@handelendin
|
Gözlerimin altı dün ağladığım için şişmişti. Kırmızı gözlerimi fark ettiğimde yüzümü yıkayıp maskeyi geri takmak zorunda kaldım. Ne gördüm böyle o anlık sinirle kardeşimi benim için bulmaya giderken ben ona fazla sert sözler söyledim. Bu kırgınlık meselesini bitirmek istedim. Bir leydiye yakışmayacak bir şey durumuna düştüm. Koşarak buzlu odaların içinde buz gibi tuvalete oturdum. Tutuşma riski var mı yapışma gibi. Bilmiyorum ama sıcaklığında eriyip gitmez değil mi. Gitse şömine eritir. Ne saçma düşüncelerini kafana sokma. Bugün bu işi kökünden çözmem lazımdı.
İşimi halledip şifon ipini çekip buz olmayan sıcak suda elimi yıkayıp çıktım. Gözlerim ağlamaktan kurumuştu dilim damağım gibi içli ağladığım için bunun ağrı ve acısını çekmemek için mutfağa kapalı gözlerle bulabilsem iyi olurdu.
Koridorda gezerken Mel’in sesini duydum “ Nereye böyle Lit.” Nerede olduğunu bulamadığım için karşıya bakarak gülümseyip “ Dünün acısı boğazımı mahvetti,su içmek için mutfağa gidiyordum. Bulabilsem bir mutfağa.”
Kolumdan tutup beni mutfağa doğru götürüyordu sanırım. Aklıma mutfak denince Morlis ile karşılaşmamı hatırlamıştı. En çok utandığım o karşılaşma oldu. Onu gerçekten çok özledim. “ Morlis beni affeder mi çünkü ben onu affettim!”
“ Dün gördüğün rüyanın etkisi değil mi ?” Bunu mu bilmek istemişti. Hayır değildi. Gerçekten çok özledim.
“ Etkisi yok. Onu gerçekten özledim!”
“ Tamam o zaman ona aşkının destanını yaz eğitim sonrası.” Başımı onaylar gibi salladım. Dolaptan bardak çıkarmıştı sonra çeşmeden su doldurduğunu anladım. Önüme koyup “ Dikkatli iç soğuk gibi su!”
“ Buzlar aşkına!” Bunu diyerek içmiştim ki karşımda kıkır kıkır güldüğünü işittim. “ Gözlerimi açmaya öğrendiğimde maske her zaman yanımda duracak. Ne olur ne olmaz ama maskenin taşı değişecek Morlis’e yaptığım taşın aynısını maskenin taş boşluğuna takacağım.”
“ Kullanışlı çıkar düşünüyorsun.” Başımı evet olarak sakladığımda Sude’nin sesini duydum ve yeni garip terimler şenliğine düştüm. Bu sefer alev tarafı çıktı galiba buz içeren karşılama yerine “ Alevli güneşlemeler.” Demişti ağzım açık kaldı. Ne demek olduğunu az çok tahmin edebiliyordum adında ama bunu da kafama yazdım.
“ Sen bu terimleri nasıl bulduğunu anlamıyorum ve bilmiyorum. Kendiliğinden mi geliyor yoksa.”
“ Kapalı kurallar arasında bu terimler her buz ve ateş vatandaşına aittir.” Ben güldüm ve daha da gülersem ayıp olacağı için sustum.
“ Ben o terimleri kullanırsam kuralı çiğnemiş olurum. Çünkü ben ne alevim ne buzun.”
“ Asil soydan olursan bu terimler size özgüdür. Ama değilsen garip kaçar bu terimler.”
Hm diye düşündüm. Bence de acaba gölge içeren terimler var mıdır. Bilmiyorum varsa ilginç olma düşüncesiyle kapladım.
“ Hadi size güne güzel bir krep ile özel içeceğimle lav fırtınasıyla* başlayalım.”
Keşke yanımda şapkalı olsaydı. Onun sıcaklığını hissetmek istiyorum beni sarılıp kucaklamasını. Hatırladıkça gözlerim doluyordu. “ Buzlu su aşkına* ne oldu sana!” Terimleri kullansa da acım varken gülemiyorum.
“ Kardeşimle araları biraz sıcak soğuk, dün kabus gördü yanımda fena oldu.”
“ Donmuş aşka tutuldunuz ?”
“ O nasıl bir terim açıklasana?”
Gülme sesini işittim “ Karmaşık ilişkiler içinde kullanılır bu terim. Aranız sıcak soğuk ya buz ve ateş anlamına gelir.”
“ Aynen onun gibi durum.”
“ Şapkalının gönlünü al şimdi sonra eğitime başlarız.”
Benle konuşmayı kesti. Kahvaltı hazırlığına döndü. Ben ise nasıl bir krep ile özel içecek düşünerek hayaller kurup durdum. Morlis’e mektup yazacaktım, onun için ne yazsam, nasıl başlasam diye düşünüp mutlu oluyordum. Fazla aceleci davranmadan ikizimle konuşup buraya getireceğini sormam lazımdı. Sonra durumu yumuşatıp ondan özür dilemeyi bile düşündüm.
“ Acaba mektupta donmuş kalbimizi ısıtmanın zamanı geldi diye mi devam etsem.”
Sude’nin kahkahası buz evde yankı yaparak salladı. Deprem oluyor sandım sonra kesilince anladım. Sude’nin kahkaha sesi deprem yarattığını. “ Mektuplarda böyle sözcükler kullanmak, ne bileyim.”
Emin olamadı ama olsun. Tabak koyulma sesleri ve bardak sesiyle hazırlığı bitmiş olduğunu anladım. “ Yiyin bakalım nasıl bulacaksınız, tabi Mel bunu öncede buraya geldiğinde baktı ama Lita sen yenisin!”
Tamam diyerek çatalı batırıp ağzıma attığımda ilk sıcak hissi ondan sonra sanki kar yiyormuşum gibi hissettim. Ne diye Mel’e sorduğumda bana kar dediklerinde doğru tahmin ettiğime mi şaşırayım yoksa bu tarifin varlığına mı bilmiyorum. Ağzım bir ısınıyor bir donuyor; nedenini açıklamasını rica etmiştim, ağzım donsa da tadı güzeldi, donmuş meyveler mi vardı bilmiyorum ama buz meyveleri yemek istiyordum sade sade yaz aylarında güzel olurdu. Aklıma kaffe de gittiğimiz tatlı gelmişti. “ Morlis ile gittiğimiz kafenin atmosferini merak ediyorum ve o yumuşacık olan bumbum tatlısı ve gökkuşağı nektari ile güzel uyuyordu.”
“ Bizim yemekler tuhaf düşünürdüm ama o kafenin tatlıları inanılmaz isimlerini duyuyorum.” Sude’nin şaşıracağı düşünmeden demiştim ama bende şaşırmıştım. Güzelce kahvaltımı yapmış ve lavaboya gidip elimi yıkayıp günlük kıyafetlerimi çıkarıp aceleyle çıktığımız için elime geçen siyah elbiseyi aldığımı bilmiyordum, göremiyordum ne aldığımı bilmiyordum. Tabii yine göremiyordum ama Mel “ Siyah leydi olmaya devam,” demesiyle anlamıştım “ Ne aldığımı bakamadığım için ne geçtiyse aldım elimi, zaten bugün son eğitim günü yani bir şey olmaz.” dedim.
“ Tamam giyin birkaç saat çıkacağımızı söyledi Sude, sen o sıra gönlünü al şövalye kardeşimi!” Emir verdi sanki son cümlesinde ama takmadım boşa, Toprağı düşünüp gözlerimi yansıttım acaba kardeşim gibi benim gözlerim yeşil olursa güzel olmaz mı, renkli gözlü leydi olurum, düşüncesi güldürdü ama güzeldi.
Aynada kendime bakarak siyah pelerinli elbiseyi bedenime giyerken bir yandan gülümsüyordum. Diğer yandan ise Morlis’in gönlünü alacaktım, onsuz yapamayacağımı anlamıştım ve bu uzaklık bizi hatırlattı, bunu sürekli deyip duruyorum ama cidden çok özledim, yanım her zaman onu aradı.
Elbiseyi giymiştim ve pelerini boynuma bağlayıp masaya geçip elime mürekkep kalemi alıp açık olan parşömene bakarak, ilk dediğim şeyi yazarak, merak ediyorum, kardeşimi, ikizimi ikna etmiş mi gelmeye oradan başlayarak aşkımı yazarım, destan olur.
Şapkalı, merakımdan soruyorum, kardeşimi, ikizimi
buraya gelmeye ikna edebildin mi ?
Şimdi küsme sırası sende mi ?
Mektuplarımı yanıt vermeyecek misin.
Şapkalım. Sana dün öyle hissettirmek veya ima etmeyi çalışmadım.
Biliyor musun ? Bu ayrılık bizi hatırlattı.
Yanımda, koynunda sarılıp uyumayı özledim.
Lütfen şapkalım, dün gece seni kaybettiğimi gördüm.
Orada kardeşimle birlikte olduğunuzu, korku dolu anlar yaşadım.
Lita
Herhalde yanlış kişiye içinize döktünüz leydim. Ben aksine şapkalınız değilim, ben bir korsanım.
Bir yabancı beni aradığınızı söyledi ya da benzediğimiz ile ilgili şüpheye düştünüz ve ikiziniz olduğu mu düşünüyorsunuz ?
Neer
Önceki mesajlarım yanlış gitmiş olabilir size ama ikiz olduğumuz gerçeği doğru olabilir.
Soy ismimiz aynı ve sen o soy ismimizi atmadın sakladın benim gibi!
Lita
Soy ismin ne ? leydim. Neer
Senin gibi Kosova hala benim soy ismim.
Ben güneşin kızı isem sende mavi ay olmalısın.
Kayıp anılarımda bir beşikte iki bebek gördüm.
Lita
Alev gözlüm, Kusura bakma, küçük bir işim çıktığı için dışarı çıktım. Ölü ruh korsanı olacak ikizin benim yerime cevap vermiş.
Morlis
Sorun değil şapkalım.
Ben seni affettiğimi söylemek için yazmıştım.
Bizi hatırladığımı ve dün yazdıklarımda ima olmadığını.
Lita
Biraz üzülmüş olabilirim ama sizin kalbinizin güzel ve iyi olduğunu hatırlayınca, leydim öyle bir şey yapmaz diye düşünüyordum. O bağı koparmak istemediğimizi.
Morlis
Bunu duyduğuma inan çok sevindim seninle birlikte o kafede oturup
gözlerimizin içine bakarak gülümsemek istiyorum.
Lita
Uzun bir uykudan uyandım ve yanım boştu. Seni o kadar aradı ki kalbim, bilemezsin bile.
Morlis
Kitabı okumayacağımı dedim okudum ama kötü sonla bitti.
Onlar gibi bizde ayrılmayalım yoksa yaşayamam ben.
Lita
Yanımda seni bulmak isterken, seni acı çekmeni katlanamıyorum şimdi de seni göremiyorum.
Morlis
İçerden beni seslendiler sanırım süre dolmuştu ve içim biraz daha rahattı. Özlediğimi ve aşkımızı uzun uzun konuştuktan sonra gitme vaktimin geldiğini yazdığımda bana ‘ Güzel kalpli leydim kendini dikkat et!’ yazıp mektupları bitirmişti. Bende gülümseyip masadan ayrılıp gözlerimi kapatıp alevleri geri çağırdım.
Odadan çıkarken gülümsüyordum ki beni fark ettiler “ Birileri donmuş aşklarını ısıtmış o zaman iyi motive olmuş olursun.” başımı evet olarak salladım.
Mel her zaman yayı geriye doğru çekerek oku karşıya doğru fırlatmıştı “ Doğanın göz renkleri olabilir mi yani yansıtma görevi.”
“ Nasıl yaptığımızı gördün aynı şeyi bir ormana gidip ya da yeşilliği tutarak hissederek yansıta bilirsin.” diyerek nasıl yapacağımı söylemişti.
💜
Tekrar aynı yere gelmek beni hasta edecekti. Bugün bu işkence bitmesini istiyordum ki. Maskemi çıkarıp onlara bakmadan vermiştim asıl iş gözlerim açıkken yapacaktım. Laneti kabullenmek benim için epey zorlu olacaktı. Nehre doğru yürüdüm. Okyonus veya nehir hiç fark etmez. Ben bu son günü verimli geçirmek istemiştim.
Derin derin nefesler alarak soğuyu göz yumarak yürümeye devam ettim. Farklı bir yol deneme yaptıracağını söylemişti. Bu olmazsa son çare bir nesneye aktarma yapmak. Onu ne zaman yapacağımı bile bilmiyorum.
“ Laneti susturamaz isem en azından gözlerimdeki deliliği aleve çevirme fırsatı var mı Sude ?”
“ Her iki şekilde de çalışmalısın Lita.” dedi. Her şekilde çalışma yapmamı istiyordu bende öyle yapacaktım zaten ama bir yolu varsa neden olmasın. Gelecekte ne olacağı belirsiz belki susturamayıp, kabullenip kaderimde yazılan bu gerçeklerle yaşamaya öğrenmeliydim.
“ Kaderimin bir cilvesi olan bu lanetle baş etmek zor olacak.”
“ Kaderin cilvesi mi sen mi buldun bunu!”
Başımı sallamıştım belime kadar nehrin içinde. Bu benim arada kullandığım çok sık kullanmadığım terimlerden biriydi. Kaderim böyleyse cilvesi zahmetli oluyor, bu günler benim için.
İstemediğim bir anı görmüştüm ve beni dibe çekmişti o eller beni karanlığa tekrar çektiğinde lanetin sesi bile kısık gelmeye başlamıştı. Suyun içinde ağlamıştım, kimsenin sesini duymuyorum. Beni kurtarmaya geldiklerinde bile duymadığım kesindi. Beynimin içinde karanlık düşünceler doluyken, ne lanetin sesi ne de kafamda çalan çan sesi bile kısık geldiğinde en son Sude’nin sesi kesik kesik geldiğinde, bu düşüncelerden kurtulacağımı bana anlatmıştı.
“ Karanlık düşüncelerini iyiye çevir, sanki gördüğün şeyler bir kabusmuş gibi rüyaya döndür. Kötü şeyler gördüysen olmamış gibi düşün.”
Kabusu, rüyaya çevirmeye çalıştım. Canım yanıyordu hemde çok, yine de her şey gibi bunu da dayandım. Kötü ne varsa iyiye düşündüm. Morlis’in öldüğünü görmüşken sanki olmamış gibi ona sarıldığımı farz ettim ve yavaş yavaş kara dumanlar çekildiğinde bir ışıkla karşılaşıp korkularımı silip atan bir gülümsemeyle gülümsedim.
Başarısız oldum. Yine ve yeniden ama gözlerimi deniz mavisini bölündüğünü söylediklerinde bir şeyi başardığı mı sevinirken gözlerimin önü siyaha bölündü, bilincim beni yüzüstü bırakmıştı yere yığılırken
Kendimi yavaş yavaş geldiğimde başımın etrafında Sude ile Mel’i fark ettiğimde onları görerek gülümsediğimi fark ettim “ İyisin Lita ama biliyorduk zaten Laneti kabullenmek senin için bu kadar zor olacak ki zamanla onla dost olup birleşeceğini eminim ama zamanlı.”
Ben o kadar emin değildim. Ama haklı olabilir, duygularımda besleniyor olabilir ama benim çektiğim onca acıyı görerek onları çektirmemi öneriyordu. Sude bazen haklı olabilirdi, laneti alışmam zaman alacağına.
“ Bugün seni rahat bırakayım dedim. Mel için o taşın ilk aşaması için ne gerekiyor.” beni serbest bıraktı ve eğitim bitmiş miydi e peki alevin içinde denemedik o kaldı diye biliyordum.
“ Sude bana alevin içinde iken alevi yönetmem için öğret, su işi eksik oldu ama belki Alevin içinde o güç ile öğrenirsem en azından farklı yöntemlerle başarabilirim.”
“ İkiz kardeşimi çağırmamı istiyorsun ve sana ateşi nasıl hükmedeceğini öğretmesini, aslında kulağa mantıklı geliyor.” Vakti boşa harcamak istemezdim.
“ Biraz dinlen sonra Mel bizi Alev dağlarına kapı açsın.”
“ Alev dağları mı orada mı eğitim yapacağız hep duydum o dağların ismi ama hiç gitmedim.”
“ Şans bugünmüş, orada kardeşimi ortaya çıkaracağım bende uzun bir uykuya dalacağım eğitim sonrasına kadar.”
“ Anlamadım nasıl yani sen gidiyorsun ikizin geliyorsa sen uyku modunda mı oluyorsun.”
“ Geçmişte böyle değildik biz sizin gibi iki ayrı cadıydık ben buz cadısı isem o ise ateş cadısıydı ama bir olay oldu bizi bir yaptı. Bende o yüzden lanetle bir olursan onu kabullenirsen diğer parçanı kimliğin ortaya çıkacak.”
Başımı onaylayarak salladım. Gözlerimi kapadım, buzdan yapılmış soğuk duvara sırtı mı dayayarak gördüklerimi gerçek olmadığını sindirmek istemiştim. Ama neden gördüğümü bilmiyordum. Bana bir şey anlatmak istiyorsan, lanet lütfen! beni mahvedecek şeyler göstermeden anlat ki o gücü kendimde bulmamı sağla.
‘ İsmimi öğrenmek istiyorsun, bana ne dediklerini bilmek istiyorsun?’ cidden ama canavarın hiç aklı yok mu tabii ki senin nasıl bir kurt olduğunu biliyorum ama sana ne ile seslendiklerini merak ediyorum.
“ Evet ismini öğrenmek istiyorum, bu yasak mı burada.”
‘ Bana Vernon diye seslendiler bir zamanlar.’ hala da öyle seslenenler vardır, bir zamanlar dediğine bak.
“ Peki vernon, beni neden sürekli rahatsız ediyorsun.” bunu gerçekten onu sorguya çekerek cevap alacağıma mı sanıyorum. İyice saçmalıyorum ben. Bunu bilmem ne değişecek ki sordum sonuçta.
Biraz gözlerimi dinlendirip beni çağırana kadar düşüncelerimi toplamaya çalıştım.
|
0% |