Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5🍎

@handelendin

Yuno aynada Melodi’nin çökmüş halini izlerken keyif alıyordu “ Görüyor musun anne, ben mutlu değilsem kimse mutlu olmaz. Apple White rolü ona ağır gelecek. Sevilmeyecek ve sevemeyecek.” dedi. Melodi’nin cansız ruhsuz ortalıkta dolandığını izliyordu. Annesi ona ilgi göstermişti ama geçici bir ilgiydi.

 

“ Yarın senin için hiç iyi olmayacak. Önce masalın sonra ailen kalmayacak.”

Kahkaha atıp tahtına geçip oturmuş, parmağındaki yüzüğüyle oynamaya başladı. Bir film gibi Melodi'nin ruhsuz masalını izlemeye başladı.

Annesinin sesini duymuştu “ Benden daha kötü bir şey yaptın peki bu nasıl o kitabı imzalatmamayı başaracaksın ?

 

“ Anne izle ve gör diyebilirim.” demişti ve memnun olmuş yüz ifadesiyle aynaya baktı.

 

 

Melodi kabusları görmek istemiyordu artık. Sürekli aynı kötü şeyleri görmekten o kadar korkmuştu ki yastıkla bakıştı.

 

“ Uyumak istiyorum ama her gözümü kapattığımda hiç istemediğim şeyleri görmekten bıktım” gerçekten usandım gözlerimi kapatmaktan korkuyorum artık. Açık penceremden gökyüzüne baktığımda yıldızlar bile benden uzaklaşmış gibiler. Beni uyumama yardım eden yıldızlar bile bana küs. Bana ne oluyor böyle bilmiyorum.

Korkarak gözlerimi yumduğum gibi korkarak gözlerimi açtım sabaha.

 

Kahvaltı masasında babamın sert tavırları kalbimi kırıyordu. Annemin bana şefkat göstermesi beni şaşırtmaya devam etti.

Ruh halim karışıktı ve hayat enerjim sıfıra çekilmişti. Bir korkum vardı. Babam gibi sevdiğim en yakın arkadaşım benden uzaklaşır diye korkuyordum. Gördüğüm kabuslar gerçekleşirse dizlerimin bağları çözülürdü.

Hiç istemeyeceğim bir şeydi.

 

Babama sarılmak istemiştim ki babam uzaklaştı. Gözlerim doldu. Ağlamamaya çalıştım. Ağlarsam çok zayıf bir prenses olurdum. Ve güçsüz o yüzden kendimi tuttum. Hayatım bu kadar berbat olursa olsun dik duracaktım. Üstüme gelsinler. Aldanmayacaktım.

 

Her zamanki gibi neşemi kaybetmedim. Neşem her yerdeydi.

Saraydan çıktım. At arabası yerine yürümeye tercih ettim. Elimde kitaplarla neşemi herkese dağıtırken bakışları hiç hoşuma gitmemişti.

 

“ Ne diye gülüyor bu, sanki güzel bir şey yaptı. İşe yaramaz prenses.”

 

Benden mi bahsediyorlar. Çevreme bakındım. Benden bahsetmediklerini emin olmak için başka biri “ Kendisinden bahsettiğini bile anlamıyor bu kız o kadar saf ki.” Tiksindirici bakışlarını fark ettim. Herkesin gözü bendeydi.

Benden bahsediyorlardı. Ağzımı açıp onlara ben ne yaptım diye sormak istemiştim, bağırmak içimden gelmişti ama sustum. Gözlerimi onlardan çekip acı bir tebessümle yere bakarak okula yürüdüm.

 

Melodi yol boyunca masal halkın onun işe yaramaz gibi kötü hitapları dinleyerek yürümüştü. Okula geldiğinde Amelia ile kavalcının kızını onu beklediklerini düşünmüştü safça. Yanlarına koşarak “ Amelia, Melodi, geç kalmadım değil mi. Bugün tuhaf şeyler oluyor bir bilseniz.”

 

“ Apple tek sen yoksun bu ülkede, senin zorluklarını dinlemekten bıktım artık ve hadi içeri girelim ders başlayacak.”

 

Amelia, bana rolümle seslendi ve ben ne zaman ona günlerimi anlattım hatırlamıyorum. Ben herhalde hala uyunamadım. Uykulu olmalıyım veya yanlış duymuş olmalıyım. İçeri geçtiğimde ilk ders bir prensese yakışır masa edabı olmuştu. Masalımız olabilir ama asil soydan geldiğimiz için bunları öğrenmelis Apple diyen annem vardı. Bende anneme hayal kırıklığı uğratmamak için emrini yerine getirmek zorunda kalan kızıydım. Ama dersten hiç zevk almıyordum. Dışarısı bile neşemi getiremiyordu.

Dersin bitmesini dilemiştim ve bu olmuştu. Keşke diğer istediklerim yerine gelseydi.

Bundan sonraki dersi hiç istemiyordum. Dudak dudağa dersi vardı. Kesin eskiden gibi ders akıp geçseydi.

 

Amelia beni beklemeden sınıftan çıktığında ağzım açık kalmıştı. Her yere birlikte gittiğim tek dostum olan uyuyan güzelin kızı Amelia beni beklemeden çıktı hatta kapıda bile beni beklemedi.

 

Yanlarına gittiğimde hiç benle ilgilenmedi bile. Bu kıza ne oldu böyle. O konuşmadı ama kavalcının kızı Melodi “ Dünden önceki gün orman cafede yaptığın davranış hiç güzel değildi. Kibarca söyleyebilirdin Apple.”

 

“ Ama ben sipariş verirken elmadan başka bir meyve suyu istemiştim. Getirdiği elma suyuydu bakmadan içtiğimde tadını aldım. Sonradan fark ettim.”

 

“ Olsun ama hiç hoş değildi. Senin gibi bir prensese uygun olmadı.”

 

Az önce ben azar mı işittim.

 

“ Eğer bu tavrını düzeltmezsen seninle arkadaşlığımızı bozacağım.”

 

Melodi hayatının en büyük korkusunu tanık oldu. En yakın dostunu kaybetme korkusu, gördüğü kabuslardan birisiydi. Hemde istemeyeceği bir şeydi.

Ders zili çaldığında son bir prenseslik dersine girdiler ayrı ayrı.

Amelia, Melodinin yanından oturmaktan vazgeçip başka bir sıraya geçtiğinden Melodi öylece ona bakmıştı. Gözleri dolarken ağlamadı. Güçlü olacaktı. Herkesin ağzına güçsüz lafını koymayacağına yemin etmişti.

 

Dersle ilgilenmeye çalıştım ama yanımdaki boşluk hissi dikkatimi dağıtıyordu. Bir ara Amelia’ ya bakış attığımda o benim yüzüme bile bakmıyordu.

Bu beni gerçekten üzmüş ve kırmıştı. Tek neşem vardı akademiye gitmem için onu da kaybetmiştim.

Derse olan ilgim sıfırdı. Prenseslik dersi veren eğitmen bana seslendiğinde, dinlediğimi merak etmiş gibi beni öne çağırıp sözlü yapmıştı. Ben dinleyebildiğim kısımları söylediğimde avucumu açmamı söyledi.

 

“ Bu sana ders olsun. Dersi ilgilenmediğin için.” Avuç içime tahta ile vurduğunda canım gerçekten acımıştı. Yerime geçerken sınıftakiler bana gülmeye başlayınca yerime geçtim. Yumruklarımı sıkıp içimi attım o isteği.

“ Ağlayamazsın Melodi. Biri ağlamanı istiyor o isteğini ona veremezsin.”

Bunu yapmayacaktım ve izin vermeyeceğim.

Dersin bitmesini istiyordum ki bunalmaktan kurtulmak.

Uykum geliyordu dersi dinlemekte sıkılmıştım. Ama bundan sonraki derste hiç istemediğim bir dersti.

Masanın üstüne kollarımı koyarak başımı koydum. Saklandım, gözyaşlarımı saklamak gerçekten çok zor.

 

Uyuya kalmışım gürültülü zil çaldığında öpüm koptu ama bunu kimseyi belli etmeden kollarımı açarak esneyerek ayağa kalktım. Bensiz gitmişti Amelia ve yine beni ekmişti.

Acıktım sabahtan belli bir iki lokmayla duruyorum ve bir şey yemezsem enerjim düşecekti.

 

                              🍎

 

Kafeteryada elmasız bir şeyler almış boş bir masaya doğru ilerledim. Genelde onların yanına gitmek istiyorum ama beni dışlayacaktı yine.

Ben o kabusları görmek istemesem görmemi sağlayan bir etken var.

Kendi halimde yemeğimi yerken başımdan aşağıya bir şey dökülmüştü. Neden ama benim başıma geliyor. En sevdiklerim bana sırt çevirmişti ve birde başımdan aşağıya bir sıvı dökülmüştü.

“ Neden seni partime çağırdım bilmiyorum işe yaramazın tekisin hiçte popüler değilsin apple.”

Bakma onlara bakma bunları kanma bu bir görmemek istediğin kabusun etkisi hepsi sahte.

Gerçekliğe dönmeliyim hem de hemen ama hangisi gerçek hangisi sahte olacağını kestiremiyorum. Yemeğine geri dön ve onlarla ilgilenme.

“ Bizimle göz teması kuramıyorsun galiba ama ben ne yapacağıma biliyorum.”

Sindirellanın kızının sesiydi ve onun böyle zorba olacağını düşünmemiştim. Ya da bana böyle gelmemişti.

Beni rahat bırakın lütfen.

Yemeğim önümden alındığında ne yapacağını merak etmiştim. Baktığımda bana sırıtıp tepsiyi yere düşürüp ayağıyla mahvetti. Bir iki lokma mı göz diktiler. O da yetmezmiş gibi beni aşağılayıp durdular.

Kulaklarını onlara kapattım. Hıçkırığımı içime attım ve çok canım yanmıştı.

 

Zil sesini duydum ve beni böyle öpecekti ne yazık ki. Beni bu hale öpemezdi. Bende bu halde dolanamazdım tuvalete doğru koştum. Saçımdan akan şeyleri temizlemek için yıkamam lazım Lavaboya girmiştim dersi ekmediğim gibi ektim yani ekmek yerine biraz geç kalacağım.

 

Musluğu açıp peçete koparak ıslatıp saçlarımı ve aralarına sıkışık kalan yemekleri ve dökülen içeceğin yapışkanlığı arıtmak için elimden geleni yaptım ama çıkmayan şeyleri eve gelince yapacaktım. Üstümü silmeyi kalktım ama yapışmış gibilerdi.

 

“ Of ya ! Benim suçum ne ben neden bunları yaşamak zorunda kaldım. Tek suçum o elmayı yedim diye yoksa başıma bunlar gelmezdi.”

 

İşimi halledebileceğim kadar halledip çok amaçlı sınıfa doğru ilerleyip kapıyı tıklattığımda “ Girin!” eğitmenin gir demesiyle içeriye başımı eğerek özür dileyerek giriş yaptım.

 

“ Sonunda Erza senin partnerin geldi!”

 

Yuno aynada Erza’nın Melodinin kolunu tutarak sürüklediğini izledi. Yerlerini geçtiğinde çok dikkatli aynaya bakış attı.

Erza, eğitmenin dediği gibi talimatları uygularken Melodinin bu işte isteksizliği dikkatine çekti. Ama Yuno, geçen partide öptüğü dudağı unutamadı. Şaşkın oluşundan sonra gelen o tatlı öpücük dudaklarına kazınmıştı ki aynada annesi belirdi “ Sen prensesi kıskanıyorsun oğlum. Prensin yerinde sen olmak istiyorsun.”

 

“ Öyle bir durum yok Anne!” diyerek görüntüyü yeniden çağırdı ve annesi kayboldu görüntüde.

 

“ Ben olmasam kimse olmaz ve bu halinle kimse seni öpemez elma şekeri.”

 

Erza tam Melodiyi öperken durdu ve pis kokunun geldiği yöne doğru burnuna getirdiğinde kötü kokanın karşısındaki Melodi olduğunu görünce midesi bulanmıştı ve Melodi bunun farkında varmıştı.

“ Miden kalktıysa Erza ellerini çek ve uzaklaş!” demişti ve Erza dediğini yaptı ve uzaklaşmıştı.

Eğitmenden izin istedi “ Bugün pek iyi hissetmiyorum efendim zaten bu ders son ders ben eve gidebilir miyim zaten kimse beni öpmek istemez.”

 

“ Çıkabilirsin Apple.” demişti tiksinerek bunu söylediğini gözleriyle şahit olduktan sonra boyun eğerek sınıftan çıkıp eşyalarını almadan ruhu çekilmiş şekilde akademenin kapısından çıkmış sokakta neşesi kaybetmiş solmuş bir çiçek gibi boyun eğerek yürüdüğünde sokakta dolaşan insanların sözlerine karşılık tepkisiz şekilde ilerlemeye devam etti.

 

“ Çocuğum ona bakma uğursuzluk getirir.” demişti bir kadın ve Melodi ağlamama sınırını aşmıştı artık bunalmıştı tüm olanlardan dolayı ama koşacak hali yoktu. Hem açtı yemeğinden men edinmişti hem duygu yorgunluğu çekiyordu. Sarayın önüne geldiğinde yardımcılar açmıştı “ Banyoyu hazırlayım prensesim.” demişti Melodi gülümsemişti. Son bir gülümsemeydi. Evde kimseler yoktu, ne sevmediği sandığı ama sevdiği annesi ne de nefretle ve hayal kırıklığı gibiymiş bakan gözlerle, babası olmayınca en azından kafasını toplamak istemişti.

 

Yemek yemeden banyoya girdim. Hiç hayat enerjim veya gücüm yoktu. “ Bir şey hazırlar mısınız akademide rahat olamadım da.”

 

“ Hemen prensesim hazırlatırım.” Gülümsedim. Beni hizmetçi yıkamıştı. Saçımdaki yapışkanlığı veya yemek artıklarını temizlemek için çok uğraşmıştı ama çabasını değmişti.

Kollarımı yıkadı ve yapabileceği her noktayı lif ile yıkadığında elime vermişti gerisini ben yaparım demiştim.

Banyodan çıktı. Kapının kapanan sesiyle kendimi suya bıraktım. Boğulmak istiyordum. Bu kabuslardan çıkmanın en iyi yolu uyanmak değilmiş aksine masalının sonunda kötü kalpli prensi dışlıyorlardı beni değil ama ya!

 

Geriye doğru yatarak başımı sokmuştum. Kollarımı tutarak dibe çöktüm ve yüzüm suyun içini girdi. Gözlerimi kapatarak biraz böyle durmak istemiştim. Belki artık masalım sonu için görmek istemiyordum. Masalım raydan kopmuş şekilde ilerlemesi, benden neşemi ve keyfimi, hayat enerjimi çalmıştı.

 

‘ Seni istemiyorlar Apple gördün mü, onlar seni istemiyorsa sende onları isteme, değişelim asi olalım.’

 

Ne değişecekti ki beni istemiyorlardı. Asi olup elime ne geçecek ki. Hiçbir şey.

 

Nefes alma ihtiyacım bile gelse hiç dipten çıkmadım. Belki son nefesimi verirdim. Bir daha bu masal yazılmazdı. Zaten yazılamazdı kötü kalpli prens masalını reddetti. Keşke bende kendi masalımı değiştirme fırsatım olsaydı. Nefes almak istedim ama bir yandan çıkmak bile istemiyordum.

 

Melodi son nefesini vermişti boğularak ölmeye dilemişti. Yemeğe çağırmak için gelen hizmetçi seslendi ama cevap gelmeyince kapıya açtığında taşan suyu fark edip küvetin yanına gittiğinde Melodinin baygın halini gördüğü sıra çığlığı bastığında saraya gelen Kraliçe Pamuk hızlıca yukarı çıkıp sesin geldiği odaya koştuğunda küvetten taşan su ile hizmetçinin korkmuş gözlerini bakıp korktu.

 

Yanına gittiğinde küvette baygın yatan kızını gördüğünde kollarından tutup suyun yüzüne çıkardı “ Hizmetçi oradan temiz havlu ile gidip doktoru çağır derhal!” Diye emir verdi.

Hizmetçi kraliçenin dediğini yapmaya gitti. Temiz havluyu vererek.

Kızını havluyla sarmış kucağını alarak yatak odasına kadar taşımıştı.

“ Melodim, kızım, prensesim bu anneni çok üzüyor senin bu hallerin.”

 

Kraliçe Pamuk, kızını odasına kadar taşıyıp yatağa yatırdı.

Kızının saçlarını yüzünden çekip alnından öpücük kondurup gülümsedi.

 

Doktor yetişmek için koşturmuştu ve Melodinin yatak odasına girdiğinde kraliçe ile prensesi gördü.

“ Prensese bir bakayım ben.” Deyip sekerek yanına gitmişti. İlk nabzını baktı. Nabzı çok yavaş atıyordu “ Nabzı çok yavaş atıyor hiç güzel bir haber değil ayrıca gözleri solgun ve ruhsuz gibi.”

 

Tüm kontrolleri baktı. Tansiyonunu ölçtü kalp atışını dinledi.

“ Saraya nasıl geldi tarif eder misiniz?”

 

Hizmetçisi nasıl saraya geldiğini anlattığında doktor anlamıştı sorununu “ Akademide yemek yiyememiş ya da yemek istemiş çünkü kızınızın üstü başı yiyecek artıklarıyla dolu ve aç kalmış. Susuz da kalmış olabilir ve siz küvetin içinde ölmek istediğini mi söylediniz ?”

 

“ Onu küvetin içinde baygın buldum doktor.”

 

“ Anlıyorum kraliçem. Serum taktım en azından ayağa kalkacak enerjiyi verecek uyandığında bu ilaçları içmesini sağlayın ve aç ve susuz bırakmayın.”

 

Kraliçe doktoru uğurlamak için kapıdan geçirdi. Melodi baygın şekilde yataktaydı.

 

Yuno tahtan ayağa kalkmış ve baygın yatan Melodinin aynadaki görüntüsüne eliyle dokunacağı sıra kendini tuttu ve arkasını dönerek “ Melodi sen masalını bitiremezsin ancak ben bitiririm, benden başkası seni mahvedemez.” odadan çıkmadan önce söyledikleri buydu.

 

Ertesi günün sabahında Melodi sonunda gözlerini açtığında kafasını çevirdiğinde gözleri korkudan büyüdü, doğrulup kolunda takılı olan serumu çıkarırken “ hayır hayır nolur bana bir şey yapmayın!” diye sesli yalvarışları duyanlar kapıdan içeri geldiğinde çıldırmış olan Melodiyi görmüştü.

Kraliçe, kızının yanına gitmeye kalktı kral durdurmuştu “ o şu an transa geçti seni duyamaz.” Deyip odadan çıkıp kapıdan çıktığında melodi kapıya bakarak hıçkırarak ağladı, ciğerlerini parçaladı. Ayağa doğruldu. Serumu çıkardı. Masasında duran elmaları bakış atıp masaya doğru yürüyüp elini elma sepetine götürdü. Sepeti tutarak yere fırlattı “ Görmek istemiyorum hiçbir şey görmek istemiyorum. Nefes alamıyorum. Neden benle oynuyorsun beni rahat bırak!” Diye çığlık atarak kendini parçaladı.

Aynada kendisine baktı çökmüş göz atları morarmış ağlamaktan kan çana olan gözlerine baktı ve aynada yine o asi yanını görmüştü “ Melodi bu neyin çabası.”

 

Aynadaki kendini baktı baktı “ Sen gerçek değilsin seni duymak istemiyorum.” Arkasını döndü yüzünü yıkamak için kapıya yönelmişti ki kapı kilitliydi. Açmayı denedi, takıldı diye düşüncesiyle zorladı ve en son pes etip yere çömelerek kapıyı yumrukluyordu. Duyup gelsinler açsınlar diye ama kimse kapıyı açmayı bile kalkışmadı.

 

Loading...
0%