Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28📜: Kitap Date

@handelendin

Uyarı : Tatlı bir sahnenin sonrasında yakınlaşma var.

Başım çatlayacak gibi hissediyordum. Morlis’in varlığını hissettim. Gitmemiş diye sevinirken elime vıcık vıcık sıcak sıcak gelen bir sıvıyı hissettiğimde, bu ne diye gözlerimi açtığımda elimde kanı fark ettiğimde, yanıma dönmekten korkuyordum. Bu gerçek olamaz diye kendimi kandırıp durmuş ve kendimde o gücü bulduğumda başımı yavaş yavaş Morlis’in yattığı yere doğru döndürmüştüm.

 

Kanlar içinde karnı delik deşik her yeri yara olan şövalyemin kalbi yerinde değildi. Elimde bir his hissettim. Ağırlık. Bakmaktan ve o olmasından çok korkuyordum. Yutkunarak, elimi gözümün önüne getirdiğimde, şövalyemin kalbi elimdeydi ve ‘ hayır olamaz hayır ‘ diye inkar ederek bağırdığımda yataktan sıçrayarak uyanmıştım.

 

“ Ne oldu leydim. Kötü bir rüya mı gördün.”

 

Morlis yanımdaydı ve yaşıyordu. Bana kollarıyla sarılmış şapkalımı bende sarılıp koynunda kokusunu aldığımda beni seçtiğim aromalı kokuyu sürmüştü. Rahatlatıcı bir his yayıldı içimde.

 

“ Rüya değildi gerçek gibiydi sen yanımda ölü ve elimde kalbini tutuyordum.” Hıçkırdım sonra gördüklerimi hatırladıkça hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Bana öyle sarılmıştı ki hiç ayrılmak istemedim.

 

“ Senle …şu parkında buluşalım. Yanına kitap almayı unutma olur mu. Benim küçük bir işim var bir yere uğrayıp geleceğim.”

 

Başımı evet olarak salladım. Biraz daha böyle kalmak istemiştim. Kalalım böyle biraz.

Yine rahatsız edici canavarın sesi ‘ Beni kabul etmezsen ve bir canavarmış gibi görürsen bu rüyalar sık sık olacak.’

Kendini o kadar çok güvenmişti.

 

Yataktan kalktık o üstünü giyinirken ben onu öylece izliyordum. Bana döndü ve gülümsedi.

“ Gel buraya alev gözlüm.” Ayağa kalktım ve yanına doğru ilerledim gülümseyerek yanında bittim.

 

Elini uzatınca tuttum ve tutmamla beni kendisine çekmesi bir oldu.

 

“ Çok güzelsin böyle.” Nefesini tenimde hissettim.

 

“ Bu yakınlık çok fazla değil mi ?”

 

“ Beni izlerken öyle demiyordu gözlerin,”

 

Ellerimi gömleğinin iliklenmemiş düğmelerini gitti. Bana öyle bakarken, ben onun düğmelerini kapatıyordum. Beni daha da kendini yaklaştırdığında ellerim çıplak tenine gitti. İçimde ki o arzu birden büyümüştü.

Lanetin can alıcı yükselen alev arzusunu hissedince kendimi gelmiştim.

 

Kulağıma nefesini üfleyerek bir şeyler fısıldamıştı “ Vaktimiz olsa izin verirdim böyle hissetmeni ama bunu akşama bırakalım mı,planımız var unuttun mu ?

 

Doğru birlikte kitap okuyacağız. Düğmeleri iliklemeyi bitirip ellerimi çektim üstünden.

 

“ Senin narin tenine her yerine nazik dokunuşlar yapacağım.”

 

“ Geç kalıyorsun şapkalı.”

 

Bana bakarak gülmüştü. Birbirimizden ayrıldık ve gülümseyerek o önden gitti bende üstüme rahat şeyler giydikten sonra yanlarına gitmiştim. Planımızdan bahsetti Morlis,Mel’e, Mel bana bakarak “ Umarım güzel bir an olur sizin için, ne zaman çağıracaksın Lit’e.”

 

“ Parşömene bekleyecek, ne zaman işim biterse.”

 

Kahvaltımızı yaptıktan sonra kısa bir sohbet ettik. Ondan sonra gitmesi gereken yeri gitti ve yalnız kalmıştım.

 

Yanıma ne alacağıma, hangi kitap alacağıma karar veremedim ben. Cadı olanla mı yoksa yılanla mı bilemedim. Ama yılan ile kraliçenin kitabını sonra okuyalım. Cadının kızı kitabını okuyalım. Üstüme ne giyineceğim derdim yok bence.

 

Bilindik kıyafetlerimi giyinip kendimi hazırlayıp aynada gözlerimi baktığımda gülümsemiştim. Gördüğüm rüyayı bir daha görmek istemiyordum.

 

Vakit gelene kadar bir şeyler yaparak oyalandım sonunda parşömenden beklediğim mesajı almıştım.

Hazırlığım bitmişti ve elime torbaya alarak mağaradan çıktığımda Mel, oku fırlatarak kapıyı açmıştı.

“ Bana haber verin parşömenden,”

 

El sallayarak geçitten geçip kasabaya pek uzak olmayan bir ormanlık alanı veya park alanına gelmiştim bile.

Uygun bulduğum bir taşın üstüne oturup, elime kitabı alarak beklemiştim.

 

 

 

Biraz ormanlık alanda yürüdük, bu güzel hava ve neşeli gülüş sesleri ayrıca önümüzden geçen çocukların gülüşleri, hayvanların birbiriyle konuştukları apayrı bir dili işiterek ağaçların arasından geçerken aklıma bir fikir geldi acaba diye düşünüyordum. Bir gözüm Morlis’i gidip geldi ve ani bir kararla elini bırakıp koşmaya başlayınca arkama dönerek onun afallamış ve şaşkın ve benim ne yapmayı çalıştığımı anlayan gözlerin hırsını şahit olunca önüme dönüp koşmaya devam ettim. Ağaçların arkasından saklandım. Beni bulmaz diye sessiz sessiz soluğumu alarak ağacın gövdesinden çıkarak ortalığı bakarken etrafta kimsecikler yoktu. Rahat bir nefes aldım derken önüme döndüğümde az önce güneş vardı ne ala karardığı derken ve tenime yaklaşan sıcak hava dalgasının sebebini görmek için başımı yukarıya kaldırdığımda “ Seni bulamayacağımı sandın leydim.”

 

“ Ama sen yoktun, seni bulamadım.” beni kendine yaklaştırıp ağaç ile kendi arasına aldığında, ne ara belime koydu elini diye düşünürken nefesi daha da yaklaştı bana.

 

“ Ama şimdi buradayım değil mi ?” ve bana çok yakınsın ve iyice yaklaşıyor o dudakların “ Bana fazla yakın değil misin Morls.”

 

“ Bence yakınlığım gayet iyi leydim.” tenime değen sıcaklık hissi ile terlemeye başladım. Bilerek göğsünü açmış gibiydi. Ellerim onun çıplak göğsünü dokunmamı ve mest olmamı bekliyorsa şansını hiç zorlama şapkalım ama ben burada- küçük bir ıslaklık hissetmem boynumda benden göremeyeceğiniz şeyleri yapmamı sağlıyor ve bu ormanlık alanda sadece biz mi varız diye etrafıma dönüp bakacaktım ki huylanmaya başlamıştım. Boynumu geriye ittiğimde ona yol açmış gibiyim sanki. Belimde duran eli eteğimi kaldırıyordu. Boynumda duran dudakları, dudağıma geldiğinde gözlerimin içine bakarak bacağımı kaldırmıştı bana daha da yakınlaştı.

 

Yavaş yavaş yaklaşan dudakları küçük bir öpücük bıraktı dudaklarıma, öpücüğün ardından gelen öpücükler çoğaldıkça bağımlılık yaptı. Kollarımı boynuna doladım ve ayaklarımı yerden kesip kaldırdı.

 

Öpücüklerin arasında “ Burası yeri değil bence,” beni indirip “ Haklı olabilirsin ama o öpücük daha da susamamı sebep oldu.”

 

“ Biz ne ara bu kadar yakınlaştık Morlis.” dedim o da bunu bilmiyordu gerçi.

 

Kitabımı yerden alıp doğruldum. Mel geleceğimizi öngörmüş gibi önümüze bir kapı açılmıştı.

Elimden tutup beni arkasından sürükleyip mağaranın girişinde Mel’e “ Bizi akşam yemeğine kadar çağırma yemek hazır olunca çağırabilirsin.”

 

Böyle demen ne kadar doğru acaba bilmiyorum “ Sence Mel ne yaptığımızı veya yapacağımızı farkında mı ?”

“ Yakın geleceği görmeye başlamış olabilir.” dedi odaya kadar koridordan geçip arkamızdan kapıyı kapattığında dona kaldım.

Beni kapı ile kendi arasında aldığında öylece birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Yanağımda tuttuğu eli içimi ısıtmaya yetti.

Avucunun içinde küçük bir öpücük armağan etmiştim.

" Sana böyle bakmak Li, gerçekten beni etkiliyor."

Bir elimi onun kalbinin üstünde tuttum ve bana aşk dolu bakan gözler ve samimi gülüşünü dudaklarımla kapatmak istemiştim.

" Bana öyle bakıp gülümsüyorsun ki Mo, dudaklarından öpmek istiyorum. Sen bana görmediğim, hissetmediğim duyguları verdin ki mutlu olmama yetti."

Bir elini kalbine koyduğum elimin üstünde tuttu " Bu kalp sana bakınca atıyor, senin sesini duyduğunda deli oluyor."

Bu kadar çok güzel söylemesi beni biraz duygulandırdı.

" Sen niye o güzel gözlerinden yaşlar akıtıyorsun."

" Mutluluktan ağlıyorum."

" Daha mutlu olacağın şeyler var o yüzden onlara sakla alev gözlüm."

Parmaklarımın üstüne yükselip iki kolunu onun boynuna dolayıp dudaklarına kapandım. Nazik bir öpücük bırakmıştım ama nazik öpücük bırakıp dudaklarımı araladığımda dudağımı ısırmıştı.

Devamını istiyordu.

" Bu kadar küçük bir öpücük bana artık yetmiyor hatta bize yetmez." Gözlerinde belirlenen açlığı görmüştüm. Kalçamda hissettiğim geniş elleriyle tutup beni havaya kaldırdı.

Aramızdaki mesefa yavaş yavaş kapanmıştı. Dudaklarım onun dudaklarına değdiğinde araladım, nefesimi onun kapalı dudaklarına üfledim.

" Her şeyden çok seni istiyorum Lit, bir yere gitmeni veya benden ayrılmanı istemiyorum."

" Morlis çok susadım o dudaklarına bir su alabilir miyim. İçim yanıyor alev alev."

" Gözlerinden dudaklarına ve içine akmış o alevinle beni yakmanı istiyorum."

" Yanmayı bu kadar mı istiyorsun benim alevimde,"

Alt dudağımı öpücük bırakıp geri çekildi.

Kalbim deli gibi onu isterken, dudaklarım alev alev yanarken bu alevi daha fazla tutamazdım.

Deli gibi nefes alıp durdum en sonda gözlerim dudaklarına gitti. Dudağımı dişleyerek içmek istediğim dudaklarına kapandım. Küçük öpücüklerim daha da büyümüştü. Bu benim ilkimdi. Her şeyi bu şapkalıdan görüyor ve tadıyordum.

Dudaklarımız ayrıldığında birbirimizin gözlerine bakıyorduk aynı anda " Ben bu bedensel teması nasıl olacağını bilmiyorum şapkalı. Bunu seninle birlikte öğreniyorum, ne yapacağımı bilmiyorum."

Beni yatağa kadar taşıyıp yatırdığında ona gülümseyen gözlerle bakmıştım.

" Biliyor musun keşke bunun kitabını alıp kitaba bakarak birlikte öğrensek ?" Soru mu teklif ettiğini emin değildim.

" Birlikte öğrenelim. Sen benim ilk neşemi getiren şapkalımsın. İkimizde bu konuda tecrübeli değiliz. Sen savaşlarda vakit bulamayıp ve göremediğin için yapamazsın bende maskemi açamadığım için yapamıyorduk."

Ellerimi dudaklarına götürüp parmaklarımı tek tek öptükten beni kendine çekip saçımda olan tokayı çıkardığında saçım açılmıştı.

" Leydim beni ve bizi birleştiren kalbini gönlünü öpebilir miyim ?"

Parmaklarımla yanağını okşuyordum.

" Kalbim öpücüğünü hissetmek istiyor Şapkalım."

Sırtımı tutan elleri neyi açmayı çalıştığını biliyordum. Korsemin iplerini çözüyordu.

" Bende senin kalbini öpebilir miyim ?"

" Seni deli gibi isteyen bu kalbimi mi ? Bu anı bekliyor öpmeni."

Beni deli gibi bekleyen bu kalbi nasıl kıyabilirdim. Omuzlarından tutarak kendimi yaklaştırıp gömleğinin açılmış tenine bir öpücük bırakmıştım.

Kalbinin üstüne yavaş yavaş dudaklarıma değdirdiğimde gözlerim, şapkalının yüzüne odaklanmıştım.

Hissettiğini anladım. Bir kez daha öpücük bıraktığında son ipi çözmüş kollarımdan geçirip kenara bıraktı.

Bluzumun eteklerinden tutarak kollarımdan geçirip beni yarı çıplak bırakmıştı. Tenime esen soğuk havayla donmuştum.

" Seni ısıtmamı ne dersin. Bu öpücük bana bıraktığında yakmıştı şimdi seni yakacak." Demişti bu kadar emin bir şekilde.

" Nasıl olacak-" dedim ve kalbimin üstüne küçük bir öpücük kondurdu. İçimde ne dönüyor bilmiyorum ama hoşuna gitti öptüğü sıra.

" Nasıl ilerleyeceğimizi bilmiyoruz ama seni öperek kendinden geçirmek istiyorum."

" Öperek mi kendimden geçeceğim ben, ayrıca ben senin çıplak göğsünü dokunmak istiyorum şapkalım."

" İstemen yeter." Demişti gömleğin düğmelerini sakin tonda çözerek üstünde ceketini ve gömleğini çıkarmama yardımcı olmuştu.

Ve yaralarla olan göğsünü dokundum.

" İkimiz bu olaylardan çok uzağız sadece öpücük yoluyla birbirimizi sevelim ne dersin ?"

" Çok hoş bir şey söyledin. Öpücük yoluyla birbirimizi boyayalım."

Dediğimiz cümlelere gülerek karşılık verdik birbirimize.

Kalbime doğru minik öpücükler bırakıp durup durdu. Morlis'in kalbini hissettim elimde, deli gibi atıyordu. Dudağımı göğüs boşluğuna doğru öpücük bıraktım.

" Eteğini senin için çıkarabilirim."

" Şapkalım ama ben senin pantolonundan rahatsız olursa çıplak bacaklarım,"

" Çıkarmanı izin veririm."

Kalçamda hissettiğim eli, eteğimin fermuarını bulmuştu ve açılma sesini duydum.

Eteğimi bacaklarımdan aşağıya çekerek indirerek çıkardığında onun karşısından çırılçıplaktım.

Köprücük kemiğime öpücük bıraktığında içim bir hoş olmuştu. Boynuma kadar ilerleyip boyun boşluğunda durmuş, nefesini tenimde hissettim. Gözlerimi yumdum. Küçük öpücükler eşliğinde derinleşen öpücüğü - bilmiyorum bu duyguyu nasıl anlatacağıma ama sanki sıcacık bir his bıraktı tenime.

Bir eli benim bedenimi keşfetmeyi çalışıyordu. Göğüs boşluğundan inen parmaklar karnımda durdu ve daire çizerek huylandırırken kaşınmaya başladı.

" Alev olan o dudaklarında yanmak istiyorum."

" Tek alev olan dudaklarım değil her yerim yanıyor ve soluğum kesiliyor."

Dudakları dudaklarıma yaklaştırdı küçük bir öpücük bırakıp geri çekti dudaklarını, izi kalmıştı dudaklarımda.

Elleri bedenimde keşfe çıkmıştı, soğukluğu avuçlarında tenimi değdiğinde buz kesildim. Karnımdan aşağıya indi. Kilodumun üstünde parmağını gezdirdi. Huylanıyorum.

" O bölgede fazla dolaşmasan lütfen," rica ettim. Parmağını çekip uyruk kemiğimin aşağısını doğru bacaklarımda gezindi.

Pantolonunu çıkarmak istemiştim. Beni rahatsız etti. Kemerini açıp fermuarını aşağı çektim. Üstümden kalkıp pantolanu çıkardı. İkimizde çıplağız.

Elleri bedenimi tanımak için yavaş yavaş gezdirdi. O soğukluğun hissiyle ürperip durdum. Dokunduğu yerler alev almıştı harbi ki.

Üstümden Doğrulup bacaklarıma tuttu geniş elleriyle dudaklarına götürüp bir öpücük bıraktığında mutluluk hissiyle irkildim.

" Ayakların mahvolmuş leydim. Bensiz o kalede çıplak ayakla yürüdüğün için böyle olmuş olmalı."

" Ayağıma bez bağlayarak yürümüştüm. Acısını içime atmıştım. Hissetmiyorum."

Ayak altımda ıslaklık hissettim. Ayağımdan başlayarak sıcak öpücükleri tenime değdiğinde alev alev yandı bedenim. Öpücükler alt bacağımdan diz kapağından geçerek üst bacağımın uyruk kemiğinde durdu.

Soğuk ellerini hissettim. Göbeğimin altından çamaşırımı sakladığı bölgede tuttu.

" Küçük bir öpücük bırakabilir miyim. Çamaşırının üstündeyken,"

Şu an bu anın hızlı geçmesini istiyordum. Ya da bir kapı sesiyle bölünmesini - o kadar isteksiz ve yeniydim ama istekli olan şapkalımı eğlencesini bozmak bile istemezken ben nasıl dayanacağım.

" Lütfen mahrem tarafımı bir şey yapma." Kısık sesimle demiştim.

Beni duymuş ki mahrem bölgemin yukarısında karnımdan ilerleyerek göğsüme kadar gelmişti.

" Sütyenini çıkarmamı ister misin ?"

Parmakları sütyenimi yukarı kaldırıp savunmasız duran göğüs kenarımı sıcak bir öpücük bıraktığında gözlerimi yummuştum.

Bırakmayı kesmeden devam etmişti.

" Böyle doğru düzgün öpülmüyor ve seni rahatsız ediyorlar. Bırak özgür olsunlar. Rahatlarsın."

Beni kendine çekerek sırtıma doğru kayan elleri sütyenimin kopçasını açmayı çalışıyordu.

" Oldu bitti. Şimdi rahatlarsın ovmamı ister misin göğsüne mesaj yapmamı veya ısıtmamı,"

" Nasıl ısıtıcaksın ki anlamadım?"

Omuzlarımdan düşürdü sütyenin iplerini kolumdan çıkarıp kenara bıraktı. Beni yatağa geri yatırdı. Bir eliyle göğsümü nazik tutuyordu. Nazikçe küçük küçük öpücük bıraktı.

" Ben senin dudaklarını alev alev yanan dudaklarımda hissetmek istiyorum."

Göğsümden uzaklaşan dudakları dudaklarımın arasında minik bir boşluk vardı. O minik boşluk yavaş yavaş kapanıp dudaklarıma konan yumuşak öpücüğü içimi işleyen serinlik dolu bir hava estirdi. İçimin soğukluğu dışarıya vurduğunda üşümeye başladım.

Bunu anlayan Morlis, üstümüze örtüyü çekerek elleri ellerimi buluştu, kenetlendi. Beni nazik ve samimi öpücükle gelen mutluluk hissiyle beni ele geçirmişti.

Dudaklarından ayrılmak istemiyordum. Devamını istiyordum ki bir kaşıntı başlamıştı. Bana sürten şey ne olduğunu bilmiyordum ama sürttükçe daha sert öpmeye başladım. Kaşıntıyı unutmayı çalıştım. Tutkuyu o an sonlarında hissetmiştim.

Dudaklarımız birbirinden çekildiğinde " Morlis çok kaşınıyor, bunu senden istemezdim ama yardımcı ol."

" Neresi güzelim," dedi korkuyla yutkunup elini mahrum bölgemde tuttum.

" Burası mı ama nasıl ?"

" Bilmiyorum sert bir şeyin ucu değmeye devam ettikçe kaşınmayı başladım."

" Sert bir şey dedin değil mi ? Peki bu mu sert bir şey."

Elimi o sertliği götürdüğünde sıkarak anlamaya çalışırken Morlis'in tepkileri neye tuttuğumu fark edip elimi çekmiştim.

" Örtüyü üstümüze örtelim hem üşümeni istemem hem oturarak yapalım. Daha rahat edersin. Benim önüme geç bakayım."

Doğruldum ve iki bacaklarını açarak beni arasına aldığında eli kaşınan bölgeme gitti. Dudağını omzumda hissettim sonra boyun çukurumda bir süre kaldı.

Eli nazikçe gidip geldi kaşınan yerde ve huylanmaya başlamıştım. İçimdeki ses o kaşıntını alevlendirecek şeyin ne olduğunu biliyordu ama ben bu kaşıntıyla duramazdım.

Çamaşır üstünde devam etti nazik dokunuşları ve rahatlamak mı yoksa devamını istemek mi bilmiyorum.

" Birazdan yemek için çağrılacağımızı düşünüyorum."

" Ona bırak nasıl geliyor kaşıntın azaldı mı ?"

" Hayır daha çok çoğaldı gibi geliyor ve beni çıldırtmayı başladı."

" Bu gidişle oran tahriş olup benden öpmemi soğutmamı isteyeceksin."

Elimi elinin üstüne koydum " Daha sert dokun,kaşı beni. Kaşıntımı geçir." Dediğimde yumuşak hissi yerine sertleşti ve bağırmamak için kendimi tuttuğumda.

" Ağzımın içinde bağır."

Dudağına dudağıma kapamadan önce tutkuyla yüksek sesle mi bağırdım " Ah, Morlis, devam et." İsteği yüksek sesle mi söyledim.

Tutkuyla yakınlaşma değildi amaç, kaşıntının gitmesi içindi bunu istemiştim ama.

' Daha fazla istiyorum. Bana o tutkuyu ve hazı ver.'

Lanetin çılgın isteğini yerine getirmek istemiyorum ama bu kaşıntıyı bilerek benim üstümde denedi kesin.

Kapının dışarısında Mel'in sesini duyar oldum.

" Birazdan yemeğe çağıracağım. İyi misiniz?"

Endişeli ses tonuyla söylemişti.

" İyiyiz." Dedik aynı anda Mel'in ayak sesleri uzaklaştığında emin olduktan sonra Morlis'e doğru dönüp o sertliği bir kez dediğinde dudaklarını kapandım ve dokunduğu her histe öpücük derinleşme başlamıştı.

​​" Değdikçe ikimiz yanıyoruz leydim."

" Beni deli eden lanet, şapkalım ve hala kaşıntım durmadı."

Kaşıntımı geçirmek için her şey denedi ama bir çare olmamıştı. Birbirimizi uzunca sevmiştik. Artık hem ruhumuz ve bedenlerimiz ayrıca önemli olan kalplerimiz birbirine sahipti.

Uzunca anlatmak isterdim ama aynı sevmeleri devam ettik. Kaşıntımı geçirmek için kaşıdı ama çok güzel hissettirdi ayrıca öpücük bıraktı ama işe yaramayınca mecbur yemek bizi bozmadan Mel, acil yardım için Sudeyi buraya çağırmıştı.

O ne yaptı etti. Soğuk suyun içinde yerleştirdi hala kaşıntının devam ettiğini söyleyince ruh yoluyla kaşıntının bitmesini önerdi.

Ben burada üşürken nasıl yanan ve kaşınan yerimi ferahlatacağım ki bilmiyorum ama bir süre denemeden sonra içimde yanan alevi söndürdüm.

" Güzel bir gece geçirdiniz, aç olmalısınız bende öyleyim. O yüzden Mel'in yemeğini yedikten sonra gideceğim ve iyi ki beni çağırdınız."

Gülümsedim. Yemek için doğruldum da arkalarını döndüklerinde çıplak olduğumu fark ettim ve havluyla sarıldım. Odama geçerek geceliğimi giyerek odadan çıktım.

Yorgundum. Bu gece beni baya yormuştu. Yemekler yenildi. Uykum geldiği için yatağa önceden gitmiş uyumuştum.

     

 

 

Loading...
0%