Yeni Üyelik
35.
Bölüm

34📜: Gitmek Zorunda Kalmak

@handelendin

Rüyalarıma kadar gelip giren o mektup ve nasıl söyleyeceğimi bilemeyen ben. Mektupta mı söylesem kısaca bahsetsem. Yüzüne bakacak halim kalmaz.

Yüzümü soğuk suyla yıkayıp kendimi baktım. Kendimi bile göremiyorum. Gözlerim maskeye taktığım serinletici taş ile serinliyordu ama şu an ne yapacağımı bilemiyorum.

 

Gidip kralın sonunu bir kez daha getirmeye gidecektim ama bu yanıtı benden ayrılmayan morlis’e nasıl söyleyecektim.

Derin nefesler alarak odaya gidip masa başına geçtim. Mürekkebi dokunup aklımda geçen cümleleri düzenleyip başladım. İlk beni bulduklarını ona anlatmakla başladım. Gerisi sonra gelir diye. Ama direk söylemek yerine ilk yumuşak cümleler ile ortamı o söyleyecek hale sokmalıydım.

 

 

 

Mektuplarımı bu kadar çabuk özlediğini düşünmezdim. Önceki gün yazmıştım sana

 

 

Kelimelerim mi yoksa sesim sana daha çekici geliyor galiba.

 

Lita

 

Herhalde zorlu bir görev veya bakamayacak durumda olmalı. Ben biraz bekleyim onu ve Mel’e cevabımı söyledim.

 

“ Gideceksin kralın sonunu getirmeye belki de orada ailen hakkında geçmişi öğrenebilirsin. Ama bunu abime nasıl söyleyeceksin.”

 

“ Mektupta küçük küçük bahsedeceğim buraya geldiğinde ise kavga mı ederiz tartışır mıyız küser miyiz bilmiyorum.”

 

“ Güzelce anlaşın siz ikinizi üzgün görmek istemiyorum Lita.”

 

“ Ne olacağı bende bilmiyorum. Mel, konuşalım tek istediğim kavga etsek bir şeyleri kırarak birbirimizi incetsek fark etmez. Ama içimden geçenleri ona söylemesem sır sakladığımı sanıp daha da kötü olacak.”

 

“ Onlara da yapmayın olur mu. Güzelce konuşun anlaşın. Veda etmeyin uzunca sadece işini halletmek için gidiyorsun oraya.”

 

Evet diyebilmiştim sadece o sıra mektuba cevap geldiğini söyleyen gölgem sayesinde gülümseyip odaya geçmek için izin isteyip odanın kapısının önünde durmuş. Morlis’e ne yazabilirim düşüncesi içime doğmuştu. Yutkunup kapıyı açarak masaya doğru ilerleyip önünde durdum. Sandalyeyi çekmeden mürekkebi dokunduğum ve Morlis’in cevabını gölgem okudu.

 

Biliyorum ama aklından çıkan güzel kelimeler

senden uzak olduğumda bile benim yanımda hissettiriyorsun ki eve gelene kadar yalnızlığı hissetmiyorum.

Seni özleyen şapkalı şövalyen

 

 

 

Morlis, bunu şimdi sana nasıl söylesem bilmiyorum ama mağaraya gelince olan biteni anlatacağım sana.

 

 

 

Endişeli Leydin Lita

 

Ne konuda bu kadar endişelisin.

Beni korkutuyorsun leydim.

Ne hakkında mağarada konuşacağız.

Bizi üzecek bir şeyse konuşmayalım.

 

Morlis.

 

Buna cevap yazamıyordum. Buradan nasıl ona önce yumuşatmam lazımdı. O kıvamı gelmesi için ama direk söylemek ne Lita. Konuyu dağıt ve kimseden duymadan ya da ayrılmadan bunu benden duyması gerek.

 

 

 

Bunu yüz yüze iken konuşalım. Böyle denilmeyecek bir şey bu.

 

 

Bu konuyu şimdilik mağaraya gelince konuşuruz.

 

 

İkimiz için bir icat yaptım.

 

 

Tamamlandı. Özlemişim Morlis.

 

 

Elime o materyalı elime almak kitaplarda icatları bulmak ve tasarlanmak.

 

 

Yenilikleri severim.

 

 

 

İcat yapan Leydin.

 

Tamam öyle yaparım.

Merak ediyorum o bizim için yaptığın icadı.

Bir ipucu alabilir miyim.

 

Meraklı şapkalın.

 

 

 

Tamam.

 

 

Her yere gidebilen bir icat.

 

 

Taşınması kolay olan

 

 

zorluk çekmeyeceğiz

 

 

bir haberci diyelim.

 

 

Bu kadar ipucu.

 

 

 

Leydin Lita

 

Çabucak görevi bitireyim o icadı bakayım mağarada.

 

İstekli şapkalın.

 

 

 

Tamam mağarada görüşürüz.

 

 

Seni bekleyen Leydin.

 

Söyleyemedim ona bu konu ve kararımı mektupta söylemek istemedim. Kaçsam mı onla birlikte.

Ama söylemediğim iyi olmuş. Yoksa aramız şimdi daha kötü olurdu.

 

Buraya gelince konuşalım. Yüz yüze dedim ama gözlerimiz sorunlu. Of ya. Ama yanımda olmasını istiyorum bunu söylerken. Bunu yemekten sonra konuşalım diye düşünmüştüm. Akşama daha çok vardı ama içimde bir korku belirdi. Ya birbirimizi çok kötü kırarsak ya beni anlamazsa.

Dünyanın sonu değil biraz uzun bir veda olacak ama çantanın içine tüm eşyalarımı toplamıştım. Kıyafetlerimi burada bıraktım. O da almamış olduğum kıyafetlerim vardı. Böyle üstümdeki ile gidecektim.

 

Yine bir of demiştim. Eşyalarımı yerine koyarken havanın karardığını Mel söylemişti ve içeriye zırhlı giren şapkalıma döndüm. Mumu yakarak gözlerinin içine bakarak bu mesele ile konuşacaktım. Kendime olan güvenim sonsuz ve aşkımızın olan güvenimde.

 

Bir an önce olup bitsin yoksa ben içimdeki kötü hisle ölüp geberecektim.

 

                                    💜

 

Morlis'in geldiğini zırhını çıkardığı sesten dolayı anlamıştım. Ayağa kalkıp sarıldım kocaman.

“ Neyin var leydim. Neden veda ediyormuş gibi sarılıyorsun bana,”

 

“ Ne vedası sadece seni özledim diye sarılmak istedim.”

Mel bizi ayrıldı ve masaya yönelmemi sağladı. Morlis üstünü çıkarmaya odaya gittiğinde elimdeki sıcaklığın sebebi Mel’in şefkatliydi.

“ İkinizin kötü ayrılmanızı istemiyorum. Belki gitmezsen uzaklaşsın illa kralın sonunu yakından mı halledeceksin.”

 

“ Bunu yapamam gölgeler benden sözümü tutmamı istiyorlar.”

 

“ Anlıyorum ama birbirinize olan bağınızı koparmayın. Doğru düzgün konuşup anlaşın hem kuş ve parşömenle iletişimi bozmayın. Belki abim sen sarayda iken görmeyi gelir.”

 

“ Gelir mi bunu gördün mü elimi tuttuğunda,”

 

“ Gelecek değişebilen bir şey şimdiki zamanı görebilsem belki konuşmanız için sakinleştirici bir öneri sunarım.”

 

“ Keşke!” Sarıldım.

 

Yemek masasında sakindik sofrada güzel şeyler anlatırken aklıma kuşu çağırmak geldi. Islık çalarak küçük serçeye parmağıma kadar çağırdığımda Morlis’e uzattım “ Gerçek gibi duruyor değil mi ?” dedim kendi parmağını alıp tüylerini severken “ Yumuşacık bu tüyleri kim yaptı bu kadar gerçek gibi ?”

 

“ Kardeşin yaptı abi, bende bir kaç şeyde yardımcı oldum.”

 

“ Peki bu kuş yani siyah serçe ne işe yarayacak leydim?”

 

Bir yandan üzülürken diğer yandan sevinmeyi çalışıyordum. “ Bizim sesimizi kaydedici bir taşı var uzakta iken görevde iken ya da ben başka yerdeydik, gözlerimiz görmezken sesimizi duyuracağız ve bu bize yeter.”

 

“ Haklısın, artık gidebilirsin.” dedi serçeye ve gittiğini göremiyorum. Kanat sesleri ve bir yere tutunma sesleri duydum ama emin bile değilim.

Güzelce yemek yedim ve sohbete katıldım az çok ama şimdi önemli bir meseleyi söylemenin zamanı gelmişti.

 

Ben ayağa kalktım ve Morlis’i yanıma çağırdım. Arkamdan gelen adım sesleriyle odanın kapısında derin bir nefes alarak içeriye ilk ben sonra o geldiğinde kapıyı arkamda kapatıp bir parmağımla komidinin üstünde yanmayan mumu yakarak koruyucu alanı elde ettim.

 

Gözlerimin önünü açarak biraz havalandığında Morlis, benim alev gibi yanan gözlerimi bakmıştı.

Ben söyleyip söylememek arasında tedirgin olmuştum ama en sonunda bir başlangıç yapmıştım. Nasıl söyleyeceğimi o karar verecekti.

Kalbim sıkıştı, derin nefes alıp bıraktım, gözlerinin içine baktığımda o bana kızıl gözlerime hayran hayran bakarken ben o bakışlarına nasıl kıyardım.

“ Morlis, sana birşey söylemem lazım ama korkuyorum, bize bir şey olacak diye.”

 

Ellerimi tutmuştu o samimi dokunuşlar yaparken dudağımı dişledim “ Söyle hadi alevlerini gördüğüm leydim.” bana böyle laflar ederken ben ona nasıl buna yapardım, üzülecek hatta perişan olacaktı.

 

Hala ellerimi tutarken “ Bana dün bir mektup geldi. Saraya beni çağırdıklarını söyleyen gölgelerden, kralın hala yaşadığı ile ilgili.”

 

Bana gitme der gibi gözlerle bakıyordu, duygu dolu gidersem biz diye bir şey kalmayacağını düşünüyordu. “ Gidecek misin ? Gitme!” öyle içli içli gitme dedi ki ben kaçmayı düşünecektim.

 

“ Gitmek zorundayım Mo, onlara söz verdim, onlara ihanet edemem!”

 

“ Ama bizi ihanet edersin değil mi, sevgimizi bağımızı!” sesini ilk defa bana yükselti. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Burnumu çektim ve bana bağırdığı için bende sesimi yükseltmek zorunda mecbur kaldım.

“ Asla aşkımızı, bize ihanet etmem !Ama kralın sonunu getirmek için hem de geçmişim ilgili ailemin kim olduğunu sarayda bulabilirim gidersem.”

 

Ellerimi tutmayı bırakmıştı. O anda ne yaşadığımı anlamadım. Neden ellerimi bıraktı neden geri çekildi ?

 

“ Çantanı toplamışsın, kararlısın, bir şey yapamam artık bundan sonra karar verdiysen.”

 

‘ Ne’ kelimesi çıkmıştı ağzımdan, az önce gitmemi razı mı oldu . Benden ümidini kesiyordu. Aramızdaki bağı koparması bu kadar basit olmazdı.

 

Bunu ona sormak istedim neden rıza olduğunu gitmemi karşı çıkmadığını “ Sen razı oldun, beni anlamadan gitmemi kabullendin!” bunu içimde tutamadığım gözyaşlarım eşliğinde söyledim.

 

Bir kez daha sesini bana yükseltmeye devam ederken “ Ben ne yapabilirim Lita! Ben ne desem senin kararını değiştiremem!”

 

“ Bana yine sesini yükselttin! İlk defa bağırıp yüreğimi incittin ve bağımızı koparmayı çabalıyorsun!”

 

“ Bunu ben değil sen koparma mı sağlıyorsun. Beni ve bizi terk ederek !”

 

Morlis sen ne diyorsun. Ben bunu istemiyorum, gitmek istemiyorum. Benden uzaklaşıyordu ne zaman bir adım atsam o arkaya giderek uzak olmak istemişti. Elimi, Morlis’e ne zaman uzatsam uzaklaşırdı. Dayanamıyordum artık bundan bıktım.

 

Elime gelen bir eşyayı fırlattım yere ya da karşıya, ona incitmemek için cansız eşyaları sardım.

“ Bir şey söylemiyorsun Morlis, benden bu kadar vazgeçmiş olamazsın değil mi ?” sesimi yükselttim.

 

O beni izliyordu, benle konuşmuyordu. Bundan korkuyordum ve korktukça ağladım canım, sesim çıkana kadar ağladım. Ağlayarak etrafı dağıttım, yatağa yöneldim. Yastığı elime alarak fırlatacak iken “ Lita, lütfen sakinleş! seni böyle görmek istemiyorum.”

 

Beni nasıl görmek istiyorsun Morlis. Senin gibi rahat olmamı mı ama olamıyorum. Rahat olamıyorum.

 

“ Ama bana öyle bakıyorsun, tek bir söz ve nedenini bilmeden beni bıraktın!”

“ Anlamıyor musun ? Seni daha yeni kavuşmuşken, sen gidiyorsun uzağa!”

 

“ Dünyanın sonu değil Morlis, haberleşiriz parşömenle veya minik serçeyle.” Gözlerinin içine baktığımda dünyam kararmıştı, tüm enerjim tükenip baygınlık geçirdim.

 

“ Bırak beni, sen benden bu kadar vazgeçtin bende senden bu kadar vazgeçeceğim!”

 

“ Lita, senden asla vazgeçmedim biliyorsun ama ne diyeceğimi ne yapacağımı çözemiyorum. Gitme dersem bile gideceksin ne yapmamı bekliyorsun!”

 

“ Anlamanı bekliyorum. Böyle olacağını biliyordum ama belki aramızdaki bağı kopartmayı istemiyorum Morlis ama sessizliğin beni anladığını göstermiyor.” gözyaşlarımı tutamadım.

 

Beni kollarının arasına aldığında koynunda ağlamıştım, saçlarımı okşuyordu, öpüyordu. O şefkati hissettim “ Benim uykum geldi.” gözlerim kapandı kendiliğinden.

 

 

                                         🖤

 

Lita, kollarımda bayıldığında “ Lit, iyi misin leydim?” içimde bir korku belirmişti içeriye Mel girdi “ Enerjisi tükendi, sabahtan belli sana nasıl anlatırım diye içi içine yedi ve en sonda stresini dışarıya bıraktı.”

 

Bunu Mel’de mi biliyordu bu meseleyi “ Seninde mi haberin var gideceğini ?”

 

Mel başıyla onaylayınca “ birlikte iken mektup gelmişti ondan haberim var. Ama litanın sınırını aşırı zorladın. Saraya gidip görüşebilirsin onu görüp hatta kara güllerden her gittiğinde hatıra olarak verebilirsin.”

 

“ Bilmiyorum Mel, onu sürekli yanımda görmek istiyorum ayrı kalamıyorum, kopamıyorum.”

 

“ Ama tavır koymadan ona biraz anlayış göster, böyle ayrılmayın. Karar verdi ama bunu sizin için verdi. Kaçmayı düşündü ama kaçarsa peşine bırakmazlar diye her şeyin kökünden içeriden halletmeyi karar verdi. Aşkınız için savaşmayı.”

 

“ Söz veriyorum onu sürekli ziyaret edeceğim.”

 

“ Kıyafetlerini almadı orada siyahların kızı olarak karşılayacak seni, güzel anıları burada bıraktı.”

 

“ Yeter ki uyansın, gitmesine karşı çıkmayacağım.” dedim. Leydimin elini tutarak bunu söylemiştim.

 

Loading...
0%