Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14📜: Sonsuz Gece

@handelendin

 

Yanımda boşluk hissettim. Elimi şapkalımın yattığı yere koyup yoklayınca beni uyandırmadan gittiğini düşünmüş ve gülüşüm soğumuştu.

 

“ Seni bırakır mıyım hiç Alev gözlüm. Senin karşılamanı istiyorum beni.” Sesi çok yakından geldi. Rüya görüyorum sanırım dedim kendi kendime, inanmayıp ‘rüya kesin rüyadır’ bunu mırıldandım.

 

“ Bak işte ben hayal ürünü mü oldum senin için,” hala gaipten ses duyuyorum galiba.

 

Rüya olmadığını yanağıma değen nazik öpücükten anlamıştım. Gözlerimi kısarak etrafını baktım. Kimse yok. Sağa döndüğümde zırh sesini işittiğimde gülümsedim.

 

Onsuz geçireceğim koca iki günün varlığını hissedince güldüğüm gibi üzüldüm.

 

“ Biraz daha kalsan yanımda olmaz mı.” Diye söyledim.

 

“ Leydim eğer işimi çabuk bitirip yanına öyle gelirsem rahat ederiz değil mi.” Ellerimi tutmuş küçük öpücükler kondurdu.

 

“ Hep beni utandırman mı lazım senin?”

 

“ Utandıracak daha ne yaptık, aslında yapmak istediğim çok şey var ama zamanı bıraktım.” Ne yapacaktı da beni utandıracak merak ediyordum.

 

“ Nasıl yani ?” Sorum ona cevabını merak ettiğim gibi gelmişti, bende zaten cevabını sordum.

 

Biraz daha yanaştı ve kulağımın dibinde nefesini üfledi. Huylandım sonra nefesini boynuma üfledi. Anlamıştım. Ellerimi ellerinden çekip göğsüne bastırıp “ Sen göreve geç kalma şapkalım.” Dedim.

 

“ Leydimin yanakları kıpkırmızı,”benle dalga geçmesi bedava sanırım sürekli ya utanmamı sağlıyor ya da dalga geçiyor çoğu utanacak şeyler söylemesinden dalga geçmeyi şimdi başladı.

 

Demir maske mi aradım ellerimle komidinin üstünde sivri bir şeye çarpınca anlayıp kavrayıp gözlerimin önüne getirip takıp sonunda gözlerimi maskenin içinde açtım.

 

Mumu bulup söndürdüm. Bugün ilk Nyla ile konuşayım kısa bile olsa nasıl, orada durumu iyi mi, merak ediyorum. Bir kaç gün oldu onu yokluğu. Umarım iyidir.

 

Gölgem bana yardım ediyordu, sandalyenin üstünde bıraktığım elbiseyi bulmamda ve giyinmem de.

 

Odanın kapısından çıktığımda bir şey yemeden giden sevgilime - ben ne dedim az önce sevgilim yine klişe gibi ne dediğimi tekrarlama yaşadım.

 

Ellerimi bıraktı ve bana arkasını dönüp çıkışa yürüdüğünü biliyordum. Kahvaltı etmeden gittiğini bilmiyorum belki çoktan etmiş bile olabilirdi. Derin bir iç verip kahvaltı sofrasını oturup Mel ile bugün nasıl bir gün olacağı, yapacağımız şeyleri düşünerek bir gülüyor bir yorucu günün ardından bırakacağı hissi hayal ettim.

 

“ Bugün seninle bir geçmişe gidelim.” Dedi ben onun için üzülüyordum. Canından can alacağı bedel ödemesi hiç iyi birşey değildi.

 

“ Eğer ilk sefer işe yaramazsa ne yapacağız ?” Diye sordum. Benim endişemi anlıyor muydu ya da o da benim gibi fikirsiz miydi ? Bilmiyorum.

 

Elimin üstünde ağırlık hissettim ve sıkıca kavradığını “ Okuduğun kitap vardı ya laneti bozmalı araştırmalı, ne olursa olsun prensini kurtarmak isteyen prenses vardı.”

 

Okuduğum kitaptan nasıl haberi olabilir. Ben tek şapkalıya yazmıştım acaba onla birlikte mi okudu.

 

“ Evet öyle bir kitap okudum.”

 

“ Pes etti mi hiç prenses yoksa kabullendi mi ?”

 

Doğru söyledi, pes etmedi diğer zorlukları denedi ama ben kardeşim gibi olan Melissa için üzülüyorum, ne yapabilirim ki.

 

“ Sen şifacısın elementleri kullanarak şifa yapıyorsun değil mi. Benim için de ruh zamanımı durdurmayla bir şifa yaparsın onu içerim. Kendin için yaptığın delilik ilacın gibi,” aslında haklı ama ben onun için bir kitap almış mıyım yanımda bilmiyorum. Bakıp öğrenmem lazım.

 

“ Tamam seni zorlayacak ama yaparım ilacını.” Dedim. Gülümsüyor mu yoksa tepkisiz mi emin değilim.

 

“ Pekala, ilk kahvaltı edelim sonra hazırlık.” Dedi gülümsediğini emin oldum. Ses tonu memnun olmuş ve neşeli duyuldu. Bende gülümseyip kahvaltımı ederken Morlis'in yokluğunu hissetmek direk başladı.

 

Hep böyle giderdi ama iki gün burada olmayacağını duyduğumda hayat neşemi kaybetmiş gibiydim.

 

Bir yanım Nyla’ ya mektup yazmam gerektiğini söyleyince hızlı kahvaltı edip ellerimi yıkayıp odaya koşup parşömeni açıp Nyla’ma mektuplar yazmaya başladım. O şu an ne yapıyordur bilemiyorum.

 

Birkaç gün oldu ondan mektup alamadım.

Nyla, aklıma daha yeni geldi sana yazmaya.

Nasılsın, teyzen nasıl?

Lita

 

Leydim, bende sana mektup yazmayı düşündüm.

Biz iyiyiz, teyzemde iyi.

Ona yardım ediyorum bu aralar.

Nyla

 

İyi olmanıza sevindim.

Kalp kalbe karşıymış.

Orada son durum ne Nyla.

 

Lita

 

Leydim, normal burası aynı gibi.

Halbuki sizi dün başbaşa dans ederken gördüm.

Birbirinize uyumlusunuz.

Nyla

 

Morlis 1 sen iki Nyla beni yerin dibine sokun ve gömün.

Öyle gibiyiz ve o iki günlük göreve çıktı. Beni yalnız bıraktı.

Lita

 

Leydim ama görevi o.

Paralı şövalye, hem yalnız değilsin ki

Kardeşi var değil mi onun.

Nyla

 

Öyle, neyse sesini duymayı özledim.

 

Ne yapıyorsun diye yazmak istedim.

 

Lita

 

Bende sizi merak ettim.

Herhalde işiniz vardır.

Ben sizi meşgul etmeden hem teyzemi yardım edeyim.

Nyla

 

Geçmişimi göreceğim ve korkuyorum.

 

Neyse sana bol şans. Nyla

 

Lita

 

Korkmayın leydim.

 

:)

 

Nyla

 

 

 

Gülümseyen yüzle veda etti bana ama onun sesini duymak. İyi olduğunu bilmek içimi su serpti.

 

Neyse masadan kalkıp Mel’in yanına gidip şu geçmiş mevzusunu bakmaya gelmişti. Beni oturttu “ kaç yüzyılı kadar süreç gerisi ?” Diye sormuştu.

 

“ Ben 31 yaşındayım kızıl güneşi doğum günü ilan ettiler ama kutlamadılar o yüzden 300 yıl” dedim arkadan hm sesi düşünme sesiyle konuştu benle “ Senden bir ricam olacak gözlerini kapa ve odaklan.”

 

“ Neyi odaklanacağım ki Mel. Ben geçmişimi bilmiyorum nasıl bir yerde doğduğumu.”

 

“ Öyle bir odaklanma değil bu, bu bilinçaltın sır gibi anıları tutar o yüzden bilinçaltından bebeklik anılarını doğru gideceğim hem sende göreceksin.”

 

Bilinçaltı mı, sır gibi tutması mı, kafam almıyor ama dediğini yaptım. Gözlerimi kapadım ve kendimi rahat bırakıp bilinçaltımın kapılarının açmasına odaklandım.

 

“ İşte giriş kapısı açıldı.” Dedi ve bende misafir olarak geçmiş anılarıma ziyaret ettiğimi bilmiyordum. Milyonlarca kapı vardı ben istediğim kapıya doğru ilerlerken bir yandan korkuyla kapıyı açıp açmamak konusunda tereddüt ettim.

 

“ Korkma Lit, o kapı gerçeği barındırıyor. Merak etmiyor musun ailenin ölümünü.”

 

Gözlerim burada açıktı ve görebiliyordum.

 

Onca kapının arasından neden kızıl güneş sembollu beyaz kapıya doğru gidiyordum ve aşırı tereddüt ediyordum. Yutkunup bir adım atıp kapı kolunu indirip içeriye gözlerimi kapatarak içeriye adım attığımda gülüş seslerini duyuyordum. Birde bir kızın sesini yabancı bir kız diye düşünüyorum.

 

Babamın sesini ve annemin mutluluktan ağladığını duydum.

 

Onların yanına ilerlediğimde annemin kucağında olan beni görüyordum.

 

“ Baksana kocacım kızımız bize gülüyor.” Ağlamak yerine gülmek istiyordum. Gözlerimden yaş akıyordu.

 

Anlıyordum. O zamana kadar benim gözlerim normaldi ama neden şimdi kızıla boyandı peki.

 

Dışarıdan bir ses geldi “ Mutlu anları sonraya gidelim Lit, hazır mısın kusurlu günlerin nasıl başladığını.” Dedi Mel.

 

Başımı korkarak gözlerimi kapatarak cevap vermiştim. Açmak istiyordum o günü öğrenmek ama benim için iyi mi kötü mü bilemediğim bir döngüydü. Kulaklarıma gelen çan sesiyle yere düştüm.

 

Bu çanı biliyordum. O zamanda duyduğum bunu sarayda kızıl güneş çıktığında duymuştum. Yoksa dedim. Gözlerimi açarak yukarıya tepeye baktığımda yanan alevleri olan güneşi gördüğümde yerimde dona kaldım.

 

Sesleri duymuştum anne ve babamın konuşma seslerini ve beni güneşe tutup kutsama aldıklarını görünce daha fazla kalmak istemedim. Bilinçaltım bu isteğimi kabul edip beni kapı dışarı attığında gerçek dünyaya varmıştım.

 

“ Az kalmıştı Lit, geçmişinde şimdi o kapı açılmayacak sana.”

 

“ Biliyorum ama anne ve babamı beni güneşe tutup kutsama almalarının sebebi ne olabilir .” Dedim ona yoksa beni ailem mi kusurlu yaptı bilmiyorum.

 

“ Hadi iç bu suyu biraz soluklan sonra yarım kalınan hatıraların devamını izleyelim.” Dedi elindeki suyu gölgenin yardımıyla içtim ve bardağa geri vererek gözlerimi kapadım ve kapı bana açıldı korksam da kötü şeyler görsemde katliamı kendi gözlerimle tanık olsam da başka yolu olmayacağını biliyordum.

 

Derin bir nefes alarak kulpu çevirip kapının diğer arkasında olacaklarından kaçmayacaktım. Zaman öyle bir değişti ki annemin kucağında ben ve beni güneşe uzatarak kutsamasını aldılar.

 

İlk konuştuklarında kesik kesik geliyordu sanki hafızamda kayıp bir parçayı bende sakladılar. Yakında o kayıp parçayı öğrenecektim. Ama şimdi vakti değildi.

 

Güneş bana parlamıştı. Gözlerimi açtığımda o güneşin rengine boyanmış kızılı gördüm.

 

Demek benim kusurlu günlerim böyle başladı. Bir kutsamayla ve arkada kurt uluma sesi duyuldu. Kurt ne alaka derken kara bulutlar olanları gözümün önünde sakladı katliamı.

 

Kara bulutlar çekildiğinde bir vahşeti görmüştüm. Annem ve babamın yandığı bedeni ve bedeninden ayrılmış kesik başları bunu o mu yaptı yani ben yapmadım. Kurt sesi duymuştum.

 

Yani ben öldürmedim ailemi ve katliam yapmadım. Başka biri bunu yaptı beni öksüz bırakan biri.

 

Bir yanım mutluydu bir yanım acı çekiyordu.

 

Yanağıma sildim gözyaşlarım aktığını bilmiyordum.

 

💜

 

Bilinçaltından çıktığımda Mel’ e döndüm. Yanağımda elini hissettim ve ıslaklık.

 

Ağlıyordum ve gözyaşlarımı siliyordu.

 

“ Ben öldürmedim Mel, bana yalan söyledi kral. Beni suçlu hissetmemi sağladı.

 

Ama anlamadığım bir şey var bir kız sesi duydum sonra anne ve babamı ilk dedikleri saklıydı bana geldiğinde bir şey dediler, anlamadım.”

 

Mel’in eli yanağımdan akan gözyaşlarını silerken “ onu da öğreneceğiz ama sırası daha değil.” Demişti. Beynim fazlasıyla yoruldu. Dinlendirmek için elime kitap almıştım. Mel için bir şeyler bulabilecek miyim bilmiyorum. Şifalı taşlar sayfasına geçtim. Baya zamanımı aldı ama sonunda bir taşı bulmuştum ki ben saatin farkında bile değildim. Havanın karardığını bile anlamadım ama uykum gelmişti.

 

Masanın başında saatlerce oturup popomun uyuşması dışında sırtım eğilmekten ağrı girdi. Arkaya doğru açılıp kollarımı esnettiğimde Mel’ in sesiyle gülümsedim.

 

“ Saatler geçti abime mektup yazmadın yoksa unuttun m?” Abi kardeş benle dalga geçin ne güzel.

 

Unutmadım aklıma geldi ama bakamaz diye yazmadım, hem sana taş bakıyordum ne yapayım ben.

 

“ Benim için bir şey mi arıyordun kardeşim.” Dedi.

 

Başımla onaylayıp bulduklarını bulamadığım şeyleri anlatınca “ en azından bir şey buldun o da bir taş değil bu bitkilerle ruha şifa olacak.” Dedi başımla onayladım.

 

Biraz kafamı boşaltmak için vakit geçirmek için mürekkebi ve parşömeni elime alarak mürekkebi dokununca Mel’ in şaşkınlığı hareket eden kalemi görünce “ Sen yazmıyor musun ya da okumuyor musun?” Sorusunu güldüm.

 

“ Bazen ben bazen düşüncelerim kaleme akıyor ben söylüyorum o yazıyor, okuma konusunda cümleyi konuşmayı dokununca gözlerimde canlanıyor bu benim için özel kağıtlar yaptım hem sihirli kaybolma özellikle hem de serbest yazabiliyorsun.” Dedim.

 

Omzumu dokundu ve beni bir odada düşüncelerimle yalnız bıraktı.

 

Mürekkepli tüyü dokunup öylesine iç çekerek düşüncelerimi dile getirdim.

 

 

Sevgili Morlis’im

bugün gidişin aklımda ama yanımda olmayışın kadar sıkmıyor beni.

Kardeşine yormak istemedim ama o benim geçmişimi öğrenip yardım etti.

 

Lita

 

Endişelenme Lit,

kardeşim iyi ve leydimin geçmişini bilip yardım etmesi iyi olacak. Ona güven.

Morlis

 

Beni çok utandırdığını söylemek istiyorum.

Sokakta,

evde ve birlikte uyuduğumuzda bile utanıyorum.

 

Bunu sonra konuşalım Mor ama geçmişimin ilk kısmı beni ve onu zorladı.

 

Dayanamadım. Ama kızıl güneş ve ailemin katliamı. Onları ben yakmadım.

 

Bildiğim gibi biri yaktı ve nasıl lanetli, kusurlu olduğumu buldum.

 

Lita

 

Biliyordum leydim, senin yapmadığını.

 

Morlis

 

Yoksa kardeşin gibi medyum musun?

 

Verdiğim yüzükle görevler nasıl.

 

Lita

 

Yüzüğünüzü takmıyorum leydim.

 

Onun için doğru kıyafetle takacağım.

 

Morlis

 

Doğru takı ve kıyafet güzeldir.

 

Bugün sen yoksun ve sıkıntımı gidermek için bir kitaba devam ettirdim.

 

Lita

 

Yine bir kitap konusuyla sohbetimiz neşelenecek ve sıkılmadan dinleyeceğim.

 

Morlis

 

Sıkılıyorsan anlatmam okuduklarımı…

 

Lita

 

Sıkılmıyorum leydim güzel ağzınla anlat.

 

Okuduklarını anlat bana…

 

-Morlis

 

Tamam. Söğüt ağacının rahibesi adlı kitabı duydun mu?

 

-Lita

 

Hayır duymadım.

 

-Morlis

 

Rahibe ve bir soylu adam hakkında.

 

Kitap güzeldi ama ortalarında bizim gibi imkansız iki aşık vardı.

 

-Lita

 

Ama bak biz birbirimizi kavuştuk.

 

Olay tam olarak nasıl, bir anlatsana?

 

-Morlis

 

Ağacın bir rahibesi var.

Bir tilki soyunda cadı herhalde.

 

Öyle anladım.

 

İnsanları büyüleyip yanına çekiyor sonra ağaca bağlıyor.

 

O da lanetin bedelini ödüyor gibi.

 

Eğer istediği bedel karşılığı olmazsa tilkiyi dönüşüyormuş.

 

Benim delirdiğim gibi…

 

-Lita

 

İlginç bir konuya değinilmiş ama leydimi sıkılmasını engellediği için seviniyorum. Ben yokken kardeşim ve kitaplar arkadaşlık yapıyor seni.

 

-Morlis

 

Ya ne demezsin ama en çok merak ettiğim kitap.

 

Bizim gibi ama farklı bir havası olan.

 

Gökyüzünde esarat var kitabında,

 

bir yılan lordu bir mavi yakut yani prensesin umutsuz aşk hikayesi.

 

-Lita

 

Bende merak ettim ama bu konuşmayı yarın devam edelim.

Birbirimizi düşleyerek uyuyalım.

 

-Morlis

 

Tamam birlikte düşleyelim.

 

-Lita

 

Birbirimize uzak olsakta ama kalplerimiz yakın be Alev gözlüm.

 

Ben seni gecenin parlayan yıldızlarda düşledim.

 

-Morlis

 

Daha gece olmasa da gün,

 

benim yıldızlarım hep sana görünsün.

 

- Lita

 

 

 

Benim için sonsuz gibi geçmişti. Bitmek bilmedi. Hava kararmış olsa bile saatlerin huzursuzluğu beni sinir ediyordu. Uykum gelse yatsam.

Loading...
0%