorgun, Bu masalın yükü çok ağır…”
Şarkıyı devam ettirdim ama benim hallerimi anlatıyor sanki. Aynadaki ben gerçekten hayattan bıkmış gibi. Bilmediğim sebepten başım hafif bir ağrı gelip gitmişti. Bu neden olabileceği hakkında. Herhalde onca şeyin üstüne bu ağırlıktan ağlıyor olabilir ya da heyecandan dolayı mı ? Başımı tuttum sandalyeyi çöküp oturdum.
Su bardağıma uzanıp ağzıma götürüp su içtim. Biraz bir şey yapmadan durdum sonra kendimi gelmiş gibiydim. Az önce ne yaşadım. Elmadan dolayı mı böyle oldu bilmiyorum. Acilim gelmişti ve koşarak odadan çıktım.
Yuno zevkten dört köşe olmuştu. Elmanın zehri ve ilizyonun ilk evresi buydu. Kendi içinde bir şeyler değişecekti. Sevdiği dersler onu ıstırap olacaktı. Gözlerinin altın rengini kaplayan mor rüyayla etkilenme yaşayacaktı. Çevresi onu sevmeyecek… Amanım olayı tamamı anlattım değil mi ? Geri alıyorum.
Melodi acilini halledip odasına geri döndüğünde anne ve babası odalarını girdiğinde saraydan kaçacaktı. Dışarıdan hayvanların sesini duyduğunda gülmeyi başlamıştı. Hayvanlar Melodiye yardım ediyordu.
“ Size inanamıyorum cidden, iyiki siz varsınız. Birazdan burada olun. Şu an pek zamanı değil ya da dur ya kimse fark etmez beni.” Pencerenin pervazını çıkıp ayakkabılarımı elime aldım. Belki yıldızlar benim üstümü değiştirebilirdi. Ama bunu bu saraydan uzaklaştırdığımda yapacağım. Zaten annemlere aç olmadığımı söylemiştim. Kapımı açmazlar bile çalmazlardı. Kendimi kuşlara bırakmıştım. Kuşlar beni çimenlerin üstüne indirdiklerinde bir minik serçe sanki bana beni takip et demişti. Ayakkabılarımı giyip minik serçenin bana kimsenin ayak basmadığı bir gizli Tavşan deliği ya da gizli çalılığın varlığını biliyorlarmış gibi yol gösterdiler. Takip ettim ve harbiden öyle bir giriş varmış. Biraz ot ve dallarla kaplandım ama buradan çıkabildiğimi sevindim.
“ Size teşekkür ederim.” Bir atın kişneme sesini duydum. İnanamıyorum tam destek yapıyorlar. Gerçekten beni düşünen tek siz varsınız ama ilk önce dedim. Gökyüzüne, yıldızları uzanıp aklımdaki kostümü üstümde yarattım tam bir tanrıça imajı sahibim. Ellerim saçlarıma gitti ve başımda altından yapılmış bir yaprak desenli kısa bir taç ve beyaz bir elbise hala onların ne tür giydirdiler ise kenarlarda altın işlemeli beyaz elbise ve hoş görünüyordu. Ben buna yıldız tanrıçası diye isim verdim. Atın üstüne bindim ve sıkıca tutundum. Gideceğim yeri söyledim unutmadım değil mi davetiyeyi düşünürken bir serçe odama girmiş davetiyeyi o alıp getirmiş. Benim tek dostlarım demeyim Amelia var. İlk dostlarım sizsiniz.
Beni bahçede bekleyen birini hatırladım. “ Gizli bahçeye gidelim beni bekleyen biri var.” Tatlı bir kişnedi bunu evet olarak algıladım. Kendimi görmek istemiştim. Elbisem güzeldi altın rengi gözlerimle aynıydı. Ben bu tarzı ve elbiseyi beğendim. Beni gizli bahçeye kadar sırtında taşıyan dostum bahçenin önünde durup inmemi beklemişti. Erzayı gördüm ve o da benim gibi uyumlu eş olalım diye tanrı gibi giyilmişti.
“ Ben ne giyersem aynı şeyi giymek zorunda mısın Erza ve seni bir kız olarak görsem gayet güzel olurdun. “
“ Bu nasıl konuşma tanrıçam ve çok güzel görünüyorsun Apple.”
Kendim olamayacak mıyım bir kez.
“ Hadi geç kalmayalım partiye yoksa gece yarısı kuralı devreye girer.”
Beni atına bindirmek istedi. Elini tutup önüne oturttu arkama o geçti dizginleri eline alıp gideceğimiz yere kadar götürdü bizi.
Melodi çok rahatsız oluyordu temastan. Ve yol boyunca sabretmeyi çalıştı. Sindirellanın evine giden taşlı yollarla geçtiler ağaçların içinden çıkıp sonunda yüksek sesleri olan evin önünde durdu at. Melodi binerken yardım istedi ama inerken kimseden yardım istemedi. Erza inmiş ona yardım edecekken elini kabul etmedi. Dikkatlice diğer bacağını ineceği yöne kadar getirip attan zıpladı. Üstünü düzeltip çırpıp gülümseyerek Erza’nın önünden geçerek içeriye kapıya geldiğinde davetiyeyi uzattı arkadaşlara ve içeri geçmişti.
Eğleneceği bir yer bulmuştu. Burada özgür olmayı dans etmeyi istiyordu. Ve yapacaktı. İçeriye geçtiğinde garsonların ellerinden renkli bir içecek alıp yürüdü. Sindirellanın kızı Avery’in Melodinin yanına gelip geldiği için teşekkür etmişti. Onur konuğu olarak ayarlanan sandalyeli masayı kadar eşlik etmişti.
Biraz soluklama molası yaptım. Hem müzik daha enerjik değil şu an atmosferi uyan bir müzik çalıyordu. Biraz oturarak takılmak istedim. Bana elini uzatan Erza’ya bakış attım. “ Benimle dans eder misin ?” Dans etmeyi seviyorum ama bu yavaşlıkta nasıl dans edeceğim bilmiyorum ama aklıma süper bir fikir gelmişti. Biraz müziğin tozunu artırsak diye.
Djnin yanına gidip kulağına “ Daha enerjik kopmalık bir parça çalar mısın. Bu müzik uykumu getiriyor.”
Dj başını salladı ve müzik bir an kesilip daha enerjik bir parçaya dönüştü. coşkulu bir şarkıya dönüştü.
Ortaya çıkıp dans ettim, özgürce, benden yakışır bir dans performansımı beklediklerini eminim ama ben buraya eğlenmeye geldim. “ Biraz abartmıyor musun apple ?” Ben hiç abarttığımı düşünmüyorum Erza aksine çok eğleniyorum. Gülüyordum, ilk defa içten gülüyordum ve mutluydum biraz baş ağrısı çekiyordum. O elmayı ısırıdğımdan belli kendimi hiç iyi hissetmiyorum.
Ya da içtiğim kokteyl beni çarptı bilmiyorum ama abartacak bir ağrı değildi. Dans etmeye devam ettim ve yerimde duramadım. Melodi dansını ederken serseri tipli bir prens içeriye girmişti. Tabii ki ! O Prens Yuno tavşan deliğinden çıkıp sindirellanın partisine davetli değildi ve korumalarının gözlerine ilizyonla büyüleyip içeriye adım atmıştı. Yunonun gözü Melodiyi arıyordu. Oturanlara bakış attı sonra konuşanlara bakındı en sonda ortada dans edenlere baktığında iki uyumlu giymiş prens ve prensese gördüğünde dudağı yukarı kıvrıldı ve aradığını bulmuştu “ Küçük elma şekeri, seni buldum ve bir ışık gibi parlıyorsun gözlerime.” demişti Melodinin yanına doğru ağır çekimde ilerlemeye devam etti gülümseyerek.
Bana yaklaşan bir gölgeyi gördüğümde dans etmeyi durdurmadım ama o mor gözleri bir yerden hatırlıyordum. “ Bende size katılabilir miyim Elma şekeri,” ilk defa bana bu isimle yaklaştı.
“ Üzgünüm ama yanıma birilerini istemedim.” diye cevapladım ikisine bakış atarak benim sevdiğim dostumun yanına gittim Amelia’ya seslendim o da bana el sallamıştı.
Amelia ile birlikte dans ederken yine o çocuk yanıma gelmişti “ Bu serseri kılıklı kuluna bir ışık ver tanrıçam.”
Ağzım açık kalmıştı. Ne diyor diye düşündüm. Amelia “ Biri sana tapmak istiyor. İzin verecek misin o eli tutacak mısın Melodi.”
Biri bana tapmak mı istiyordu. Yine aynı bakışların hissettim ama bu sefer reddet der gibi bakıyorlardı. “ Benimle dans edebilirsin beni tapan kulum.”
Elini tuttum ve beni boşluğa çekip orada karşılıklı dans ettim. Ben gülüyorum o gülüyor. “ Elma şekeri bir tanrıça gibisin.”
“ Herkes bana Apple der sen bana elma şekeri senin ismin ne?”
“ Benim ismimi yakında öğreneceksin elma şekeri.”
Nasıl yani anlamadım. Nasıl ve nereden öğrenecektim.
Elini uzattı elini tuttum ve beni kendi etrafında döndürüp durdu ve ben kahkaha atıyordum.
Kulağıma geldiğinde “ Unutma saat 12 kuralını elma şekeri.”
Saat 12 kuralı Sindirella için geçerli bir pamuk prenses için geçerli değil.
Müziğin coşkusuyla dans ediyorduk karşılıklı, sakince bir dans değildi aksine saçmaladığım bir dans. O bana bakınca gülüyordu. Melodi kuralını hatırla, hiçbir erkeğe bel bağlama. Ama o farklı hissettiriyor bana.
Ne olduğunu anlamadan ortadan kaybolmuştu. Gözlerimin önünde ve ben şaşıp kalmıştım.
Dans etmekte yorulunca bir boş yere oturup öylece dans edenlere izlerken Erza gelip yanıma oturdu.
“ Erza, çok saçma bir sorum var.”
“ Sor Apple ?”
“ Erza, seni kız olarak düşündüm acaba kız olursan nasıl biri olursun ya da ismin Ezralla mı olurdu.”
“ Senin uykun gelmiş olmalı hadi saraya bırakayım.”
Uykum gelmedi sadece bir an seni kız olarak düşünmek geldi içimden. Bir bardak daha kokteyl daha istedim. Pis pis sırıttım kafa buluyordum Erza’ya.
“ Saat kaç Erza ?”
“ Gece yarısı kuralına az kaldı.”
“ Gece yarısı neden böyle önemli havai fişek mi olacak.”
Başım biraz dönmeye başlamıştı. İyi değildim uykumdan dolayı olabilir. Gece yarısı ne varsa kaçıracaktım çünkü bacaklarım dans etmekten perti çıktı. Ama kaçırmak istemiyorum. Biraz dayanabilirim değil mi? Azıcık bir saat veya süre kalmıştı.
Bayılmak istemedim. Biraz açılmak için balkonu rica ettim. Beni balkona kadar eşlik etti. Yanıma gelmek istedi ama tek başıma kalmak istemiştim. Balkonu çıktığım an soğuk hava tenime çarptı. Akşamın serinliği beni uyandırmayı yetti. Düşünüyordum. Annem beni odamda göremezse ve tüm muhafızları didik didik didik masal halkını aramaya başlarsa işte o zaman yanmıştım. Annem benim yokluğumu fark etmeden ben sarayda olmam lazımdı. Ama nasıl olacaktım. Gece yarısı sürprizi kaçırmak istememiştim. Şimdi ise iki yolun arasında kaldığım için kendimi çaresiz hissettim. Başıma şimşekler çakmaya devam ederken kaçırmak istemedim.
O tanıdık sesle arkamı döndüm. Serseri tipli çocuk benle konuştu. Benden kaçtığını düşündüm ama meğer balkona çıkmış.
“ Elma şekeri çaresizce gideceği yola mı bakıyordun. İki derede kalmak zor bir süreç.”
“ Sen ne bilirsin benim sürecimi, bana adını söylemezken ben neden senle konuşayım.”
“ İçindeki sen benle konuşmak için can atıyorsun ama elma şekeri.” Yaslandığın yerden kalkıp bana geldi.
“ Gece yarısı kuralı gökyüzüne bak.” Gökyüzüne baktığımda kaçırmadığım için seviniyordum. Gülümserken yanağıma tutan elle bakışlarım onun gözlerinde buluştu ve dudaklarım onun dudaklarında bulduğumda gözlerim açıldı. Ben şokun etkisinde kalmıştım. Küçük bir öpücüktü ama benden ilkimi çalmıştı.
Melodinin yanına gittiğinde Erza, balkonda hiç beklemediği bir şeyi şahit olmuştu. Melodinin ilkini o almak istemişti ama onun yerine serseri görünüşlü Yuno çabuk davranmış ve öpmüştü Melodiyi. Melodinin bakışlarının şokunu tanık etti. ‘ Apple bile beklemiyordu sanırım bu öpücüğü, onu suçlayamam. Memnun olan o serserinin suçu.’ demişti ve yanlarına gidip ilk yumruğunu Yunoya attı.
Ne olduğunu anlamadım. Erza ne ara yanımıza gelmiş ve beni öpen çocuğu yumruk attı bilmiyorum ama birileri görse büyük ayıp olur diye Erza’ya ilk defa bağırdım durması için. “ Ben artık saraya gitmek istiyorum ve çocuğa yumruklamayı bırak birileri görecek.” Sitem etmiştim. Yakasını yapışmıştı. Ayrılmalarını sağlamak imkansızdı. En sonra ne yaparsa yapsın diye karışmadan geri çekildim.
“ Apple nereye gidiyorsun. Birlikte gidelim.”
“ Ben yalnız gideceğim. Amelia yarın okulda görüşürüz.” Vedalaştım arkadaşımla. Dostlarımı çağırmıştım ve yanıma geldiler. “ Saraya götürebilir misin beni?”
Melodi evin camından serçelerle odanın içini girdiğinde onlara teşekkür etmişti. Uzaklaştıklarında kostümünü yok edip pijamalarını giyerek yatağa kendini attı. Başı dönmüştü. Pencereye dönerek gökyüzüne yıldızları izleyerek gözlerini kapatmıştı.
🍎
Başım neden bu kadar çok ağrı girdi. Sağa dönsem devam ediyor sola dönsem bitmiyor. Yorganı üstüme çekip karanlığa daldım ama yine çare bulamıyordum ya. Başımı kanatana kadar duvarı vurmak istedim ama vahşice geldi. En azından acı ağrıdan üstün gelir diye düşüncem vardı. Bu yaparsam annem beni deli sanıp daha kötü yerlere götürürebilir diye bu fikrimden vazgeçtim. En sonunda biraz hafiflediğinde rüya görür oldum. Ama çok gerçekçi gibi geliyordu.
Ben yine okula gidiyordum annem bana sevgi sözcüklerle uğurluyordu. Annem rüyamda değişmişti keşke gerçekte değişse diye düşündüm.
Saraydan çıktığımda ise arabaya doğru bindiğimde masal halkının ilgisizliği en azından beni rahat bırakmayı yetmişti. El sallamadan ve sahte gülüşleri yapmaktan bıktığım için beni hiç rahatsız etmediler. Akademiye geldiğimde ise Amelia bana karşı çok ilgisiz davranmıştı. Sebebi neydi ? En yakın dostum bana bakmadı bile. Erza dersem artık adımla sesleniyor ve huylarında bir değişiklik sezmiştim. Bana karşı kibar ve herkese karşı kibar olan Erza, nedense kaba ve çapkın birine dönüşmüştü. Bana karşı çok sert sözleri duydum. Bunlara ne oluyordu. Neden böyle bir rüya görüyorum ben. Kendimi sorgular oldum. Etrafım simsiyaha boyandı ve kara delik gibi yurttu renkleri. Ben kaybolmuştum. Buradan kaçmak istedim. Aydınlık gitmeden aydınlığa doğru koştum. Ağrı kendini hatırlattı. Dayanmalıydım ‘ Hayır gitme aydınlık. Beni karanlığa görme!’ diye
Yerimden sıçladığımda odamdaydım ve sadece bir kabus gördüm. Gerçek olamazdı. Su bardağına uzandığımda titrediğimi fark ettim. Ellerime baktım. Bir rüya beni korkutmayı başarmıştı. Suya uzandım titrek ellerle sürahiden su doldurduğumda son su olduğunu görüp bardağa koyarak içtim ve uyumaktan korkuyordum. Yine aynı rüyayı görürsem diye.
Melodi,farkında değildi. Elmanın etkisinde olduğunu ve gördüğü rüya gerçekleşecek olduğunu. En çok korktuğu başına gelmesine çok az kalmıştı..
|
0% |