@handelendin
|
Gözlerimi araladığımda şapkalım ortadan kaybolmuştu ve onun yerine bir karagül bırakmıştı. Siyah gülün pek çok anlamı var dı özellikle kara sevdaları temsil ediyordu ama gerçek hikayesini bildiğim için yeri mi zamanı mı emin olamamıştım.
Doğrulup gülü elime aldığımda dikenlerini gitmiş bir gülle karşılaştım. Onca zahmeti girmiş ve dikenlerini kestiğini inanamıyordum. Bugün bahar festivali değil mi bizim ilk çiçeğimiz gül, onu geçtim karagülü seçmesi. Derin anlamlı bir çiçekti ve biraz korkunç bir efsanesi olan bu çiçeğin bir anlamı kara sevdaya bağlı olanları anlatan bir çiçek olması efsaneyi arkada bırakacak. Yatak başlığına sırtıma dayayıp siyah, kara farketmez sapından tutup aldım gülü. Dikensiz bir karagül. Biraz daha mı uyusam derdimi düştüm.
Bira daha uyumak istemiştim. Esnedim ama ilk defa bu kadar huzurlu ve sessiz uyandığımı farkındayım. Birde hoş sürprizle.
Mecbur uyanmak zorunda kaldım . Arkamı yaslanıp gözlerimi kapadım kısa bir anlığına gülü hissettim. Sapına bağlı notu çözüp okuduğumda “ Kalp görmek ister gönül hissetmek ister gözler umutsuz bekleyişin arkasında güzelliği tanık olmayı!” Allah'ım bu şapkalı ya gaz vermek mi lazım. Romantiği aktif olması için.
Ayağa doğruldum. Çiçeği masaya koyup mumları söndürmeden önce Demir maskemi taktım ve mumları söndürdüm. Bende yedek bez maske var mıydı diye çantaya kurculadığımda bir yedeğim olduğunu sevindim. Umarım artık bu lanetle baş etmenin yolunu bulurum.
Üstüme elbisemi geçirip düzeltmeler yaptım.
Mumu söndürüp odadan dışarı çıktım. Neşeli seslerle ‘ Günaydın’ demelerine gülümsedim. Sarayda böyle sesleri tek hizmetçim Nyla yapıyordu. Şu an teyzesinin yanında ne yapıyordur kim bilir.
Güzel bir yumurtalı peynir yapmışlar leziz kokuyordu yanına sıcak içecek ve benim ekmeğim bunun için giderse sevinirim. Yanlarına geçip ailece kahvaltı ettikten sonra festival için hazırlık düşünmelerine daldı.
“ İlk sana bir elbise bakalım. Karanlıktan aydınlığa koşmanı sağlarım.” Güldüm. Karanlıktan aydınlığa çıktığı mı düşündüm. Beyaz bir elbiseli başımda çiçeklerle bunu düşüneceğim. “ Tabii elbiseni almak için terzinin görevini tamamlamanız gerekir.” Ben merak ettim. Terzi bize nasıl görev verecek. “ Eğlenceli olacak anlaşılan.” dedim. Gülümsediler. Daha etkinliklerin düzeyini bile bilmezken şimdi pat küt dalış yapacağım haydı hayırlısı.
“ İlk bir giriş yapın aşıklar, ilk leydimizi ışık yapmalısın karanlıktan çıkar sonra saçına çiçek tacı taktır yakışır, lita kardeşim açık bırak saçlarını özgürlüğünü saçlarında hisset sonra duyduğum bir dans gösterisine katılın çiçeklerin arasında dans edin, çeşitli meyveler ye tatları güzel olur.” dedi Mel ve bizim için tüm planlarını hazırlamıştı. “ Buradan uzak oraya gitmek o yüzden atla gideceğiz güzelim.” bak tekrar dedi güzelim ve beni utandırıyor. Dur aklıma gelmişken yüzüğü alayım oraya gidince ona vereceğim yüzüğü ki rahat rahat görsün benim göremediğim şeyleri o rahat görmesini istiyorum. Ama ben bahar festivalin renklerini göremiyorum ama kokusunu alabilirdim değil mi. Yerden kalkıp odaya koştum ve çekmecenin içinden küçük torbayı pelerinin içini saklayıp yedek yapmadığımı sonradan hatırladım hepsini yakmıştım işi bitince, işim baya zor olacak ama ne yapabilirim ki.
Çantamda delirmemek için içtiğim ilaçlardan birini açıp ağzıma tek attığımda o beni görmüş ki kendimi zehirlediğimi düşündü “ O öyle bir ilaç değil yanıma da yedek olsun diye diğer ilacı alacağım bu ilaç delirmemi sağlayacak hepsi o kadar ben tüm koruyucu maskeleri yaktığım için zamanı bittiğinde şimdilik bununla idare edeceğim.” diye açıklama yaptığımda kolumu bırakıp bitirmemi bekledi ve bitince çantanın içine bırakıp gözlerim için ferahlatıcı bezi taktım. Keşke dün bezi de yapsaydım vaktim vardı. Bugüne hazır olurdu ama iyi ki yanımda iksirlerimi koydum. Ne olur ne olmaz diye aldım iyi oldu. Yarın ne olur ne olmaz diye bez maskeyi yapmalıyım ki kafama not aldım.
Odadan çıktık. Bizi kapıdan geçirdi. Geçit açtı nasıl açtığını bilmiyorum ama yanımdan hızlı bir şey geçtiğini hissettim. Beni kucağına alıp atın sırtına eyerini bindirdi sonra kendisi bindi. Atı yürüttü. Geçide doğru.
“ Çok eğleneceğiz leydim.” Demişti bende bundan eminim. İlk festivalim olacağı kesin. At bile festival için kişnedi. Ya da sahibinin mutluluğunu hissetti.
💜
Geçitten çıktığımızda sakin ormandan kalabalığın sesi ve gülüşleri kulaklarımda yankılandı. “ Çok yüksek ses var burada şapkalım.” Nefesi boynuma gelmişti nasıl gelmişti ben bile bilmiyorum kafasında miğferi varken deliklerden süzülmüş olabilir ve sıcaklığı tenime gelmişti. Dizgini tutan ellerimin üstüne koymuştu. Eldivenin verdiği hissiyat onun sıcak elini hissetmediğim biraz mutsuz etti. Rahat bir nefes aldım. Kulaklarım benim gözüm olmuştu ama havadan uçuşan çiçekleri göremediğim veya gösteri varsa izleyemediğim için bir an üzülmeye başladım.
“ Üzülme leydim. Kardeşimin bir yöntemi bana da öğretti evin koridorları onun gözünde görüyordum. Şimdi benim sana yapacağım bir büyüm var.” Dedi ağzımda ha kelimesi çıktı.
Attan indi sonra beni indirip burada beklememi söyledi. Bekledim. Bir yere gidemem yabancı bir yerde nereye gidebilirdim ki bilemedim.
Başımda bir ağırlık hissettim “ Şapkaları kapatalım seni tanımasınlar.” “ Veridie sarayından uzak bir yerdeyiz beni tanımazlar ki.” Dedim başımı dokundu “ Ama olmaz bu güzelliği tek bana açık olmasını isterim.” Ben bu adama ne diyebilirim ki. İçindeki saklı romantiği ben açığa çıkarıyorum. Ona ödül mü versem diye gülümsedim. Kitaplarda okuduğum ve hep istediğim bir duyguyla kaplandım bu sabah.
Heyecan kaplı kalbimde gülümsememi saklayamayacağım bir duyguyla birlikte kendimi tutmak zorlayacak beni.
Birde onun geniş demir eldivenli elinde benim elim kayboluyordu. Eldivensiz elini tutmak istemiştim acaba izin verir mi bilmek istiyorum. Ona doğru döndüm. Ben ona baktığımı görmezken o benim bakışlarımı hissedip beni görmüştü. “ Evet ne istiyormuş benim Alev gözlüm.” Şimdi sen böyle deyince herkesin içinde ben utandım. “ Utandığını görüyorum söyle ne istemişsin, merak ettim.” “ İlk aklıma geldi ben değil senin zırhlı kıyafetin dikkat çekiyor ve ikincisi eldivenini çıkarır mısın elini hissetmek istiyorum.” Dedim bunu derken sıcakladım. Yüzümü çevirdim. Bakışları hala beni süzüyordu. Bir an durduk ne yaptığını anlamayı çalıştım. Elimi bıraktı kısa süreliğine ve elini hissettim. “ Bence zırhlarını bir kenara koy beni giydirirken sende terziden bir iki parça bir şeyler al.” Dedim şimdi daha da komik bir şey söyledi. “ Eğer çıkarırsam miğferli biri olarak bakılırım.” Boşta kalan elimle ağzıma kapatıp kıkırdadım. “ Pardon ama komik geldi şapkalım.” Dedim. “ Şimdilik biraz bunla yürüyelim ama bir yere oturup sana bir sürprizim var ama ben pelerini açıyorum sen kapatıyorsun. Benden çok sana garip garip baktıklarını eminim.” Seslerden emin oldum.
Ben açtım şapkayı, şapkalım pelerinin kumaş şapkasını örttü başına. Kalabalık insan sesleri beni o kadar rahatsız etmiyordu çünkü çocukların neşeli kahkaha sesleri mutlu etmişti. Ailece veya çift olarak gelenlerin gülüş ve bana iğneleyici konuşmaları dışında bir şeydi. Kimse başkasıyla ilgilenmediler. Kendi hallerinde mutluluğuna bakıyorlardı.
Beni bir yere doğru yürüttü yürüttü ve bir yerde durduk ve konuşmaları kulak misafiri oldum burası herhalde terzinin önü ve terziciyle konuşuyor “ Ben leydim için beyaz çiçek desenli bir elbise diktirmek istiyorum” demişti şapkalım. Terzici de “ İlk boyunu ölçelim sonra görevi söylerim.” dedi ve bizi içeri aldığında elbise için ölçü alırken görevi de söylemeyi unutmadı “ Bu elbise için sizden on farklı türlü çiçek getirmenizi istiyorum açık bahçede görevsiz toplayabilirsiniz.” terzicinin görevini, şapkalım görevi kabul etmişti.
Elimden tutup sürükledi bir yandan mırıldanıp durdu, nerede bu bahçe diye etrafına baktığını düşünüyorum. Beni sokak sokak elimden tutup gezdirdiğinde içimde o heyecan kapladı. İçimdeki çocuğu ortaya çıkardı, bir çiçekçi arayışı ya da bahçe arayışı, oradan buradan koşturup durduk ve ben yorulmuştum. Bir yerde dinlenmek istemiştim “ biraz dinlenelim ne dersin ? Şapkalım.”
“ O beyaz elbiseyi giymen için yapıyorum.” ne kadar düşünceli ama bir o kadar koştuk ki bacaklarımda hal kalmadı ve ayağımda sadece bezle bağlanmıştı.
“ Hiç eğlenmediğim kadar eğlenmeye başlayacağım. Yaşamadığım çocukluğumu senle yaşamak bir lütuf.” demiştim. “ Asıl o şeref bana ait alev gözlüm.” bak yine güzel sözün arkasında bana hitap edişin beni utandırıyor. Sakin ol kızım, hemencik bu sözlerle utanma, daha neler yaşayacağımı bilmediğim bir maceranın içine daldım sanki.
“ Şurada çiçekçi görüyorum.” dedi nerede olduğunu bende görebilsem biraz dinlendikten sonra ayağa kalktık ve ayağıma taşlar otlar saplanmıştı, beni kucağına alırken dikkatle almıştı. Kasaba halkı bize baktığında onların gözlerinde aşık bir çift gördüler kesin.
Çiçekçiye kadar taşıdı beni sonra indirdi. Bahar temalı bir şeyler istedi yapmasını, nerden geldiğimizi sorunca Morlis cevapladı. “ Terzi çiçek karşılığında leydime elbise dikecek.” demişti. Seçmesi için izin verdiğini düşünüyorum çünkü zırhın eğilme sesini duyar oldum. “ Bunlar mı efendim hemen size bir çiçek tacı yapayım ve terziye bir çiçek.” dedi birbiriyle anlaşmış dükkan sahipleri o yüzden her şey bedavaydı. Onların istediği çiçek ve eşyalarını birbirine söyleyip öyle festival alanına gelmiş olmalılar.
Birkaç saat geçti ve çiçekçi “ Hazırdır tacınız ve terzi için hazır mor menekşe.” diye şapkalımın eline bırakmıştı oradan ayrılıp ilk gittiğimiz terzi dükkanına doğru birlikte yürürken başıma çiçek tacı takmış ve gülümsediğini görmek isterdim.
Biraz birlikte kaybolup sonra terzi dükkanın önünde durmuştuk. “ Ha gelmişsiniz lütfen içeriye girin, leydimizi kabinin içine alalım ve yardımcılarım leydimizi giydirmeyi başlayın.” demişti. İki el beni kabine doğru sürüklediler ve pelerinimi kenara asıp siyah elbisemi üstümden çıkarıp beyaz çiçekli elbise mi giydirirken onlar aklıma Nyla geldi acaba teyzesinin yanında ne yapıyordur ona mektup mu yazsam. Orada ne yaptığını merak ettim, ayrıldığımızda kendine iyi bakıp bakmadığı konusunda endişelerim var.
“ Bitti leydim, hazırsınız.” demişti pelerinimi elime aldığımda olmaz demiştiler beyaz pelerini bana uzattılar ama içinde torbam vardı bali onu almak için ceplerinde torbayı alıp beyaz pelerinin ceplerine koyup onu elime aldım. Diğer siyah elbisemi torbanın içine koyup bana uzattılar.
“ Leydim çok güzelsiniz.” diyen yardımcılara gülümseyip perdeyi çektiler. Çekme sesleri duyuldu. Bana iki yardımcı kollarımdan tutup şapkalımın karşısına kadar getirdiklerinde “ Alev gözlü leydim, siz bu elbiseyle açıldınız.” Bak yine onların içinde beni nasıl hitap ettin. Ama buradaki kasabalıları sevmeye başladım, geldiğim yere göre daha mutlu ve huzurlular ve kimsenin işine karışmıyor, ne de denilenleri sorgulamıyorlardır. Mavi menekşeye uzattı, borcumuz bir çiçek.
“ Göreviniz tamamlandı.” denmişti ve kolay gelsin diyerek oradan çıkmıştık. Başımda çiçekli taçla ve beyaz elbiseyle ben güzeldim ama şu sevdiğim adama yardımcı olacak şeyi vermeyi çok isterdim. Ama ben yüzüğü şimdi mi versem diye düşünürken yakınlarda müzik sesleri gelmeye başlamıştı. Müziğin sesini duyduğum an gidip izlemek istedim. Ya da dans etme isteğim geldi. Belki dedim. Biraz oturalım demiştim, ayaklarıma kara sular inmişti ve gösteri varmış gibi yanımdan geçen insanların seslerini duyuyordum.
Gülümsüyordum. Hayatımda bu kadar eğlenmediğimi düşünürken eğlencemi bir baş ağrısıyla bölünmesi Hayri alamet değildi. İlacı arıyordum ama bulamadım. Sonra hatırlamıştım. “ Ah! Şapkalım yanındaki poşetin içinde pelerinin sağ gözünde bir küçük cam şişe var bana verir misin.” Dayanacak gibi değildim. Çabuk olmasını söylerken acele edip şişeyi kılarsa hiç hoş olmayacak.
Neyseki kılmadan elime vermişti. Kapağını açıp beklemeden ilacı içtim. Biraz kendimi gelmeye çalıştım ve çın sesi ile lanetin sesi kesildiğinde kendimi geldim.
Gösterinin başlayacağı anonsu gelmişti. Bu fırsatı kaçırmak istemediğim için hemen harekete geçtim.
Gösteri çok güzeldi diyeceğim keşke görebilseydim. Alkış seslerinden emin olduğum kadar güzeldi. Hayatımda eğlenmediğim kadar eğlendim.
Şimdi beni nereye sürükledi bilmiyorum ama parmaklarıma değen yaprakları hissedince beni bir bahçeye götürdüğünü anlamıştım. Elime sepet tutuşturdu. Bir kenara oturttu ve topladığımız meyveleri çimenlere oturmuş keyif yapıyorduk.
“ Senin neyin var güzelim,” dedi bana böyle tatlı sözleri söylüyor utancımdan ölmemi sağlıyor. İç çektim, neyin var değil daha kısaca kimi özledin sormalıydı. “ Nyla acaba ne yapıyordur, onu merak ediyorum.”
“ Kesin teyzesine yardım ediyordur.” dedi sanki onu görüpte bunu söylüyor. “ Bilmiyorum ama mağaraya gidince ona mektuplar yazacağım.” dedim. “ Yazarsın leydim şimdi arkana dön ve saçlarını çiçeklerle öreyim ne dersin?” Bu bir teklifti ama kabul etsem mi etmesem mi bilemedim.
“ Sen yarın gidiyorsun ve beni yalnız bırakıyorsun.” dudak büzerek ona cevapladım.
“ Öpme mi istiyorsan kabul öperim ama söz verdik.” dedi inatçı şapkalı ben onu şapkalı olduğu için yani şapka taktığını düşündüğüm için öyle diyordum. Benim sayemde şapka takacağı kesindi, ona hediye ettiğim yüzükle şapka alıp takabilir ve dediğime gelir. Kendi kendime düşünüp gülümsediğimi gördü mü acaba düşündüm. Arkamı dönmüştüm saçlarımla uğraşıyordu. Ellerini saçlarımda hissediyordum. Nazik elleri saçlarımın içinde kaybolmuştu. Bana zarar vermemek için o kadar dikkatli yapıyordu ve hassastı ki “ gerçekten ben senin için bu kadar narin bir kızım ama krala göre canı yanmaz biriyim ne yapsa ağlamam sızlanmam bir bebeğim ona göre.”
“ Sen benim için o kadar değerlisin ki güzel leydim seni kırılacak şeylerden uzak tutmayı çalışacağım.” demişti ben bu adama harbiden kalpten seviyorum. Ağzıma çilek atıp leziz tadı ve güzel havayla atmosferi içime çekerek anın tadını çıkarıyordum ve buna seviniyordum. İçimdeki sesi her zaman dikkati alırdım benim yol haritam olurdu. Ve bana bunlar daha iyi günlerin diyordu. Gelecekte ne olacağını kimse bilemezdi ve bilmesem bile bunun için hazırlıklı olacağımı emindim.
💜
Hava soğumaya başlamıştı akşam çöktü sanırım. Eğlenmiştim tekrar çocuk olmak güzeldi. Ata doğru ilerledik el ele ellerimiz doluydu mağaza mağaza görevleri tamamlayıp gerekli malzemeleri almıştım. Mücevher olsun kitap ve giysi ağırlıklı. Rengi göremediğim için benim için fark etmezdi ama gözüm siyaha alışmıştı.
Biraz atla kasabanın içinde tur attık sonra aynı hisle açılan geçit kapısından midem kalkıp indiğinde anlamıştım geldiğimizi. Yine attan inmeden kapıya gelene kadar yakındık sonra atın durmasıyla ilk Morlis’im attan indiğinde kollarımdan tutup beni yere indirdi. Biraz kol kola yürüdükten sonra neşeli kız kardeşimin sesiyle karşılandım. Öz kardeşim var mıydı bilmiyorum ama benim için Mel öz kardeşim gibiydi.
“ Mel sana kucağına açtı.” demişti koşmayı çalıştım, koşarken yere düştüm. Kaldırmayı geldiğini duyunca kendim kalkıp tekrar koştum bu sefer koca kollarını bana açan Mel’e sarılmıştım. “ Eğlendiniz mi kalpten sevenler.” dedi başımı salladım daha gömüldüm Mel’in koynuna utanıyordum.
“ Tamam yemek hazır ondan sonra gidip dinlenin.” dedi başımı salladım. “ Yarın için enerji toplaman lazım senin Lit,” dedi benim ismimi kısattı.
“ Lit, güzel kısaltma a eki nerede kardeşim, neyse bundan sonra bir isimde eklendi.” dedi güldüm.
“ Sen kendi dediklerini de bu benle Lit ile aramızda,” dedi gülümsedim. Ellerimi yıkamama yardımcı oldu sonra yer sofrasına geçerek yemeği yedikten sonra ben ellerimi ve gitmediğim acil işimi yapıp odaya geçtim.
Şapkalım da benimle girdi odaya. O da diğer komidinin üstüne yüzüğü parmağından çıkarıp zırhını çıkarıp yorganın içine girdi ve büyük kısmını açıp beni bekledi.
Pelerini gözlerimden çıkarmadan mumu yakıp üstümdeki elbiseyi çıkarıp sandalyenin üstüne bıraktım. Göz bandını kenara koyup yanına sığındım.
El ele tutuşarak birbirimizin gözlerine bakarak gözlerimiz kapandı.
Gözlerim anında açıldı tam kalkacaktım ki elimden tutan şapkalıya baktım “ Yarın yazarsın leydim, çok yorulduk bugün biraz dinlen.” Bu iyi düşünceli adama kıyamadım ve tekrar başımı yastığa koyup gözlerimi kapadığımda esnedim, uykum varmış benim.
|
0% |