@handelendin
|
Sıcak yataktan kalkmak istemiyorum ama ağzımın kuruluğu beni susatmaya bile yetti. Yataktan doğrulduğumda şapkalımın eli elimi sıkıca tutmuştu “ Sabah kalkarsın güzelim.” demiş elime öpücük kondurmuştu ve gülümseyip yanağından öpücük kondurdum “ Şapkalım susadım, su içip geleceğim yanına eğer acil işim çıkmazsa gelirim.” dedim bana gülümseyip elimi serbest bıraktı. Maskemi komidinin üstünden alıp gözlerimi kapatıp gölgemin yardımıyla ilerledim. Yataktan uzaklaşıp kapıya kadar ilerleyip kapı kolunu çekip yolumu bulmaya çalıştım. Gölgem beni elimden tutarak mutfağa kadar yürütmüştü. Bardak almamı ve sürahiden su doldurma mı onun sayesinde yapmıştım.
Arkamı yaslanıp sabah olanları düşünmüştüm, öğlen vaktinde dedikleri kafamda hala çıkmıyordu. Bir yanım çok korkuyordu, hayatım daha da kötüye gitmesini istemiyordu. Zaten çektiklerim ve yaşadığım şeyler benim yerimde yaşayan ve dayanamayanlar için çok zalimce, bir yudum alarak kafamdan o tür düşüncelerden uzak tuttum. Şapkalım mektupta bana ne demişti ‘ kötü düşünceleri kirli düşüncelerden zihnimden arındır’ demişti ona benzer cümle kullandı. O kız adı Alisa’ydı. Benim moralimi ve zihnimi bozmasını izin vermeyecektim. Bardakta kalan son su kalıntısını içip tezgaha koyup odaya kadar uzun koridorda gülümseyerek ilerlemiştim.
Önünde durmuş kapı kolunu tutmuştum, çevireceğim sıra olmayacak bir ihtiyaçla tuvalete doğru koşup klozete oturup acilimi karşıladım.
Bir rahatlama gelince sifon ipini çekip kapattım kapağını ve ellerimi yıkamak için çeşmeye açıp bir güzel temizleyip havluyla kurulayıp tuvaletten çıkarak oda direk yandaydı. Kapı kolunu çevirip içeriye doğru adımladım. Hala içimdeki sesin etkisinde kalmıştım. Yatağa doğru ilerledim açık mum sanarken maskemi çıkarmıştım ki mumu biri söndürmüştü.
Mumu alevimle yakıp yatağa oturacaktım ki benim yerimi biri doldurmuş gibiydi. Acaba Morlis beni beklediği için mi benim tarafa geçmişti diye düşünürken arkamı gülümseyerek dönmem ile yüzümün birden o istemediğim görüntüyü gözlerimle şahit olmasıyla korktuğum başıma gelmişti. Benim yatağımla ve sevdiğim adamı sarılmış bir halde onları basmamla ayağa fırlamam an olmuştu.
Bir çığlıkla ikisini hatta dışarıdan gelen uykulu gelen Mel’i bile uyandırmıştım. Morlis, sarıldığı kişiye bakıp sonra bana baktığında, benim o olmadığı mı anlayıp benim yanıma yaklaşmıştı. Işıkları yakmadan komidinin üstünde maskemi alıp gözlerimi taktığımda onları göremiyordum. Bana yaklaşan ellerini itmek istiyordum ama onun yanında istediğini almasını istemezdim. Sessizce mırıldandım “ Seninle konuşacağız bunu şapkalı.” ciddi ses tonuyla söylemiştim ve Alisa’ya “ Sen çık bu odadan!” diye emir buyurdum.
Onun tatmin olmuş kahkasını kulaklarımda duydum. Ama ben pek fazla bu yükü tutamayacağımı bildiğim için ona bir adım ilerleyip önünde durup elimi yukarı kaldırıp yüzüne avuç izimi ve beş parmağımı yapıştırmıştım. Eminim yanağına tutmuş masum numarası yapıyorsun ama bana her şeyin istediğin gibi gittiği gibi kahkahana karşılık bunu hak ettiğini emindim. Odadan çıktığında ışıkları söndürmesini istedim ben mumu yakıp maskeyi çıkarıp ona dik dik baktım o yüzüğünü çıkarmıştı gözlerimden korunmak için ama beni hissediyordu.
Bana doğru gelip koca kollarını açıp hiçbir şey olmamış gibi bekledi. Şaka mısın ! Ama ben onun yerine yatağa geçtim. Yorganı üstüme attığımda düşündüm. Benim yattığım yere o yatmıştı o yüzden Morlis’in yattığı tarafa kayarak “ Çok uykum var Morlis.” Dedim cidden tüm bunlar üst üste gelmişti.
“ Ama benim yerime yattın güzelim.” Dedi. Onun için yatmadım. “ Yarın çarşafları değiştirirsek kendi yerime yatalım o cadının yattığı sindiği yere yatamıyorum ben. Bir şey yapmıştır diye korkuyorum.” Dedim bana yanaşıp ellerini sarmalayacaktı ki ileriye gidip ona kırgınlığım geçmediğini bilmesini istiyordum.
“ Ne olur ama bana bu zulmu çektirme.” Sana ne zulmü çektiriyorum ben yahu. “ Mo çok uykum var ve sinirlerim beni yordu o yüzden fazla yordurma beni!” Ricada bulundum. Tabii gerçeği açıklamada o kadar inatçıydı. Benim onu affettirmek için her şey yapardı.
“ Leydim bana şu değerli taşların isimlerini ve nerede bulacağımı yaz gidip alayım sana.”
“ Bulamazsın şapkalı ama Nyla’yla birlikte gidip alabilirsin ben Nyla’ya mesaj yazarım seni bekler o dükkanın önünde.”
Bana çöktüğünü hissettim. Kolu önümdeydi. Ses çıkarmadım. Onu yokmuş gibi düşündüm.
💜
Sabah Nyla'ya yazdım. O da kabul etti şapkalı ile bulaşacağını. Gülümseyip mekanı ona söyledim. “ Nyla teyzesinin dükkanının önünde seni bekliyor şapkalı.”
“ Bir hoşçakal öpücüğü.” Dedi. Cadının yanında istediği şeyi almasını izin vermeyecektir ve yanağından küçük bir öpücük kondurdum. Sonra şapkasının demir kısmı ses çıkarınca taktığını anlamıştım. Aramızda küçük bir mesafe vardı. Öylece sessizce durmuştuk.
Sonra Nyla ile buluşmasını hatırlayıp ondan ayrıldım. Kırık bir kalbimin her yerine tamir eden şapkalı o dünkü görüntüden sonra daha da çatlamıştı. Kalbim artık acıyı katlanamıyordu.
Bugün o cadıdan kurtulmanın yollarını arayacaktım. Acaba gözlerimi açıp korkusunu dile getireyim mi diye düşüncesi aklımdan geçtiği anda o canavarın ‘ ne duruyorsun yap’ demesiyle vazgeçtim bu fikirden.
Cadının ses tonunu duydum. Şapkalı gidince kendi sinsi haline dönmüştü. “ Alacağımı söyledim değil mi sana ?” Valla artık bıktım ben bu cadıdan.
“ Kahramanım tek benim senin ya da başka birisinin değil!” Harbi bu cadı kendini ne sanıyor. Birde kahramanım diyor. Sinirini hakim ol ve canavarın istediği şeyi elde etmesini engel koy. Hem lanetin hem cadının isteğini yapma!
“ Benim çektiğim acıyı ve zulmü katlansan, kaçıp gidersin veya öldürürsün. Kendini bir şey sanmanı anlamıyorum. Daha yeni geldin mağaraya sonra sanki mağaranın sahibi veya şapkalımın gönlündeki leydi gibi davranmanı anlamıyorum.” Dedim bunu ciddi ciddi karşısında söyledim.
“ Göremiyorsun diye acı çektiğini söyleme.” Beni hala kör sanıyor inanmıyorum bu melek yüzlü yılan kılıklı Alisa’ da bir şey var gizem ama ne olduğunu bulacaktım. Bunu Nyla ile konuşup kütüphaneye gidip bana bilgi aktarmasını yapacaktım.
“ Peki ben göremiyorum diyelim, sizi nasıl bastım ama bir düşündün mü. Acaba bende bilmediğin o sır ne olabilir? Benim çektiğim acıyı katlanmayı çalış. Her gün delilik ile mücadele etmek ya da kafanın içinde seni rahatsız eden, seni teşvik eden o sesi boş vermeyi çalışmayı çalışmak, sence katlanır mısın o acıya.” Bunu etrafında dolanarak söylemiştim. Belki bir kez daha benle uğraşmayı keser diye gerçi natasha bile gözlerimi gördüğünde korktu sonra ise kapattığımda yine eskisine döndü. Nyla’ dan haber var ama Natasha kim bilir nerede casusluk yapıyordur.
“ Neyden bahsediyorsun, saçmalık dediklerin.” İnanmayacağını biliyordum ama biraz odada kitap okumak istiyordum.
“ Saçma olsun ya da olmasın benim yaşadığım acı gerçek ve senle uğraşamam Alisa, ben odaya çekilip keyfimi bakacağım.” Dedim ve odaya çekilip yarım kaldığım kitabın sonlarına gelmiştim az çok.
Yatağa oturup elime çekmeceye koyduğum kitabı çıkarıp artık bitsin diye açıp okumaya devam ettim. En son büyüsü bozulmuştu ve süresi uzunca dolmuştu rahibenin tilkiye dönüştüğü sahneyi okudum. Lorddan saklanmıştı, lord ağaçta saklanan tilkiye korkmamasını söylemişti ‘ benden korkma lütfen sen o sesi güzel kızsın’ anam nasıl bilebilirdi. Çok heyecanlıydı. Tam lordun yanına yürüdüğü anda sesleri duymuştu. Çok korkmuştu. ‘ Seni eski haline getirmenin bir yolu vardır ama ben seni korurum. Lütfen sana zarar vermem.’ dokuz kuyruklu tilki çok korkmuştu. Eski halini özlemişti. İnsanların sesini duyduğu anda mesele tutan insanların cadıya ölüm diyen seslerini duyduğu gibi çalıların arasına saklandı.
Ne kimsenin emri altına girecekti ne de korkacak ama bu haliyle ne yapacağını bilmiyordu. Çaresizlik seni de bulmuş kızım” benim gibi sende lanetinin bedelini ödemek zorunda kalacaksın. Gözlerimden yaşlar akmıştı. Ağlamamı kesen masanın üstündeki parşömenin sinyalidir. Ayağa kalkıp masaya yöneldim. Parşömeni dokunup cümleleri hissettim. Beni kendine affettirmek istiyordu.
Bilemiyorum. Morlis yüzüğünü takmamış ayrıca karanlık demeyeceğim mumu kim söndürdü bilmiyorum. Mumda yanıyor muydu emin değilim. Sesini ve yüzünü bana benzetmiş o yüzden tanıyamamış. Ben ona dedim. Ben affettim böyle bir baskının suçu ağır olur ama kıyamıyorum. Affetmedim sanıp kendi hatasını anlamasını istiyordum.
Mürekkebi dokunup dile dökülen cümlelerim kağıda döküldü.
Alev gözlüm, beni bir dinler misin. Valla onu sen zannettim, seni takip etmiş. Kokunu, sesini ve davranışlarını.
Morlis
Şimdi bir düşün sen benim yerimde olsaydın.
Sana benzeyen bir kopyayla birlikte yakalasaydın. Ne hissederdin.
Şapkalı.
Lita
Biliyorum. Hatam affedilecek bir şey değil ama lütfen beni bir dinle. Dün aramızdaki bağın en güzel olduğunu söylemiştik. O bağ koparsa çok canın yanacak.
Morlis
Şimdi gittin ve beni onla yalnız bırakman şart mıydı ?
Diyorum senle fazla konuşmayacağım, susacağım ama olmuyor.
Bir yanım sus diyor, senle konuşma diyor ama hem seni sevip hem nefret etmek arasında kaldım.
Lita
Susma alevlerine hayran olduğum leydim. Susarsan, ikimize bu acı çektirirsin. Konuş, bağır çağır ve nefret et yeterki susma.
Morlis
Yanımda seni görürsem yatakta, kalbim ağlayacak.
O yüzden şapkalı bir süre yerde ya da odan da koltukta yatacaksın.
Lita
Yapma güzelim. Beni sensiz bırakma. Morlis
Diyorum bu kız nasıl karşına çıktı.
Limanda onu kurtardığını söylemiştin.
O sana kahramanım diyor.
Kıskanmadım ama kızın bize yaptığı durumdan sonra bilemiyorum. Şapkalı.
Lita
Bize bir şey yapamaz. Sen ona kanma. Alisa'nın aklındaki planı bilmiyorum.
Morlis.
Akşam eve geldiğinde gerçek yüzünü göstereceğim.
Etrafı görmediğimde hislerim bana yardım eder.
İnsanların nasıl biri olduklarını, içlerini anlarım.
Bu senle seni affedene kadar son uzun konuşmam. Şapkalı.
Lita
Leydim, kısa cümlüleriniz bile olsa. En azından susmayacağınızı bilmek güzel.
Morlis
Evde sana sessizim, şapkalı! Lita
İstediğin taşları aldım. Eve dönüyorum şu an. Morlis
Tamam bekliyorum.
Lita
Harcanan taşlarımın yenisini almış geri geliyordu. Kim bilir ne kadar gümüş harcadı o taşlara. Neden üzülüyorum ki kendisi istedi almayı. Benim bunda bir suçum bile yoktu. Şapkalımda suçu bile yoktu, yüzüğü takmamıştı mumları biri söndürdü ya da Alisa koynuna girebilmek için benim sesimi ve beni taklit etmişti. Kalbimin nesi var böyle. Affet diyor fazla acı çekme diyorlar şapkalı da ama emin bile olamıyorum. Hem nefret edip hem yanımda olmasını istemem, hem sessiz olmak istediğim hem onla konuşup dertleşmek istediğim bir duruma girmiştim. Bir yanım benden uzak durmasını isterken kalbim ise o boşluğu doldurmasını istiyordu. Kalbimin kırık melodisi, kalbim acısını eksik notalı melodiye benziyordu “ Seni severek nefret etmek gibisi yok değil mi Şapkalı, uzak durmak isterken kokunu ve bana olan hassas dokunuşlarını hissetmek istemem sence nasıl bir acı.” dedim kendi kendime konuşurken arkadan Mel gelip ellerime tutup gülümsediğini eminim “ Sana bu yük ağır geliyor değil mi o zaman, belki aranızda mesafe o eski aşkınızı yerine getirir.”
Ne demek istediğini anlamamıştım ama daha da açıkça konuşunca çözmüştüm “ Yarından sonra bir dışarı çıkalım Alisa buradan gittiğinde üçümüz bir kafede oturur konuşuruz.” demişti bana ben ona gülümsedim. “ Tamam, o zaman.” dedim arkada ben hiçbir yere gitmeyeceğim diyen Alisa, beni deli etmesini fazla katlanamıyorum.
💜
Şapkalının sesini duyduğum anda kulaklarımda o çan sesini duymuştum ve kendiliğinden açılan dudağım pis bir sırıtış ile beni esir almıştı.
Ona doğru koşarak geldiğimi sanan Şapkalının elindeki torbaları dikkatlice yere bıraktığını duydum. Ona çıldırmış halimle koşarken taşın etkisi gittikçe azalmaya başlamıştı. Karşısına kadar gelmiş onu çıplak ayağımla yere serdiğimi hissettim ve zırhının üstüne ayağımla ezmeye başlamıştım.
Kalkmaya çalışırken ben onu daha da dibe itiyordum. Alisa’nın sesini işittim beni kahramanından uzak tutmayı çalıştığını ona pis pis sırıttığımda Mel, durumumu anlamış gibi poşetlerin sesini işittim. Bir şeyi arıyordu.
O canavarın sesini duydum bana emir veriyordu ve ben o emri yerine getiriyordum. Kendimde değildim ‘ Seni durdurmasına izin verme.’ demişti ben ayağımın altında olan Morlis’ten uzaklaşıp Mel'e sardıracaktım Morlis'in kolları beni sıkıca tuttu. Bırakmayacağım der gibi “ Taşın büyüsü gitti buldun mu kardeşim.”
“ Buldum Mo, sen sıkı tut.” Dedi kısa bir andı kafamın içinde çanlar kesildi ve kendimi geldiğimde tek bir şey demiştim “ Az önce ne oldu ?” sorumla bilicim ellerimden kayıp gitti. Her yer karanlıktı demem ironi olur maske taktığım için karanlık olan ortamı karanlık gördüğümü söylemek saçma.
Gözlerimi açtığımda yine saçma şeyler söylemeye başladım. Ama saçma değildi çünkü harbiden gözlerimi açtığımda Morlis’in bana kıyamadığı gözleriyle baktığını ve elimi tutmuş uyanmamı beklediğini görmüştüm.
Gözlerimiz aynı anda baktı ben gözlerimi onun gözlerinden çekerken “ Beni incitmemek için gözlerini kaçırdığını farkındayım, sesten anladım ama merak etme yüzüğünü çıkardım komidinin üstüne koydum o yüzden bana dönüp bakabilirsin.”
“ Kalbim eksik melodisini bulmuşken olanları gözlerimle gör-” cümlemi bitirmemi izin vermedi “ Lütfen böyle şeyler söyleme olur mu.”
Başımı ona doğru çevirdim ve gözlerinde bana ihanet etmeyeceğini kanıtlamıştı.
“ Bilmiyorum Şapkalı, kalbim sizi öyle -” bir şey diyemedim çünkü hatırlamak istemediğim bir sahneyi gözlerimle görmüştüm.
Alisa’yı nasıl doğruyu söylemesini sağlayacağım buldum. İksirle olmaz onu ağlatmak istedim sanırım delilik başımı vurdu.
“ Natasha’ya gözlerimi açtığımda delirmişti bir daha açmamı istemedi belki Alisa’ya gözlerimle gerçek haline döndüreceğimi eminim ama ya da yan etkili ilacım kaldıysa caffede kullanalım şipşak gerçekleşen etkisi var.” dedim “ Benim acımı görmek istiyordu değil mi ?” dedim görsün anlasın.
Ellerimi tutup dudaklarına götürüp eklem yerlerini öpücük kondurup “ Nasıl istersen.” demişti. Ama hala ona kırgındım ve ellerimi ellerinin arasından çekip çekmecenin içinde son kalan şişeyi bakmıştım. Yenisini yapmam lazımdı.
Akşam yemeğine beni kolundan tutarak yürütmüştü. Bunu bugün yapmayacaktım ben “ Birlikte dışarıya çıkıp kafeye gidelim, bugün demiştim ama yarın göstermek istiyorum sana.” demiştim Morlis’e, kabul etmişti. Buna sevinmiş sakin sakin yemekleri yiyip odalara geçmiştik.
Alnımdan öpüp kendi yerine yattı. Değiştirmiştik birlikte örtüyü artık kendi yerimde yatıyordum. , Eskiden birbirimize bakarken ben şimdi ona sırtımı çevirmiş boşluğa bakıyordum.
|
0% |