@handelendin
|
Sabah güzel kahvaltımızı yapmış ve direk denediğimiz kalıbı çıkarıp olup olmadığını bakarken aynı anda gülümsedik. Tutmuş olduğunu ve iyi ki deneme yaptık diye seviniyorduk.
Kuşun içini doldurmak için dolaba koyduğumuz maddeyi çıkardım. Ellerimden gelen ateşi kazanı ısıtarak yapışkan haline gelene kadar ısıtıp ellerimi çektim.
“ Dur yardım edeyim dökmeni Lita.”
Birde bunun gerçek olması için siyah tüy olması lazım ama bizde siyah tüy olmayınca bende siyah gülün taç yapraklarının suyunu çıkarıp tüy kalıbı çıkaracaktım. Ne sert ne yumuşak olacak şekilde gerçek kuş tüyü gibi minik tüyler yapacaktım bunu çok istemişti. Ben yapayım diye Mel, ona bırakmıştım. Sıkılmamak için tüyleri o yapıyordu. En son iş oydu. Ben içini koyulacak kalıbını ve taşın yerini ayarlayıp yaptığım kalıbın içine nasıl dökerim derken aklıma balon taktiği gelmişti. Balonun içine yaptığım sıvı yapışkanı içine dönecektim taşı nereye koyarım diye akıl yürüttüm. Şimdi biraz kafam karıştı ama ilk motifin boşluklarının birini balonu sokup üfledim. Dikkat olarak Mel nereye kadar duracağımı söyleyene kadar üfleyeceğimi söylediğinde dur diyene kadar üfleyip durdum. Sonunda dur kelimesini duyup ağzımdan çekip başını parmağımla tutup küçük bir boşluk bırakarak sertleştirme maddesini yavaş yavaş dolana kadar koymaya devam ettim.
“ Şimdi böyle yapıyorsun ama nasıl balonu almayı düşünüyorsun içinden, sertleştiğinde.”
“ Çok basit patlatacağım sonra demirin içinden balon parçalarını küçük çengel ucuyla alıp çıkaracağım. Taş için boşluğu zaten şekil verdiğimizde ayarladık. Biraz o boşluğa taşın sığacağı kadar açarak kazıyıp törpü yapıp takacağım yapışkanla.”
“ Çok zekice herhalde biraz dolapta donması gerek.” Başımı onaylayıp sağladığımda şimdi bunun uçması için kanat yapımı vardı.
“ Mel, tüylerinden kanat yapabilir misin gövde bitince.”
“ Seve seve o küçük kanat işleri bende.” Dedi sevinçli sesini duydum içimde.
Uçması için bir taş bulmuştum. Kanatlarının içini o taşı katması için parça parça toz haline getirerek Mel’e uzattım. Elimden aldı. Kendi işime döndüm. Benim yapabileceğim başka bir şey var mı diye kafamı zorladım. Pek bir şey yoktu. Balonun içinde sıvının donmasını bekleyecektim. Boş boş durmamak için yeni gelen kitapta başka ne yapabilirim diye gölgeyi okuttum. Bazı şeyleri işaretledim. Büyülü nesneler ile büyülü hayvan nesneler hakkında, birkaç şey belirlemiştim. Belki bunların dışında kendim bir şeyler üretebilirim diye düşüncesi geçti kafamda. Kolye gibi veya toka genellikle son moda şeyler geliyor aklıma. Ama bunları sonra yapmaya sakladım. Birde büyülü savaş nesneleri belki çok yakın bir zamanda bu sorunlar çözüldüğünde açarsam bunları eklemeyi unutmayım. Büyülü giyim aksesuarları veya sihirli savaş aletleri yani sihirli dediğim her bir nesnenin içinde bir miktar büyülü taş etkisinde yarar sağlayabilecek şeyler hatta konuşmaları için parşömen üretimi çok yaygın olur. Bunlar gerçekten güzel fikirler. Ticari amaçlı para kazandırır bana. Büyülü günlük gibi ya da resim defteri gibi şeyler. Kendimi geliştirmem lazım.
Düşüncelerimden beni uzaklaştıran Mel yakında bir şey sezdiğini ve şu an bana baktığını söylediğinde bende tanıdık hissi uyandı. Gölge cinleri burada olmamaları gerek diye düşünürken onlardan birinin sesini duydum “ Saraydan mektup geldi size gölgelerin mesajı var.” Saray ve mesaj aklıma kötü kötü şeyler gelmeye başladı. Beni buldular diye düşünüyordum.
Mektubu gölgeme okuttum, kulağıma fısıldamasını rica ettim.
“Sevgili Gölge Leydisi, Size ihtiyacımız var. Söz vermiştiniz. Bizi yardım edeceğinize ve bu sözü başımıza gelen kötü bir durumdan siz kurtulabilirsiniz. Yenilenmiş gölge sarayında sizi bekliyoruz. Gölgeler birbirine ihanet etmez! Gölgeler…”
İçimdeki kötü sesi kulak asmak istememiştim ama kral, kurtların başaramadığını görmüş ki başka çare olarak gölgeleri zor duruma sokuyor. Hayatımda yediğim şoklardan birisi. Kralın yaşadığını böyle öğrenmek. Ne yapacağımı bilmiyorum. Aldığım mektupla ve beni istemelerini bekliyordum. Ama bu kadar çabuk ayrılacağımı düşünmedim. Ben bunu şimdi Morlis’e nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Mektubu şimdilik saklamam lazım yarına kadar düşünüp bir karar vermem lazım. Ya gidecektim ya kalacaktım. Bundan pek emin değildim.
“ Ne oldu sana?”
“ Bir şey olmadı Mel, gelecek hakkında icatlar listesini kafamda hazırlıyorum.”
“ Ne güzel!”
“ Mel eğer bir haber aldıysam birileri benim yardım etmem için çağrıda bulunduysa oraya gitmeli miyim yoksa gitmemeli miyim.”
“ Haberin açıklamasına ve gönderenin kim olduğunu göre değişir;iyiyse gidip yardım et kötü ise yardım etme.”
“ Ben bunu Morlis’e nasıl söyleyeceğim. Sana söylüyorum ama sakın Mo duymasın yoksa işler karışır.”
“ O gelen şey gölgeler miydi. Sana bir şey mi dediler.”
Başımı evet olarak salladım “ Mesaj verdiler. Beni çağırdılar yardım için. Ama kesin gölgeleri zorluğa sokan ölmemiş kraldan başkası değil.”
“ Gidecek misin onların yanına saraya ?”
“ Emin değilim yarın düşünüp karar vererim ama eğer gidersem. Kaçtığım gibi siyahlara bölüneceğim. Eski ben olacağım. Beni böyle neşeli görmesin. Eğer gidersem bu sefer onu tümden yok edeceğim.”
“ Umarım öyle olur ve değişmediğini ona göstermen iyi olur bence yoksa değiştiğini anlayıp seni zora sokmasından korkuyorsun.”
Başımı evet olarak salladım. Tamamen kayıp olarak bilineceğim. Gölgelerin kayıp leydisi saraya geri döndü haberleri her yere yayılacak.
💜
Kafamda söyleyip söylememek arasında kalıp durdum. Hafif demirden yapılmış minik serçeyi buz dolaptan çıkarırken düşünceleri dalmıştım beni uyandıran Mel’in dikkat et deyip uyarmasıyla avucumda duran küçük serçeyi düşünereceğimi kavrayıp daha da sıkı tuttum. Masanın üstüne koyarak iğne aradım ve buldum sonra çengeli hazırlayıp minik serçeyi parmaklarımla tutup içindeki balonu patlattığımda taş gibi kalıp çıktığını görüp gülümsedim. İğneyi bırakıp sivri çengeli patlamış yapışmış balon parçalarını dikkat ederek boşlukların arasından çekerek parçaları çıkardım.
“ Bunu nasıl canlı yapmayı düşünüyorsun Lita.”
“ Sana verdiğim toz parçalarının içinde canlandırıcı bir madde saklı.” Bunu söylemeyi unuttum ama uçması için hazırladığım taşların karışımı içinde canlı gibi göstermesi için bazı sıvı ve maddeler ekleyip vermiştim.
“ Hep sürprizli söylemen çok kötü. Merak uyandırıyorsun.”
Güldüm ve parçaları tek tek çıkarıp temizlendiğini emin olduktan sonra testere ile taşların gireceği yerlerini biraz açtım. Törpü ile düzelttikten sonra ana gövde hazır olduğuna göre yapışkan madde ile kuş bakışı görmesi için izci boncukları diye bilinen göze benzeyen boncukları göz çukurlarını hissederek yerlerini taktım. Sıra geldi gövdesine takacağım ses kaydedici taşı takmak kaldı. Özenle takmaya çalıştıkça kayıp durması beni sinir etmişti ki Mel “ Dur ben takayım zaten tüyleri ve kanadı ben takacağım ya gövdeyi ben alacağım.”
“ Doğru.”
Tek diyebildiğim buydu. Elindekini masaya bırakarak geri çekildim.
“ Bu sefer yemeği sen hazırla birazdan gelir abim.”
“ Tamam ne yapayım yemekte.” Ellerimi yıkarken sormuştum.
“ İlk yaptığın şu ekmekleri yap ve yanına çorba.”
Malzemeler aklımdaydı ve tamam deyip mutfağa geçerek ilk ekmekleri yaparak mayalansın diye üstünü kapatıp şimdi geldi sıradan bir çorba yapmaya ve dolaptan hayvan eti olduğunu söyleyen gölgeme kulak astım. Nerede bulabileceğimi söyleyip elime aldığımda ilk kokladım. Emin olmayıp “ Mel, dolaptaki hayvan eti bozulmamıştır değil mi ? Emin değilim.”
“ 2 gün önce abim getirdi ya bozulmamıştır, dur gelip bakayım.” Dedi. Biraz bekledikten sonra yanıma gelip hayvan etini bakıyor mu ne yapıyor emin bile değilim.
“ Bozulmamış et ama bugün kullanalım bitsin yarın bozulacak gibi his aldım.”
“ Tamam bugün çorbada hayvan eti ve sulu etli çorba yapmayı düşündüm. Valla kötü olursa suçlamayın. İlk defa yapıyorum.”
Tamam suçlamayız” dedi dediğime karşı. Bende yemek kazanını çıkarıp içine belirli miktarda su koyup kendi alevimle odunları yakarak suyu biraz kaynattım. Hayvanın tüylerini hissederek bıçakla ayaklayıp dört parçayı bölerek bölgeleri sonra et kısımları küçük küçük doğrayıp kazanın içine atarak karıştırdım. Biraz sebze bulup onları doğrayıp içine kattım. Tuz ve diğerleri ekleyip karıştırıp bir kaşıkla tadını baktım. Olmaya başladığını emin olarak. Mayalanmış hamuru küçük küçük bölüp hamuru küçük ekmek boyutuna getirip çentik attım içine kattığım şeyleri katıp kendi el sıcaklığımla fırın etkisini yarattım. Bir yandan çorbayı bakıyorum diğer yandan hamuru ekmek kıvamına gelene kadar pişiriyordum.
Her ikisini bakıp durdum. Başım dönünce ara vermiştim.
“ Tüyleri ve kanadı serçeyi taktım sonraki aşama ne Kit.”
“ Dolaba koyup donmasını beklemek.” Diye seslendim. Tamam deyip dolap açılma sesiyle anladım. Koku algılayıcısı mı eklesem diye düşünmüştüm ama izci gözleri olunca uçarak onu bulabilir, akıl etmiştim.
Yemekler oldu. Ekmekler pişti ve sofrayı hazırlayıp Morlis’i beklerken mağara girişinde o belirdi. “ Bizde seni bekliyorduk Morlis.”
“ Hemen geliyorum. Bu arada bana mektup yazmadın. Bir sorun mu var.”
Var ama bunu sana söyleyeceğimi bilemiyorum. O yüzden şimdilik bilmeyeceksin.
“ Çok meşguldum, hem icadı bitirmeyi çalıştık hem yemekle uğraştım. Odaya gidemedim bile. Herhalde tekrar uyurum bugün.”
“ Yemekten sonra sen gidip dinlen. Ben toplarım sofraya.”
Gülümseyip başımı tamam der gibi tatlı tatlı salladım ve çorbamı koyulmasını beklerken elime çorba kasesi geldiğinde gülümseyip önüme çektim.
Morlis işini bitirip yanıma geçerek oturdu. Yemeğimi yemeye başladım ve ilk yaptığım çorba güzel olmuştu.
“ Çok değişik bir tat ama beğendim leydim.”
Morlis’in sesine doğru bakıp gülümseyip teşekkür ettim. Ağzıma gelen hayvan etinin parçaları güzel yakışan bir tat çıkarmıştı. Bir kase daha istedim. Koydu ve ikinci kasenin yarısına kadar içmiş ve doymuştum.
Ben ayağa kalkarak “ İyi geceler.” Ellerimi yıkayıp odama geçtim. Yatağa böyle girmiştim. Valla giyinecek ya da soyunacak halim kalmamıştı ve gözlerim kendiliğinden kapandı. |
0% |