Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24📜: Gizli Bakışlar

@handelendin

mektup kısmı-


 

 

 

Benim koruyucu muhafızım ,şapkalım,

 

 

bu üç gün beni çok yorduğu için biraz geç kalabiliriz biz Mel ile.

 

 

Güneş tepemizde iken geçit açılacak mağaranın önüne,

 

 

sana koşarak geleceğimi söylemeliyim.

 

 

Seni her şeyden çok seven

Lita 

Benim değerli Lit’im seni iyi görmeyi bende isterim.

Senin güneşini söndürüp buraya kadar getirip

yordurmak istemiyorum.

Ne zaman iyi olursan, o zaman seni beklerim.

Seni korumaklı gönlüne söz vermiş, şapkalı muhafızın

Morlis


 

 

 

Eğitimde çok kötü bir görü gördüm.

 

 

Orada seni kaybettiğimi ve sırtında saplanan okları tanık olmuştum.

 

 

Oradaki sendin ve kanlı ufuğa baktığını gördüm.

 

 

Bağırdım ama duymadın ve görmek istemeyeceğim bir sahneyi

 

 

izledim.

 

 

Seni kaybetmek istemeyen Alev gözlün

Lita 

 

Seni bırakmayacağımı bilmelisin alev gözlüm,

seni asla bırakmam ve

ölümüm yaklaşsa bile seninle olacağımı bilmelisin.

Ölümden korkmayan ama leydisin den ayrılma korkusunda

korkan şapkalı şövalyen

Morlis

 

 

 

Zamanını boşa harcamıyor muyun?

 

 

Uzun uzun konuşarak eğer kardeşimle yoldasınız sonra konuşuruz.

Lita 




 

Bu konuşmayı daha önce de yapmıştık

ve yine aynı cevabı verdiği mi hatırlıyorum.

Benim zamanım senle daha değerli ve Lit’im,

alev gözlüm. Korkmadan göreceğimiz o günleri

bekliyorum.

Gözler bir gönüller sonsuz olan alevlerin kızına…

 

Morlis

 

 

 

Beni utandırmak artık senin için zevk meselesi oldu.

 

 

Bende benim yanımda iken bir parkta benim kucağımda ya da

 

 

ben senin kucağında oturmuş başını başladığımız

 

 

ve sonunu birlikte getirdiğimiz o kitapları birlikte okumak istiyorum.

 

 

Birlikte kitap okumaya dört gözle bekleyen leydin

 

 

Alev gözlü Lita’n

 

O günler çok yakında Leydim, ben o hayallerin içinde

kitapların arkasında sığınan iki aşığın dudakları birleşecek.

 

Morlis

 

 

 

Sabah sabah nasıl şeylerden bahsettiğimizi farkına varmış

 

 

bir leydi olarak söylüyorum ki,

 

 

Alevli güneşlemeler demeden başladığımız

 

 

konuşmalara nasıl geldiğimizi bilmiyorum.

 

Lita 

 

Buz evinde kaldığın günlerde yeni şeyler öğrenmiş olman

güzel bir şey umarım huyun değişmemiş olur.

Çünkü ben senin güzel huyunu ve sevgine hasta bir şapkalın

oluyorum.

 

Morlis

 

 

 

Huyum aynı kaldı ama zamanım kısıtlı,

 

 

hazırlanıp yanına gelmemi izin ver.

Lita 



 

Son cevabını vermeden parşömen ile tüylü mürekkep kalemini dikkatle koyup bir tane parşomeni verdiğimde “ Karışma özelliği var kişiye özel değil ama mesajınızın altına isminizi yazarsanız ve önceden kime gittiğini aklınızdan geçirirsiniz mektup o kişi uğraşır ayrıca sihirli olduğu için mesajları bakmadığınız sürece silinmez, istediğiniz gibi mektupları yazıp yollama gibi özelliği var sınırsız yani.” diyebildim ve kıyafetlerimi sonrada malzemelerimi çantanın içini koyarak sıkı, sıcak tutan pelerinimi giydikten sonra eksik bir şey unutmuş muyum diye etrafıma bakarken her şey hazır gibiydi.

Çantamı kapının önüne koymuştum ve maskemi takmadan sıcak bir şeyler içip konuşmaya başlamıştık daha çok vaktim vardı.

 

“ Ben kardeşimin tepkisini merak ediyorum. Lita’nın gözlerindeki solgunluğu görüp bir şok yaşayacağını eminim.”

 

Bunu güldük, bende alev gözlerimin yerine mavi bir okyonusa benzeyen ya da toprağın rengini anımsatan gözlerimle ona baktığımda aşırı bir şok yaşatacağı ma eminim.

 

“ Elbisenin ya da giyim tarzını değiştir, uzun etek ve beyaz renkte bir gömlek veya bluz giymeni ısrar ediyorum.”

 

“ Elbiseden sıkıldım bende, belki giyerim farklı şeyler. Gözlerim kapalı iken görmediğim için umursamazdım.”

 

Bana gülümsediğini görebiliyordum. Hazırladığı içecekten içerek şöminenin önünde sohbetimizi devam ettirdik.

 

“ Senle iyiki tanıştım ve yardım ettin gözlerime tam çare bulamadın ama en azından o son çarenin zamanı gelene kadar idare eder.”

 

“ O son çare işe yarayacağını hissediyorum. Bir nesnenin içine gücünü yollarsan kimseye yakmazsın.”

 

“ Deliliğime çare yok değil mi ?”

 

“ Var ama kabullenmek istemiyorsun, kardeşimle çalışırken alevi parçan olarak gördün ama sana onca kötülük yapan lanetini kabullenmek istemiyorsun!”

 

Aslında istiyorum ama o buna izin vermiyor. Belki zamanla olacak iştir. Belki Vernon, lanetin ismi, bana o zaman açısında bir iyilik yapar da kabullenmemi yardımcı eder bilmiyorum valla.

 

İçeceğimiz bittiğinde anladık artık gitme vaktimizi geldiğini, Sude ile sarılıp vedalaştığımda sırtıma çantamı takıp kapıdan çıktığımda gözlerime takmadan maskenin taşını değiştirdim. Etrafımı görebiliyordum çünkü maskeye biraz değiştirdim.

 

Mel, uzun bir parlak okla karşıya boşluğa bir ışık gibi okla fırlattığını gördüm, gözlerim kamaştığı için kollarımla kapattığımda “ Açıldı, bakabilirsin.” dediğinde kollarımı önümde çekip açılan geçidi baktığımda kollarını iki yana açmış beni bekleyen şapkalımı gördüm. O kıyafetini değiştirmişti, gerçek bir şapkalı olmuştu ve ben bu halini daha çok aşık olmuştum bu o zırhlı halinden - bilemiyorum ikisi de bana aşırı çekici geliyordu. Ben zırhlı halini ilk benim korunaklı odamda görmüştüm ve mağarada arkasını döndüğünde gözlerimi açtığımda.

 

Ona koşarak üstünde atladığımda geçitten geçtiğimde beni koklayıp kocaman sarıldığında bende ona sıkıca sarılmıştım. Gördüğüm kabusun etkisinde ve görünün etkisinden çıkmam zaman alacak.

 

“ Seni çok özledim, şapkalı, bu uzaklık bizi hatırlattı.”

 

“ Bir daha ayrılmayalım. Ben sensiz onca zaman kaldım.” başımı tamam olarak sallamıştım.

 

“ Bende öyle hissediyorum, şapkalım.” bunu tüm içtenliğimle söylemiştim. İkimizde değiştik o bambaşka biri gibi karşımdaydı bende artık görüyorum her şeyi ve giydiğim şeyleri farklılık katacaktım.

 

“ Bu zevki sana bırakıyorum şapkalım, bana söz vermiştin ya sana gökyüzünü göstereceğim diye.” demiştim bana aşk dolu gözlerle baktığında birbirimizden uzaklaştığımızda bana “ Korkmadan gözlerini açacağımı düşünmezdim.” demişti bende sana korkmadan sevdiğin gözlerle olmaksızın farklı özellikli renklerle bakacağım için sabırsız oluyorum.

 

Maskeme uzanan elleri gördüm ve gözlerimi kapatarak açmasını beklediğim de bir ışık parladığında gözlerimin önünde kırpıştırarak açtığımda Morlis’i net görebiliyordum bu da beni daha mutlu etmişti. Benim gözlerime baktığında pek sevemedi ama onun gözlerinin içi parlıyordu. Yarım burukluk, o alev gözlerime bekliyordu ama benden ona denize benzeyen mavi gözlerimle bakıyordum.

 

“ Gözlerin deniz mavisi oldu alevlerin söndü mü yoksa?”

 

“ Sönmedi, duruyor hala bende ama kısa süreli mavi denizin renginde kalmasını istiyorum.”

 

“ Elementlere göre değişiyor mu gözlerin.” başımı evet olarak salladım.

 

Morlis konuşmasına devam ettirdi “ Artık etrafı bakabiliyorsun benle birlikte,” bunu da evet olarak salladım. Bir şeyi fark ettim ikizimi göremiyordum. Şapkalının arkasını veya yan taraflara bakınca onda iz yoktu.

 

“ İkizim nerede, merak ediyorum.”

 

“ Mağaranın içinde seni bekliyor.” Beni mağaranın içinde mi bekliyordu, şapkalı dan ayrılıp mağaranın içine doğru ilerlediğimde o anda gördüm etrafı inceleyen benim boylarında veya yaşlarda olan korsan görünümlü bir kız görmüştüm.

 

Gözlerini bana çevirdiğinde platin sarısı ve ya beyazı andıran at kuyruğu bağlamış modelli saçını fark ettiğimde benimkiyle farklıydı ama renk değiştirebiliyor mu saçları, merak ediyordum.

Bana şüpheyle bakan gözlerle karşıma dikildiğinde korkmadan bende ona şefkatli bakıyor gibiydim.

 

Karşımda dikildiğinde bir eli çeneme tuttuğunda şaşırdım bana bakıp inceliyordu. Garip garip bakıyordu bakışları.

 

 

Morlis’e “ Birlikte mi geldiniz ?” sorusunu sormuştum o benim yüzüme incelerken karşımda duran ikizim bu yanıtı vermişti “ Evet öyle oldu!”

 

İlk defa sesini duymuştum benim ses tonumdan farklı tınısı vardı sanki.

 

O mu ben mi inanamadım ama soruyu ben sordum “ Sen şimdi benim kayıp ikizim misin ?”

 

“ Birbirinize benziyorsunuz hatta soy isminiz aynı yeni halinle bile aynısınız.” demişti arkadan Morlis konuştu.

 

“ Ben bundan bile şüpheleniyorum ikiz olduğumuz konusunda,”

 

“ Beni kral yanına aldığında soy ismim kaldı tek. Ama Mel bana geçmişimi gösterdi ve seni gördüm. İkizimi gördüm.”

Ona anlamlı bakarak söylemiştim. İkizimin o olduğunu.

 

“ Bu kısa süreli tanışma oldu ama yarın eğer geçmişi gördüysen ve ikizsek biz, yarın bizim günümüz olsun. Kardeş kardeş takılalım. Birbirimizden bahsedelim.” Ben bunu duyduğumda heyecanlanmıştım. Direk kabul ettim.

Ailemden bir üyeyi bulduğum için.

 

“ Kabul! Nerede olsun takılma?”

 

“ Bana şu parşömenlerden varsa verir misin belki sana yazarım daha sonra işimi yarar.” Benim parşömenlerimden istedi ve benle konuşmak için adım atıyordu.

 

“ Burada kalsaydın keşke ve tabii ki veririm.”

 

“ Kısa süreli geldim. Senle birlikte takılıp, kalıcı güne gelene kadar hazırlık yapmalıyım.” Kalıcı gün derken hangi günden bahsettiğini bilmiyordum ama başımı sallayıp kardeşime çantadan parşömenlerden verip nasıl kullanacağını anlattım. Beni dinlemişti.

Sorular sorarak beni dinlediğini anlattı. Anlamadığı şeylerde yardım ettim.

 

Birbirimize sarıldık bu son olmasın diyerek içimden geçirdiğimde mağaradan çıkarken arkasına dönerek bana gülümsediğini görmek gerçekten içimi ısıttı.

 

Mağaraya doğru gelen şapkalıma gözleri yaşlı yaşlı bakmıştım. Yanıma yaklaştığında kollarını bana açtığını fark ettim, tekrardan, koşarak üstüne atlayıp sarıldım. Alnımdan öperek benim anladığım kimsenin çözemediği o gizli bakışlarını yakaladım gözlerinde.

 

“ Yarın bensiz bir gün geçireceksin o yüzden bugün birlikte olalım mı ?”

 

“ Kardeşimi mi kıskanıyorsun yoksa şapkalım bu sefer gerçekten şapkalım oldun ve yüzüğü takıyorsun.”

 

Birbirimizin gözlerine bakışlarımızı gördüğü için utanıyordum.

 

“ Bu anlamlı gizli bakışlarınızı odanızda yapın!” Uyarı verince kendimi düzeltip odaya kadar kendi gözlerimle etrafı inceleyerek yürüdüm.

Elimden tuttuğunu farkındaydım ve elimi baş parmağıyla sevdiğini hissedince huylandım.

“ Seni o kadar özledim ki bilemezsin.” Kulağımın içini nefesini bırakarak fısıldadı ki nefesimi tutmak zorunda kaldım. Bu sıcak anı belli etmemek için.

“ Keşke gözlerin kapalı kalsaydı biz birbirimizi öyle çok seviyoruz!” Bunu o kadar kalpten söyledi ki gözlerim buğulandı ve yanağımda süzülen ıslaklık ile eli yanağıma gittiğinde gülümsedim.

 

“ Bende öyle bir aşkı hissetmek istiyorum.”

 

“ Ne demiştim önceden, ilk aşklar ölümsüzdür diye gözlerimize çare olsa bulunsa bile bir çift göz bir araç bizim için. Kalplerimiz bize yol gösterdi.”

O kadar romantik kelimeleri nasıl ve ya nereden buluyor ise beni kendini bağlıyordu.

 

Odaya girdiğimizde yatağa doğru birlikte yürüdükten sonra “ Gözler görsün biz onları es geçelim. Aynı anda kalplerimizin üstüne ellerimizi koyup aşkımızı kalp atışında hissederim.” Onu öpmemek için kendimi tutup durdum.

Gözlerimizi aynı anda kapattık ve kalplerimizin üstüne koyduk. O benimkine ben Morlis'in kalbini üstüne koymuş birbirimizi var olduğumuz halimizle hayal çok güzelsin.”

Bu çok güzel bir düşünceydi. Benim için mi bilmiyorum ama gömleğinin düğmelerini birazını açmıştı ve elimi koymak için kendi eliyle göğsünde tuttu.

Boşta kalan elimi şapkalımın elini bluzun üstünden göğsümün üstünde yerleştirdim.

Alınlarımız birbirimize değdi nefeslerimiz karıştı birbirimize.

Çok yakındık ve bu yakınlık beni ona daha çok çekmeye hazırdı. Kendimi durdurdum, amacımız yakınlaşmak değilde birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmek ve bu yöntem bizi kabul etmektir.

 

“ Çok güzelsin bu halinle ve eski halin benim için fark etmiyor.”

 

“ Gözlerin mi açık Morlis!”

 

“ Yok daha neler kalp gözümden gördüğümü söylüyorum.”

 

“ Yalan atma bana gizli gizli bakışların ardında baktığını düşünüyorum. “

 

“ Ne alakası var bunun bilmiyorum ama leydim bu kalp şövalyesini veya tamircisinin leydisine sarılmak geliyor.”

 

( çizerin emeği )

“ Böyle dursak olmaz mı anın tadını bozmayalım. Birbirimize fazla yakınız ama kalplerimiz birdi şimdi nefeslerimiz ortaya karışıyor.” Aynı anda güldük dediğim kelimelere ve cümlelere.

Biri bizi bu durumdan çıkarsın diye dua ediyordum. Fazla yakınlık bize çıkılmaz bir duruma sokacağını eminim.

 

“ Kalbimizde ve gönlümüzdeki uzaklık susuzluğunu gideriyor.”

 

“ Eğer biraz daha getirse kalmaz değil mi ? O yüzden ara verelim bu bakışları.”

 

“ Bırakmak istemiyorum ama seni,” tam çıkacaktım ki beni elimden tutup çekip dudaklarımız birbirimize değdi. Gözlerim birden kocaman açıldı.

Neden şaşırdım, bilmiyorum ama yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu. Rahatladığı mı görüp bir elini yanağıma koyduğunda parmağıyla okşuyordu ve yanağıma öyle kavramıştı ki gitmemi istemiyor gibiydi.

 

Masumca usulünde çekildiğinde nefesimi dışarıya bıraktım, soluğumu almıştım. Alınlarımız birleşti ve birbirimize gülümseyip burada bitirdik. Yanağıma küçük bir buse kondurduğunda utandım.

 

Yataktan kalkıp kirlenmiş kıyafetleri değiştirirken ben onu hayran hayran izliyordum.

“ Beni süzmek seni bu kadar merak uyandırıyorsa-” dediğinde kendimi gelip yataktan fırlayıp odadan koşar adımlarla lavaboya doğru hızla koştum.

 

Musluğu açıp uyanmak ve kendimi gelmek için suyla yıkadıktan sonra aynaya bakmaya korktuğum ve bakamadığım gözlerimi şimdi su mavisi olan gözlerimle baktığımda gülümsediğim sıra maviye karışmış kırmızı tonu fark ettiğimde korkum bir anda belirdi.

Belirdiği an kulağımda yankılanan o sağır edici sesle canavarın kahkaha edişi sinirlerimi alt üst etmesine razı gelemezdim.

Yarın için çok heyecanlıydım. Kardeşim veya ikizimle güzel bir gün geçirmeyi düşünüyordum. Belki biraz sohbet ederiz diye.

Fazla süre kalmak istemedim yoksa aynada arkamda belirlenen kurda göz yummayarak aynaya yumruk atacaktım ki bunu istemezdim, benim haricimde o bile bunu istemezdi. Biliyordum. Morlis canımı kıymamı bile izin vermezdi.

 

Kendimi toparlayıp lavabodan çıktığımda arkasına yaslanmış beni bekliyordu ve gülümseyerek aklında ne geçiriyordur bilmem.

 

Mağaranın taş duvarlarına sırtını yaslamış ve kollarını bağdaştırmış bana bakarken gözleri parlıyordu ve gülümsüyordu. Keten bluz ile ona bol gelen ipli eşofman altını giymişti. Saçları ve giydiği pijamasıyla uyumu yakalamıştı. Artık gördüğüm her şeyi gözlerime kaydedip hafızama söyleyerek yoklayacaktım. Çünkü onun bu hali bile beni kendisine çekmeye başardığını söyleyebilirim.


 

Ona doğru yürüdüğümde bile gülümsüyordu bana.

 

“ Yine renk değişmiş, bir göz renginde kalsaydın ?”

 

“ Su buza döndü, alev buzu eritmeye başlarsa elimden bir şey gelmez.”

 

“ Gözlerin rengi bile değişse sen bende hep Alev gözlüm diyerek kalacaksın.”

 

Gülümseyip yanından geçip gittiğimde beni kolumdan yakalayıp duvarla kendi arasına almıştı. Bu kitaplarda gördüğüm bir sahneyi hatırlamıştım ve ben o sahnedeki gibi kollarının altından geçip gülümseyerek önüme döndüm.

 

“ Bak sen kaçan leydime.”

 

Bakmıyorum ne yapacaksın. Güldüm dediğine ve kitaplara yöneldim. Mumu görmüştüm artık gerek kalmadığı için çantanın içine geri koydum ve Mel için o taşın yapımı nasıl diye kitapta bakarken arkamdan enseme gelen nefes hissiyatı ile arkama döndüğümde bana bakıp gülümseyen Morlis’i fark ettim. Benim peşimden gelmişti sanırsam ve elimdeki kitabı almış ne aradığımı baktı.

“ Kardeşim için zamanı durduran bir taş mı tasarayacaksan bu kitaplar pek bir işe yaramaz.”

 

Sen nereden bileceksin işe yarayıp yaramadığını “ Biliyorum işte çünkü Mel de öyle bir şey aramıştı ama bulamadı?”

 

“ Asıl sorun nasıl aradığın değil nerede aradığın, taşlarla iç içeyim yoksa üretmeyi bilirim ben.”

 

“ Doğru söyledin ama bulamazsan üzülme olur mu ?” Ya çoktan bulmuş isem.

 

“ Aslında Mo’ tek bir taş ile ilgili yok ama benim zekiliğim bir fikir üretti.”

 

“ Nasıl yani?”

 

Güldüm ve aklımdaki fikir için gerekli taşları söyledim “ Bunun için Skilon taşı ile kasi taşı gerek ve kardeşinin bir damla kanı koyacağım kolyenin ucuna sıvı halinde bulunacak. İçmeyecek ama o sıvı kalbinin yakınında olduğu için ruh ve kalp bağlılığı taşın etkisiyle yenilenip duracak sonsuz bir döngü gibi.”

 

“ Sen hepsini kitaplardan görüp mü yürüttün.”

 

“ Aynen öyle. Kitaplar bana fazla şeyler öğretti bende boşa gitmesin diye yapmaya karar verdim.”

 

“ Yarın göreve giderken taşları dükkanda alırım. Kaç adet lazım leydime?”

 

“ Fazla almanı gerek yok ikişer alsan iyi olur belki sonrada işe yarar.”

 

Masadan gidip küçük not kağıdının üstüne iki taşın neye benzediğini çizerek uzattım.

“ Yanlış taş vermesinler diye bunları göster. Gözükmeyebilir resmi ama kenarlara ne işe yaradığını yazdım.”

 

Bana doğru eğilip alnımdan öpücük kondurdu ve çekildi.

Bugün aşırı bir yorgunluk var, üstümde. Yemeğe çağırdı Mel bize bir şeyler hazırlamıştı ve biz ses çıkarmadan yemeğe oturduk.

 

Onsuz geçirdiğim günleri ne yaptığımı merak etmiş gibiydi. Sohbetli, gülmeli bir akşam yemeği anı geçirdikten sonra ben en çok rahat yatakta ve yanımda sevdiğimin gözlerine bakarak uyumak istemiştim.

 

Örtüyü açmış bana kucak açmıştı gelmem için koca bir boşluk oluşturduğunda üstümdeki eteği ve bluzu çıkarırken “ Arkanı döner misin ?” diye ricada bulundum.

 

“ Beni izlerken hava güzeldi değil mi ?” Benle dalga geçiyorsun ama ben ciddiyim. Omzumun üstünde ona bakarken dibimde, arkamda bitti hemencik “ Kendimi tutuyorum aramızdaki o nazik ve güzel bağı bozmak istemiyorum ama senin kokunu özledim.” Tenime değen o hoş sıcaklık karşısında dudağımı ısırdım. Ama bu sıcaklık bize baştan çıkaracağı kesindi, biz daha o bağlılığa gelmemiştik. Aynada bizi izliyordum, kollarımda o geniş elleri belime doğru gidip nazikçe sardı kollarına belime, burnuyla tenime sürttü ve küçük bir dokunuş kondurdu ve beni çılgını döndürmeyi başarıyordu ama yeteri kadar çılgınlık vardı.

Aynada o bana ben ona bakarken gülümsedim. Biz kusurlu olsak da bu bizi ayrı yapmıyordu ve uyum içine sokuyordu ve ben uyuma hastaydım.

 

Canavarın sesi bu teması ileri götürmemizi istiyordu nedeni ise benim çılgın duygularımda can alıyordu ama bunu onun yanında, sevdiğim şövalyenin yanında yapmak istemiyordum ve kulaklarımı o canavarın isteklerine karşı kapattım.

 

“ Ben bugün çok yoruldum, seni izleyerek bakarak, görmediğim günlerin acısını çıkarmak istiyorum.” ilk cümlemi demiştim sonra arkasından tekrar eden ikinci cümlemi söyledim “ Ama izin verirsen üstümü çıkarmam lazım, geceliğimi giymeme izin verebilir misin?”

 

“ Tabii izin veririm ama biraz daha böyle kalalım, kokunu içimi çekmek istiyorum, aslında daha da ileri gitmeyi teklif ede-”

 

“ Sakın Mo! O duruma daha yakın değiliz o yüzden. Hem nehirde ya da gölde ne demiştik ne söz vermiştik.”

 

“ Hatırlıyorum, o samimi ortamı gelene kadar böyle idare edecektik.”

 

Başımı olumlu sallamıştım ve artık uykum gelmişti.

Benden ayrılıp giyinmemi izin verdiğinde sevinmiştim. Arkamı dönüp baktığımda başka yere bakarak giyinmem için alan bıraktığını seviniyorum. Eteğim ile bluzu çıkarıp uzun geceliğimi üstüme giyinip yatağa doğru yürüdüm. Bana elini uzattığında elini tuttum sıra beni yatağa çekip gözlerimin içine baktı.

 

“ Aklından ne geçtiğini biliyorum ama olmaz Morlis.”

 

“ Örtünün içini girmeyecek misin bak kollarım havada kalıyor.”

 

Kolları boş durmasın diye kucağına geldiğimde saçlarımı kokladı ve diplerine öpücük kondurup “ Böyle uyumak çok güzel geliyor.”

 

Aşağıdan onun gözlerinin içine bakarken o beni üstten bakarak gülümsüyordu. Kafama bu güzel anılarımda yer alacak bir görüntüye sahip olmamız bir resmi olamazdı çünkü bu anı yaşamanız gerekir. Bende tam o anda yaşıyordum, gözlerim yüzünden bakamadığım geçici göz rengi değişikliği sebebiyle bakıyordum ama bu benim özelim olduğu için size yaşadığımız sahneyi resmi göstermeyeceğim sadece anlattıklarımda kalın çünkü sabah o güzel sahneyle uyanacaktım. Gözlerimi açtığımda yanımda sevdiğimi görecektim. Benim yanımda bana gülümserken bakışlarını fark edecektim. Bu en güzel sahnem olabilirdi ama kimbilir bu ana gösterecek bir sahne çizemezsiniz.


 

Loading...
0%