@handelendin
|
İkizimi geçirmek istemiştim. Beni kırmadı,şapkalım, kahvaltı ettikten sonra Mel bir portal açtıktan sonra limana bir iki adım ilerleyip tamda gemilerin olduğu koca denizi görmüştüm. Gökyüzü bu kadar güzel miydi. Peki güneş gözlerimin içine doğru bu anı bekliyormuş gibi parlaması. Denizin güzelliğine bir şey diyemiyorum. İkizim hemen gitmemişti beni beklemişti. Bana seslendiğinde hangi yönde olduğunu bakmak için etrafı baktığımda kılıcını çekip güneşe doğru tuttuğunda gözüme patladığında elimi gözlerimin üstüne kapatıp öyle baktım.
“ Oradalar Morlis, hadi gidelim.” Deyip boşta kalan elimle Morlis’in elini tutarak ikizimin gemisine doğru koşturdum ve ulaştırdığımda ikimizde soluk soluğa kalmıştım. Soluğumu aldığımda doğrulduğumda gözlerinin içine bakıp gülümsedim “ Gitmediğin için teşekkür ederim ikizim.”
“ Tek kardeşim ve ikizime bir görünmeden gitmem.”
Geminin içindeki tayfa bizi duymuş gibi kaptanları olan Neer’in bu dediğine tepki verdiğinde Neer onlara sert bir bakış yapıp susturdu. “ Senin bu huyunu hiç gördüler mi ?”
“ Yeni yeni çıkıyor bu huylarım ona karşı hep sert ve liderlik özelliğim var.”
Gülümsedim.
“ İyi maden seni fazla bekletmeden bir dahaki görüşmemize dek,” ona sarılmıştım o da bir an şaşırsa da elleri belime dolamıştı “ Bizim gerçeğimizi bul ve ailemizi olan her şeyi çözdüğünde senin yanına geleceğim.” Bir söz gibi bir şey mırıldadı bende bu sözünü yapacağımı dair bir ümit verdim.
“Mektuplaşalım birbirimizle.”
Birbirimizden ayrıldığımız da Neer arkasını dönerek geminin tahta iskelesine doğru bir adım atarken eliyle yapacağına dair sallamıştı bana. Gemiye bindiğinde bende ona el sallamıştım birbirimize bakarak gülümsedik ve geminin iplerini çözen korsanlardan biri gemiye bindiğinde gemi yavaş yavaş limandan ayrıldı.
Onla geçirdiğim en güzel günlerden biriydi dün. Tam bir kardeşimle yapmak istediğim şeyleri yapmıştım. Aramızda farklı adalar ve denizler olsa bile bir mektup kadar yakın olacağımızı biliyordum.
“ Lit, alev gözlüm ben göreve gitmeden biraz liman gezintisi yapalım mı ?” Denize odaklanmıştım bana söylediği teklifi ‘Hı’ diye dile getirdiğim cevapla o da beni anlamamıştı.
“ Üzgünüm şapkalım, denizin güzelliğini bakınca konuşmaları duyamadım.”
“ Sorun değil alev gözlüm, bir tur atalım mı limanda dedim göreve gitmeden önce, demiştim.”
“ Olur. Tur atalım. Temiz hava ve manzara karşısında.”
Elimi bırakmadı ve limanın kenarında yürüyorduk. Burnuma gelen denizin tuzlu kokusu martıların cırtlak sesleri ve gemi kaptanların bineceklerin söylediği o anonsuyla tamamlanmış bir resimdi.
Güzel atmosferin tadını çıkarmıştık. Başka yerlere dalmış yine deniz yolunda ilerlerken Mel, bizim geldiğimiz yoldan geçit açıp bana bakarak gülümsemişti. Beni bekliyordu. Şapkalıma sarılıp akşam görüşürüz dileklerimi iletip arkamı dönerek içimde uçuşan küçük gölgeler bir ışığı bulmuştu. Tutunacak o ışıkta kalmak istiyordu. O ışığın hiç söndürmek gibi niyetleri olmamıştı.
Geçen Morlisle dışarı çıktığımızda alacaklarımın çoğunu almıştım ve Mel için özel bir taştan ruh yenileyen tılsımlı kolye yapacaktım. Hazır gözlerim açıkken bu işler daha kolay olurdu. Özlemiştim, icat yapmayı bende yapacaktım bir şeyler. Çantanın içinden işaretlediğim kısmı açarak nasıl değerli ve şifalı taş satan yerde o ruh taşı denilen taşı almıştım bunun tek hali yenileyebilir ama yan etkileri çok olabilir. Bende onu seyretip iki taşın sıvısıyla birleştirip aldığım tüpün içine koyacaktım. Birde sürekli doldurup durması gerektiğini düşünmüştüm, onla uğraşamaz diye üçüncü bir madde eklemiştim, kendini yenileyebilen bir bitkinin özünden.
Güne açan yaprağın çoğalma gibi bir özelliği olduğu için ilk o yaprağın birini koparıp dövücü ile özünü çıkarıp suyla kaynatıp sıvı haline getirdiğimde diğer iki taşında aynı işlemden geçirmiş birbiriyle özleşsin diye bir iki dakika başında beklemek yerine karıştırıp oradan ayrılmıştım. Aldığım kopmayan türden zinciri Mel’in boynuna göre ve biraz büyüklük payını koruduktan sonra ayarlama kısmı bitimi, iki yandan aynı eşit payda iki orta boy zincir parçasını birbirine tutuşturmak için saç boyası için aldığım kömürü biraz ısıtıp yapışkanlık rolünü aldığı için onla birleştirmeden, özel yapım karışımına döndüğümde tam kıvamı gelmişti.
Mel, yanıma geldiğinde benim ne yaptığımı sormuştu “ Senin için tılsım hazırlığı, boş boş durmayım belki bundan sonra kitap okurum bilmiyorum.”
“ İşe yarayacağına bu kadar eminsin.”
“ Mel, gözlerin görüyor değil mi yani maskesiz, eğer görmüyorsa kardeşine yaptığım taşı karışımın içine katmayı düşünüyorum.”
“ Aslında görmemem gerekiyordu kahinlerin gözleri beyaz olur, geleceğe ve geçmişe gördüğümüz için şimdi ki zamanı odaklanmak zor oluyordu ama ben ayrı sınıftanım, orada iken küçüklükten belli bu gözler her zamanı görmemi sağlıyordu.”
Güldüm. O nasıl bir durum anlatımı ama durumunu az çok anladığım için katmamı gerek olmadığını fark ettim.
Aldığım özel tüp şekli kalıbının içini dökerek dikkatle bunun için en iyi kalıp çıkarma yöntemi buz rolünü almasıdır. Bunun şekli kristale benziyordu. Metal bir özelliği yoktu. Bedeni rahatlatan şey soğuk su etkisinde olduğu için, özüne kattığım o bitki bu kalıbı erimesine yol açmayacağını yazıyordu. Umarım açmaz ama su elementi ile ellerimin arasında küçük bir buz kalıbı çıkardım ortasını az bir sıcakla kalıbı koyacağım ve bekleyecek. Zaten şimdi olsa bile gücü ertesi gün kendini gösterecekti. Ben masada duran eşyaları toplayıp bir sonraki yapacağım maskenin bir özelliğini etkisiz halini getirmek. Ya bir gün işe yararsa bu maske. İçim bir huzursuz derken parşömenin yanan ışığını yandığını söyleyen gölgem sayesinde direk içeriye koşup sandalyeyi çekerek elime tüyü alarak bana yazılmış mektubu okudum. İsmi görünce şaşırdım. Buz cadısı benim durumumu merak etmiş bana ilk defa uzun bir mesajı okuduğumu inanamadım.
-mektup
Günün buz serinliğinde başlar. İlk defa yazıyorum bu parşömene, Nasıl yazıldığı ya da ne yapacağımı bilmediğim için biraz uzun olabilir.
Durumunu merak ettim. Gözlerin seni rahatsız etmiyor değil mi? Peki laneti kabul çalışmalarını yapıyor musun ?
Sude 🪞
Anlayışla karşılandın Sude.
Öyle geçti, ikizim ile vedalaştım yani gemisini binip işlerine döndü.
Gözler konusunda biraz sıkıntı yaşadım.
Bazı elementleri manipüle eden
lanetim sayesinde
kızılı boyanan suyu gördüm.
İkizimin kusurunu nasıl kabullendiğini gördüm ama onda sadece kendisi vahşi oluyor benim gibi canavarı yok.
Lita
Hmm. Kızıla boyanan su diyorsun. Suyun etkisini bu kadar geçeceğini düşünmezdim. İkizinin kusuru ne ? Sude 🪞
Buzu eriten ateş,
ateşi söndüren su.
Ama canavarın sesi, alt üst eden
Tüm kuralları.
Bahsettim anılarımda aslında,
bir korsan ama
ona ölü ruh korsanı diyorlar.
Mavi aya kutsanan kardeşim.
Lita
Doğru. Hatırladım. Mavi ayın etkisini okumuştum bir kitapta ve hatırlıyorum.
İki zıt kutup olmasına rağmen, canavarın esareti altında olan leydi.
Gitmeden ne yaptın bunca zaman yoksa Mel için bir icat mı ?
Sude 🪞
Mel mi , geleceğe gören sen mi şüphelendim.
Ama evet. Boş boş durmayı sevmiyorum bende bir tılsımlı kolye yaptım ve buzun içinde donmasını bekliyorum.
Bu canavar beni yiyip bitirmese iyi olurdu.
Lita
Çok güzel lita . Şimdi seni meşgul etmeyin fazla, hal hatrını sorayım diye denemiş oldum. Akşamında buz serinliğinde geçme dileğiyle…
Sude🪞
Bu Sude'nin terimlerini hasta olmamak var mı ? Terimleri yazmak için bir defter mi icat etsem. Olabilir aslında… Karışım kristalinin donması biraz zaman alacaktı. O zamana kadar biraz kendimce yeni başlayacağım kitabı biraz göz gezdirdim. Birkaç gün sonra belki birlikte Morlis ile birlikte bir bankın üstüne oturmuş o benim ya da ben onun bacaklarında kitap okuyorum o ise dinliyor beni. Bu düşünceyle gözlerime ağrı girene kadar kitaptan birkaç sayfa okuduktan sonra dışarıdan tanıdık bir sesle yataktan kalkıp odadan çıkarak şapkalımın üstüne atladım.
“ Beni bu kadar mı özledin deniz gözlüm.” İlla gözlüm olacak değil mi senin cümlelerinde “ Özlemek değilde Mel ile yarın tılsımı denemek için kız kıza takılacağız o zaman seni özlerim.”
“ Ya beni her gün görmek isteyen leydimi öpebilir miyim ?”
“ Tepede yıldızlar parladığında evet, çıkmadan yarın iki gümüş akçe bırakır mısın. Kardeşini eski günlerine geri döndüreceğim sen olmadan, gelmeden önce.”
Morlis kabul etti. Başıyla onaylayıp üstünü değiştirmek ve ellerini yıkamak için lavaboya uğradı. Kitabımı fark etmiş gibi “ Birgün beraber okuma sözünü verdik. Yarın olmaz ama ondan sonraki gün sözüm olsun.”
“ Tamam. Bende istiyorum birlikte kitap okumak ve hayallere dalmak.”
Masada aynı gıdaları yedikten sonra odalarıma geçmiş örtünün içinde şapkalımı sırılmış gözlerimi dinlendirirken gitmişim. Bölüm : 11.12.2024 23:58 tarihinde eklendi |