Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3📜: Masal Kahramani

@handelendin

-parşömen resmi 

Kral beni yanına çağırdı, Bay gizem.

Dışarıda özgür olduğumu birinden duydu.

Özgür olmamı bile kıskanıyor, biriyle konuştuğumu, güldüğümü biliyor.

Öylesine dememe rağmen inanmadı.

 

Lita


Geç yazdığım için kusura bakmayın leydim, dışarıda pek bakamıyorum, işlerim olunca.

Bay Gizem  

Ne kusuru bay gizem.

Bende dün bakamadım mesajlarınızı.Sağlık sorunları işte.

 

Lita


Anlıyorum…

  Bay Gizem                

                                 

Çok kısa mesaj olmadı mı bay gizem.

Neyse kalenin içinde esir olma günlerim yakın.

Tek mektup arkadaşımı kaybetmek istemiyorum o yüzden daha dikkatli olacağım artık.

 

Lita


Kral neden sizi bu kadar kıskanıyor leydim ya da ne olarak görüyor ?

Merakımı mazur görün. Benim için kıymetli olan bir gülün neden kıskanıyor merak ettim.


Bay Gizem 

                                       

Gül mü… puf beni güldürdün.

Öncesinde sizden bir şey isteyeceğim...

LİTA

Benden bir değil, birçok şeyi isteyebilirsiniz, leydim.

Uhm…yanlış oldu.

Benden her şeyi isteyebilirsiniz leydim.


Bay Gizem 


Aslında isteyeceğim şudur ki cevabım her ne olursa olsun,

bu sizin benim hakkımda olan düşüncelerinizi değiştirmesin lütfen.

Lita


Düşüncelerim, kolay kolay değişmeyecek kadar güçlü bir hal aldı leydim,

sanırım istesem bile mümkün olabilecek bir şey değil bu.


Bay Gizem 


Krala göre ben onun eşi olacak bir kuklayım,

beni kendisine ait olarak görüyor.,,

Lita


Ama küçüklüğünüzden beri onun yanında olduğunuzu duymuştum,

bu nasıl mümkün olabilir.


Bay Gizem 


 

…. 


 

Tam cevabı yazacaktım ki. Natasha sürekli odama girip ne yapıp ettiğimi, krala söylemek için bakıyor. Bu canımı sıkmaya başlamıştı artık.

Masanın üstündeki zili elimle kapıp zili çaldığımda, Nyla koşa koşa odama giriş yaptı “ Geldim leydim.” Gülümsedim.

“ Nyla, lütfen Natashayı çıkar odamdan!” Emir vermiştim. Nyla “ Hemen leydim.” Natasha’nın ‘ beni bırak kendim giderim.’ nazını odamdan çıkana kadar duymuştum. Kapı arkalarından kapandı.


Sonunda biraz sessizlik demiştim. Ama şu an mektup yazma ilgim uçup gitti. Belki daha sonra demiştim.

Aşağıya inmeden çekmecenin içine koyduğum, aldığım aşk konulu romanı ilk sayfasını açıp gölgemi çağırıp gölgem okudu. Aşk nasıl bir duygu ? Görmeden sevmek mümkün mü?


Bence mümkün olmalı. Nasıl biz mektup arkadaşımla görmüyoruz birbirimizi, biraz saçma oldu. O görüyor ben onu göremiyorum. Ama geçen sesini duymuştum. Bana mektuplardaki seslendi ‘Leydim,’ sesi çok güzeldi. Neyse kendini toparla ve aşk romanı diye sana verilen kitabın ilk sayfasını gölgene okut! Lita. Yine kendi kendime emir verdim, güldüm. Ben nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum bu romanları, kendin mi okusam aşağıya gidip çok merak ediyorum ama. Keşke o günlerde gelse, bahçeye çıkıp açık alanda kitabı alarak yürüyerek okuduğum o günleri iple çekiyorum. Derin bir nefes aldım. Etraf sakin, utanacak bir sahne duyduğunda kimse seni yargılamayacak.


İçim biraz olsun rahat yani. Kitabın ilk sayfasını açarak pencerenin pervazında oturmuş kitabı gölgeye okuttum. İlk sayfalarda bir şey yoktu, ne heyecan sahnesi ne de aşk. Sadece o kızın hali gibi benim sahnem yazılmıştı.

“ Bir kaleye kapatılıp beni biri kurtarsın diye bekliyorum” konuşması geçti. Ay kıyamam. Bekleyişi başladı.

Ben beklemekten ağaç oldum. Sen yeni beklemeye başladın.

Çok yazık olmuş. Umarım Bay gizem beni bulursun. İç çektim ve devam ettirdim.

Yine aynı dertleri benim gibi yaşayan kızın hallerini okurken ağladım. Gözyaşım maskenin içinden akıp yanağımda durdu.

O kızı kendimi mi benzettim bilemedim, üvey annesi ve kardeşleri benim öz olmayan ama bir zamana kadar babalık yaptığını düşündüğüm kral gibi davranmalarını beni o kıza dönüştürdü. Neyse kısacık bir üzülme sonucunda devam etti, gölge okumaya.

Bir şey olmayan bölümlerde hızlı geçildi.

Bir kız aşkını dile getirirken hayran kalmıştım, bazı yerlerde şoka uğramıştım.

Şu söz beni etkilemişti “ unutulmaz aşklar sonsuzluğa boylarmış.” harbi sonsuzluğa gider mi bilmiyorum ama kitap akıp gidiyordu. Birbirine bakışları, çok romantikti, ellerini birbirine uzatmış çimlerin üstünde yürüdükleri sahnede aşklarını dile getirdiler. Sonra önlerinde bir grup çıktı, o gruptan kaçtıklarında bir büyüyle lanetlenen adamı, tarihsizliği beni üzmüştü. Aşk bu kadar yasaklı çıkmamıştı. Aşık prensimiz kıza, prensesimize, leydiye şu sözü demişti “ Ben bu lanetten elbet kurtarıp yanına döneceğim.” çok büyük konuşmuştu ama o lanet öyle bir kurtuluşa sebep olacak mı, merak ediyordum. Benim lanetim de o kadar kolay kurtuluş olsaydı.

“ Devam et okumaya!” gölgeye emir verdim devam etsin diye.


Prenses, prensini kavuşmak için araştırma yapıyordu, tüm kütüphanelere gitti ve kraliyet sarayında gizli arşive girdi, kimsenin olmadığı bir vakitte, herkes başka bir alanda iken pes etmedi. Muhafızları oyalayıp anahtarı onlardan gizli gizli, fark ettirmeden çalmıştı. Gaz lambasıyla içeriye adım attı. Tozlanmış lafların arasında kayboldu. Yasaklı büyüler kitabını araştırmayı başladı. O kadar girilmemiş bir yere ayak atmıştı ki, bir hapşırık sesi odada yankı yapmaya yetmişti. Çevresine bakındı- sanki gölge kulağıma fısıldarken ben o kız gibiydim. Ama tek fark neydi? diye sorarsanız. Ben prensimi ya da bay gizem için araştırma yapmıyordum, biraz bencillik yapıp tüm dünyaya, bu lanetin bedelinden kurtarış yolunu aradığımı gördüm. Kendi gözlerimde. Gözlerim derken bir an fark ettim, biri beni gözetleyip dibime gelmişti.


Elimden kitap alındığını hissettim sonra kıkır kıkır gülümsediğini ses tonunda anladım ‘ kıkırdama sesi’ kulaklarıma gelmişti.

Kaldığım sayfadan okumaya başladı o iğrenç, tiksindirici ses tonuyla “ Senin lanetini çözmek için yola giriştim prensim, sana yapılan büyüyü - blah blah- leydim siz bu romanlarda okuyup aşkı yaşamak yerine kralımızın yanında hissetmenize öneririm”

Kitabı fırlattı. İşittim. Yere düştüğünü ve ayaklarıyla kitabı ezdiğini - bunu görmediğimi sevindim ama içime cız etti. Onca ağaç bir kitap için feda edildi ve sen onu.

Kulaklarımda o çınlama, çınlama sesi çıldırmaya az kaldığını söylüyordu.

Deli deli kahkaha atıyordum. Zihnimdeki o canavarın, tatmin duygusu canlandı, kulaklarımda ‘ İşte bu leydim, beni çağır’ deyişiyle deli gibi kahkaha edişim.

Kahkahanın içinde Nyla’nın sesini duyar oldum “ Sen, derhal leydinin odasından defol!” dedi. Hizmetçinin hizmetçiye emir verdiğini işittim.

Nyla, iki elleriyle kollarıma sarmış “ İyisiniz leydim, burası güvenli yer, canavarı duymayın, bay gizemliyi düşünün.”

İşin tuhafı; o canavar benden besleniyor, benim her duygumu emiyor.

Ama sakinliğime geri dönünce, canavarın sesi ve çınlama kesilmişti.

Elimle yere atılan kitabı gösterdim. Nyla onu almaya, beni yatakta bırakıp yerdeki kitabı aldığında “ Size yeni uğraş çıktı leydim, düzeltme büyüsü, iksiri yapacaksanız ?”


“ En güzel kısımda kalmıştım, şimdi meraktan çatlayacağım.”


“ Nasıl bir sahnedeydi leydim bana anlatın, merak ettim ?”


“ Prensi kurtarmak için gizli yasaklı arşive girdiği sahneydi, o sahnede kendimi kendi lanetimi bozmayı çalıştığımı fark ettim.” dedim. Nyla’nın ağladığını duydum, sanki benim için üzüldüğünü “ Ağlama Nyla, elbet ben bu kızıl gözleri alışıp bunun engellemesini yapacağım ama o fırsatın gelmesini bekliyordum.

Nyla “ Leydim öğlen yemeği vaktinin geldiğini söylemeye geldim.” Dedi.

Gülümsedim “ Yüzümü yıkayıp geleceğim.” Dedim.

“ Tamam leydim, ben sizi kapıda bekliyorum.” Dedi. Kapıya doğru çıkıp kapı kapanma sesini duydum. Ayağa kalkıp masada duran kitabı elime alıp aşağıya indim. Meşeleri yakıp kalkan yapıp gözlerinde ki bağı çözüp rahatça yürümüştüm. Örtüyü çıkarmıştım, demir maskeyi taksam iyi olur çünkü bezin ömrü delilikle yitip gitmişti.

Romanı, masamın üstüne koyup maskeyi takmadan önce suyun altına gözlerime soğutup rahatlamıştım. Sabah rahattım, bir süre takayım dedim ama pek uzun süreli değilmiş, ömrü.

Kendimi son kez aynada bakıp kendimi kızan biri oldum. Bir daha su ile yıkadım ve kendimi gelip masanın üstünde duran demir zırhlı maskeyi takarak rahatlama hissiyle doldum.

Yukarıya, odama çıkan yukarı merdivenlerine çıkarken duvardaki taşlarla tutanarak çıktım. Biraz soluklansam. Dolabı arkamdan çekip kapatarak Nyla’ya çağırıp aşağıya inmeye yardımcı oldu.


Uzun aşağıya girişe inen merdivenlerden aşağıya indirdi. Koridorda uzunca yürüdükten sonra yemek salonun girişinden içeriye doğru girdikten hemen sonra sandalye çekilme sesi geldi “ Leydim buraya doğru “ Natasha'nın sesini duydum. Nyla benim için sandalyeyi ayarlayıp oturttu.

Kulağıma ‘ Size kralın yanına oturtmaya kalkıştı’ deyince başımla sallayıp onayladım.


Kralın ses tonu kibar geliyordu kulağıma, sevecen ve sakin “ Yardımcı Natasha bana kitap okuduğunu ve aşkı hissetmek istediğini söyledi. Bu doğruysa -” sözünü yarıda kestim.

“ Siz benim babam gibisiniz ve sizinle o tür aşkı hissetmek istemiyorum.”

Kral sinirlenmeye başlamıştı. Siniri geçsin diye öksürüp düzeltti “ Ne demek bana öyle bakmıyorsun. Bir anlaşma yaptık leydim,”


“ Ben daha küçükken neyi imzaladığımı bilmeden o anlaşmayı yaptın. “ Diye çakıştım.

Kral “ Yarından sonraki gün peder gelecek ve bize en uygun günü seçip evlilik yemini edeceğiz o önemli günde.” Ben bunu istemiyordum. Bir nebze olsa, o gün gözlerimi açıp sizi kül edeceğim.


“ Aklımdan o düşünce geçmedi ama sırf o günü istediğinizi alacağınızı bilin. Güzel bir sonla değil kötü bir sonla.” Diye belirttim.

Sandalyeden kalkma sesini ve yaklaşan adım seslerini “ Güzel Leydim, Lita’m senin gözlerini açmanı dört gözle bekleyen birisi olarak o kutlu günde açman beni mutlu etti.” Elini hissettim ama ne yaptığını çözemedim. Kendimi geri çekip bana dokunmasını istemedim.

“ Hala uslanmadınmı sen, benim isteğimi yapana kadar saray hapsi vereceğim. Bundan böyle dışarı çıkmak yok. Ne istiyorsan ya muhafızları ya da yardımcılarını söyleyeceksin.” Diye emir verdi. Güçlü kalmayı çalıştım. Güçsüz olursan her istediğini yaparsam, ben kendim olamazdım.


Sakin kaldım. Yemeğimi hiçbir şey olmamış gibi yiyip odama geçerken kral arkamdan “ Nyla sen yorulmuş olmalısın, sana bir süre izin veriyorum.”

“ Gerek yok kralım, ben ley-” sözünü bitirmeden kral “ Bu bir soru değildir bu benim sana verdiğim emirdir. Bundan böyle, LEYDİYLE NATASHA İLGİLENECEK!” Noktasını koydu ve son sözü bu oldu.

Lita kendini toparla ve o günü bekle. O günden sonra uzakta çok uzakta özgür olacaksın.


Nyla’nın elini tutup kulağına “ Gitmeden önce hazırladığım parşömenlerden al. Haberleşelim.” Dedim. Nyla kulağıma yaklaşıp “ Tamam, leydim.” Dedi. Gülümseyip beni yukarıya kadar natasha götürüp odamın içerisine kadar beni itip odama kilitledi.


Kızıl güneşin canavarı sesi kulaklarıma kadar geldi ‘ o gün beni mi çağıracaksın taşıyıcı ve bu yaptıklarını pişman etmeyecek misin.’


Sese kulak verme. Güçlü ol. Seni alt üst etmesinler Lita. Natasha ilgilensin, beni sinir ettiğinde ona pişman olmasını sağlayacağım. Delirteceğim ve bana yalvaracak. Durmam için.


Aşağıya inmek için dolabı kenara çekip aşağıya rahatlıkla indim. Hala kalkan iş görüyordu. Gözlerimdeki maskeyi çıkarıp maskeyi masama koyup kitaplıkta yeni aldığım taşlarla ilgili kitabı merdivenle alıp aşağıya indim. Masaya koyarak sayfaları tek tek bakındım.

Eğer Nyla gidiyorsa benim huzurum olmayacak zıt pıt odama beni kontrol etmek için gelecek. Nyla yoktu. Onu engelleyecek bir yardımcım bile olmayacaktı.

Kitabın sayfalarında o büyüye ev sahiplik yapan bir taş veya otlar var mı diye araştırıp durdum.

Kendimi sağlama almak içinde bir şeyler yapmalıydım. Ama ne yapabilirim bilmiyorum valla.













 

Loading...
0%